Hakan Sabancı'nın beğeni attığı kişilerden yaptığı kolajı paylaşarak "Beğendiğim kişinin beğendiği kızlara bakın" benzeri bir paylaşım yapıp magazin gündemine oturduktan sonra bahsi geçen beyefendiyi umursamadığı iddilaraında bulunan hatta bu iddiaları unutmayalım diye sık sık tekrarlayan televizyon yüzü
Bana hediye almak isteyen insan herhangi bir şey alabilir. Hiçbir zaman özel bir tercihim olmadı. Ancak insanların birbirine sırf hediye almak olsun diye gereksiz masraf yapması beni üzüyor. Bu nedenle karşımdaki kişi sadece "iyi ki varsın" dese dahi çoğu hediyeden daha zahmetsiz ve anlamlı olur benim için. İlla ki almak istiyorsa da bana isteğimi sorarsa mutlu olurum. Mesela sırf hediye olsun diye defter alacaksa benim zaten bir sürü defterim olduğu için hediye almanın mutluluğunu yaşasam da kullanmayacağım yeni bir defter edinmiş olurum. Oysa kulak temizleme pamuğumun bittiği bir günde birisi bana 100'lü temizleme pamuğu hediye etse o kutu bitene kadar kulağımı temizlediğim her gün için hediye eden şahsı anıp mutlu olurum.
Lost on you şarkısıyla tanıdığım ve yine bu şarkıyla sınırlandırdığım şarkıcı. Canlı performanslarının bazıları hem kendi sesine zarar verecek kadar hem de kulak tırmalayacak kadar zorlayıcı. Ses ile ilgili bir problemi varsa buna neden olan alışkanlıklarını düzeltebilir umarım.
Annelik, varlığıyla yavrusuna karşı korumacı, öğretici, besleyici tutum sergileyen ve şefkatini sunmaktır. Pek çoğumuz anne olmak dendiğinde bu ve buna benzer tanımları aklımıza getiririz. Oysa yavrular da çeşit çeşittir anneler de... Bir anne rolü kimi zaman babanın rolüne eklenir. Kimi zaman hiçbir bağı olmayan insanlardan biri ötekinin annesi olur. Bazen bir çiçek, küçük bir kedi bazen ise başkasının yavrusu korunmaya ihtiyaç duyar. Bir çocuk doğurmakla anne olunmaz. Bir canlıya kol kanat germekle anne olunur.
Bir canlıyı korumayı kendine görev edinmiş, merhamet sahibi herkesin anneler günü kutlu olsun.
Bir canlıyı korumayı kendine görev edinmiş, merhamet sahibi herkesin anneler günü kutlu olsun.
Tuna peri tam bir travmaydı. O dönemler 5-6 yaşlarındaydım ve oturduğumuz binanın adı "tuna" olduğu için sanki o kötü adam gelip kötü bir şeyler yapabilirmiş gibi düşünürdüm. Çocukluk mu saftiriklik mi emin olamadım şu an 😂
Çocukluktanmış tabi ki Kaira :,) o dönemlerde ben de ber gördüğüme, duyduğuma inanırdım. Büyüdükçe yalanların ve gerçek olmayan dünyanın bilincini kavrayabilmiştim 😁
Ömür bu, ansızın bir sonu var. Varlık nasıl ki geçiciyse yokluk da zamanla geçiyor. Yokluğunda ne yapmam gerektiğini bilemediğim insanların ardından defalarca kez yokluklarını unuttuğumu fark ettim. Sonra sokakta ansızın gördüğüm uzak bir tanıdık bana onlardan bahsetti. Kaç senemi birlikte geçirdiğim insanların bambaşka kişilerin hatrında güzel anılarla anımsandığını gördüm. Ölüm bu, ansızın geliyor, bilemiyoruz. Unutulmayacak önemli biri olmak için bir ömrü feda etmek gerekir, belki son demlerimde belki de ölümümün ardından ancak takdir görürüm yine de. Öbür türlüsünde de uzun yaşayabilirsem torunlarımın çocukları tarafından hatırlanacağım en fazla. Ben öbür türlüsünü yaşıyorum. Madem hayatta bir iddiam yok, madem sıradan bir ömre talibim; öyleyse var olduğum sürece kim isem o kadarıyla bu dünyadan göçüp gideceğim. Hatta belki de tanıştığım herhangi biri beni anımsayan son insan olabilecek. Ve ben bulunduğum son hatırada kalp kıran, bencil, yalancı, egoist, beceriksiz insan olmak istemiyorum.
