İçim,içimi dökmenin manasının olmadığını bilecek kadar dolu.
Ve ben sadece kimsenin hayal edemeyeceği kadar kırılmışım,henüz tam anlamıyla kopmamışım.
Bu ülkeyle bütün bağlarım kopmuş olsaydı beni buraya bağlayacak bahane arıyor olmazdım.
Bahanelerimden biri bu ülkede akademisyen olmaktı ancak değersiz bir peçeteden daha değersiz hissettirildiğim fakültede 4 temmuz günü hayallerim yakıldı gibi hissettim.
Sadece kimsenin anlayamayacağı kadar kırılmışım.yoksa hala bahane arıyor olmazdım ancak artık bahanem bile yok.
Beni bu ülkeye umut besleyecek bir bahaneden yoksun bıraktılar.
Teşekkür ederim,ben başka türlü akıllanmazdım.
içini dök
Anlatsan dinleyecek biri yok, susarsan da aşamıyorsun.Yokmuş gibi davranmaya çalışırken bir anda gelen başa çıkamıyorum hissi.Mutluyum ama içimde bir burukluk var,halledemiyorum.
Yaş onbeş. Zeki ama çalışmıyor denilenim. Ödev verildiği için kitap açman gerekir ama aşırı sıkıcı. Asilik üzerimde: insanlar neden ders çalışır ki diye sorgulama. Aslında her şeyi sorgulama var: Allah var mı, neden insanlar işe gitmek için erken kalkmaya kendini zorlar, mesleklere hayat neden ipotek edilir vs akıp gider bunlar ilk gelenler
Ben ödev yapmam gerek, koltuğa uzanmış elimde kalemim televizyon izlerken ödev yapıyorum. Oturmak da sıkıcı, böyle tek bir işle uğraşmak için zamanı israf edemem. Oturacaksın ve sadece ve sadece ders çalışacaksın hah gülerim. Olm zaman çok değerli düşünsene bir saatinle hem ders çalışıp hem televizyon izliyorsun. İnsanlar fena delirmiş akışta kaybolmuş da sadece bir işle uğraşacak. Rehberlikçiler de diyor öğrencinin çalışmaya ortamı var mı masası olması şartmış da falan hikayeden masal. Ben hem ders, tv hatta yatıyorum da üç şey üçç.
Onbeşimdeki ben yirmiüçü görse önce güler sonra ağlar .)
Ben ödev yapmam gerek, koltuğa uzanmış elimde kalemim televizyon izlerken ödev yapıyorum. Oturmak da sıkıcı, böyle tek bir işle uğraşmak için zamanı israf edemem. Oturacaksın ve sadece ve sadece ders çalışacaksın hah gülerim. Olm zaman çok değerli düşünsene bir saatinle hem ders çalışıp hem televizyon izliyorsun. İnsanlar fena delirmiş akışta kaybolmuş da sadece bir işle uğraşacak. Rehberlikçiler de diyor öğrencinin çalışmaya ortamı var mı masası olması şartmış da falan hikayeden masal. Ben hem ders, tv hatta yatıyorum da üç şey üçç.
Onbeşimdeki ben yirmiüçü görse önce güler sonra ağlar .)
ya 😭 kafama sıkıcam artık gene 2 olmuş, saat sürekli 2 oluyor abi, bi sabah 2 bi gece 2 nerde bu diğer saatler ya!? Öğlen 12 nerde, nerde akşam 8??
Doktor, saatler başkasını cezalandırmak için 2'de takılı kalabilir mi, olabilir mi ya böyle bi şey?
Doktor, saatler başkasını cezalandırmak için 2'de takılı kalabilir mi, olabilir mi ya böyle bi şey?
eksik bir şey mi var hayatımda,
gözlerim neden sık sık dalıyor?
"istemek" bana hiç öğretilmemiş ve bir şeyi nasıl isteyeceğimi 21 yaşıma gelmeme rağmen bilmiyorum. yardım istemeyi, sevgi istemeyi, kişisel alan istemeyi başaramıyorum. zamanın çoğunda zaten ihtiyacım yokmuş gibi davranmaya çalışıyorum. öğrenmek için çabalıyorum ama benim için gerçekten çok zor "ihtiyacım var" demek. ihtiyacı olmak güçsüzlükmüş, acizlikmiş gibi geliyor.
ama son zamanlarda artık kaldıramamaya başladım arkadaşlar. bir şeylerim eksik ve artık dayanamıyorum.
aslında sözlüğü günlük gibi kullanmaktan hoşlanmıyorum ancak paylaşmadıkça içimde büyüyor. birinin bana sarılmasına çok ihtiyacım var. fakat kimseden bir türlü isteyemiyorum. hep dilimin ucuna kadar gelip geri gidiyor. çok utanıyorum bunları yazmaktan ama bunun ayıp olmadığını kendime kanıtlamalıyım artık
evet, sarılmaya ve şefkate ihtiyacım var. ne var bunda ***? sizin ihtiyacınız yok mu ki
gözlerim neden sık sık dalıyor?
