"elde sensin dilde sen, Gonüldesin Baştasın Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın" Deyip sonra doğum gününü kutluyoruz. Eğer doğum gününün öznesi şahıs 21 yaşındaysa cuk oturuyor:)
Okulumuzda zaten kadın sayısı erkek sayısından bir miktar daha fazla belki onun etkisidir. Daha da derinleştirsek yine belki altından bir sebep çıkabilir ama O kadar bilemem.
yapıldığı takdirde Tıbbı iyice puana indirgeyecek olan düzenlemedir. Yukarıda yazarımız lise benzetmesi yapmış herhalde daha doğru bir benzetme olamazdı.
Şu an doktor sayısı olarak en büyük problem teşkil edecek durum göç olayı. Bu düzenleme göçü de artırır diye düşünüyorum. Hem okul puanı hem hizmet puanı hem tus bunlarla uğraşmak yerine gider 1 yılda dil öğrenirler, ülke değiştirirler.
Neyi çözdüğü tam belli değil. herhalde ki çok tercih edilmeyen yerlere tercih olması için Ancak ben bunun o kadar kolay olacağını düşünmüyorum.
Lisede trigonometri diye bir konu vardı. Onda apotemi neyse patolojide de robbins bence o.
Hastalıkların tanımını, oluşumunu anlamada bence faydası oluyor. Ayrıca kitabın diğer bir özelliği okulumuzda işlenen derslerle ve sorulan sorularla çok yakından uyum göstermesi.
Kitaba eksi yazacak durum ise verdiği istatistiklerin hep ABD'ye göre olması ama çok problem olacağını sanmıyorum.
Alınsa faydası olur diye düşünüyorum, en azından merakı olan için, ama fiyatından dolayı bir şey söyleyemeyeceğim:(
3 gün önce "harekete kimse mâni olamaz" isimli küçük bir albüm çıkaran türk alternatif rock grubudur.
Bu albümde yeni bir şey denemişler, biraz geleneksel bir yaklaşım olabilir ama ben pek ısınamadım açıkçası, gitar soloları efsane oluyordu öyle bir şey beklerdim.
Neyse adamlar sırf ben seveceğim diye albüm yapmayacak herhalde:). Yeni bir tarzda eser yapmasa o zaman da yerinde saymış olacak ki zaten yaptıkları şeyler hep belli bir kalitede. Albümün isminde de belli gibi mesaj.
Albüme gelirsek içimizdeki canavarlar şarkısı bence başarılı. Onun dışında "harekete kimse mâni olamaz" aşık Veysel şiirinde de geçmekte acaba isim koyarken orayı da düşünmüşler midir?
Başkasına söylediğimiz, onu kırabilecek sözler. Hatta direkt başkasına söylediğimiz sözler. Çünkü bazen görüyorum birbirimizi istemeden tek bir cümleyle üzüyoruz.
Bu benim de doğrudan yaptığım bir eylem ne yazık ki. Espri olsun diye veya öylesine söylediğim şeylerden dolayı başkalarını etkilediğim oluyor, ondan sonra keşke öyle demeseydim diyorum ama iş işten geçiyor sonrasında.
Burada entry vardı, tam ben yorum yazarken gitti. Ben çok da ileri gidecek bir şey yazmadan devam ettirmeye çalışayım.
Ülkeye yabancı yatırımcıyı çekmemiz gerekiyor gibi görünüyor. Belki faizdeki yükseklik bununla bağlantılı olabilir. Döviz girmesi önemli bir olay.
Ancak buradan faiz yüksek olsun istiyorum gibi bir şey çıkmasın, yanlış anlaşılmak istemem. Keşke %0-1 gibi çok düşük seviyelerde olsa da bunları tartışmıyor olsak. Yani benim de hoşuma gitmiyor yüksek olması.
Kısaca zor konu deyip bitireceğim.
Tanım: ev ve araba alımını etkileyebilecek olan durum.
Peki burada sorun ne? Yabancı yatırımcı çekmeyi geçtik olanda gidiyor neden? Bu gibi soruların cevabı basit aslında. Ama düzeltmek için ciddi yol alınması lazım. Yabancı yatırımcının gelmek ve kalmak için güvenceye ihtiyacı var. Bu güvence de oturmuş ve eğip bükmeye çok açık olmayan hukuk ile olur. Maalesef ki günlük hayat gösteriyor ki bu hukuk yok. Teknik olarak yabancı yatırımcı içinde güven zemini yok.
Âşık Veysel ile bağlantısı vardır. "Sen güzel söylüyorsun, istediğin şarkımı söyleyebilirsin." Diyerek kendisine onay vermiş ve Fikret Kızılok onun bazı şarkılarını çıkarmıştır. Âşık Veysel öldüğünde sazını kırmış ve o dönem müziğe ara vermiştir.
Daha çok aşk şarkılarıyla öne çıktı. Zaman zaman, yana yana ve yadigar gibi albümleri bırakmıştır.
