confessions

selektor yapan yildiz

1. nesil Yazar - Yazar

  1. toplam entry 378
  2. takipçi 33
  3. puan 39755

gütfsözlük

privileged of medic
Düşlediğimi yazardım ben,hislerimi bazen hissetmek istediklerimi,gerçekleri yazardım,umut ettiklerimi,istediklerimi,öfkemi yazardım,kırgınlıklarımı,kalışlarımı,gidişlerimi,varışlarımı yazardım ben.

Sonra bir gün geldi,Hayal kırıklığını öğrendim ben.ihaneti,kandırılmayı,gerçek sandıklarımın aslında hiç olduğunu,hikayenin içinde yalan olduğunu değil yalan üzerine kurulduğunu,yokuşlu sanıp her seferinde kendimden vererek,inanarak yürüdüğüm yolun sonu olduğunu,“uçuruma” vardığını gördüm. Yazdığım tüm kelimelerin,cümlelerin her hecesinin her harfinin haram oluşunu seyrettim ben. Hayalkırıklığını;yaşayarak öğrendim ben,yolum bitti bittiğini uçurumdan düşünce anladım ben,kandırıldığımı gerçekleri kabul edince gördüm ben.

Yazardım ben,
eskiden.

endotrakeal entübasyon

schlimazl
- indüksiyondan sonra( bkz: hipnosedatif, kas gevşetici ve analjezik ilaçların verilmesi) hastayı 3 dk maske ile havalandırın
-hastanın başını travması vs yoksa ekstansiyona getirin.
-Rahat bir entübasyon için hasta çok yukarıda çok aşağıda kalmamalı bel seviyenizde ya da çok az yukarıda olması yeterli
-Hastanın ağzını sağ elinizle açın dudakları kurtarın sıkışmasın
-Sol elinize laringoskopu alıp dili sağdan toparlayın ve ilerletin
-Epiglotu görüp vallecula epiglottica yani dil kökünden çeneyi yukarı doğru asın burada bileğinizi bükmemeli ve laringoskopu ön dişlere dayamamalısınız
-Zor bir entübasyon değilse ( bkz : dar ağız açıklığı,kısa kalın boyun..) burada vokal cordları görmüş olmanız gerekir
-Pozisyonu bozmadan uygun tüpü sağ elinizle alıp trakeaya yerleştirin laringoskopla işiniz bitti çıkarabilirsiniz
-Hastadan hastaya değişmekle birlikte ortalama tüp seviyesini dudak kenarında 21-22cm de bırabilirsiniz
-Tüpün kafını şişirmeyi unutmayın
-yanınızdaki biri tarafından tespit edilinceye kadar tüpü sabit tutun
-Bir yandan ventilatör ayarlarınızı yapın ( tidal volüm, solunum sayısı vs )
-Doğru entübasyon olduğunu kontrol edin ( bkz : hastanın göğsü kalkıyor mu, tidal volüm yeterince oluşuyor mu, end tidal co2 oluşuyor mu )
-hasta artık entübe elinize sağlık

hayat kalitesini yükselten şeyler

ruhsuz
https://gutfsozluk.com/e/37691#
Bir ekleme yapmak istiyorum.
Her zerremle mücadele ettikten sonra isyan etmeden 'hayır vardır,şükrolsun.' Diyebilmiştim.

Kaza geçirdikten sonra ayağa kalkabildiğim gibi belki iyi niyetimden dolayı raporu kabul edip sınava alırlar diye sandalyeyle okula gelmiştim.
Sınava alınmadım.
Okulum uzadı.
Okulum uzadığı için hala çok problemlerim var ama kendi içinde birçok artısı oldu.

22 yaşında ciddi anlamda hem akademik hem de sosyal olarak aktif bir kadının bırakın okula gelmeyi,tuvalete gidemez durumda kendini bulması çok zordu.
Kendime 2 hafta boyunca oksapar yaptım.(dmah)
2 hafta boyunca sakral ödem baktım.
Kendimi anlamsız bir et yığını olarak tanımlarken bacaklarıma ödem muayenesi yaptırdım aileme.
Ağrı içindeydim aylarca.
2.ayın sonunda arkadaşımla sohbet ederken şunu fark ettim:
Bir kez bile isyan etmemiştim.
Sadece bir defasında 'allahım çok genç değil miydim,bu ağrılarla ömür nasıl geçecek?' Demiştim.

