hakkında yapılmış, gelmiş geçmiş en güzel şarkı, saturnus'un efsâne doom albümü veronica decides to die'da bulunur. Gitarıyla vokaliyle her şeyiyle 10 dakikalık bir başyapıttır.
I do me wrong
And i do it again
My sorrow rain
My feeling pain
See me through, walk me through
I long
I still long
I long
I long so much away - from me - for me
I long
I still long
Take my lips
Kiss me sweet
Take my feelings
Stop me from sweating fear
My sweet nightmares end
I long
I still long
I long
I long so much away - from me - for me
My sweet nightmare ends
"sonsuza kadar mutlu yaşadılar, ama ayrı ayrı."
-kazanova
-kazanova
Saç kestirme deyince aklıma 2 şey geliyor:
1. Kısa kestirmek - ki o rahatlatan hissiyle çok fazla pişmanlık getirmez.
2. Kahkül kestirmek - geçmiş olsun, fikir aklınıza düştüğü andan itibaren pişman olmaya başlayabilirsiniz...
1. Kısa kestirmek - ki o rahatlatan hissiyle çok fazla pişmanlık getirmez.
2. Kahkül kestirmek - geçmiş olsun, fikir aklınıza düştüğü andan itibaren pişman olmaya başlayabilirsiniz...
Geçmişte kalan güzel zamanları düşünmek. Özellikle de o insanlarla artık yabancıysanız.
çeşit çeşit düzensizliği bir araya getirip kendine bir düzen oluşturabileceği ve düzensizliklerden meydana gelen bu kendine has düzeni kimseye hesap vermeden, rahat ve özgürce yaşayabileceği yerdir.
ruh halime göre her şeye üşenebilirim. yemin ederim bazen tuvalete gitmeye bile üşeniyorum :((
Ben de böyleyim yaa. Susuzluktan ölüp de bir bardak su almaya üşendiğim çok oluyor...
Duayen psikolog 1938 yılında Mersin Silifkede doğmuş, doktorasını Amerika'da yapmış orada evlilik yapıp 4 tane çocuk sahibi olmuş daha sonrasında ülkemize dönüp Anadoluda çeşitli seminerler düzenleyip insanlara bilim sevgisini aşılamaya çalışmış güzel insan. Allah rahmet eylesin. En son kitabı geçenlerde çıkan 'var mısın?' adlı yaşama dair önerileri içeren bir kitaptı. Üstad son olarak kitabını yazdı da vefat etti sanki.
Efsane söylediler ve uykuya daldılar. - Ömer Hayyam
Efsane söylediler ve uykuya daldılar. - Ömer Hayyam
Sezai karakoç, rasim özdenören, alaeddin özdenören, cahit zarifoğlu, mehmet akif inan, nuri pakdil, erdem bayazıt'tan oluşan cahit zarifoğlunun bir şiir kitabına adını verdiği Türk düşüncesine ve edebiyatına ciddi katkılarda bulunmuş kişiler. Özellikle sezai karakoç ve rasim özdenören'in bende ayrı bir yeri vardır. Eserleri bence mutlaka okunmalı
çok karışık bundan böyle aklım
kuşlarsa uçar gider uzaklara
İçim ey içim bu yolculuk nereye?
Yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin
Artık aşk insan kalbine sığmıyor...
çok karışık bundan böyle aklım
kuşlarsa uçar gider uzaklara
İçim ey içim bu yolculuk nereye?
Yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin
Artık aşk insan kalbine sığmıyor...
Zarifoğlu'nun yaza yaza bitiremediği şiiridir. Bu isimle bir dizi de çekilmiş olup zamanında epey izlenmiştir. Fakat başlığı okuyunca ilk aklıma gelen şu mısralardır:
Yedi adam, biri bir gün
Bir aşk gördü, gereğini belledi
Ölüm girse koynuna
Ayırmaz aşkı yanından
Yedi adam, biri bir gün
Bir aşk gördü, gereğini belledi
Ölüm girse koynuna
Ayırmaz aşkı yanından
Çok farklı ve hoş yorumlar var. Ama ben yüksekten bakacağım ya da en derinden. ;) aslında tepe ya da dip değil. Önemli olan uçlardan bakabilmek.
