Şarkıdan sonda dünya cesaretim kadar demek de lazım
"Önceleri pek farkına varılmaz. Günün birinde insanın canı artık hiçbir şey yapmak istemez. hiçbir şeyle ilgilenmez ve kurur gider. üstelik bu isteksizlik geçici değildir, hatta giderek artar. günden güne, haftadan haftaya daha kötü olur. insan kendinden hoşlanmaz, sanki içi bomboştur ve dünyayla bağdaşamaz. sonları bu hisler de kalmaz ve hiçbir şey hissetmez olur. bütün dünyaya yabancılaşmış ve hiçkimse artık onu ilgilendirmez olmuştur. ne kızgınlık duyar ne hayranlık. ne sevinmesini bilir ne üzülmesini... bomboş kül rengi bir yüzle ve nefretle çevresine bakar, tıpkı duman adamlar gibi..."
bana kalırsa insanlık yavaş yavaş duman adamların sigara dumanından zehirlenmeye başlıyor, hatta durumumuz oldukça vahim. peki duman adamlar'a dur diyecek bir "momo"muz var mı?
hepimizin içinde bir kurtarıcı momo elbet vardır. asıl mesele görmekte.
bana kalırsa insanlık yavaş yavaş duman adamların sigara dumanından zehirlenmeye başlıyor, hatta durumumuz oldukça vahim. peki duman adamlar'a dur diyecek bir "momo"muz var mı?
hepimizin içinde bir kurtarıcı momo elbet vardır. asıl mesele görmekte.
Bir de elimizdeki zaman yapraklarını sarıp sarıp umarsızca yakmamayı öğrensek. İçimizdeki momo en çok bunu başarabilmemizi isterdi bence…
katılıyorum…
uzuun zamandır görmediği 2018 yılında tuttuğu deftere, anılarına dokunuyor.
bir yandan da ağlıyor tabi, nasıl böyle sığ bir insana dönüşebilmiş diye.
bir yandan da ağlıyor tabi, nasıl böyle sığ bir insana dönüşebilmiş diye.
gide gide
geldim hep kendime
bendim hep ben, kendimi
kovalayan ve kaçan
geldim hep kendime
bendim hep ben, kendimi
kovalayan ve kaçan
katılımsız bir cenaze, üstelik ölüsü yeryüzünde…
Sonunda ben de b a l k o n d a y ı m 🥳🥳
-büyük harflerle-
Bebek ağlaması eşlik ediyor ama olsundu
-büyük harflerle-
Bebek ağlaması eşlik ediyor ama olsundu
Birkaç dakika önce Çalıştığın konunun çıkmışlarına bakarken yapamadığını fark etmek
Ağlamak :')
allah'ın cinsiyetinin olduğunu. anneme sorup olmadığını öğrenince yalan söylüyorsun diye bağırıp kendimi odaya kapatıp "annem bana neden yalan söylüyor var işte" diye ağladığımı hatırlıyorum ahahhshahasha
en büyük değil ama aklıma ilk gelen
seviye belirlemede speaking kısmındaydım, üniversiteyi bitirdikten sonra nereye gitmek istersin diye bir soru sorulmuştu. Deutschland demiştim :)))
seviye belirlemede speaking kısmındaydım, üniversiteyi bitirdikten sonra nereye gitmek istersin diye bir soru sorulmuştu. Deutschland demiştim :)))
bim'de 5l suyun 6,75'e çıkması
evet evet bildiğimiz su
şöyle bildiğim bi marka olsun tadı güzel olsun falan diyince 12-13 te le :')
evet evet bildiğimiz su
şöyle bildiğim bi marka olsun tadı güzel olsun falan diyince 12-13 te le :')
Bu benim canımı çok sıkıyor. Bence 5lt suyun max değeri 5 tl olmalı :/ su yani ihtiyaçtan öte bir şey..
