"eyleme geçmeyen farkındalık pişmanlıktır."
Kendi deneyim ve görüşlerimden yola çıkarak dönem 4 için bir entry gireyim. Herkesin bu süreçte yaşadıkları ve konu hakkındaki görüşleri farklı olabilir. Biraz sizi aydınlatabilirsem ne mutlu bana.
Öncelikle stajyer olan arkadaşları tebrik ederim. Pandemi döneminden çıkıp buraya kadar gelebildiyseniz bile iyi bir başarı. Buraya kadar geldiyseniz bundan sonrasını da halledersiniz diye düşünüyorum.
1) Başlamadan önce genel bilgiler:
Dönem 4'te ilk başta alacağınız akılcı ilaç kullanımı stajı da dahil olmak üzere 8 staj var. Akılcı ilaç kullanımını ilk hafta herkes alıyor ve bitiriyor. Bu stajdan sonra artık gruplara bölünerek kendi stajlarınızda derslere başlıyorsunuz. Döneminiz A ve b grubu olmak üzere önce ikiye, daha sonra a grubu 2 grup ve b grubu da 3 grup olacak sekilde bölünmeye uğruyor. Liste sırasına göre stajlar şu şekilde başlıyor ve alta doğru kayarak ilerliyor (eğer son iki senede sistem değişikliği olmadıysa):
A1-dahiliye(9 hafta)
A2-pediatri(9h)
B1-kadın doğum(6h)
B2-genel cerrahi(6h)
B3-radyoloji/göğüs/kardiyoloji(6h)
Stajlara bu şekilde başlıyor ve hepsini göre göre sene sonuna kadar gidiyorsunuz. Bu stajlar da kendi içinde teorik ve pratik dersleri ihtiva ediyorlar. Staja göre değişmekle birlikte, genellikle teoriklere %70, pratiklere %80 katılım bekleniyor.
2a) teorik dersler: dönem 1-2-3 ile aynı. İlgili amfiye gidip ders görüyorsunuz.
2b) pratik dersler: işte stajın esas kısmı burası diyebilirim. Dersi anlatacak ilgili öğretim üyesini belirlenen saatte bularak ders yapıyorsunuz. Bu dersler genellikle 5-10 kişilik gruplarla oluyor. Derste muayene yapma, anamnez alma, soru-cevap, hocanın direkt ders anlatması, poliklinikte gözlem gibi geniş bir yelpazede ders yapabiliyorsunuz. Ne olacağı tamamen hocaya ve bölümdeki işleyişe kalmış. Bu pratiklere biraz konuya bakıp gitmek hem öğrenme açısından hem de soru cevaplama açısından iyi oluyor. Buralarda yazar arkadaşlarımın dediği gibi soru sormaktan çekinmeyin, merak ettiklerinizi sorun, derse interaktif katılın hocalar da zaten bunu bekeyecektir. Eğer hocalar sert konuşur derseniz de öyle şeyler olabilir tabii ama hemen demoralize olmamak lazım, sonuçta biz öğrenmek için geliyoruz ve öğrenme sürecimiz devam ediyor.
3) sözlü sınav:
Sınav sistemi artık preklinikten biraz farklılaştı. Çalışma şekliniz çok değişmiyor aslında, çünkü size anlatılanları yine okuyarak ve dinleyerek öğreniyorsunuz ama öğrenme mentaliteniz biraz değişecektir. Artık sadece test sınavı çözmeniz değil bildiğiniz şeyleri anlatabiliyor olmanız da gerekecek. Sözlü sınavda da, bu tamamen kendi görüşüm, olay biraz jüriyi konuları bildiğinize ikna etmekte bitiyor. Şimdi, sözlü sınavda sizden vakaya yaklaşmanız istenebilir, bir konuyu anlatmanız istenebilir, bir tablo/endikasyon/liste saymanız istenebilir, direkt spot bilgi sorulabilir. Bu spektrum da geniş. Bilgileri kategorize ederek çalışmak bana göre daha iyi oluyor. Soru yöneltildiğinde bir durup "şimdi bana nereyi soruyorlar?" Diye düşünürdüm (eğer bunu yapabilecek kadar konulara hakimsem) ondan sonra o kısmı belirli bir sistematik içinde anlatmaya çalışırdım. Bazen sorular açık olmayabilir. Konu başlıklarını aklınıza getirirseniz işin içinden çıkmanız kolaylaşabilir. Örneğin: karaciğer hakkında hasta üzerinden konuştunuz. Sonra size "bu hastada bilinç bulanıklığı gelişti. Başka ne gibi şeyler görülebilir?" Şeklinde soru yöneltildi. Konuşulan hasta kc hastası> verildiyse konuştuğunuz şey muhtemelen sirozdu (öyle varsayalım)> size anlatılan şey hepatik ensefalopati denen durum olabilir (burada teorik bilgi gerekiyor) Yani size burada hepatik ensefalopatinin klinik bulguları sorulmuş. Burada da bu durum hakkında bildiklerinizi anlatabilirsiniz. Daha da ilerletirsek mesela buradan da size siroz komplikasyonları gibi follow up questionlar gelebilir. Sözlü genel olarak bu şekilde ilerleyebilir. Yaklaşım soruları için de hastalıkları tanım- etyoloji- patofizyoloji(opsiyonel)- klinik- tanı- tedavi şeklinde çalışabilirsiniz. Son olarak da konuları hiç olmazsa konunun alt başlıklarını hatırlayacak şekilde çalışırsanız bence faydası olur diye düşünmekteyim. Sene içinde kendi çalışma şeklinizi bulacak ve muhtemelen benim anlattığımdan daha iyi bir konuma geleceksiniz.