"istemek" bana hiç öğretilmemiş ve bir şeyi nasıl isteyeceğimi 21 yaşıma gelmeme rağmen bilmiyorum. yardım istemeyi, sevgi istemeyi, kişisel alan istemeyi başaramıyorum. zamanın çoğunda zaten ihtiyacım yokmuş gibi davranmaya çalışıyorum. öğrenmek için çabalıyorum ama benim için gerçekten çok zor "ihtiyacım var" demek. ihtiyacı olmak güçsüzlükmüş, acizlikmiş gibi geliyor.
ama son zamanlarda artık kaldıramamaya başladım arkadaşlar. bir şeylerim eksik ve artık dayanamıyorum.
aslında sözlüğü günlük gibi kullanmaktan hoşlanmıyorum ancak paylaşmadıkça içimde büyüyor. birinin bana sarılmasına çok ihtiyacım var. fakat kimseden bir türlü isteyemiyorum. hep dilimin ucuna kadar gelip geri gidiyor. çok utanıyorum bunları yazmaktan ama bunun ayıp olmadığını kendime kanıtlamalıyım artık
evet, sarılmaya ve şefkate ihtiyacım var. ne var bunda ***? sizin ihtiyacınız yok mu ki
Bir şeyler var içimde farkındayım. Bir anda ele geçiriyorlar ruhumu,yakıyorlar canımı. Ama ne olduklarını bilmiyorum. Bulamıyorum. Yazmak istiyorum sayfalarca,dökmek istiyorum ne varsa ama bulamıyorum ne olduğunu. Çok garip geliyor bu durum bana. Bildiğim tek yol yok olmuş da kaybolmuşum gibi hissettiriyor. İçimi dökemiyorum orada saklanmayı tercih ediyorlar
İnsan ilişkileri konusunda master yapmış biri olarak tanımlarım kendimi. Kısa zamanda tanıyıp seven de olur, uzun zaman tanıyamayan da. ortamlardan dışlandım, Uzakları yakın kılmaya çalıştım, verdiğim değerin onda birini görmedim, ayırdığım zamanın kıymeti bilinmedi, istenmedim. Sebepleri anlamaya kendimce çözümler üretmeye çalıştım. Denedim de. Bazen sadece olmuyor ve bunun sorumlusu her zaman ben değilim. Onu anladım. İnsan önce kendini kabullenmeli, hatasıyla doğrusuyla. Herkes beni sevmek zorunda değil, sevmesin de zaten. Son günlerde Sevildiğimi hissetmeye ihtiyaç duyduğumu farkettim. Gitmeden görüşelim bile diyemedim çoğunuza, yolda görsem tanıdık ama. İsminizi bilmem sizi tanıdığımı göstermiyor malesef. Artık Bana aşamayacağım duvarlar örmeyin. Direkt yok sayın daha iyi. Ben de öyle yapacağım bundan sonra. Çıkarlarınızı ayıklamaktan yoruldum. Hoşçakalın.
Ben neden "öğrendim" dediğim her şeyi kötü tecrübelerle, tatsız deneyimlerle öğrenmek zorundayım. Keşke başıma musibet gelmeden önce bir şeylerin farkında olabilsem. Öğrenmenin daha akılcı yöntemleri olmalıydı.