Kesinlikle öyle :((
babamın bir müşterisi bi kahve getirmiş, beyrut'tan. duyunca aklıma geldi. son zamanlarda çok dinlediğim bir şarkı, beirut'tan :)
Bayıldım
beğenmenize sevindim :)
komiteden kaç alsa finalden kaç alarak geçebileceğini hesaplıyor
Kütüphanedeyim, arkadaşımla çalışmak daha motive olur dedim. Şu an birlikte boş yapıyoruz :)
Son bir ayımın özeti :)
:')
ahmet hamdi tanpınar bi kitabında hürriyetten şöyle bahsediyor:
Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği hâlde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden, davul zurna, sokaklara fırladık.
Nereden gelir? Nasıl birdenbire gider? Veren mi tekrar elimiz den alır? Yoksa biz mi birdenbire bıkar, “Buyurunuz efendim, bendeniz artık hevesimi aldım. Sizin olsun, belki bir işinize yarar!" diye hediye mi ederiz? Yoksa masallarda, duvar diplerin de birdenbire parlayan fakat yanına yaklaşıp avuçlayınca gene birdenbire kömür veya toprak yığını hâline giren o büyülü hazinelere mi benzer? Bir türlü anlayamadım.
Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği hâlde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden, davul zurna, sokaklara fırladık.
Nereden gelir? Nasıl birdenbire gider? Veren mi tekrar elimiz den alır? Yoksa biz mi birdenbire bıkar, “Buyurunuz efendim, bendeniz artık hevesimi aldım. Sizin olsun, belki bir işinize yarar!" diye hediye mi ederiz? Yoksa masallarda, duvar diplerin de birdenbire parlayan fakat yanına yaklaşıp avuçlayınca gene birdenbire kömür veya toprak yığını hâline giren o büyülü hazinelere mi benzer? Bir türlü anlayamadım.
Havuç heykeli
"iyi günde ve kötü günde, sahiplenmeden, koşulsuz, nedensiz, beklentisiz, değiştirmeden, ehlileştirmeden, hatta kendine rağmen
insan sevebilir mi birini?"
sertab erener ve demir demirkan muhteşem konserlerinde aşk şarkısını söylemeden bu sözü söylüyor
linkini şöyle bırakayım, bütün zaferlerim şarkısının en iyi versiyonunun da burada olduğunu iddia ediyorum
insan sevebilir mi birini?"
sertab erener ve demir demirkan muhteşem konserlerinde aşk şarkısını söylemeden bu sözü söylüyor
linkini şöyle bırakayım, bütün zaferlerim şarkısının en iyi versiyonunun da burada olduğunu iddia ediyorum
ben
ben, bensizim bu aralar
neredesin kimliksizot
ben, bensizim bu aralar
neredesin kimliksizot
Nişaburlu Fars bir şair.
Eskiler onu ya ermiş bir din adamı ya da keyif adamı olarak görmüş ve göstermişler. Aslında hangi rubailerin kendisine ait olduğu, ne kadar doğru aktarıldığı tam olarak bilinmemektedir.
Dörtlüklerinde -rubai- sık sık şarap sevgisinden söz eder. Şarap sevgisi yüzünden ona söylenenlere şöyle cevap verir:
Sen sofusun, hep dinden dem vurursun;
Bana da sapık, dinsiz der durursun.
Peki, ben ne görünüyorsam oyum:
Ya sen? Ne görünüyorsan o musun?
Çoğumuzun bildiği şu şarkının onun dörtlüklerinden olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım:
Seher yeli eser yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
-
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye?
Ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe?
Aynı zamanda günümüzün popüler müzik gruplarından biri olan Dolu kadehi ters tut'un ismi de buradan gelmekte imiş:
Tanrım; bu güzel yüze vermişsin emek,
O sümbülü koklamak, saçın' ellemek.
Sonra da ona bakma, dersen, anlamı:
Dolu kadehi ters tut, hiç dökme demek!
Eskiler onu ya ermiş bir din adamı ya da keyif adamı olarak görmüş ve göstermişler. Aslında hangi rubailerin kendisine ait olduğu, ne kadar doğru aktarıldığı tam olarak bilinmemektedir.
Dörtlüklerinde -rubai- sık sık şarap sevgisinden söz eder. Şarap sevgisi yüzünden ona söylenenlere şöyle cevap verir:
Sen sofusun, hep dinden dem vurursun;
Bana da sapık, dinsiz der durursun.