KYK ulusal racon ve sözlü yönetmenliğinde deodorant, parfüm ve türevlerini (Sebamed pudralı/ pudrasız rolon ve sprey kolonya uçlu olan deodorant hariç) oda sınırları içersinde kullanmak oda sakinlerini rahatsız eder, hak ihlalidir, yapılmamasını önemle rica edilir, yapanları uyarmak gerekir:)
mübalağa ediyorum:) tamamen odadakilerle ilgili bir konu. bu olay sabah herkes uyanıp işe gitme vaktinde iki üç dört kişi tarafından yapılır ve eğer odada da uyuyan biri olursa zehirlenmesin diye söylenilen şeyler:) umumi yerde mahremiyet alanı çok daralıyor. buna dikkat edildiği sürece sorun yok. rahatsız olup olmadığı sorulur, bu veya buna benzer konular önceden tartışılır karara bağlanır, veya illaki banyo lavabo gibi havalandırmanın sürekli olduğu yerlerde uygulanabilir.
bir yerden sonra su akar yolunu bulur misali her şey yoluna giriyor, her şey çok güzel oluyor yeter ki pollyanna fistikbiri gibi düşünün:) 6-8 kişilik odada bile kalsanız öyle. bir şekilde hayat yaşanıp gidiyor. 10 kişide bile kaldım. durumlar böyle
"Death note" isimli popüler olan animeydi. Aynı zamanda izlediğim ilk ve tek animedir:)). Ablam izlerdi ben de onun yanına gelip izlerdim. Yıllar sonra tekrar başladım ama devam etmedim. Bu başlıkla yine aklıma geldi. Gideyim de devam edeyim bari.
Tıp fakültesinin en keyifli yanı bence stajyer olmak. Hastane içindeki tüm hastalar üzerinde muayene yapma hakkınız var. Ancak kimse sizden müdahale beklemiyor. Bilmediğiniz şeyler olursa da hoca kızar diye söylemekten çekinmeyin lütfen. Birkaç tane hoca hariç kimsenin kimseye kızdığını ne gördüm ne de duydum. Öğrenmek için başkalarından yardım alabilirsiniz mesela asistanlardan ve internlerden size bir şeyler anlatmasını rica edebilirsiniz. Doktor gibi hissettiğiniz çok keyifli bir sene oluyor şimdiden başarılar diliyorum :)
Öncelikle çok teşekkürler sayın armut. Bu açıklama yüreklere su serpse de sanırım süreci görmeden tam rahat edemeyeceğim. İnşallah dediğiniz gibi keyifli geçer:)
Artık otobüs ile ilgili tüm işlemler online olarak yapılabildiği için eski işlevi kalmayan şubelerdir. Bir tek şehir içi servis hizmeti için elzem sanırım, o da Ankara'da zaten yok.
Yanınıza yaklaşıp "neresi?" diye sormaya çalışanlar var (yazar: fistikgibiri) nin dediği gibi. Aştiye ortasından girip direkt otobüslere geçerseniz (online bilet aldığınızı varsayarak) ve hiçbiriyle göz teması da kurmazsanız muhatap olma şansınız bayağı azalır. Diğer türlü bence de hoş değil. ben istesem zaten kendim gelip bilet alırım başkasının sormasına gerek yok.
Başlık tematikte kalmıştı o yüzden geldim. Aslında başlık sahibinin dediği eylemin nasıl yapılacağına dair bir fikrim yok. Ciddi bir konu olduğunu düşündüğüm için özellikle psikiyatriden anlayan üst dönemlerimin yorumunu merak ediyorum.
İnsanın kendi canına kıydığı bir son bir şeylerin çözümü olmamalı bence.
(bkz: en iyi stetoskop rengi) isimli bir başlık var. Böyle bir başlık da olabilir bence.
Hastaneye henüz geçmedigim için çok görme fırsatım olmadı ama oy verecek olsaydım koyu mavi veya lacivert derdim. Kimin giyeceği de önemli bir faktördür tabii.
Twitter'da sarı mı, hardal rengi mi? bir şey gördüm o kesin değildir:)
Instagram fenomeni olan karikatürist. İçeriklerini eğlenceli buluyorum. Bebeği olunca anne-baba-bebek üçgeninde bir şeyler paylaşmaya başladı. Ayrıca her pazar "beni çiz" konsepti ile kendisine gönderilen fotoğrafları karikatürize ederek ve biraz da abartarak tekrar çiziyor.
Bu başlık altında erişkin bireyler olduğumuz halde hâlâ yapmayı durduramadığımız çocukça davranışları topluyoruz.
- yılın belli zamanları halılar yıkamaya verildiği için evin bir süre halısız kalması. Halı olmayan koridorda tekerlekli koltuk sürmek. - ev üyelerine arkadan sessizce yaklaşıp "geldi geldi geldi" gibi nidalar eşliğinde, sarsmak suretiyle, onları korkutmak.
Sözlüğün en emektar yazarlarındandır. 393 başlık ile sözlükte açılan başlıkların %21'inin sahibidir. Çok çeşitli konularda uzun uzun entry girebilidiğine göre genel kültür seviyesi de hayli yüksektir herhalde. Şu sıralar pek aktif değil. Keşke geri dönse.
hakkımdaki güzel düşünceleriniz ve tahminleriniz için çoook teşekkür ediyorumm sayın selektor yapan yildiz beni fazlasıyla mutlu ettiniz efendim :) en kısa zamanda sözlüğe aktif olarak dönmek istiyorum ben de bakalim :)
Her ne kadar beklentisiz yaşamanın iyi olduğu söylense de görünen o ki pratikte öyle olmuyor. İnsan, haliyle emek harcadığı yerden bir şeyler bekliyor. Çünkü, madem bir şey beklemeyeceğiz neden emek harcıyoruz; nasıl olsa hiçbir sonuç gelmeyecek; gelse de önemi olmayacak.
Beklentinin karşılanamaması da hayal kırıklığına yol açıyor ki bu konuda da herkes hemfikirdir.
Bence şöyle bir sonuç çıkıyor: hayal kırıklığına uğrayacağız diye hiçbir aksiyon almayabiliriz ama o zaman da elimize bir şey geçmez. Örneğin öylesine ders çalışırdık ne elde edeceğimizi bilmeden ya da birisi, başka birini sevse ve zaten bir şey olmaz diye söylemese o zaman gerçekten bu kişiler arasında bir şey olmazdı. Yani sıfır beklenti devam edebilirdik ama o zaman da bayağı pasifize olurduk.