Küçüklüğümden beri biraz farklıyım.farklı değilim aslında herkes gibi değilim sadece.kalabalıkları değil yalnızlığı severim,anlamsız olmasına rağmen sırf herkes gittiği için bir yere gitmek yerine odamda kitap okumayı tercih ederim.ev dışında aynı yerde uzun süre kalamam evde bile aynı odada duramam illa değişiklik yapmam gerekir istemsizce sıkılırım çünkü.kolayca kimseden bir şey istemem yapabiliyorsam yaparım yoksa da yokluğunu kabul eder yolumu ona göre çizerim.en değerli eşyalarım kıyafetlerim ya da takılarım değildir okuduğumda içimi titreten kitaplarımın içimi döktüğüm defterlerimin her biri ayrı ayrı en değerlimdir.yapmam gereken bazı şeyler konusunda çok düşünceli değilimdir bana denilirse yaparım denilmezse düşünemeyebilirim.bana yapılan kötülükleri hafızamda diri tutamam çabuk unuturum karşımdaki hatırlar ben hatırlamam.insanlara çok müdahale etmem ailem de olsa onlara yön verecek kadar üstün ya da bilge göremem kendimi çünkü, doğrusunu bilsem de ne haddime der susar geçerim.beni mutlu etmese de karşındakini mutlu eden bir şeyi onun için yaparım karşımdaki anlamaz bile mutlu olmadığımı.çoğunluğa uyarım tek başıma her düzeni alt üst edecek kadar güçlü olsam da sesimi çıkarmam onların zevkini,mutluluğunu kendiminkinden üstün tutarım.
Böyle biriyim.maalesef ailemden de çevremdeki çoğu kişiden de farklı.aslında kendine has belki bilmiyorum ama çoğunluktan farklı.bunları yazdım çünkü bugün yine o çoğunluktan olsaydım keşke diye sesli şekilde düşündüm.keşke onlar gibi çoğunluğa kapılıp gidebilsem onlar gibi kalabalıkta içimde hiç susmayan o sesi bastırabilip mutlu olabilsem.keşke herkesin işine karışacak kadar kendimde hak görebilsem.keşke saatler sonramız belli değil demek yerine kini diğer duygularımın önünde tutmakla kalmayıp sürekli onu harlayabilsem.keşke onlar gibi dışından ne olduğu belli olan maddiyatla elde edilebilecek şeylere değer verebilsem…
Belki farklı değil de onlar gibi olabilseydim onlarla yaşamak daha kolay olabilirdi.belki onlar gibi olabilseydim bu kadar dışlanmışlık hissetmezdim.onlar gibi olabilseydim farklılık bu kadar acı gelmezdi belki…
Böyle biriyim.maalesef ailemden de çevremdeki çoğu kişiden de farklı.aslında kendine has belki bilmiyorum ama çoğunluktan farklı.bunları yazdım çünkü bugün yine o çoğunluktan olsaydım keşke diye sesli şekilde düşündüm.keşke onlar gibi çoğunluğa kapılıp gidebilsem onlar gibi kalabalıkta içimde hiç susmayan o sesi bastırabilip mutlu olabilsem.keşke herkesin işine karışacak kadar kendimde hak görebilsem.keşke saatler sonramız belli değil demek yerine kini diğer duygularımın önünde tutmakla kalmayıp sürekli onu harlayabilsem.keşke onlar gibi dışından ne olduğu belli olan maddiyatla elde edilebilecek şeylere değer verebilsem…
Belki farklı değil de onlar gibi olabilseydim onlarla yaşamak daha kolay olabilirdi.belki onlar gibi olabilseydim bu kadar dışlanmışlık hissetmezdim.onlar gibi olabilseydim farklılık bu kadar acı gelmezdi belki…
Eski entrylerime bakıyorum, bunu nasıl hangi kafayla neyin etkisiyle yazmışım oluyorum. Şöyle böyle uzun uzun, noktası virgül karışık kelimeler birleşmiş anlamlı(umarım) bir şey oluşmuş. Bence hayret verici bir durum. Bazı entrylerimi yazarken 1 saat uğraştığım falan da oluyor hatta. Yaklaşık 300 entry yazmışım bu da 301. Oldu, 1 dk falan sürdü yazmam gelişme var 🙃
Bugüne kadar hayatımın herhangi bir evresinde denk geldiğim ve en sonunda hayatımdan çıkan kimseyi kendi ellerimle öldürmedim. Değil tetiği çekmek elime silahı bile almadım. Hepsi silahlarını da kendileri aldı tetiği de kendileri çekti. Kendi kendilerini öldürüp öyle gittiler. Nihayetinde ben de hiçbir zaman intiharın yasını tutmadım,tutmayacağım da.