İnsanlar ikiye ayrılır: farkında olanlar ve farkında olmayanlar. Peki neyin farkındalığı bu? Aslında çok da derin düşünmemek gerek bu farkındalık konusunda ya da derin düşünebilirsiniz. Söz konusu farkındalık olunca boyutların pek de bir önemi kalmıyor zira. Geriye tek bir nokta kalıyor: işte farkındalık bu noktadadır. Noktayı fark edebilmek mi? Hayır. O noktanın aslında olmadığını fark edebilmek.
İnsanlar ikiye ayrılır: bir noktaya varabilmek uğruna yolda olanlar ve yalnızca yolun kendisi için yolda olanlar. Peki yola çıkmayanlar? Var mıdır böyleleri? Yaşamak bir yolda olma durumu değil mi?
Ödül, yolculuğun kendisidir. Yolun sonuna geldiğinizde önemli olan tek şey ne kadar yol gittiğimiz mi yoksa ne kadar yer değiştirdiğimiz mi? Ya da unutun, yolun sonu var mı yoksa biz yolda olmaktan istifa mı ederiz? Yaşamdan pes mi ederiz?
İnsanlar ikiye ayrılır: yaşayanlar ve ölüler. Peki hayatta olmak yaşamak mıdır, yoksa ölenler de yaşar mı? Hayat var olmak mı yoksa zamandan bağımsız var olmuş olmak mı? Dün, bugün veya yarın...
Demek insanlar ikiye ayrılır: şimdidekiler ve şimdide olmayanlar. Ya da insan zamanı aşamaz mı? Yok mudur her zamanda yaşayabilen. Her zaman yaşayanlar çıkar da her zamanda yaşayan çıkar mı? Yoksa yalnızca tek bir seçenek var da biz hep ikinciyi farz mı ederiz?
Sahi insanlar ikiye ayrılır mı?
;)
İnsanlar ikiye ayrılır: farkında olanlar ve farkında olmayanlar. Peki neyin farkındalığı bu? Aslında çok da derin düşünmemek gerek bu farkındalık konusunda ya da derin düşünebilirsiniz. Söz konusu farkındalık olunca boyutların pek de bir önemi kalmıyor zira. Geriye tek bir nokta kalıyor: işte farkındalık bu noktadadır. Noktayı fark edebilmek mi? Hayır. O noktanın aslında olmadığını fark edebilmek.
İnsanlar ikiye ayrılır: bir noktaya varabilmek uğruna yolda olanlar ve yalnızca yolun kendisi için yolda olanlar. Peki yola çıkmayanlar? Var mıdır böyleleri? Yaşamak bir yolda olma durumu değil mi?
Ödül, yolculuğun kendisidir. Yolun sonuna geldiğinizde önemli olan tek şey ne kadar yol gittiğimiz mi yoksa ne kadar yer değiştirdiğimiz mi? Ya da unutun, yolun sonu var mı yoksa biz yolda olmaktan istifa mı ederiz? Yaşamdan pes mi ederiz?
İnsanlar ikiye ayrılır: yaşayanlar ve ölüler. Peki hayatta olmak yaşamak mıdır, yoksa ölenler de yaşar mı? Hayat var olmak mı yoksa zamandan bağımsız var olmuş olmak mı? Dün, bugün veya yarın...
Demek insanlar ikiye ayrılır: şimdidekiler ve şimdide olmayanlar. Ya da insan zamanı aşamaz mı? Yok mudur her zamanda yaşayabilen. Her zaman yaşayanlar çıkar da her zamanda yaşayan çıkar mı? Yoksa yalnızca tek bir seçenek var da biz hep ikinciyi farz mı ederiz?
Sahi insanlar ikiye ayrılır mı?