Ağrılar artık yok.
O günler geçti.
Bana sabır ve dirayet kaldı.

O günlerden sonra insanlara desiderius erasmus'un bakışıyla eskisinden çok daha fazla değer verir oldum ancak şahsi ilişkilerde kimseyi doğru düzgün umursamadığımı fark ettim.

Ben yanlışlıkla fazla olgunlaştım.
Umarım kimse bu raddeye gelmez ama 'her şeyde bir hayır vardır.'

hayat kalitesini yükselten şeyler

darklife
Olanda hayır vardır...
Basmakalıp bir laf olarak söylenmesine rağmen içinde rahatlatan bir mana ihtiva eder.
Velhasıl hayır bilinen şer, şer bilinen hayır olabiliyor...
Evet usta kader her zaman elimizde değildir lakin sen sen ol kadere isyan etme yoksa ağzını burnunu haaa :)
3
fistikgibiri fistikgibiri
şarklife
fistikgibiri fistikgibiri
olm ben sana öyle mi söyledim sn darklife kader bellidir dedim sana
darklife darklife
Haşa usta sen ki artık şarkın sevgili sultanı sayılırsın. Mesele belli olanı bilmemektir ki yapacakların da bilinenin belirsizliğidir..

brokolinin tadının kötü olmaması

karedeki kedi
Brokoliden yapılan bir salata önereyim hemen sevgili yazarlara! Brokolimizi haşlıyoruz. Haşlandıktan sonra közlenmiş kırmızı biberleri küçük küçük doğruyoruz. Kornişon turşumuzu da doğruyoruz. Brokoli, turşu ve közlenmiş biberleri bir kaba alıyoruz. Konservesinden çıkardığımız mısır tanelerimizi de kaba ekliyoruz. Hepsini bir güzel karıştırıyoruz. Azıcık zeytinyağı ve limon ekliyoruz. Birazcık da tuzladigimizda salatamız hazırrrr! Afiyet olsun efenim! :)

hayat kalitesini yükselten şeyler

shogun
Düzenli ağırlık antrenmanı yapmak kadar hayat kalitesini yükselten çok az şey var.Hem fiziksel hem mental olarak sayılamayacak kadar faydası var ama bence en güzeli hakkını vererek yapılan antrenmandan çıkınca salgılanan o dopamin ve endorfini hissetmek.Birkaç saatliğine hayat çok daha güzel oluyor.
2
ruhsuz ruhsuz
Ya ben pelvik taban icin esneme egzersizlerini iyi kötü yapıyorum.
O bile hakkaten çok iyi
shogun shogun
Kesinlikle çok faydalı ama daha fazla fayda için tüm kas iskelet sistemi efendim

bir zamanlar anadoluda

spekulasyonel muhtar
Nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama bir yerde ercan kesal'ın anılarında yararlanılarak çekilen bir film olduğunu okumuştum. Kendiside bir doktor olan Ercan kesal filmin çekildiği keskin devlet hastanesinde görev yapmıştır. Filmle ilgili söylenecek çıkarılacak çok yorum var lakin beni en çok etkileyen otopsi sahnesidir. Bir hekim adayı olarak benim adli tıpa olan merakımı başlatan filmdir. Yakın zamanda yüklenen bir buçuk saatlik kamera arkasını izlemek ayrıca keyifliydi. İzlemediyseniz bence kesinlikle izlenmesi gereken bir sanat eseri. Yapabileceğim tek eleştiri clark gable'yi anadolu insanı nerden bilsin NBC sanki entelektüelliğine mani olamamış sahneyi eklemiş gibi geldi
1
ileleualatyr ileleualatyr
Ama orada savcıyı clark gable'a benzeten kişi savcının okul arkadaşları ve orada ölü muayene raporunu yazan görevliydi, tam anadolu insanı sayılmaz bence :')

günün sözü

darklife
Korkaklık ne menem bir şeydir ki içinde anlamamayı ve hattayı barındırır...
kimi zaman cesarete atfedilen aptallık korkaklığa genellikle daha çok yakışmaktadır...