Benim bir hocam vardı kimya öğretmenimizdi kursta. Çok naif,kibar kadındı. İyi insanlara,bizi kırmayıp susuyorlar diye yüklenilir ya işte öğrenciler de ona öyle yapardı. Ama o,tüm şımarıklıklarına rağmen yine de kimseye tek kelime etmez kimseyi incitmezdi. Biz iyi anlaşırdık onunla,Farklı bir bağımız vardı birbirimizi sever beraber gülerdik. Çiçekleri çok severdi. Sürekli çiçeklerine isim koyar fotoğraflarını atardı. hatta bir keresinde bana bir çiçek ekip getirmişti en sevdiğinden. Ben okulu kazandım ankaraya geldim ama hiç bağımız kopmadı. Çünkü dedim ya Farklı bir bağımız vardı. Uzun aralarla da olsa konuşurduk. Yazın memlekete gittiğimde beraber buluşup vakit geçirip konuşurduk. Hocam kansere yakalandı sonraları. Saçlarını kestirmişti son gördüğümde ama o haliyle bile çok güzeldi bakakalmıştım güzelliğine. Dedim ya bana hep yazardı halimi hatrımı sorar benden dua isterdi. Hep de ederdim ona dua. Son zamanlarda Ankarada tedavi görüyordu haberim vardı bir kere giderim yanına mutlu olur diye düşünmüştüm,gidemedim bir türlü. Hayata kendimi çok kaptırmıştım çünkü. En korktuğum şeyi yapmış kendim için yaşamaya başlamışım çünkü. Evet herkese ulaşamam biliyorum ama iki aydır yokluğunu bile fark edememişim hocamın. Bir kere yazmamışım bile ona. Ben bugün o narin güzel hocamın vefat haberini aldım bir başka öğrencisinden. Hocam iki ay önce vefat etmiş. İki ay. Ben bunu yeni öğrendim. Ben hayata kendimi kaptırmaktan korkardım. Ben bugün o sürüklendiğim hayat rüzgarından başımı kaldırmadığımı fark ettim. Kendime kırgınım çokça kızgınım. Üstelik bir felaketi derinlerden yaşamışken kendime yeni söz vermişken… sığmıyor işte cümlelerim içime. Buraya döksem de bitmeyecek o cümlelerim. Zihnimde yankılanacak,izleri geçmeyecek. Onu her duamda andıkça da tekrar edecek.
Şeffaf plastik kutuya döktük:)
kaçovv..
Persepolis
Yazıklar olsun!
Bugün seni kabullenmiş gördüm usta, arada bir nefesimi tutuyordum kusura bakma. Sırtım ağrıyor şu sıralar. yatağın demiri düştü sandım ama yok ikili kanepeye kıvrıldığım zamanı hatırladım ve yine içimden ikilemlere lanet ettim...
Çift sayılarla aram hep limoni olmuştur, nedense bana düzeni anımsatıyor ama tek sayılar öyle mi? Belirsizliğin, uyumsuzluğun ebediyen sürecek karmaşası ve bir canlanma, hareketlenme seziyorum orda.
aslına bakarsan hareketlenmek sırtıma da iyi gelecek bence ...
Çift sayılarla aram hep limoni olmuştur, nedense bana düzeni anımsatıyor ama tek sayılar öyle mi? Belirsizliğin, uyumsuzluğun ebediyen sürecek karmaşası ve bir canlanma, hareketlenme seziyorum orda.
aslına bakarsan hareketlenmek sırtıma da iyi gelecek bence ...
Etrafımda gerçekliklerin ve kesinliklerin çok fazla gündeme geldiği bir evredeyim bugünlerde. Her cümlede biraz daha kendi iç dünyamı sorguluyorum,her seferinde biraz daha sonuna kadar doğruluğunu savunduğum ve onlara göre rota çizeceğimi söylediğim hislerim,karşımdaki tüm insanların mantıklarının zorbalığına uğruyor. Kendimi büyük bir yük altında hissediyorum. Evet silinmez noktalarımın renkleri herhangi bir solukluğa uğramıyor ama bir yerlerde hayatın gerçekliğiyle yüz yüze geldikleri için tuhaf hissettiklerini biliyorum. Ama onlara el uzatamıyorum çünkü canları acısa da gerçeklerle yüzleşmeliler zamanı geldi mi …
ne yaşarsam yaşayayım Bir yerlere yazdığım sürece anlamlı kılarım yaşadıklarımı.içimi yazıya dökersem rahatlarım.hepsinin yazılacağı yer farklıdır.kimisi burada yer edinir kimisi tweetlerde en önemlileri ise defterimde.bugün,kağıtlara dökmem gereken birikmişleri Uzun süredir yazmadığımı fark ettim. Yazmak istiyorum, yazmam gerektiğini biliyorum ama ellerim gitmiyor kaleme,uzanamıyorum deftere. Sanki bir şey var içimde,yutkunmakla geçiştirdiğim,beni kalemden uzak tutan bir şey. Yazarsam kapatmaktan korktuğum,yazmazsam ayazında üşüyeceğim bir kapı.o kapıyı ellerimle itecek güç zihnimde yer edindi ama canım istemiyor sanki.bir şey elimden tutuyor da beni engelliyor sanki.Yutkunmak yazmaktan daha kolay geliyor ilk kez.geç kaldığım birikmişlerden ötürüdür belki de bu.bilmiyorum,buraya yazıyorum çünkü bu durumun cevabını da yazarsam bulacağım biliyorum.