Yaşadığım her gün belki de son günümmüşçesine ve konuştuğum her insan yokluğumun son varisi olacakmışçasına yaşamak için bir güne daha başlıyorum.
Günaydın herkese sevgili yazarlar.
Yaşadığım her gün belki de son günümmüşçesine ve konuştuğum her insan yokluğumun son varisi olacakmışçasına yaşamak için bir güne daha başlıyorum.
Günaydın herkese sevgili yazarlar.
günaydın armut
İyi günler fıstıkgibiri :)
Sosyal ve romantik tercihler başta olmak üzere doğal seçilimle elenme durumu söz konusu oldukça alenen söylenmese dahi hissedilen durumdur. İnsanların güzel olması ne kadar olağan ise çirkin olmak ya da sıradan olmak da o kadar olağandır. Herhangi bir belirteç değildir, bir önem arz etmez. Önemli olduğunu düşünenler de sütten ağzı yandıkça yoğurdu üfleyerek yerken fiziksel güzelliği arka plana atmaya başlar.(bkz: #7543)
Kendime bıraktığım geri dönüşümsüz pek çok hasardan dolayı kendimi beğenemiyorum. Bunları bana başkası yapsa dava edip tonla para alabilirdim. Ama zamanında bunları kendime bilerek ben yaptım. Aslında sevmediğim formum bundan 6 sene öncesine ait olan formum. Ancak eski benin yeni bene bıraktığı kötü mirastan dolayı yeni ben de kendiyle problemler yaşıyor. Maalesef ki bu hasarlar fiziksel ve sağlıksal. Kaçayım da kurtulayım diyemiyorum.
Edit: Sevgisine en çok muhtaç olduğum insan yine benim. Kendimi kırarak varabileceğim hiçbir yer yok. Düzeltme odaklı çalışabilmemin tek yolu kendimi sevmek. Ama kendini beğenmek; kendini sevmek ya da kendine güvenmekten çok başka
Edit: Sevgisine en çok muhtaç olduğum insan yine benim. Kendimi kırarak varabileceğim hiçbir yer yok. Düzeltme odaklı çalışabilmemin tek yolu kendimi sevmek. Ama kendini beğenmek; kendini sevmek ya da kendine güvenmekten çok başka
Sayın armut 5 sene önceki ben kilo vermek(50 kiloya düşmek uğruna) için sağlığını kaybediyordu neredeyse. Sizinki de mi öyle bir şeyler?
Hayır sayın ruhsuz. Bu kilo vermek gibi bir durum değil maalesef. Size de geçmiş olsun. Umarım böyle bir şeyi bir daha yaşamazsınız
Teşekkür ederim. Keşke sadece kilo vermek gibi olsaymış,öbür türlüsü daha da ağır olmalı😣🤲🙏
Umarım ki bir daha öyle şeyler yaşamazsınız.🤲🙏
Umarım ki bir daha öyle şeyler yaşamazsınız.🤲🙏
Sandığınız kadar ciddi bir durum olmayabilir ruhsuz ama beni etkilediğini söylemek isterim. Teşekkür ediyorum kimse yaşamaz umarım :)
Yeterli bilgi ve donanıma sahip birisi başkasıyla çelişen düşünceleri olduğunu fark ederse bu konu hakkında bir tartışma yaşanmak zorunda olmadığını çünkü her bir insanın kendine özel koşullarda yaşamasından kaynaklanan farklı düşünce yapısına sahip olabileceğini bilir. Bu düşünce yapısındaki bir insan zıtlaşmaların yaşanabileceğini ancak zıt olmanın düşünmekten kaynaklanan olası bir ihtimal olacağını bilir, zıtlaşma yaşanan konularda karşı tarafın düşünce zeminine ulaşmak dışında bir müdahalenin olmaması gerektiğinin bilincindedir. Ancak bu şekilde yetişmemiş, kibirli, kaba ve cahil bir insan hayatında önüne çıkacak tüm yolların bizzat kendi seçimlerine göre düzenlenmesi gerektiğine