Peki, ben ne görünüyorsam oyum:
Ya sen? Ne görünüyorsan o musun?
Çoğumuzun bildiği şu şarkının onun dörtlüklerinden olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım:
Seher yeli eser yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
-
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye?
Ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe?
Aynı zamanda günümüzün popüler müzik gruplarından biri olan Dolu kadehi ters tut'un ismi de buradan gelmekte imiş:
Tanrım; bu güzel yüze vermişsin emek,
O sümbülü koklamak, saçın' ellemek.
Sonra da ona bakma, dersen, anlamı:
Dolu kadehi ters tut, hiç dökme demek!
Ben ve depresyon
herkesin de balkonu varmış arkadaş
Balkonum yok :( hava almak için Penceremi açtım, cem adrian dinleyerek yağmur yağdırıyorum :)
Balkonum yok :( hava almak için Penceremi açtım, cem adrian dinleyerek yağmur yağdırıyorum :)
Keşke beni daha az anlayıp daha çok sevseydin
/
Keşke beni daha az sevip daha çok anlasaydın
/
Keşke beni daha az sevip daha çok anlasaydın
Yoruldum
yeter artık kimliksizot şiir-alıntı paylaşma diyeceksiniz belki ama :/
bu acının bir tanımı olmalı
bana hiç söylenmemiş sözcükler gerek
gözlerime doluşan bu yağmur kuşlarının
her sevgiye bir tarih düşüren yanlışların
çıkmayan sokaklarda yitirdiğim düşlerin
bu acıyla buluşan bir tanımı olmalı
göğsünü kanırtarak oyan kör bıçak gibi
yaşanacak herşeyi dünde unutmak gibi
ömrünü kayalardan fırlatıp atmak gibi
kendinde kaybolmanın bir tanımı olmalı
toprağı gökyüzüne savuran depremlerden
bütün evleri birden sürükleyen sellerden
geriye bir başına kalan ihtiyar gibi
acıyı solumanın bir tanımı olmalı
güneşin ortasında karanlık olmak gibi
kuruyan bir denizde sessizce yanmak gibi
ıpıssız bir evrende tek canlı kalmak gibi
bu çılgın yalnızlığın bir tanımı olmalı
sevdiğinin yüzüne son kez değercesine
söylenecek hiçbir şey kalmadı dercesine
en uzak tınıları boyayarak sesine
"hoşçakal" demenin de bir tanımı olmalı
ben ne söyleyeceğim şimdi yelkenlerime
bana rüzgâr dilinden sözcüklere gerek
bu acının bir tanımı olmalı
bana hiç söylenmemiş sözcükler gerek
gözlerime doluşan bu yağmur kuşlarının
her sevgiye bir tarih düşüren yanlışların
çıkmayan sokaklarda yitirdiğim düşlerin
bu acıyla buluşan bir tanımı olmalı
göğsünü kanırtarak oyan kör bıçak gibi
yaşanacak herşeyi dünde unutmak gibi
ömrünü kayalardan fırlatıp atmak gibi
kendinde kaybolmanın bir tanımı olmalı
toprağı gökyüzüne savuran depremlerden
bütün evleri birden sürükleyen sellerden
geriye bir başına kalan ihtiyar gibi
acıyı solumanın bir tanımı olmalı
güneşin ortasında karanlık olmak gibi
kuruyan bir denizde sessizce yanmak gibi
ıpıssız bir evrende tek canlı kalmak gibi
bu çılgın yalnızlığın bir tanımı olmalı
sevdiğinin yüzüne son kez değercesine
söylenecek hiçbir şey kalmadı dercesine
en uzak tınıları boyayarak sesine
"hoşçakal" demenin de bir tanımı olmalı
ben ne söyleyeceğim şimdi yelkenlerime
bana rüzgâr dilinden sözcüklere gerek
“Nereye gideceğimi bilsem koşa koşa gideceğim”
Büte kalmamam
Hafif yağmur, yürüyüş, kahve
Yani tam şu an :)
Yani tam şu an :)
bknz:
survivor izlemek
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?