mutluluk diye bir şey yok kendimden biliyorum. Farklı sekanslara bölünmüş bir zaman çizelgem var. Ve bu çizelgeye attığım her çentik; benim ileride dertten gamdan dem vuracağım pişmanlıklarımı temsil ediyor.
bedenim ve zihnim en verimli çağını yaşıyor şu an ama bu beden işbilmez bir karakter tarafından hiç ediliyor. Amacım öyle afili cümlelerle kurulmuş 'romantik' entry girmek değil. İçini dök demişsiniz ya ondan..
İnsan ilişkilerimde olsun, ne bileyim yolda yürürken karşılaştığım bir olay olsun hatta uzanırken kendimle baş başayken olsun bir şekilde mutsuz olmak zorundayım. Yani kötü düşüncelerimle veya ham karakterimin tercihleriyle illa ama illa kendime zehir ediyorum günlerimi. Kendim mutlu olmam ve kimseyi mutlu da etmem açıkçası samimiyim beceremeyeceğim biliyorum. Benim yanımda yöremdeyseniz bu işten muhtemelen en ağır şekilde etkilenirsiniz. Takıntılarım size de musallat olur. Gençliğini yaşayamamış yaşlılar mutlu gençleri görünce zulmeder ve geçmiş yıllarını pişmanlıkla anar ya.. anlıyorum ben şu an onları.
Bazı insanlara, defolu demeyelim de yine de toplum dışında yaşaması iki taraf için de gayet hoş ve kazançlı bir hal olabilir. Bunu diyorum öyle vahim bir hayatım yok ama hissiyat bu. Ben insanlar yokken var oluyorum sanki. Aslında yanlış. İnsanlar varken yanlış yaşıyorum daha doğru. Son zamanlarda bir tembellik hakim hep bir uyku hali, isteksizlik çok şey yapmak istiyorum hiç kımıldamak istemiyorum. Her gün geç yatıp geç kalkıyorum, geç kalıyorum. hakikaten yaşamıyorum.
bedenim ve zihnim en verimli çağını yaşıyor şu an ama bu beden işbilmez bir karakter tarafından hiç ediliyor. Amacım öyle afili cümlelerle kurulmuş 'romantik' entry girmek değil. İçini dök demişsiniz ya ondan..
İnsan ilişkilerimde olsun, ne bileyim yolda yürürken karşılaştığım bir olay olsun hatta uzanırken kendimle baş başayken olsun bir şekilde mutsuz olmak zorundayım. Yani kötü düşüncelerimle veya ham karakterimin tercihleriyle illa ama illa kendime zehir ediyorum günlerimi. Kendim mutlu olmam ve kimseyi mutlu da etmem açıkçası samimiyim beceremeyeceğim biliyorum. Benim yanımda yöremdeyseniz bu işten muhtemelen en ağır şekilde etkilenirsiniz. Takıntılarım size de musallat olur. Gençliğini yaşayamamış yaşlılar mutlu gençleri görünce zulmeder ve geçmiş yıllarını pişmanlıkla anar ya.. anlıyorum ben şu an onları.
Bazı insanlara, defolu demeyelim de yine de toplum dışında yaşaması iki taraf için de gayet hoş ve kazançlı bir hal olabilir. Bunu diyorum öyle vahim bir hayatım yok ama hissiyat bu. Ben insanlar yokken var oluyorum sanki. Aslında yanlış. İnsanlar varken yanlış yaşıyorum daha doğru. Son zamanlarda bir tembellik hakim hep bir uyku hali, isteksizlik çok şey yapmak istiyorum hiç kımıldamak istemiyorum. Her gün geç yatıp geç kalkıyorum, geç kalıyorum. hakikaten yaşamıyorum.
Buraya Çok şey yazmak isterdim ama hiçbir şey yazamam.