ben de özledim

karedeki kedi
Ferdi Tayfur'un sevdiğim şarkılarından. Ogün Şanlısoy'un yorumunu daha çok beğeniyorum ama. Bana daha çok hitap ediyor. Sözleri aynı olsa da farklı hissettiren yorumlar. Güzel şarkı. :)

özbek pilavı

daenerys targaryen
yemekhanemizin neredeyse her hafta en kötü ihtimalle 2 haftada bir çıkardığı öğrencileri aç bırakarak zorlu hayat koşullarına adapte etmenin birincil amaç olduğu yemeğimsidir. 40dk yemek sırasında bekliyosun ve tam kart basma yerine geldiğinde milletin tepsisine bakıyosun... sonra anlıyosun ki zamanın boşa geçmiş... aynı dün anatomi çalışarak kaybettiğin ve aklında hiçbir şey kalmayan zaman gibi bu da boşa geçmiş

herkese afiyet olsun

2
karedeki kedi karedeki kedi
Niye öyle dediniz sevgili yazar? Ben seviyorum ya! :)
ruhsuz ruhsuz
Yalnız olmadığımı bilmek mlsf huzur verdi
2.sinifta bir gün o yemeği yerken midem bulandı ve bir daha yiyemedim

erkin koray

karedeki kedi
Kendisi benim muhteşem üçlüm'den birisi olur. Her şarkısını bir ayrı severim. Ama "Seni Her Gördüğümde" şarkısını daha bir çok severim. İyi ki yazmış da ben de iyi ki dinliyorum. :)

telgrafhane

karedeki kedi
"Uyumayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki...
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın."
Melih Cevdet ANDAY

stajyer doktor

gri
Stajyerlikte beni şaşırtan bir başka şey de hastaların gerçek birer vaka oluşudur.

Mesela ders çalışırken örnek vakada yazıyor ki "65 yaş kadın hasta, 7 yıldır nsaid kullanıyor."
Böyle yazınca sanki çok sofistike bi olay gibi geliyo

servise bi gidiyosun senden benden bi teyze sinirli sinirli bakıyo, kullandığı ilaçların adını bilmiyo, soru soruyosun "ne bileyim ben" diyo. Sen orda mide ülserini, mezenter iskemisini düşünüyorsun, kafanda arka planda bi sürü olasılık hesaplıyosun, hastanın kendinden haberi yok

Yani demek istiyorum ki vakaya çalışmak up to dateten makale okumak gibi "vay anasını neymis ya bu tıp" dedirtirken hastayla konuşmak googledan "migdede ciban. Cikmasinedir" diye aratmak gibi hissettiriyor
5
gri gri
Grinin sozlugu darlayis
gri gri
Ama cidden cok ilginc geliyo, klinige gecince gozumde isik parlicak saniyodum, tibba dair tum hevesim kayboldu aw
ruhsuz ruhsuz
Genel cerrahiyle başladıysanız böyle hissetmeniz bence çok normal.
Nitekim genel tababet hakimiyetiniz oturmadı muhtemelen ve genel cerrahi her şeyin en temelden alındığı staj değil

Ya da sadece klinisyen olmayı sevmemişsinizdir,insanlık hali
gri gri
Dahiliyeden başladım ya :')
ruhsuz ruhsuz
Olur öyle :)

doktor olmak

armut
çocuk hastalıkları servisinde klinik doktor olarak çalışan bir doktor olarak geçtiğimiz ayda yaşadığım servis anılarımdan bazıları şu şekildeydi