4) pratikler:
Sizden daha çok anamnez alma ve muayene yapma becerilerini kazanmanız istenir. Bunun için çoğu bölüm size tekli veya ikili, üçlü sayıda gruplarla hasta hazırlatır. Grubun diğer üyeleri ile önceden konuşup bir plan çizmek bu yönden iyi olur diye düşünüyorum bu iş için. Muayeneler ve anamnez işinin nasıl yapılması gerektiği zaten size anlatılacaktır. Benim sadece önerim bunu da belli bir sistematik içinde yaparsanız bence daha güzel olur. Muayene ve anamnez için mavi kapaklı bir kitap pdfsi var onu muhtemelen gruplara atarlar, eğer hiç bulamazsanız ben size bir şekilde atabilirim. Bu kitap bence gayet açık ve faydalı, onu okuyabilirsiniz.
5) puanlama/bütünleme: puanlar sınavlardan yaklaşık birkaç gün sonra harf notu olarak açıklanıyor. Sınav sistemi çok fazla dış faktöre bağlı olduğu için, benim kendi düşüncem, harf notları bu stajların size kattıklarını bence tam olarak yansıtmıyor. Bu yüzden çok kıyaslama içine girmenizi kendi adıma önermem. Olur da işler istediğiniz gibi gitmez de bütünlemeye kalırsanız da hemen demoralize olmuyoruz. Elimizden geleni yapıp bir yaz günü bu işi halletmeye çalışıyoruz.
6) tus: tusa herkes 5'te başlıyor zaten genelde. Dönem 4 için çok yapılacak bir şey yok. Eğer tus kitabı okumak suretiyle staja çalışıyorsanız belki küçük bir etkisi olabilir. Bu sene isterseniz tıpdil, yökdil onları halledebilirsiniz.
Benim yaşadıklarımdan anlatacaklarım bu şekilde. Bence ayriyeten girişken olun. Bir yerde bir şey yapılıyorsa görmeye çalışın. Zaten burası üniversite hastanesi olduğu için, en azından çoğunlukla size gelme demezler. Kendinizi tanıtıp düzgün ifade ettiğiniz sürece gözlem yapma imkanı oluyor.
Umarım hem dersleriniz hem sosyal hayatınız iyi geçer:) staja başlayacaklara başarılar dilerim. Yine aklınıza takılan bir şey olursa bence sözlüğe sorabilirsiniz.
Edit: tus
Öncelikle stajyer olan arkadaşları tebrik ederim. Pandemi döneminden çıkıp buraya kadar gelebildiyseniz bile iyi bir başarı. Buraya kadar geldiyseniz bundan sonrasını da halledersiniz diye düşünüyorum.
1) Başlamadan önce genel bilgiler:
Dönem 4'te ilk başta alacağınız akılcı ilaç kullanımı stajı da dahil olmak üzere 8 staj var. Akılcı ilaç kullanımını ilk hafta herkes alıyor ve bitiriyor. Bu stajdan sonra artık gruplara bölünerek kendi stajlarınızda derslere başlıyorsunuz. Döneminiz A ve b grubu olmak üzere önce ikiye, daha sonra a grubu 2 grup ve b grubu da 3 grup olacak sekilde bölünmeye uğruyor. Liste sırasına göre stajlar şu şekilde başlıyor ve alta doğru kayarak ilerliyor (eğer son iki senede sistem değişikliği olmadıysa):
A1-dahiliye(9 hafta)
A2-pediatri(9h)
B1-kadın doğum(6h)
B2-genel cerrahi(6h)
B3-radyoloji/göğüs/kardiyoloji(6h)
Stajlara bu şekilde başlıyor ve hepsini göre göre sene sonuna kadar gidiyorsunuz. Bu stajlar da kendi içinde teorik ve pratik dersleri ihtiva ediyorlar. Staja göre değişmekle birlikte, genellikle teoriklere %70, pratiklere %80 katılım bekleniyor.
2a) teorik dersler: dönem 1-2-3 ile aynı. İlgili amfiye gidip ders görüyorsunuz.
2b) pratik dersler: işte stajın esas kısmı burası diyebilirim. Dersi anlatacak ilgili öğretim üyesini belirlenen saatte bularak ders yapıyorsunuz. Bu dersler genellikle 5-10 kişilik gruplarla oluyor. Derste muayene yapma, anamnez alma, soru-cevap, hocanın direkt ders anlatması, poliklinikte gözlem gibi geniş bir yelpazede ders yapabiliyorsunuz. Ne olacağı tamamen hocaya ve bölümdeki işleyişe kalmış. Bu pratiklere biraz konuya bakıp gitmek hem öğrenme açısından hem de soru cevaplama açısından iyi oluyor. Buralarda yazar arkadaşlarımın dediği gibi soru sormaktan çekinmeyin, merak ettiklerinizi sorun, derse interaktif katılın hocalar da zaten bunu bekeyecektir. Eğer hocalar sert konuşur derseniz de öyle şeyler olabilir tabii ama hemen demoralize olmamak lazım, sonuçta biz öğrenmek için geliyoruz ve öğrenme sürecimiz devam ediyor.