Başta ailem olmak üzere eve geldiğimden beri çevremdeki çoğu insan bana değiştiğimi söylüyor.aynı kalmamalı kişi değişmeli elbet.yaşadıklarından kendine katmalı kimi zamansa yaşadıkları kendinden bir şeyler almalı.böyle olmalı ki yaşamanın da bir anlamı olsun.Öylesine geçip giden günlerden ibaret ve anlamsız olmasın hayat diye düşünürdüm ben.Ama bu kötü bir şeymiş gibi sanki kötü bir şekilde değişmişim gibi beni incitecek üsluplarla söylediler sürekli.Öyle olunca ben de kendimi sorgulamaya başladım.Değişen ne onu bulmak istedim.neyin değiştiğini sorduğumda bana eskiden bizimle daha çok konuşurdun daha çok gülerdin daha heyecanlı olurdun daha çok koşuştururdun diye cevap verdiler.bilmiyorum sayın yazarlar ben hep içime kapalı olandım hep kendimi sadece kendimle konuşan,kimselerle içini paylaşmayandım.ben hep yalnız olan yalnız kalmak için zaman kollayandım.ben hep insanlarla az konuşan ama kendi içinde susmak bilmeyendim.ben hep daha çok sevdiklerim mutlu olsun diye gülen sevdiklerinin olmadığı yerde küçük bir tebessüm bile etmeden öylece durandım.ama bu yıl galiba bir şeyler oldu.belki artık gücüm tüm bu dediklerime yetmedi.kendi içimde o kadar boğuldum ki dışarıdakilere istediklerini veremedim.Belki artık sevdiklerim için değil biraz da kendim için yaşamayı öğrendim.kendime öncelik vermeyi seçtim.belki de hayatın aldıkları kattıklarından fazlaydı. Bilmiyorum. Ne oldu ne bitti bilmiyorum.Nasıl oldu da insanları hayal kırıklığına uğrattım bilmiyorum.onlar bana nedenini sormadan sadece sonucu yargılamakla meşgul oldukları için hayal kırıklıklarına üzülmem gerekir mi onu da bilmiyorum.ama bir şeyi çok iyi biliyorum.bu yıl “ilk defa”yaşadığım çok şey oldu.ilk kez;içten kahkaha attım,kendimi durduramayıp bitap düşene kadar ağladım,yeni duygularla tanıştım ve sonuna kadar onları hissettim,bir şeyleri başardım,doğru seçimler yaptım,yanlış insanlara güvendim,yeni bilgiler öğrendim,kendimi kendim toparladım,birilerine kendimi açtım içimi paylaştım.tüm bunlardan ruhuma bir şeyler katmasam,hep aynı kişi olsam daha mı iyi olurdu ki sayın yazarlar? Eğer aynı ben olsam,bu ilkler gerçekleşmese ya da gerçekleşenlerden ruhuma yeni şeyler işlenmese daha mı mutlu edecektim onları? Tüm bu ilklerden,yaşanmışlıklardan yoksun gülüşüm daha mı anlamlı olurdu onlar için? Susup içime attıklarım sayesinde yazdıklarım yerine amaçsızca konuşsam daha mı benimserlerdi beni?
Bilmiyorum. Ama sadece mutlulukları değil, hüznümü de gözyaşlarımı da seviyorum.ilk kez yaşadığım,bana yenilikler katan her şeyi seviyorum.beni ben yapan her zerreme çok şükür.yani kendime kattıklarımla bir “ben” oluşturamayacaksam ne anlamı var ki yaşamanın ? Ya da başkaları için kendimi zorladığım ruhsuz bir benle anlamı olur mu yaşamanın ?
…
Bilmiyorum. Ama sadece mutlulukları değil, hüznümü de gözyaşlarımı da seviyorum.ilk kez yaşadığım,bana yenilikler katan her şeyi seviyorum.beni ben yapan her zerreme çok şükür.yani kendime kattıklarımla bir “ben” oluşturamayacaksam ne anlamı var ki yaşamanın ? Ya da başkaları için kendimi zorladığım ruhsuz bir benle anlamı olur mu yaşamanın ?
…
Cansız bir varlık düşünelim, örneğin bu bir masa olsun. Masayı yüz sene de bıraksak aynı masa olarak kalacaktır. İyi mi kötü mü olacağı bilinmez ancak kaçınılmaz olan bir olgu vardır ki canlı olan bir varlık ise mutlaka değişecektir. Değişim konusunda da çevremizdeki insanlar bazen buz dağının alt kısmını görmeyebiliyor; yani değişimi görüyor ama bunun nasıl olduğunu, niye olduğunu göremeyebiliyor. Bu durumu da biraz kabullenmek lazım diye düşünüyorum.