inanır. Kendi hayatının daha kolay olması gerektiği fikri ile gözleri parlar sadece. Bu nedenle huzurunu ufacık da olsa bozma eğiliminde bulunan her türlü harici düşünceyi toplumdan dışlamak ve ondan kurtulmak ister. Bu cahil topluluk zıt olduğu tarafa rahatsızlık verecek tüm sözlü ve fiziksel saldırılara hazırdır. Kargaşanın var olduğu yerdeki ses her zaman için sakince anlaşan iki insanın sesinden baskın gelir. Dolayısıyla kalabalık bir ortamdayken sadece cahil insanların huzursuzluklarından kaynaklanan bağırtıları duyabiliriz. Bu güruhtan uzak kalmazsak toplumun her kesimini böyle sanarız. Fakat kalabalıktan uzaklaşıp kendi köşemize çekilebildiğimiz an yalnızca kendi sesimizi ve dinlemek/duymak istediğimiz kişileri duyarız. Amaçları zıt olanı rahatsız etmek, korkutmak, dışlamak, susturmak olan coşkulu kalabalık artık çok uzaktadır. Aslında zıt olan ne ülkedir ne toplumdur ne sesini duyurmak isteyendir ne de düşüncesini paylaşmak isteyendir. Zıt olan ve farklı kutuplara itilen, kendinden başka bir insanın düşünmesine dahi tahammülü olmayan bencil insanlardır. Eğer bir şeyi yedik/içtik diye, giydik diye, güldük diye; bir şeye inandık diye rahatsız hissetmemiz isteniyorsa bu rahatsızlığı veren kimse kutuplaşmanın direkt kendisidir.
(bkz: #3532)
(bkz: #3532)
Kanayan yaralarımız olan cümlelerdir. Belki herkesin inandığı yalanlardır belki de kendi kabullenemediğimiz gerçeklerdir. Bu cümleleri çok defa duymuşuzdur ve artık aksini savunmaya takatimiz yoktur .
çok güzel hareketler 2'deki altyapı ekibi gibi ne yazsa takdir gören yazar
Sayın armut bence yaşının çok büyük etkisi var.
Bir gün deneyin sayın shogun tek bir harf yazın. Bakalım kaç beğeni gelecek? En az 6 diyorum. Şaşmaz :)))
Sevgili mdblue bu durum tanıdığımız birine sonsuz destek çıkmak gibi bir şey bence;)
Yok kötü anlamda söylemedim sayın shogun, yanlış anlamanızı istemem. Seviliyorsunuz tüm yazarlarımızca ondan dedim :)
ben kahkaha attım buna affınıza sığınarak:)))
Edebiyata meze olmuş yerel içeceğimiz.
Çayı sevmemekle birlikte içtiğim zaman bu şekilde ve oldukça koyu içiyorum. Bir bardak çayda kahveyi arıyorum sayın yazarlar.
Herkesçe sorgulanan tercih
- emin misin içmeyeceğine
+ evet, teşekkürler. Tercih etmiyorum
- bak bizim çayımız çok güzeldir dolduruyorum iç benim hatrıma
+peki...
- emin misin içmeyeceğine
+ evet, teşekkürler. Tercih etmiyorum
- bak bizim çayımız çok güzeldir dolduruyorum iç benim hatrıma
+peki...
o peki'yi duydum okurken, o kadar haklı bi tespit ki
Israrın fazlası insanı sıkıyor ve mecbur kalıyorsun :/
(bkz: çay içmemek)
Üzerimize giydiğimiz şeyler biz fark etmesek dahi kişiliğimizi yansıtırlar. Kimse doğduğu yüzünü, boyunu, şeklini seçemez ancak giydiğimiz her şey tamamıyla bizden gelen seçimleri yansıtır. Dolayısıyla bizi gören insanlar için bir izlenim oluşturduğu gerçeği inkar edilemez. Çok basit bir iş gibi görünse de elde olan kıyafetlerimize düzenli olarak ütü yapmak bile duruşumuzu daha kaliteli bir hale getirir. Dışarıdan bakanlar için sosyoekonomik düzenimiz daha yüksek gösterir.