1.anımda 18 yaşında bir annenin ilk gebeliğinden doğan 3.5 aylık bebeği çok uzak bir akrabasına emanet ederek servisten 4-5 saat uzaklaştığını fark ettim. Bebeğin servise yatışının ilk 4-5 saati üstelik de bebeğe ait ne bir bez ne bir mama ne de yedek tek bir kıyafet bırakmış.
Pediatri asistanı sayısının zaten yetersiz olduğu ülkemizde sorumluluğum artmışken servisteki ayak işlerini yetiştirip hastalarla ilgilenmeye çalışırken bir de bu durumu fark ettim. ilk başta bebeğe mama ayarladım. Sonrasında da sürekli odasına girdim çıktım, annesi hiçbirinde yanında değildi. üstüne bezinden sıvı taştığını gördüm. Bebeğe bez ayarlamaya çalıştım ama maalesef bulamadım. O gün işlerim bitmedi ve geç çıktım. Sonraki gün annesinin bebeğine meyveli yoğurt yedirdiğini gördük. Bebek 3.5 aylık üstelik de mama mutfağından maması geliyor. O bebeğe serviste kaldığı süre boyunca kendi kardeşimmiş gibi baktım. Hep çok sevdim. Ama taburcu olup uzak bir şehrin uzak bir ilçesine gittiğinde de çok üzüldüm. Aklımın bir köşesinde hep olacak bebişim.

2.anımda kronik hastalığı, arrest öyküleri olan ancak bilinç kaybı olmayan küçük bir kızımdan kan gazı almaya gittiğimde bebeğim bana yastığının altından çıkardığı bilekliği hediye etti. 10.kat çocuk servisinde tek başıma nöbetçiydim ve istifa düşündüren o nöbetlerden birini 0 uyku ile tutarken beni motive eden tek şey kolumdaki bilekliğimdi.

3.anımda küçük kız kardeşimi çok özlemiştim ve ona benzeyen bir hastam o gün servise yattı. Ona sarıldım kucağıma aldım sohbet ettim... sonra birbirimize oje sürdük.

4.anımda eylül ayında 2 hafta servisimizde yatan çok güçlü küçük bir kızım eylülün son gününde beni ortopedi polikliniği önünde beklerken gördü. Yanıma gelip geçmiş olsun dedi ve onun geçmiş olsun dileği bana iyi geldi.

5.anımda kemik iliği nakli olmuş küçük bir oğlumun hastalığının nüksettiğini ve tedaviye yanıtsız olarak görülüp eve gönderildiğini öğrendim.

6.anımda ise tüm bunları yaşadığım serviste farklı farklı zamanlarda uzun yatışları olan bir bebeğimin vefat ettiğini öğrendim.

İyisiyle kötüsüyle doktor olarak hayatına dokunduğumuz her hastamız hayatımız boyunca anılarımızda yer edinecek. İyi şeyler, iyileşen hastaların ismi çoğunlukla uçup gidiyorsa dahi kötü hastalar bir ömür isim soyisimleriyle aklımıza kazınmaya devam edecekler.

Ölen çocuklar, çarşafa sarılıp morga indirilen bebekler, kanser tanısı alan bebişler, tavuk yemesine izin vermediğim için ağlayan lösemili çocuklar, ihmal edilen bebekler, benimle tartışıp üzerime yürüyen hasta yakınları, beni ağlatan aileler...

Sıradan bir insanın ömründe yaşayamayacağı dramı 1 senelik hekimlik hayatımda çoktan edinmiş oldum. Adını unutamadığım tüm çocuklarıma rağmen iyi ki bu işi yapmaya devam ediyorum. Tüm çocukların hayatına dokunmam hiçbir zaman mümkün olmayacak ancak hayatına dokunduğum, dokunamadığım tüm çocuklarımı çok seviyorum.


1
ruhsuz ruhsuz
💖

stajyer doktor

gri
Hastalarla konuşma kısmı beni saatlerce ayakta durmaktan daha çok zorlamıştır. Bilmiyorum belki benim fazla empati yapmamla ilgilidir ama yine de insanların çaresizliğine her gün bu kadar yakından şahit olmak çok üzücü.