Haklısınız sayın yazar. Bilmiyorum belki kendileri için de mutlak olan bu kavramı biraz daha az yargılasalar kabullenmek daha kolay olurdu. Ama zaten bir yerde dediklerini kabullenmek zorunda kalıyorum.önemli olan,kendimde olup dışa yansıyan değişimin sonuçlarını ve sebeplerini bilmek galiba.
Olaylara şaşırma refleksim dökülen takvim yapraklarının üzerinde tepindikçe zorlaşıyor
Değer verdiğim herkese çok fazla anlam yüklüyorum.istiyorum ki kimseler onlara dokunmasın,onları bir an bile üzmesin,onlara zarar vermesin.bazen bu düşüncelerimin şiddeti karşısında hayrete düşüyorum sayın yazarlar.onları inciten,kıran herkese o kadar sinirleniyorum ki normalde en nefret ettiklerime,bana zarar veren hiç kimseye karşı kin ya da kötülük beslemek gibi bir huyum yokken onları kıranlara aynılarının bin katını yapmak hatta bazen onları dünyadan bir şekilde yok etmek istiyorum.biliyorum her duygunun zirvesi tehlikelidir. Biliyorum duyguları ne olursa olsun kontrol edebilmek gerekir. Biliyorum evet ama söz konusu sevdiklerim olunca sanki hiçbir şey düşünemiyorum.doğru olanı değil hissettiğimi yapmak istiyorum.sadece onları düşünüp kendimi umursamadan hareket ediyorum. Bu huyumu sevip sevmediğimi de bilmiyorum.ama bunu törpülemem ya da aşmam gerektiğini biliyorum.çünkü onlara bir şey olduğunda onları düşünüp onlardan daha çok üzülmeme engel olamıyorum…
Bütten geçemeyeceğim sayın yazarlar. Biliyorum yani geçemeyeceğimi. Yavaş yavaş kabullendim. Bu durum sebebiyle hem bursumu, hem tüm sevdiğim ve aynı grupta olduğum çok değerli arkadaşlarımı kaybedeceğim. Sevgilim olan beyefendi de stajyer oluyor. Hem başarısız hem çulsuz hem de dostlarımsız kalacağım. Bir yandan korkuyorum, bir yandan da en azından önümüzdeki senem kolay geçecek diye seviniyorum. (Çoğu şeyi baya iyi biliyorum çünkü, dönem başında aldığım inanılmaz kötü notlar yüzünden bu hale geldim:)))) duygularım karışık. Hayırlısı olsun.
Anlamıyorsunuz.ya da size bugüne kadar öğretilen sevgi kavramı benim bildiğimden çok farklı.sevgi kavramında Olay değişmek ya da değiştirmek değil. Olay sadece inanmak. Değişmeyin zaten, hiçkimse için değişmeyin. Bugüne kadar yaşadıklarınızla,mutluluklarınızla,mücadele edip kazandıklarınızla ama en çok da çektiğiniz acılarla emek emek işlediğiniz benliğinize kimseyi dokundurtmayın zaten.Bilakis olur da değişirseniz ya da değişmeniz gerektiğini düşündürürlerse onların kabul edip sevgi verdiği siz uzaklara gitmiş olursunuz. Ve sonucunda sizden bunu isteyenler besledikleri sevginin gurbetine düşerler. Yani değişmeniz aslında hem sizin hem de bunu isteyenin mutsuzluğunu getirdiği kısır bir döngüye girer.Ama inanırsanız sevgiye, “doğru” sevgiye;sizi olduğunuz gibi kabul edene,benliğinize saygı duyup benliğinize ayrı sevgi besleyene işte o zaman çok şey değişir. Siz değişmezsiniz ama hayata dair bir şeyler değişir. Ve bunu başaran da o kişiden bağımsız olarak sevginin bizzat kendisi olur.
Bugünlerde elimde kalan,bana güç veren tek şey olan sevgiye inanmayanlar için yazmak istedim.
Bugünlerde elimde kalan,bana güç veren tek şey olan sevgiye inanmayanlar için yazmak istedim.
Ani değişimler hep ürkütücü gelmiştir sayın yazar.
Yeter ki karar verin sayın yazar. Doğru olan sevgi zaten sizi bir anda bulmadığı gibi bir anda da terk etmeyecektir.