3) sözlü sınav:
Sınav sistemi artık preklinikten biraz farklılaştı. Çalışma şekliniz çok değişmiyor aslında, çünkü size anlatılanları yine okuyarak ve dinleyerek öğreniyorsunuz ama öğrenme mentaliteniz biraz değişecektir. Artık sadece test sınavı çözmeniz değil bildiğiniz şeyleri anlatabiliyor olmanız da gerekecek. Sözlü sınavda da, bu tamamen kendi görüşüm, olay biraz jüriyi konuları bildiğinize ikna etmekte bitiyor. Şimdi, sözlü sınavda sizden vakaya yaklaşmanız istenebilir, bir konuyu anlatmanız istenebilir, bir tablo/endikasyon/liste saymanız istenebilir, direkt spot bilgi sorulabilir. Bu spektrum da geniş. Bilgileri kategorize ederek çalışmak bana göre daha iyi oluyor. Soru yöneltildiğinde bir durup "şimdi bana nereyi soruyorlar?" Diye düşünürdüm (eğer bunu yapabilecek kadar konulara hakimsem) ondan sonra o kısmı belirli bir sistematik içinde anlatmaya çalışırdım. Bazen sorular açık olmayabilir. Konu başlıklarını aklınıza getirirseniz işin içinden çıkmanız kolaylaşabilir. Örneğin: karaciğer hakkında hasta üzerinden konuştunuz. Sonra size "bu hastada bilinç bulanıklığı gelişti. Başka ne gibi şeyler görülebilir?" Şeklinde soru yöneltildi. Konuşulan hasta kc hastası> verildiyse konuştuğunuz şey muhtemelen sirozdu (öyle varsayalım)> size anlatılan şey hepatik ensefalopati denen durum olabilir (burada teorik bilgi gerekiyor) Yani size burada hepatik ensefalopatinin klinik bulguları sorulmuş. Burada da bu durum hakkında bildiklerinizi anlatabilirsiniz. Daha da ilerletirsek mesela buradan da size siroz komplikasyonları gibi follow up questionlar gelebilir. Sözlü genel olarak bu şekilde ilerleyebilir. Yaklaşım soruları için de hastalıkları tanım- etyoloji- patofizyoloji(opsiyonel)- klinik- tanı- tedavi şeklinde çalışabilirsiniz. Son olarak da konuları hiç olmazsa konunun alt başlıklarını hatırlayacak şekilde çalışırsanız bence faydası olur diye düşünmekteyim. Sene içinde kendi çalışma şeklinizi bulacak ve muhtemelen benim anlattığımdan daha iyi bir konuma geleceksiniz.
4) pratikler:
Sizden daha çok anamnez alma ve muayene yapma becerilerini kazanmanız istenir. Bunun için çoğu bölüm size tekli veya ikili, üçlü sayıda gruplarla hasta hazırlatır. Grubun diğer üyeleri ile önceden konuşup bir plan çizmek bu yönden iyi olur diye düşünüyorum bu iş için. Muayeneler ve anamnez işinin nasıl yapılması gerektiği zaten size anlatılacaktır. Benim sadece önerim bunu da belli bir sistematik içinde yaparsanız bence daha güzel olur. Muayene ve anamnez için mavi kapaklı bir kitap pdfsi var onu muhtemelen gruplara atarlar, eğer hiç bulamazsanız ben size bir şekilde atabilirim. Bu kitap bence gayet açık ve faydalı, onu okuyabilirsiniz.
5) puanlama/bütünleme: puanlar sınavlardan yaklaşık birkaç gün sonra harf notu olarak açıklanıyor. Sınav sistemi çok fazla dış faktöre bağlı olduğu için, benim kendi düşüncem, harf notları bu stajların size kattıklarını bence tam olarak yansıtmıyor. Bu yüzden çok kıyaslama içine girmenizi kendi adıma önermem. Olur da işler istediğiniz gibi gitmez de bütünlemeye kalırsanız da hemen demoralize olmuyoruz. Elimizden geleni yapıp bir yaz günü bu işi halletmeye çalışıyoruz.
6) tus: tusa herkes 5'te başlıyor zaten genelde. Dönem 4 için çok yapılacak bir şey yok. Eğer tus kitabı okumak suretiyle staja çalışıyorsanız belki küçük bir etkisi olabilir. Bu sene isterseniz tıpdil, yökdil onları halledebilirsiniz.
Benim yaşadıklarımdan anlatacaklarım bu şekilde. Bence ayriyeten girişken olun. Bir yerde bir şey yapılıyorsa görmeye çalışın. Zaten burası üniversite hastanesi olduğu için, en azından çoğunlukla size gelme demezler. Kendinizi tanıtıp düzgün ifade ettiğiniz sürece gözlem yapma imkanı oluyor.
Umarım hem dersleriniz hem sosyal hayatınız iyi geçer:) staja başlayacaklara başarılar dilerim. Yine aklınıza takılan bir şey olursa bence sözlüğe sorabilirsiniz.
Edit: tus
Elinize sağlık sayın syy, çok faydalı bir entry olmuş, çok teşekkür ederiz 💐
Ne demek rica ederim iyi dönemler dilerim
Teşekkür ederiim
Dönem 4'ü yeni bitiren biri olarak, ne kadar güzel anlatmışsınız, müthiş. Çok yardımcı olur bu yazı gelecek arkadaşlara.
Teşekkür ederim umarım faydası olur dediğiniz gibi
Ben bununla geldim bununla giderim. Düzgün adam kardeşim, ben onu yıllardır tanıyorum. Adam bir defa kalbimize girmiş kardeşim!
(bkz: öyle bir şey yazın ki sahibinin sesiyle okuyalım)
(bkz: öyle bir şey yazın ki sahibinin sesiyle okuyalım)
Paraylan bu sevgiyi gönlümden satın alamazsın
:d winner reyiz
İnsanların anıları böyle fışt hemen gidiyor tamam mı.
Saçma, benim aklımda, bazılarının aklında hala.
(Unutulmaması gerekiyor bazı şeyler)
E herkesin dolabında ee bir tane ceset var.
Saçma, benim aklımda, bazılarının aklında hala.
(Unutulmaması gerekiyor bazı şeyler)
E herkesin dolabında ee bir tane ceset var.
sıkı bir arkadaşlıkları olduğunu düşündüğüm iki yazar sn darklife ve sn fıstıkgibiri var, onların aralarındaki muhabbeti nasıl sürdürdüklerini, ortak paydalarını ucundan merak ettim, haddimi aştıysam af diliyorum ve kaçıyorum 🙌🏻
Birbirlerine zorbalık yapıyorlar :) ama muhabbetleri bayağı iyi ve eğlenceli.