75 yaşında 3 gündür serviste yatan, daha tanısı konmamış, çok konuşkan, kıpır kıpır bir amca vardı mesela. Anamnez alırken sorularımıza istatistiki cevap veriyordu. "İshaliniz var mı?" "Binde bir" "mideniz ağrır mı?" "Binde bir." Hikaye sonunda biz Malignite tanısı alacağını biliyorduk ve o da bunu seziyordu.

Servisteki son günümüzde onunla sohbet ediyordum, sohbet bitti ve ben de odasından gittim. 1-2 dakika sonra kapısına çıkıp bana seslendi, hakkınızı helal edin ile başlayıp bir veda konuşması yaptı.

Sonradan merakımızdan gidip öğrendik, akciğer ca teşhisi konmuş. Zor bir süreç olacak onun için ama maalesef bir yıldan fazla yaşaması çok mümkün görünmüyor.

Yaşamının son zamanlarını daha güzel geçirmeni isterdim "binde bir" amca. "İyi ki varsınız." derken gözündeki çaresizliği hayatım boyunca unutmayacağım.

kadın cinayetleri

armut
2023 yılında ortaokul ve lise arkadaşımın adının anıtsayaç'a eklenmesiyle beni çok yoran bir durum haline gelmiştir. Elimden bir şey gelmediği gibi açıklaması olmayan korkunç bir durumu tekrar tekrar hatırlamama sebep oluyor.
Tam 1 sene cezası verilmedi katilin. Sonra müebbet hapis cezası aldı. Ceza günü yaptığı açıklamaları okurken boğazım düğümlendi.
Hayat bu kadar kısaymış ve hayat bu kadar kolay bitebilirmiş. Böyle olmamalıydı

kadın cinayetleri

von
Aniden sebepsizce gelen şans eseri ölüm. Hayalleri, ümitleriyle yitirdiğimiz kadınlar, kadınlarımız... Sadece tenha sokaklarda değil her yerde yaratılan korku. Oysaki etrafında onlarca kişi varken 13 kez bıçaklanabiliyormuş, yardım isterken sürüklenerek surlara çıkarılabiliyormuş insan. Yardım çığlıklarının duyulmadığı olur da duymazdan gelindiği de olur muymuş? Artık düşünmemeye, sorgulamamaya yalnızca eve vardığımıza şükretmeye alıştırıldık. Kadınlar dehşeti bugün yaşamadı. Sizler dehşeti bugün duydunuz.

sefiller

ruhsuz
1862 senesinde Victor Hugo tarafından yayımlanan roman.
Bugünse 3107 kişilik kapasiteli ato congresium'da kapalı gişe oynanan ve uyarlanan oyun.

2022'de prömiyerini yapmış.
O zamanın aksine akustik tek kelimeyle kusursuzdu.
Dekor,kostümler tam da olması gerektiği gibiydi.
Ve ayrıca bunların yanında babamla gittik. :)
Tiyatroya gittiğimde yanımda kıymet verdiğim biri olmadıkça story falan atmam ama hem yanımdaki kişi hem de oyun paha biçilemez olunca etiket atıp storilemek farz olmuştu,gerekeni yaptık. :)

Şahsi ve genel teknik detaylardan sonra esas kısma geçelim:

•9 sene önce okuduğumda manasız gelmişti
•bugün 22 yaşımda baktığımda nefesim kesildi,büyülendim
Yıllardır neden okunduğunu,okutulduğunu anlıyorum
•kendinize solcu diyorsanız politik bağlamda,sağcı diyorsanız daha politik bir bağlamda,insan diyorsanız tamamen varoluşsal bağlamda algılayacağınız bir eser
•camiler aslında birer aşevi,yuva,sığınak olmalı;geceleri insanlar sığınabilmeli derken aslında bunu kast ediyorduk
•din dediğin olgu ceberrut bir silah değil,sevgi aracı olmalı derken de bunu kast ediyorduk
•kanunları herkese eşit şekilde uygulamak adaleti getirmez.
Adalet eşit değildir eşitlik.
Yani anlayacağımız şu ki:
'Kavramları kendi yaşamımız içinde anlamlandırabilmek için sanatın her koluna muhtacız,yadsımak tek kelimeyle cahilliktir.'