Sevgi kavramını pek anlamam ama değişim hakkındaki fikirlerinize katılıyorum sayın yazar. teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim sayın yazar.ürkütücü de gelse içinizden geleni yapmanız dileğiyle :)
Ruhi sükuneti beklemenin yorgunluğundan çöktü omuzlarım, büküldü boynum, eğildi başım. Dayanılır gibi değil artık. Hep bir şeyleri beklemek. Mütemadi bir nöbet hali. Bu mutsuzluğun sonu yok mu? Kendime ve hayata dair elzem ve doğru olan şeyleri öğrenince bunlar hayatımda tezahür ettikçe daha iyi huzurlu biri olurum diye düşünüyordum lakin öyle değilmiş Tolstoy'un tabiriyle bilmenin olduğu yerde üzüntü bilgeliğin çok fazla acı varmış. Hayatın mayasında elem varmış. Ben de çabaladıkça kıvamını tutturmuşum. Huzuru bulmak için arayıştaydım. Aradıkça kimi vakit güzergahım değişti kimi vakit tazelendi. Kendi benliğimin hazlarının kölesiyken şimdi çok daha öte bir yerde bir inancı çeşitli erdemleri ilkeleri olan bunu uğruna yaşama cehdinde olan biriyim ama yetmiyor bu. İnsan yaşadıkça daha da fazlasını arzuluyor. İnsan değerli şeyler üzere yoldayken aynı zamanda refik yani yoldaş da istiyor. 'Evvel refik badel tarik.' Önce yoldaş sonra yol demiş kadim insanlar. Bu yolda kendisine var olduğunu duyumsatacak onun en ince hallerini fark edebilecek refiki istiyor. Zira bu kimsesizlik hali vakit geçtikçe katlanılamaz hal alıyor. Birileri ile tanışmak hatta sevmek sevilmek bile yetmiyor bir yerden sonra. 'İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de.' demiş 1984'te George Orwell. O kadar haklı ki yaşadığım her bir saniye bu hakikate şahitlik ediyorum. Evet biliyorum yapayalnız yaşayıp ölmek ekser insanın makus elim kaderi. Ama nefes aldıkça vadem dolmadıkça umudum daim. Çünkü Goethe demiş 'Bu dünyada nadiren 2 insan birbirini anlıyor.' Ben o nadirin peşinde koşmaya devam edeceğim durmadan. Temennim o ki var olmaktan öte yaşamış bir şekilde göçerim bu diyardan. Yaşamış, biri tarafından anlaşılmış ve arkasına bir lahza bile bakmadan öbür dünyaya kanat açmış biri...
artık hayal kurmadığımı, kuramadığımı fark ettim. hayat bana ne sunarsa onu yaşıyorum, kabulleniyorum gibi geliyor. yorgun hissediyorum istediklerim uğruna savaşmak için. gerçi çok bi isteğim, hayalim de kalmadı. bazen durup düşünüyorum işte, hayal kurmaya çalışıyorum. sonra içimden gelmiyor, ya da istediğim bir şey olmuyor. bırakıyorum öyle. vazgeçiyorum. devam ediyorum yaşamaya.
sözlüğe yazmayı bırakmış ve buraya veda etmiştim. ancak su an kendim için yazmıyorum. çok üzgünüm ve çok kırgınım. kırgınlığım ve üzüntüm yüzünden kırdım ve üzdüm. hayat gerçekten yorucu ve çekilmez. ancak çekilebilir kılan birkaç şey var. bu birkaç şey de hayatın tüm kötülüklerini omuzlarına yüklemiş taşıyorlar. hayatımdaki değerli insanlara hak ettikleri değeri veremiyorum. çok üzgünüm. aslında öyle çok seviyorum ki her arkadaşımı. her tanıdığımı, seni... keşke bunu daha çok gösterebilsem. insanlar beni uzaktan tanıdıklarında hep enerjimi ve mutluluğu överler. belli seviyeye kadar da arkaşadlıklarım sadece mutluluk paylaşmak ve mutluluğu göstermek üzerine kuruludur.. ancak o seviye aşıldığında yakındakilerim yaşayamadığım hüznümü sürekli paylaşmak zorunda kalıyorlar. kimseyi buna maruz bırakmak istemiyorum. hüznümü stresimi veya öfkemi onlara yansıtmak onlarla paylaşmak beni üzüyor.birisi bana eskiden daha çok gülüyordun biz tanışmadan önce sanki daha mutluydun dedi ancak gerçek bu değil. mutluluğumu dışarıya dağıttıyorum ve sana mutsuzluğum kalıyor. bunu fark etmek beni kahrediyor. çok üzgünüm ve seni seviyorum
Empati yeteneği'dir, iletişimi yüksek'tir, güler yüzlü'dür falanlar hikaye; doktor dediğin en ene en önce "bilgili" olacak
Aşk karın doyurmaz gibi olmuş sjsjsj
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?