Kader ayırmıyor diyelim yoksa birbirimizi pek sevmeyiz :))
en bi sevdiğim arkadaşlık tipi :)) muhabbetiniz daim olsunn
Kasap sevdiği eti yerden yere misali gibi :)
tanışıklığım var ama samimi değilim sayın nagareboshi9
Geçen bizim arkadaş ,arada bir dener, sigarayı bırakma kararı almış. Ona bu kararda bizim bir dahlimiz olmadığını duygudurum değişimini ona göre yaşaması gerektiğini telkin ettim ve o da hak verdi bana...
15. Saat : kediyi şakavari tokatlamalar :)
16. Saat : kediyle birlikte sigara keyfi :))
15. Saat : kediyi şakavari tokatlamalar :)
16. Saat : kediyle birlikte sigara keyfi :))
Ne zaman ki bahçelievler yerine beşevler metroda inmeye başlarsınız..
eveeet hayırlı olsun kervana hoşgeldiniz :)
eveeet hayırlı olsun kervana hoşgeldiniz :)
Ben bi d2 olarak olayı anlamadım sayın darklife nedir?
D5 te e9 da olunuyor ve beşevlerde inip hastanenin e blok girişinden gitmek daha yakın oluyor ondan dolayı sayın mandalina.... :)
Hem madem bahsi açıldı sizin özelinizde bir şey daha paylaşayım.
E blok girişinde solda excimer lazerin yanında e8'e kadar çıkan bir asansör var pek bilinmez, bir kat merdiven çıkmak koşuluyla çok daha hızlı varabiliyorsunuz :))
E blok girişinde solda excimer lazerin yanında e8'e kadar çıkan bir asansör var pek bilinmez, bir kat merdiven çıkmak koşuluyla çok daha hızlı varabiliyorsunuz :))
Şu uyarımı da yapiyim e8 de asansörden çıkıp merdivene girdiğiniz kapıda takılmalarıyla meşhur bir eşik var aman dikkatli olalım :)
hayat kurtaran tavsiyeleriniz için teşekkür ederim. İnş lvl5'i görebilirsem ben de bunları uygulayıp havalı hissedicem 🥲
Rica ederim efendim :')
sevgili yıldız. sana bi selektör yapmış olsaydım ve sen de bana cevap vermiş olsaydın. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde çay demlenmiş olsaydı.
ancak Bu girişi yaptıktan sonra gider gerginliğim. yemeye isteyen tatlıdan başlar. hürlüğün yazarıyla konuşmaya başlarken..
ismini syy diye kisalttigim gece gözüme uyku girmedi.
Sahiden yerli yerinde mi selektor yapan yildiz? Yaralı akıldan bahseden sevgisi yüksek yazarlar tanıdım, biri de sensin. diğeri oğuz atay. en acıklının anlamını bildiğini biliyorum. deniz memleketinden bir arkadaşım muhabbetin ortasında bana <<saçın dökülmüş, aslında en 'başından' fark etmiştim, utandirmayayim diye demedim>> dedi. böyle kırık esprilere gülmüş olmak daha da gülmek hakkını aldı mı benden kim bilir. saçları yerilen yaverin canı sıkıldıkça buraya yazmamak için direnir. en padişah şahidi öğrenci bir arkadaşıdır. kimseyi beğenmeyen yenilgilerin selek olma mevzusunu düşünüyorum. kazayla Kazanmaktan kuşkuluyum. kaza demişken insan kasaların üstünde ne yer ne içer diye hayiflaniyorum. anılarımın tahliyesine kayıtsız kalmak suçundan seni anılarda aramak gafletindeyim. eşyalı aklım yaralı sayılmaz. anılar yaralı olduğu için mi aklım yaralı görünür? Eşyalı. sahici yurdu yıkılmış fıstığın. en sahici yurdum eşyalı aklım. onları zerzevat olarak çöplüğe bırakmak zorunda bırakıldım. konuyu dagitmayayim. "burada eskiden nasıl tanınmışsam öyle davranmak zorunda mıyım?"
silinen entry'min anısına..
syy'a
Oğuz Atay ile yan yana söylenmek beni bayağı bir onurlandırsa da estağfurullah demek gerekir, haddime değildir:) sizin gibi değerli bir yazar kardeşime karşı fırtına koparacağıma o bahsettiğiniz çay gibi yarım kalırım. Teşekkür ederim🙏
Syy kim usta sevgisi yüksek yazar mı, sahici yurdu yıkılmış mı, saçları yerilen yaver mi ben tek syy tanıdım da kafi geldi..
Duruma göre üçünden de usta :)
Ah be usta :)
Muhatabı sevilen bir kişiyse ekstra yapılmaması gerekendir. Yok illa olacaksa hiç ortaya çıkmayacak bir şey olmalı. Yalan söylemek, güven duygusunun yitirilmesine sebep olur ve ne yazık ki sarsılmış olan güven çok zor eski haline gelir. Yalan söylenmesi olayı ortaya çıktıktan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Benim bir arkadaşım yapmış ben ondan biliyorum.
Bizim ustanın ufak bir kızı var 3-4 yaşlarında adı zeynep. Allah bağışlasın çok tatlı bir kızdır kendisi, hem 'babadım' kelimesinin de mucididir :)
Kendisi babasına çok düşkündür ola ki ustaya bir temas durumunda 'o benim' diye bir haykırış duymanız pek mümkün :)
Bugün ustayla muhabbet arasında şakayla karışık, belki de çok ciddiydim bilmiyorum; bunun kritiğini cemiyeti allamenin hükmüne bırakıyorum.