;)
hiçbir şeyin gerçek gelmemesi durumu, bana kalırsa tek bir hipotezle açıklanır ki o da içinde bulunulan zamanda yaşamamaktır. geçmişte ya da gelecekteki bir ana kilitlenmişseniz eğer bu sizi psikoza sürükler. geçmişte yaşarsınız zira halledilemeyen enfusi (içedönük) bir probleminiz vardır. bu bir başkasıyla değil, sizin kendi kendinize halledebileceğiniz bir problemdir ve aşmanız elzemdir. bu konuda pişmanlık ve yeniden doğuş üzerine adlı kitabı (https://1000kitap.com/kitap/pismanlik-ve-yeniden-dogus--238887) tavsiye ederim. gelecekte yaşarsınız çünkü şu an ve geçmişte yapmış olduğunuz her şey amaç olmaktan çıkıp araçlaşmıştır. yaparsınız ama hep bir noktaya ulaşabilmek için. mezun olayım, mesleğim olsun, yurtdışına çıkayım veyahut da ay sonunu getireyim, kredi borçlarımı ödeyeyim, evleneyim ve daha binbir türlüsü. okuduğumuz okul başta yaptığımız her şey amaç olmaktan çıkıp gelecekteki huzurlu ve tatmin olmuş halimize, “bir şeylerin gerçek olduğu gelecekteki halimize” ulaşmak için amaç olmuştur. geçmişte yaşamaktan bana kalırsa daha tehlikeli çünkü hem gerçek bir amacınız kalmamıştır hem de devam etmek için itkiniz. geçmiş ve gelecek mevcut değildir, farazidir. gerçek olan tek an şimdidir. şimdide yaşamak gerek. son olarak steve jobs'ın bir sözü ile entry'ye son vereyim:
“dünü düşün, yarının hayalini kur ama bugünü yaşa!”
“dünü düşün, yarının hayalini kur ama bugünü yaşa!”
👍🏻👍🏻
olduramadım - özkan uğur
dipnot: not okumakta olan bir elegantmoon'u temsil eder.
dipnot: not okumakta olan bir elegantmoon'u temsil eder.
Şarkılarının gerçekten anlamlı olduğunu düşündüğüm bi sanatçı.
Alırım başımı, başım bir deli nehir
Silerim yaşımı, siler ismimi şehir
Kestirir saçımı, kendimi avuturum
Bir gülü kurutur, kurursa unuturum
Bir mektup yazarım yokluğundan da ağır
Bir kedi alırım sen de anneni çağır
Ellerin aklımda sevdan kalbimde kalır
Hep hüsran hep kahır, söyle artık olsun
Alırım başımı, başım bir deli nehir
Silerim yaşımı, siler ismimi şehir
Kestirir saçımı, kendimi avuturum
Bir gülü kurutur, kurursa unuturum
Bir mektup yazarım yokluğundan da ağır
Bir kedi alırım sen de anneni çağır
Ellerin aklımda sevdan kalbimde kalır
Hep hüsran hep kahır, söyle artık olsun
Yeni insanlarla tanıştığımda belli bir süre geçmeden asla kendim olmayı beceremiyorum. Normalde esprili biriyim ama o an istemeden çok ciddileşiyorum nedense. Sonrası aynı muhabbet işte "tanıştığımızda seni çok soğuk biri sanmıştım".
sizin hasta olduklarınızı biz taburcu ettik ;))
ne sigarayı bırakabildim ne de seni. Biri ciğerimi parçaladı diğeri yüreğimi.
Buna yakabilecekler var sayın clarice starling yapmaaa!! ;))
Ama bunu yazmak için bu başlığı bekliyordum ben :)))
Ayazınla beni tehdit etme ankara, hayallerimi yaksam ağustosu yaşarsın.
Not: bu başlığı bekliyormuşum ya meğer :))
Not: bu başlığı bekliyormuşum ya meğer :))
Unutmak kolay demiştin, alışırsın demiştin
Öyleyse sen unut beni, yeter ki benden isteme
Gözlerimde yaş, kalbimde sızı, unutmadım seni
Unutamadım, unutamadım, ne olur anla beni
Öyleyse sen unut beni, yeter ki benden isteme
Gözlerimde yaş, kalbimde sızı, unutmadım seni
Unutamadım, unutamadım, ne olur anla beni
ilişkiler. olumlu biteni-olumsuz biteni, yakın ilişkiler-daha uzak olanları, vsvs hepsinin insanı derinden etkileyip değiştirme potansiyeli vardır.
"Beni hiç tanımadan yargılıyorlar, bu yüzden yalnızlığı seviyorum."
-Shrek
-Shrek
şimdi bana sor bir daha gelir miyim? * gelirim.