Kıyafetler ile sosyoekonomik düzeyi yükseltmek basit bir illüzyondur. Yeni kıyafetlerimiz olmasa dahi elde olanları ütüleyerek kullanmak, uzun ya da bol gelenleri daraltmak veya pens attırmak yani aslında kıyafetlerin bizim için dikilmişçesine bedenimize uygunluğu görsel olarak daha şık olmamızı sağlar. Yine aynı şekilde bir kıyafeti beğendiğiniz için almaktansa beden formunuza göre, dikiş ve kumaş kalitesine göre almak beğendiğiniz kıyafetin üzerinizdeki duruşundan çok daha kusursuz olabilir. Bu nedenle ilk başta beğenmediğiniz kıyafet diğerlerinden daha çok beğendiğiniz bir parça haline gelebilir.
Yüksek fiyatlı markalar yüzünden uygun fiyatlı seçeneklere yöneldiğiniz için kötü görünüyor hissine kapılıyorsanız da bu dönemde artık bunun mümkün olmadığını söyleyebilirim. Lcw, koton, defacto gibi gayet güzel tasarımlı ve kaliteli ürün skalasına da sahip olabilen markalar dahi artık online satışta çoğu üründe indirim yapıyor. Aynı zamanda trendyolmilla markası da uygun fiyatlı ve kaliteli ürünlere sahip. Yorumlara bakarak ürünleri seçmek mağazaya gitmekten daha pratik oluyor üstelik. Hem lcw, koton indirimlerinden hem de trendyolmilla'dan alışveriş yapan birisi olarak söylüyorum, çoğu ürünü aldığım fiyat pazarlarda da somut mağazalarda da bulabileceğimden çok daha uygundu.
Kıyafetler ile sosyoekonomik düzeyi yükseltmek basit bir illüzyondur. Yeni kıyafetlerimiz olmasa dahi elde olanları ütüleyerek kullanmak, uzun ya da bol gelenleri daraltmak veya pens attırmak yani aslında kıyafetlerin bizim için dikilmişçesine bedenimize uygunluğu görsel olarak daha şık olmamızı sağlar. Yine aynı şekilde bir kıyafeti beğendiğiniz için almaktansa beden formunuza göre, dikiş ve kumaş kalitesine göre almak beğendiğiniz kıyafetin üzerinizdeki duruşundan çok daha kusursuz olabilir. Bu nedenle ilk başta beğenmediğiniz kıyafet diğerlerinden daha çok beğendiğiniz bir parça haline gelebilir.
Yüksek fiyatlı markalar yüzünden uygun fiyatlı seçeneklere yöneldiğiniz için kötü görünüyor hissine kapılıyorsanız da bu dönemde artık bunun mümkün olmadığını söyleyebilirim. Lcw, koton, defacto gibi gayet güzel tasarımlı ve kaliteli ürün skalasına da sahip olabilen markalar dahi artık online satışta çoğu üründe indirim yapıyor. Aynı zamanda trendyolmilla markası da uygun fiyatlı ve kaliteli ürünlere sahip. Yorumlara bakarak ürünleri seçmek mağazaya gitmekten daha pratik oluyor üstelik. Hem lcw, koton indirimlerinden hem de trendyolmilla'dan alışveriş yapan birisi olarak söylüyorum, çoğu ürünü aldığım fiyat pazarlarda da somut mağazalarda da bulabileceğimden çok daha uygundu.
Sık sık kıyafet deneyip mağaza gezerim (gezerdim eskiden :( ) mağazalarda ürünleri incelerken bir süre sonra sadece kumaş kalitesine değil dikiş kalitesine, tasarımın özgünlüğüne, kumaş desenine, kıyafetin bedeninizin formuna uygunluğuna ve kıyafetin komforuna da dikkat etmeye başlıyorsunuz. Çoğumuzun giydiğini düşündüğüm uygun , normal fiyatlı ürünler satan birkaç bilindik Türk markasına ait öyle kıyafetler var ki kıyafet tamamen tasarım hatası nedeniyle üzerinde bulunduğu her insanı çirkin gösterebilir. Ürün alırken kumaş içeriğine de bakan birisi olarak bu çirkin ürünlerin genelde %100 e yakın pamuklu içeriğe sahip kumaşlar olduğunu belirtmek isterim. Ancak yine aynı markalardan çok kaliteli kumaşa sahip güzel tasarımlı ürünlerim de var. Dolayısıyla fiyatını hak etmeyen marka yoktur. Fiyatını hak etmeyen ürün vardır. Her markanın gerek tasarımsal anlamda gerek de kalite olarak bocaladığı ürünleri olabilir.