Çocukla çocuk olmak da neymiş dedim hurafelerle dolu şu dünyamızı bir nebze olsun gerçekleştirelim...
Bırakalım herkesler olmaz desin biz gerçekleştirelim...
Ve aldım zeynebi türlü türlü konularda fikrine başvurdum arada şakavari azarlamalar ve en nihayetinde kahkahalarla beraber güzel bir kritik gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum, kendisi de pek memnun kalmış olacak ki beni soruyormuş ustaya :)
Fikirlerini çoğu zaman beğendiğim bir abim olası bir karar durumunda çocuklarla şakavari danışmayı önerirdi. kendisine bazı konularda hiç aklına gelmeyecek ihtimalleri düşündürttüğünü söylerdi ruhu şad olsun...
Kendisi babasına çok düşkündür ola ki ustaya bir temas durumunda 'o benim' diye bir haykırış duymanız pek mümkün :)
Bugün ustayla muhabbet arasında şakayla karışık, belki de çok ciddiydim bilmiyorum; bunun kritiğini cemiyeti allamenin hükmüne bırakıyorum.
Çocukla çocuk olmak da neymiş dedim hurafelerle dolu şu dünyamızı bir nebze olsun gerçekleştirelim...
Bırakalım herkesler olmaz desin biz gerçekleştirelim...
Ve aldım zeynebi türlü türlü konularda fikrine başvurdum arada şakavari azarlamalar ve en nihayetinde kahkahalarla beraber güzel bir kritik gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum, kendisi de pek memnun kalmış olacak ki beni soruyormuş ustaya :)
Fikirlerini çoğu zaman beğendiğim bir abim olası bir karar durumunda çocuklarla şakavari danışmayı önerirdi. kendisine bazı konularda hiç aklına gelmeyecek ihtimalleri düşündürttüğünü söylerdi ruhu şad olsun...
Bugün tekrar hatırladığımız vahim olaydır.
Kaybolmamış, jelibon rezervine gitmiştir. Zamanı gelince derin sondaj kuyuları açılarak ortaya çıkarılacaktır. Jelibon rezervleri de zaten bu şekilde oluşmaktadır, o yüzden sıkıntı yoktur.
O iyi jelibonlar, o güzel atlara binip gittiler...
Kaybolmamış, jelibon rezervine gitmiştir. Zamanı gelince derin sondaj kuyuları açılarak ortaya çıkarılacaktır. Jelibon rezervleri de zaten bu şekilde oluşmaktadır, o yüzden sıkıntı yoktur.
O iyi jelibonlar, o güzel atlara binip gittiler...
Ay boşluğuma geldi hdldjelwjelsj (random büyük harflerle)
Sözlükte hiçbir entrye bu kadar gülmemiştim ahahshf
Ablam üniversite eğitimini Gaziantep'te aldı. Okuduğu zamanlarda şehre aşık olmuştu. Okulu bittikten sonra hep ziyaret etmek istedi ancak aile yapımız itibariyle bir kadının tek başına başka bir şehre gitmesi uygun(!) karşılanmadı. Aralık ayı içerisinde ablamın Antep'e gitmek stemesi konusu tekrar açıldığında ablama söz verdim: maaşımı kazanmaya başladıktan sonra boş olduğum ilk haftasonunda ikimiz oraya gezmeye gidecektik.
Bugün itibariyle ablamın beni götürmek istediği yerlerin durumunu bilemiyorum. Ancak orada beni tanıştırmak isteyeceği insanlardan hepsinin sağlık durumu iyi değil. Hepsi hayatta değil.
Sevdiğim bir kişiyi kaybettiğim zaman acısına dayanamadığımda tanıdığım herkesin benden sonra gitmesini beklemiştim. Bugün tanıdığım insanlar iyiyse bile tanıdığım insanların aileleri iyi durumda değil. Birileri için güçlü kalmaya çalışıyorum fakat gördüğüm ve duyduğum şeyler yüzünden her gün ağlıyorum.
Herkese geçmiş olsun. Kaybettiğiniz herkes için başınız sağ olsun. Her gün dua ediyorum; sabır ve metanet diliyorum.
Bugün itibariyle ablamın beni götürmek istediği yerlerin durumunu bilemiyorum. Ancak orada beni tanıştırmak isteyeceği insanlardan hepsinin sağlık durumu iyi değil. Hepsi hayatta değil.
Sevdiğim bir kişiyi kaybettiğim zaman acısına dayanamadığımda tanıdığım herkesin benden sonra gitmesini beklemiştim. Bugün tanıdığım insanlar iyiyse bile tanıdığım insanların aileleri iyi durumda değil. Birileri için güçlü kalmaya çalışıyorum fakat gördüğüm ve duyduğum şeyler yüzünden her gün ağlıyorum.
Herkese geçmiş olsun. Kaybettiğiniz herkes için başınız sağ olsun. Her gün dua ediyorum; sabır ve metanet diliyorum.
Bana Çiftlikli oyunu hatırlatıyor bu Veya ona benzer şeyleri. Yoksa herkes para kazanmak ister doğal olarak. orası ayrı mevzu.
Aklıma lisedeyken servisteki çocuklardan birinin konuşması geliyor: "olm çok iyiydi laaa arkadaşın abisi ordan süt, peynir falan getirtiyodu laaa"
Aklıma lisedeyken servisteki çocuklardan birinin konuşması geliyor: "olm çok iyiydi laaa arkadaşın abisi ordan süt, peynir falan getirtiyodu laaa"
En başarılı öğrenciler, okul birincileri gibi kişilerin öğretmen yapıldığını zannediyordum. Çünkü şöyle bir algı vardı bende: bizim öğrendiğimiz konuları yalayıp yutmuş, bitirmiş, üstüne bir de anlatıyor. "Yok artık! bu hoca aşmış olmalı." diyordum. Tercih yapma sistemini sonradan öğrendim tabii.
8 yılımı buraya bıraktım. sınavlar, dersler, sözlüler, bütler, stajlar derken iyi sövdük ama atanıp ankara'dan gidince özlendi. arada ankara'ya gelip önünden geçerken garip hissettiren okulum.
Öğrenme kapasitesini artıran, az yan etkili bir ilaç bence fena olmazdı. Böylece bir tekrar sıfır tekrara eşit olmaz, her şey daha kolay olurdu. kendimize de daha çok vakit ayırabilirdik.
Cem hocaya sado (vedalı)
Lisedeki Dershanenin geometri hocası ile olan gruptu. Eğlenceli bir sınıftık aslında. keşke muhabbetlere daha çok dahil olsaymışım.
Lisedeki Dershanenin geometri hocası ile olan gruptu. Eğlenceli bir sınıftık aslında. keşke muhabbetlere daha çok dahil olsaymışım.
Sözlü sınav için ve pratikler için hocalarımızın yazdığı iki kitap var. Her zaman için öyle olmasa da genel olarak sınavlarda bu kitaplara bağlı kalınıyor. Sınava başlı başına bir kitaptan girmek korkutucu gelse de bence daha iyi olmuş çünkü nelerin bilinmesi gerektiği aslında standardize edilmiş. "Bu kitabı nasıl ezberleyeceğiz?" Derseniz, arkadaşlar inanın hiç beklemediğiniz bir anda oluyor. Ben yaptığımdan değil ama çalışınca ezberleniyor. bunu yapıp iyi sonuçlar alanlar var.
İntern olursam belki bölüm hakkında da bir şeyler yazabilirim ama şu an bir şey diyemeyeceğim.
Tanım: karın muayenesinin gerçekten karın muayenesi olduğu Anabilim dalı.
İntern olursam belki bölüm hakkında da bir şeyler yazabilirim ama şu an bir şey diyemeyeceğim.
Tanım: karın muayenesinin gerçekten karın muayenesi olduğu Anabilim dalı.
ankara devlet tiyatrosu'nda izleme fırsatı bulduğum,biletleri anında tükenen,müthiş bir oyundur!eğer bu entryyi okuyorsanız gidiniz ve izleyiniz efendim :')
1 yıl aradan sonra geri dönmüşsünüz. Tekrar hoşgeldiniz sayın yazar.
evet uzun zaman oldu :') hoş bulduk efendim..
Garip bir uykudur. Uyku gibi de değildir. Salt fizyolojik bir ihtiyacın giderilmesi amacıyla, baskı altında yapılır genelde. Hatta bazen yapılmaz, pas geçilir. Uyanınca da ayrı bir telaş olur.
Asistan bir abi bize sınavlardan önce uyumanın sözlüye oldukça etkisi olduğunu söylemiş ve mutlaka uyku uyumamızı önermişti dördüncü sınıftayken. Yaşadığım sözlü deneyimlerine göre kendisi haklı imiş. Bence de iki saat bile olsa uyuyup girmek daha faydalı oluyor.
Asistan bir abi bize sınavlardan önce uyumanın sözlüye oldukça etkisi olduğunu söylemiş ve mutlaka uyku uyumamızı önermişti dördüncü sınıftayken. Yaşadığım sözlü deneyimlerine göre kendisi haklı imiş. Bence de iki saat bile olsa uyuyup girmek daha faydalı oluyor.
bazı hocalar ve bazı asistanlar için fan kulübü kurasım geliyor.
bal olsaymışsınız
Ben asistanken kız internlerime balım dicem,onlar da arkamdan böyle konuşcak diye hayal kurdum şimdi
Yaa çok tatlı bir hayal. Gerçek olur inşallah :))
Umarım:)
İlkokul 2 de birgün sabah kahvaltıda yediğim zeytinin çekirdeği ağzımda okula gidip 4 ders dinleyip tenefüslerde koşturup öğle yemeği için eve gelince ağzımdan çıkarmıştım.
Kaqşslwşdkdldl müthiş
Birçok müthişliğimden sadece biri..
Merakla bekliyoruz diğerlerini de o zaman ;))
Tabii ki highwaytohell, siz yeter ki isteyin :)
:))
Ahskqndjdkdkf efsane ya
Teşekkürler sayın mimisabi
Hedefe giden yolda bazen ara sokaklara da girilebilir bence. Yeterki ara sokaklar yanlış anayollara bağlanmasın…
Babamın; lisansta tanıştığı, meslektaşı, hayatını -mesleklerinin de aynı olması sebebiyle- 30 yıldır paralel götürdüğü, "davutum" diye sevdiği, ağzına bir kere bile sigara almamış en yakın arkadaşını covid sebebiyle kaybettiğini gözümün önünde bir telefonla öğrenmesi sonucu 1.85lik adamın kollarımda yıkıldığını gördükten sonra dostlarıma, ne varsa her zaman en iyisini yarın görüşmeyecekmişiz gibi sağlamam gerektiğini öğrendim. Varsa hayatımızda sırtımızı tereddütsüz yasladığımız insanlar, mutlulukları için her şeyi yapmak lazım. veda etme imkanı bile olmuyor bazen.
Annemin saçlarında kır, yüzünde kırışık, gözlerinde yorgunluk ve günlük işlerinde halsiz olduğunu fark ettiğim vakit
"bir, barı açıyorum. İki, ayla'yla aramı düzeltiyorum. Üç, babamı da yanıma alıyorum. Olay bitmiştir!"
bu, grinin sigortasız çalışan olma hikayesi
benim babam biraz katı bir adamdır. bu sene mayısta, sınıfta kalacağım kesinleşince, adama hem FF hem 5000 lira kredi kartı borcu götürmemek için aksiyon aldım. gerçi bu da hoşuna gitmedi, günde 10 saat ders çalışarak finalden 112 almamın mümkün olacağına kendini bir şekilde inandırdı ve beni isyancı ilan etti. yine de burnumun dikine gittim ve kadın anamın onayını almayı başardım (bkz sokratesin savunması) ("anne bak 3. köprüyü satıyolar, hisse alalım 2050'ye zengin oluruz")
her yere başvuru verdim, sokak sokak esnaf gezdim. biraz abartmışım gerçi, hâlâ arayıp "merbalar gri hanım, nasılsınız, haftada 70 saat çalışıp 100 lira kazanmaya ne dersiniz" dedikleri oluyor. tövbeler eşliğinde bir bardak soğuk su içiyorum. çünkü ben mayısta öyle bir b** yedim ki bırakın yoğurdu üfleyerek yemeyi, yoğurdun üstüne yangın tüpü sıkıyorum.
en son bir ev yemekleri dükkanı buldum. girdim tanıştım falan, patron kadın baya sevecendi, muhabbeti hoştu. benim de kanım kaynadı. annemin de içine sinecek bir yerdi hem, alkol yok meze yok dansöz yok. anlaştım, yemekleri patron yapacak, ben bulaşık yıkacağım, bir de sabah dükkanı açacağım. ne kadar basit ve masum dimi
meğer ben suç yuvasına girmişim ***, kerhaneye girsem daha iyiymiş. ertesi gün bi geldi yanında afgan kaçak. çocuğu camide bulmuş, adını zeki koymuş, her işini yaptırıyor, para mara da vermiyor. bildiğiniz köle, bi kırbaçlamadığı kalıyor çocuğu.
her akşam it gibi içiyor dükkanda; sabah viski, rakı şişesi topluyorum. sonra takım elbiseli adamlar geliyor, yurtdışına adam kaçırıyorlar, rüşvet al ver yapıyor. el altından gırla içki satıyor, geceleri pavyona gidiyor. 1'e 1000 kâr koyup araba ev satıyor.
mesela bir evi vardı türk öğrencilerin kaldığı, kirayı arttırdı. "abla ödeyemeyiz" dediler. "******** gidin" dedi, onların yerine 10 tane suriyeli aldı. abi neler neler, her şeyi anlatsam tüm sözlük tutuklanırız. polise ihbar edilecek gibi değil, zaten etsem de faydasız 3 tane polisle aynı anda sevgili. yetmiyormuş gibi kendi kızı kokainman, dükkana her gün pilav yemeye gelen bir sapık var ve yan dükkandaki adam yobaz. her sabah arabesk şarkıları eşliğinde kepenk açıyorum, kolları sıyırıp masa taşıyorum, çay may koyarken "gri kardaş günaydın" diye kafasını kapıdan uzatıyor, sabah sabah siyasetten giriyor bitcoinden çıkıyor velhasıl iyi kafa şişiriyor*
neyse benim iş tanımım giderek genişledi, bulaşık yıka diye aldıkları yerde fellah köftesi, arnavut ciğeri, her türlü bakliyat pişiriyor paketliyorum. olmaz ben bilmiyorum diyorum dinlemiyorlar googledan tarifine bak yap diyorlar, trendyolda getirde başımıza taş gibi yorumlar yağıyor. ben de 2002'de askere gitmiş gibi şafak sayıyorum. şafağa en son 7 gün kalmıştı.
bir öğleden sonra... işten çıkacaktım ama patron yoktu, aradım. dedi ki gri ben çok uzaklardayım dükkan senin olsun :D. kaçmış gitmiş kadın, bi daha da dönmicem dedi (ıtır ruslar peşimizde ilişkimiz açığa çıkmış) ben de kepengi indirdim, afgan kölemizi yan dükkana emanet ettim gittim. 15 sayfalık sigortasız çalışan hikayemin sadeleştirilmiş versiyonu bu, şimdi size dükkanın bazı trendyol yorumlarını göstermek istiyorum dfhksjdfhkjds
evet, çünkü elle bölünmüştü. zekiye bi türlü bıçak kullanmayı öğretemedim
makarna 3 gün öncesine aitti, göndermeyelim dedim, şifa şifa dediler yanında baklavayla gönderdiler
benim babam biraz katı bir adamdır. bu sene mayısta, sınıfta kalacağım kesinleşince, adama hem FF hem 5000 lira kredi kartı borcu götürmemek için aksiyon aldım. gerçi bu da hoşuna gitmedi, günde 10 saat ders çalışarak finalden 112 almamın mümkün olacağına kendini bir şekilde inandırdı ve beni isyancı ilan etti. yine de burnumun dikine gittim ve kadın anamın onayını almayı başardım (bkz sokratesin savunması) ("anne bak 3. köprüyü satıyolar, hisse alalım 2050'ye zengin oluruz")
her yere başvuru verdim, sokak sokak esnaf gezdim. biraz abartmışım gerçi, hâlâ arayıp "merbalar gri hanım, nasılsınız, haftada 70 saat çalışıp 100 lira kazanmaya ne dersiniz" dedikleri oluyor. tövbeler eşliğinde bir bardak soğuk su içiyorum. çünkü ben mayısta öyle bir b** yedim ki bırakın yoğurdu üfleyerek yemeyi, yoğurdun üstüne yangın tüpü sıkıyorum.