kıyamet

acciperedare
Rivayettir ki, kıyamet bir cuma gününde akşam ezanında kopacakmış. 7-8 yaşlarındaydım. Kuran kursunda, bunu öğrendikten sonra çilem başladı. Kıyamet kopacak diye o kadar korkuyordum ki her hafta Cuma günü akşam ezanı geçinceye kadar tetikteydim. Cumartesi ve pazarım iyi geçerdi de diğer günler cuma akşamı geliyor diye ödüm kopardı. Prometheusun cezası gibi; cumaya kadar korkuyorum, cuma geçince rahatlıyordum ama ancak diğer cumaya yaklaştıkça tekrar başlıyor korkum. Perşembe geceleri korkudan ağlıyordum. Ailemin "daha kopmaz" şeklindeki rahatlatmasını "ya koparsa" diyerek bozuyordum. "ama sen cennete gidersin" tesellisi de gönlümü ferahlatamıyordu. Ailem bunun üzerine dini bilgisine(!) güvendikleri bir büyüğümüze götürdüler beni. Bu büyüğümüz sayesinde korkularıma; görünür olan cinler, tersten doğan güneş, sokaklarda def davul çalan deccal vb. eklendi. Her sabah acaba güneş tersten mi doğuyor diye gözlerimi bozdum ahshshs. Pesimistliğimden olsa gerek hz. İsa ve mehdinin gelişi, savaşması falan gönlümü gram ferahlatamamıştı. Bu zamanları nasıl atlatabildiğimi cidden hatırlayamıyorum. Büyüdükçe geçti sanırım. Velhasıl kelam pedagoji eğitimi cidden önemli, benim zamanımda camii imamımızın muhtemelen pedagoji eğitimi yoktu. Umarım şimdi vardır.

kıyamet

ruhsuz
Tanım:her şeyin sona ermesi ve yeniden başlaması sürecinin düğmesi

Herkesin şahsi kıyameti farklı zamanda kopuyor.
Benimki bu dünyadaki varlığımla sınanınca koptu.
Bedenimden 2 hafta boyunca nefret ettim ve vücudumu anlamsız bir et yığını olarak tanımladım.
Fizik tedaviyle 8 ayda hedeflenen sonucun daha fazlasını 2 ayda fizik tedavisiz edindim.üçüncü haftada kontrole kendim yürüyerek gittim ve hocam bile şaşkınlığını gizlemedi.
Herkesin kıyameti de dirilişi de kendine.

Az önce kendi kendime de mırıldandığım gibi:
'Biz onu bıraksak da o bizi bırakmıyor ve iyi ki öyle.'

Şahsi kıyametin erken kopunca benlik tanımını başka insanlar üzerinden yapamıyorsun.
Gelene sevinemediğin gibi gidene de üzülemiyorsun.
'Çok gençken hayatın bu yüzüyle karşılaşmanı istemezdim,sen çok mutluydun,umutluydun,hevesliydin.'diyen babam yıllardır herkese şöyle dua ederdi:
'Allah bizi kıyametlerden muhafaza etsin.'

Keşke babamı hiç anlamasaydım,hep o küçük kızın aklında ve hislerinde kalsaydım.

Nasip.

gazi tıp

schlimazl
bakın arkadaşlar ben ilk yıllarda fakülteyi çok da seven biri değildim. sonradan sevdik orası ayrı. şunu söylemek isterim mezun olduktan sonra aldığınız eğitimin farkını gerçekten görüyorsunuz. özellikle d4 ve sonrası için klinik eğitimimizin gerçekten iyi olduğunu düşünüyorum. şu an asistanlık yapmaktayım. Gazi'den mezunum diyince bir duruşunuz bir havanız oluyor. bazılarının bakışı bile değişiyor açıkçası. bazı şeyleri ben bunu biliyorum ya diyerek içinizden geçiriyorsunuz. o yüzden sınavmış zorlukmuş pek takılmayın bunlara. yaşattığı stresin bile ileride size getirisi olacak. hepinize bolca başarı ve çalışma gücü diliyorum.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol