Yarın ankaraya gidecek olmam beni mutlu etmeye yetiyor. İnsan okula gitmeyi sözlüye girmeyi özler mi ya. Bu şehir insana sözlü gecesini bile özletiyor ne haldeyim siz düşünün.
Schlimazlın Anılar köşesine hoşgeldiniz :) bugün tek başıma piknik alanı bir yere gittim. Çayımı kekimi falan da aldım. Oturdum bir masaya tek başıma. Yedim içtim. Dedim biraz da müzik dinleyeyim. Tam keyif yapıyorum arkadan bir kadın iki çocuğuyla beraber geldi. Dedi ki yer mi tutuyorsunuz. Hayır dedim. Birileri gelecek mi.. Yok tek başıma oturuyorum. Herhalde tek başına olunca sırıtıyor biraz sjsjd "oturabilir miyiz?" tabi buyrun dedim. Hatta ben kalkayım bile dedim. Kadının içi rahat etmedi yok oturun rahatsız olmayın. Yemek yemeye gelmişler belli. Hatta bana da ikram ettiler. Pazar günü olduğundan da hafif kalabalık. 10 15 dakika sohbet ettik. Sonra ben kalktım. Sonuç olarak yine bir masayı kaptırdım :)) karede yer bulma sırrını açıkladıktan sonra masalarda oturamaz oldum arkadaşlar :)
Farkında olmaktır. Kendini her şeyiyle kabul etmektir. "Hata yaptım farkındayım,Kendimi bu alanda eksik görüyorum o halde bunu düzeltmeye çalışmalıyım, Hayır bu konuda bir fikrim yok, Biraz kilom var biliyorum ama bu beni rahatsız etmiyor lütfen sizi de etmesin." gibi cümleler kurabilmek müthiş bir özgüven göstergesi bana göre. Sevmiyorum yerine " içimde bir şeyler beni tatmin etmiyor. Bunu bulup daha iyisi olmalıyım."diye düşünsek çok daha mutlu olabiliriz bence.Kendimi sevmiyorum diyerek ruhunuza bedeninizde hapis hayatı yaşatmayın.
Bu asgari ücret haberi doğruysa ben ev bakmaya başlıyorum yavaştan. Bahçelide bir öğrenci evim olabilir. Mutluluğumu anlatamam. Bu bir rüyaysa da uyandırmayın nolur..
Sabahtan beri sanki benim maaşım artmış gibi mutluyum. İnşallah bir nebzede olsa ekonomik bağımsızlığa yaklaştıran ve bereketli bir maaş olur. Hayırlı olsun.
Benim yalnızlığım bazı insanlardan çok daha kaliteli. İster arkadaş ilişkileri olsun ister ikili ilişkiler olsun kimseye katlanmak zorunda değiliz. Zaten sırf ilişki olsun diye yola çıktıysanız, veya devam ediyorsanız, yalnız kalmamak için insanların vaktini çalıyorsanız karakterinizden şüphe ederim. Duygu dediğimiz oluşum bu kadar basite indirgenmemeli. Aslında yalnız da değilsiniz. Zaman geçirdiğiniz kişi kendiniz.
bana "yapamazsın" diyen arkadaşlarım nedense hep kızdı. Sonuna kadar erkeklerin hem kendi aralarında olan hem de kızlara karşı olan arkadaşlığının daha iyi olduğunu savunuyorum. Kızların sinsi ve kıskanç olma ihtimali daha yüksek. Yaşadıklarımdan yaptığım çıkarımlar bu şekilde malesef. Sonuç olarak doğru insana arkadaş dediyseniz çok da güzel olur.
Schlimazl'ın rekorlar köşesine hoşgeldiniz :) bu ayın rekoru 26 saat tren yolculuğu :) 4 saati devirdim bile. Her şey güzel gidiyor. Vaktiniz varsa, yalnız kalmak ve uzunca düşünmek istiyorsanız tren yolculuğunu bir düşünün. Arkadaşlarınızla eğlenmek de bir seçenek. Yeni insanlarla tanışmak da mümkün. Benim için Tek dezavantajı biraz yavaş olması. Bir sonraki hedefim kuşetliyle uzun yolculuk yapmak :) Edit : rekorların kaydedilmesi. 3 saat otobüs +29 saat tren+3 saat otobüs olmak üzere toplam 35 saat yolculuk ile rekorlardayım. Evde denemeyiniz :)
Bu yıl aldığım en güzel iltifat ortaokul öğretmenimden gelmişti. Yıllar sonra beni gördüğünde, "kendini iyi yetiştirmişsin. Ankara sana yaramış. Buranın insanı gibi konuşmuyorsun." demişti. Bu beni mutlu etti çünkü ben buranın insanını sevmem. İstisnalar elbette vardır. ben burdan kurtulmak için epey çalıştım. Uzaklarda yaşamak bana iyi geliyor.
Bir akraba kişisiyle tartıştım bugün. Sinirden deliye döndüm.Bu kadar dar görüşlü insanlarla kan bağım olduğu için utanıyorum gerçekten. Neymiş efendim doktorlar paracıymış, yurtdışına gidilmezmiş, neden doktorlar hastalara gülmüyormuş gibi sinirimi hoplatan bir ton boş laf. Para için tıp okuyormuşuz. Bunu bana diyen vatandaş fazladan para kazanmak için karısına ek üniversite okutuyor. Ben dinletemedim kendimi, bildiğim kadarıyla doğruları anlatmaya çalıştım ama nafile. Doktorlara o kadar saygı duyuyorum ki karşımda kim olursa olsun doktorları savunurum. Çünkü biliyorum, görüyorum, yaşıyorum.
Annem benim yoluma köstek değil destek olduğu için bu ikilemde hiç kalmadım. Bana hiç şunu bunu ol demediler. Tercih listemi kendim yaptım. Yorulmak da yıpranmak da hayata geç kalmak da benim suçum. Eğer fikirlerimiz farklı olsaydı annemi bir kez üzmeyi tercih ederdim ki ben ben olabileyim. Gönlünü alırdım sonra. Hem zaten anne yüreği dayanmaz. Uzmanlık konusunda da bir istekleri yok mesela. Ne istersen o diyorlar. Çünkü farkındalar ki hayat benim hayatım. Ben mutluysam onlar da mutlu.
Lise yıllığımın sayfalarını karıştırıyordum. Bir cümle bazen sadece bir cümle olmuyor. Verilmiş sözler, dökülen gözyaşları, emekler.. Bana hep Doktorluk, beyaz önlük üzerinden iyi dilekler yazılmış. Az da değil 5 yıl geçmiş üzerinden, duygulandım. Bir de şey gelecekteki muayenehanemde çay içmek istemişler. Zamanının vizyonsuzları da benim arkadaşlar işte :))