en son bir ev yemekleri dükkanı buldum. girdim tanıştım falan, patron kadın baya sevecendi, muhabbeti hoştu. benim de kanım kaynadı. annemin de içine sinecek bir yerdi hem, alkol yok meze yok dansöz yok. anlaştım, yemekleri patron yapacak, ben bulaşık yıkacağım, bir de sabah dükkanı açacağım. ne kadar basit ve masum dimi
meğer ben suç yuvasına girmişim ***, kerhaneye girsem daha iyiymiş. ertesi gün bi geldi yanında afgan kaçak. çocuğu camide bulmuş, adını zeki koymuş, her işini yaptırıyor, para mara da vermiyor. bildiğiniz köle, bi kırbaçlamadığı kalıyor çocuğu.
her akşam it gibi içiyor dükkanda; sabah viski, rakı şişesi topluyorum. sonra takım elbiseli adamlar geliyor, yurtdışına adam kaçırıyorlar, rüşvet al ver yapıyor. el altından gırla içki satıyor, geceleri pavyona gidiyor. 1'e 1000 kâr koyup araba ev satıyor.
mesela bir evi vardı türk öğrencilerin kaldığı, kirayı arttırdı. "abla ödeyemeyiz" dediler. "******** gidin" dedi, onların yerine 10 tane suriyeli aldı. abi neler neler, her şeyi anlatsam tüm sözlük tutuklanırız. polise ihbar edilecek gibi değil, zaten etsem de faydasız 3 tane polisle aynı anda sevgili. yetmiyormuş gibi kendi kızı kokainman, dükkana her gün pilav yemeye gelen bir sapık var ve yan dükkandaki adam yobaz. her sabah arabesk şarkıları eşliğinde kepenk açıyorum, kolları sıyırıp masa taşıyorum, çay may koyarken "gri kardaş günaydın" diye kafasını kapıdan uzatıyor, sabah sabah siyasetten giriyor bitcoinden çıkıyor velhasıl iyi kafa şişiriyor*
neyse benim iş tanımım giderek genişledi, bulaşık yıka diye aldıkları yerde fellah köftesi, arnavut ciğeri, her türlü bakliyat pişiriyor paketliyorum. olmaz ben bilmiyorum diyorum dinlemiyorlar googledan tarifine bak yap diyorlar, trendyolda getirde başımıza taş gibi yorumlar yağıyor. ben de 2002'de askere gitmiş gibi şafak sayıyorum. şafağa en son 7 gün kalmıştı.
bir öğleden sonra... işten çıkacaktım ama patron yoktu, aradım. dedi ki gri ben çok uzaklardayım dükkan senin olsun :D. kaçmış gitmiş kadın, bi daha da dönmicem dedi (ıtır ruslar peşimizde ilişkimiz açığa çıkmış) ben de kepengi indirdim, afgan kölemizi yan dükkana emanet ettim gittim. 15 sayfalık sigortasız çalışan hikayemin sadeleştirilmiş versiyonu bu, şimdi size dükkanın bazı trendyol yorumlarını göstermek istiyorum dfhksjdfhkjds
evet, çünkü elle bölünmüştü. zekiye bi türlü bıçak kullanmayı öğretemedim
makarna 3 gün öncesine aitti, göndermeyelim dedim, şifa şifa dediler yanında baklavayla gönderdiler
bu da böyle bi anı
Ahahahaa bir ömür boyu anlatılacak ve sağlam tecrübe getiren olaylar silsilesi olmuş efendim.Puanım 10/10
Abooovv bu ne böyle sn gri nxnxnxm
korkumdan iki haftada bir bahane bulup paramı istiyodum, kesin bu bana parayı vermeden kaçar diye ahzbsvavav
Olası diyalog:
Anne: gri işler nasıl seni çog yoruyolar mı -baba araya girer- ya bırak alt tarafı masa siliyo ne düşüncelisin hanım ben onun gibiyken tek kolumla 20 kilo kalas taşıyodum
Gri: babam doğru diyo anne tabak çanak yıkıyorum alt tarafı sjsjsj -arkadan ses- zeki kaç defa dedim toleti iyi temizle diye boşuna mı besliyom seni, gri sipariş gelmiş yap bi lahmacun çabuk bakimm
Anne: yoğunsunuz galiba kızım kolay gelsin ben seni sonra yine ararım
Gri: evet bi tık öyle ihih, teşekkürler anneehh.. swh -o sınıfta kalmayacaktık-
Anne: gri işler nasıl seni çog yoruyolar mı -baba araya girer- ya bırak alt tarafı masa siliyo ne düşüncelisin hanım ben onun gibiyken tek kolumla 20 kilo kalas taşıyodum
Gri: babam doğru diyo anne tabak çanak yıkıyorum alt tarafı sjsjsj -arkadan ses- zeki kaç defa dedim toleti iyi temizle diye boşuna mı besliyom seni, gri sipariş gelmiş yap bi lahmacun çabuk bakimm
Anne: yoğunsunuz galiba kızım kolay gelsin ben seni sonra yine ararım
Gri: evet bi tık öyle ihih, teşekkürler anneehh.. swh -o sınıfta kalmayacaktık-
Kolpaçino tadında olaylar silsilesi olmuş :)
Yemeklere yorum yapanlara cevap olarak bu entryi atmak nasıl olurdu acaba ndndnsm
Ay gri bu kadın sana kek mek bi şey yapmıstı da sen buraya atmıştın kalple filan. O geldi aklıma şimdi fjfdbf
Kalple olmayabilir ama iyi insanlar var gibi bi şey demistin fjdbd
Evet ya sevildiğinizi hissettiğiniz anlar başlığı.. hdbsbabdh o entrynin ertesi gününde de ben benim kafamı s diye entry girmiştim ahxbsva
:/
Karemizden bir kare demeyi kaçırmışım :(
yok be gerginlik
Ne demek yok beni delirtmek mi istiyorsunuz
⊙﹏⊙
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?