Müptelası olduğum batak. Sanki her şeye ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Almazsam da ihtiyaçlarım karşılanmamış gibi hissediyorum
Her şey olması gereken gibi veya olması gerekenden daha olumlu bir nizama sahipken anlamsızca bir iç daralması ve kötü düşünce yığınına kapılma hissi.
Böyle bir ikilemde kalırsam seçici doğrular kullanıyorum. Mesela çok yakın olmadığım birisi severek denediği bir kıyafet hakkında bana bir şeyler soruyorsa ve aslında olumsuz düşüncelere sahipsem kıyafetle ilgili güzel bulduğum bir yön bulup o konuyu dile getiririm. Böylece hem dürüst hem de kibar olmuş oluyorum.
Bende komiklik değil de sakarlık var daha çok. Ekstra reaksiyon beklemeksizin kendi hayatımı yaşarken de insanlar bana gülebileliyor zaten.
(bkz: #11293)
Bir şokopop fanı olarak skandallar ile dolu olayları detayları ile öğrenmek ve anlatmak işi beni oldukça heyecanlandırıyor. Bu başlığı da öğrendiğim bazı magazinsel olayları uzun uzadıya yazmak için açıyorum. Geçmişe yönelik tüm magazin olaylarını magazinseverler için bu başlık altında toparlayabiliriz.
Eski sevgilisi ve yakın bir arkadaşı partner olduktan sonradan aynı arkadaşının sevgilisi ile partner olan ancak sevgilisini kendi yakın bir kız arkadaşı(!) ile aldattığı için bu arkadaş ve sevgili karışımından oluşan topluluğunun dağılmasına neden olan şeytan tüyüne sahip oyuncu.
Edit:
Bahsi geçen arkadaş Mert yazıcıoğlu. Mert ve Kubilay arkadaşlar. Eski sevgili ise Miray Daner. Miray ve Kubilay bir dizide tanışıp sevgili oluyorlar.
Mert bir dizide Miray ile partner oluyor. Bu sırada Mert, Almila Ada diye bir kız ile birlikte. Sonrasında Mert, Almila ile hala birlikteyken bir filmde tanıştığı Afra Saraçoğlu ile sevgili oluyor. Mert'in Afra ile olan ilişkisi devam ederken Kubilay ve Afra bir yapımda partner oluyorlar. Böylece Kubilay-Miray çifti ve Afra-Mert çifti arkadaş oluyorlar. Bu çiftler arkadaşlığa devam ederken Kubilay Ve Miray ilişkisi sonlanıyor ve ardından bir aldatma çıkıyor. Ve aldatan kişi Kubilay Aka iken Hilal Altınbilek ile aldattığı öğreniliyor. Hilal Altınbilek ise Mert yazıcıoğlu'nun uzun yıllar birlikte olduğu eski kız arkadaşı :D
Üstelik de skandal başlıklarla ortaya düşen bu aldatma olayının ardından Mert ve Kubilay başka bir dizide partner oluyorlar ve hiçbir şey yokmuş gibi paylaşımlarına devam ediyorlar.
Edit:
Bahsi geçen arkadaş Mert yazıcıoğlu. Mert ve Kubilay arkadaşlar. Eski sevgili ise Miray Daner. Miray ve Kubilay bir dizide tanışıp sevgili oluyorlar.