Yanımızdakilerin kıymetini bilmemiz gerektiğini çok iyi anlatan bir şarkı,her dinlediğimde etkiler beni..
kesinlikle. az önce ben de dinlerken etkilendim ve bir sorguladım gerçekten değerini biliyor muyum diye yanımdakilerin sayın highwaytohell . her zaman aklımızda buluması gerken bir şarkı
Öyle gerçekten.bilelim hayattayken,yan yanayken değerlerini tuzlukaju :')
kaybetmekten korkan insandır. özür dilenilen insan için kazanmak, hakikatten ve insani ilişkilerden daha kıymetlidir. karşı tarafın ileri gitmesinden kaçınıp tartışma ortamını bozmak için yapılabilir.
Gossip girl göndermesini merak ettiğim için izlediğim dizi. Hayatınızda izlediğiniz en saçma dizilerden olabilir ama insanın enerjisini yükseltiyor.
"Siz Amerikalılar çalışmak için yaşıyorsunuz. Biz yaşamak için çalışıyoruz." repliği 21 yıllık hayatım ve geleceğim hakkında düşünmeme sebep olmuştur
"Siz Amerikalılar çalışmak için yaşıyorsunuz. Biz yaşamak için çalışıyoruz." repliği 21 yıllık hayatım ve geleceğim hakkında düşünmeme sebep olmuştur
Anadoluda kadın cinsiyete sahip olmak. Sayın muamma gibi bir Anadolu şehrinde doğdum. Doğduğum günden beri cinsiyetim dolayısıyla ben hep ayıplı ve yanlış biri gibi hissettirilerek büyüdüm. Ailem, akrabalarım, sokaktaki teyzeler, okulda öğretmenler... Henüz ortaokuldayken şehrin sokaklarında tacize uğramaya başladım. Aileme söyleyemedim. Ailemin tacize uğrayan bir kadına karşı "sen naptın adama" benzeri tavır sergileyecek olma ihtimalinden korktum. Çünkü ben bu şehirde bunu diyen anne babalar gördüm. İnsanların büyük şehirlerde var olmadığını sandığı pek çok şeye şahit oldum büyürken: çocuk gelinlere, hem seven hem döven kocalara, ayıp olur diye çocuğunu sevmeyen babalara, kızının kıyafetini beğenmedi diye öldüresiye döven (belki de öldüren) babalara, kızının erkek arkadaşı var diye öldüresiye döven babalara.... hep kapalı kapılar arkasında yaşandı gerçekler. Siz hepsini televizyonda göremediniz. Ama ben duydum. Peki kadına şiddet varken anneler neredeydi? Anneler babalara destek verdiler. Kızlarını aşağılayan bir isim de anneler oldular. Kendi annelerinden gördüklerini hakikat belleyip geleneği ahlak olarak direttiler. Çünkü cahil kaldılar. Cahil bırakıldılar, okumaya layık görülmediler. Okuyanlar da zihniyete yenik düştüler çoğu kez. Bir çocuk olarak saçma bulsam da kabullendiğim her şeye bugün karşı çıksam bile ailem ve sevdiklerim bu şehirdeyken hiçbir zaman buradan vazgeçemeyeceğim. Ve korkarım yine ezilen kadın figürü olarak hayatıma devam edeceğim. Tıpkı kadın olan herkesten beklenen gibi. Çünkü ben bir kadının evin içindeki rolünü hep bu olarak gördüm. Ben bundan başka kaç tane aile gördüm bilemiyorum. Evde hizmetçi gibi çalışan mutsuz ve cahil kadınların kendi çocuklarını büyüttüğü bu şehirde mahkum kaldım ben. Kaçsam bile köklerimin bir kısmı bu şehirde kalacak. Bana da haddimi bildirdiler.
Yüreğinden bolca dökülmüş. Peki gözünden de döküldü mü bi şeyler? öyle hissettim. Kalemine sağlık.
Kadın olmak hiçbir zaman beni üzen bir şey olmadı. Sadece bu coğrafyada bir şekilde bunların olduğunu unutan herkese karşı sinirli ve kırgınım. Ağlanacak olsa çok daha fazlası çıkacaktır ama eminim...