Mert bir dizide Miray ile partner oluyor. Bu sırada Mert, Almila Ada diye bir kız ile birlikte. Sonrasında Mert, Almila ile hala birlikteyken bir filmde tanıştığı Afra Saraçoğlu ile sevgili oluyor. Mert'in Afra ile olan ilişkisi devam ederken Kubilay ve Afra bir yapımda partner oluyorlar. Böylece Kubilay-Miray çifti ve Afra-Mert çifti arkadaş oluyorlar. Bu çiftler arkadaşlığa devam ederken Kubilay Ve Miray ilişkisi sonlanıyor ve ardından bir aldatma çıkıyor. Ve aldatan kişi Kubilay Aka iken Hilal Altınbilek ile aldattığı öğreniliyor. Hilal Altınbilek ise Mert yazıcıoğlu'nun uzun yıllar birlikte olduğu eski kız arkadaşı :D
Üstelik de skandal başlıklarla ortaya düşen bu aldatma olayının ardından Mert ve Kubilay başka bir dizide partner oluyorlar ve hiçbir şey yokmuş gibi paylaşımlarına devam ediyorlar.
Bu ilişki ağını çözmek için bir şemaya ihtiyacım var :)
İlkinde Çok karışık geldi. Anlamak için bir daha okudum.Sonra iyice karıştı vazgeçtim :))
Yazarlar sizin için edit yazdım :)
Sen mükemmel bir detaysın sayın armut 😊
Teşekkürler armut,ben şema çıkarmıştım bile :)
Ellerinize sağlık :)
Teşekkürler schlimazl
Merlin dizisinden kral Arthur. Sarışın sevdasına hiç sahip olmadım ancak bu beyefendi ile ilgili homoseksüel dedikoduları duyunca kendi içime kapanmıştım. Küçük aklımla çok düşünmüştüm içimde.
Hayatın her türlü alanını espriye alıp gülüp geçebilecek bir sözlük yazarı. Kendisini bizzat gördüğünüz herhangi bir anda muhtemelen gülüyordur. Kendisi ile konuşmuşluğum çok olduğu için sözlüğe girdiğim ilk gün kendisini ifşalamıştım :)
Diyetisyenler tarafından yazılırken yağ değişimine giren besin. Çok kaliteli bir üreticinin hediye olarak gönderdiği avakadodan bile yedim, yine de tadı bana oldukça yavan ve anlamsız geliyor. İnsanlara bunu söylediğimde üstüne limon ve baharat ekleyip ezme şeklinde tüketmemi söylediler. Hatta kaldığım yurtta olan, her gün avokado yiyen bir kız dahi aynı öneride bulundu. Kendi tadını kaybetsin diye üzerine birçok sos eklemem gereken bir besin üstelik de yağ değişimi olarak sayılıyorsa benim için tercih edilmeyen besin haline gelir. Tamamen bilinçsizce, diyet niyetine ve popüler kültür etkisi altında tüketildiğini düşünüyorum. Keza chia tohumu, keten tohumu ve birçok tohum da aynı şekilde yağ olarak sayılır. Bu yiyecekleri diyet ürünleri süslemek için kullanmak ürünün kalorisini mutlaka artıracaktır.
Bebekleri ve çocukları çok sevmeme rağmen ailelerin bilinçlenmesiyle birlikte yanlış anlaşılmalara maruz kalınabilecek durumdur. Tıp fakültesi hayatımda sürekli hasta yakınları ve onların bebekleriyle iç içe oturmaya başladıktan sonra bazı ebeveynlerin, bebeklerine bakan herhangi bir göze bile sinirlendiğini gördüm. İlk başta garip gibi gelse de korumacı ebeveyn olmanın sınırı iyi korunduğu zaman çok önemli bir şey olduğunu fark ettim. Fakat bazen görüyorum ki sokaktan geçen herhangi bir bebeği bile sevme eğiliminde olanlar var. En azından bebeğin/çocuğun ailesi ile tanışılmalı diye düşünüyorum.
Termos. Dışarıda içecek tüketimim attıktan sonra termos almanın ekonomisi üzerinde derin düşünmeler yapmıştım. Kare çarşı'da yağlı kahveye 3 tl kadar para veriyordum her gün. Eğer her gün içeceğimi getirirsem yaklaşık 2 ayda termos kendi parasını çıkartıyordu. (1 paket filtre kahve fiyatı ve haftada 1 yarım yağlı süt ücreti de buna dahildi)
Yüze sürülmemesi gereken besinlerden biridir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?