Söylenecek çok söz var burada. Ancak sana en yakınımdan örnek vereceğim. Ailem her ne kadar nisbeten modern ailelerden olsa da onların ailesi öyle değil:) babaannem halamın okumasına izin vermemiş. Halam bana baktı. Halam bana kitaplar okudu,halam sayesinde ben kitaplara aşık oldum. Erkek torun bekleyen,erkek çocukları kutsayan bir zihniyetteydi babaannem. Belki de ben yanlış tanıdım. O kısmını bilemiyorum. Ve bizim ailemizde bir sürü erkek kuzen vardı. Kızlar çok ama çok azdı. Kızların hepsi lisans düzeyinde eğitim alıyor bugün. Erkekleri ise ona küçük torunlar getiriyor:))
bir kız çocuğu için babanın her dediği her davranışı çok kıymetlidir ama anneler tamamen örnek oluyor, böyle durumlarda beni en çok annenin de çevre gibi düşünmesi kızlarını korumaması üzüyor
Ben üzülmekle ağlamayı eşdeğer tutmam. Ağlamak anlamaktır. Anlayan insanlar ağlayabilir ancak. Siz çok iyi anlamışsınız. Hissim ondandı.
Eskiden beni ağlatırdı mdblue :) belki de ondandır anlamam.
Çok haklısınız ansia. Belki şimdiye kadar fark etmese de pek çok kız çocuğu ailesinde benzer şeyler görüyor. Umarım yıllar içinde tüm anne aday adayları bunları görerek kendi kızını her zaman daha fazla korur sayın ansia
Sayın ruhsuz benim babaannem bu şehirde tanıdığım en modern babaannelerden biridir. Yine de erkek torun beklentisine girmiş ve kız çocuklarının okuması konusunda hiç de ısrarcı olmamış. Ne kadar modern de olsa eski zamanda ne gördüyse onu yapmış. Oysa şimdi bu konuda çok pişman. Erkekler bir şekilde iş buluyor diyor. Kızlarını okutmayarak kötü bir kadere onları itmiş olabileceğini düşünüyor. Bazen insanlar keşkeleri çok zaman geçtikten sonra görebiliyor. Umarım bizim yaşlı halimiz böyle keşkeleri hiç görmesin sayın ruhsuz :)
Sığ düşünce, at gözlüğü, kötü gelenek sonuç erkek olmanın avantajlı olduğu bir dünya. Lakin benim burada anlamadığım sevgili armut hani bu Anadolu'da herkes bu kadar namuslu ya herkes bu kadar pür pak mükemmel bi insan ya hani bu yüzden kızlarını bu kadar baskılıyorlar bu yüzden kadınları bu kadar baskılıyorlar. O zaman bu kadınları taciz eden gençleri, adamları, amcaları kimler yetiştiriyor diye düşünüyor insan. Kimse lütfen üstüne alınmasın ama kişi kendinden bilir işi. Ahlak bekçiliği yapan insanlar ahlakı en çok yozlaştıran insanlarla aynı kişilerdir. Doğrudan yapmasalar da dolaylı yoldan gerektiği yerde seslerini çıkarmayarak yaparlar bunu.
Erkekler sokaktan geçen herhangi bir kadına malı gibi davranabilir ama kadınlar ses edemez çünkü ayıplanırlar. Kadınlar ses etmemelidir çünkü kadın adamı tahrik etmese adam böyle bir şey yapmazdı. Ben de buna inandırılmıştım. Ortaokulda tamamen giyinik bir kız çocuğu olarak tek başıma yürüdüğüm yolda tacize uğrayana dek. Sanırım ahlak bekçiliği yapmaktan önce tacizin taciz eden tarafa ait bir suç olduğunu kabul etmeyi bilmeliler. Bazı şeyler çok geri kafalı, onlar kadar geriye gidip müdahale etmek imkansız.
bir psikoloğun şöyle bir açıklaması vardı: ilk yaşımız hayatımızın o zamana kadarki sürecinin tamamı, ikinci yaşımız o zamana kadarki sürecin yarısı ve üçüncü yaşımız o yaşa kadarki hayatımızın üçte biri şeklinde ilerlediği için, 20 li yaşları geçtikten sonra günlerin haftaların yılların hızlanması çok olağandır. ki bakınız bu yüzdendir ki çocuklukta zaman geçmek bilmez, büyüyünce de durmak..
Hiçbir zaman, bir insanı tamamen iyi veya tamamen kötü şeklinde düşünmeyin çünkü iyi ve kötü arasında o kadar gidip gelirsiniz ki yeni insan tanımaya gücünüz bile kalmaz...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?