Bizim ustanın ufak bir kızı var 3-4 yaşlarında adı zeynep. Allah bağışlasın çok tatlı bir kızdır kendisi, hem 'babadım' kelimesinin de mucididir :) Kendisi babasına çok düşkündür ola ki ustaya bir temas durumunda 'o benim' diye bir haykırış duymanız pek mümkün :) Bugün ustayla muhabbet arasında şakayla karışık, belki de çok ciddiydim bilmiyorum; bunun kritiğini cemiyeti allamenin hükmüne bırakıyorum. Çocukla çocuk olmak da neymiş dedim hurafelerle dolu şu dünyamızı bir nebze olsun gerçekleştirelim... Bırakalım herkesler olmaz desin biz gerçekleştirelim... Ve aldım zeynebi türlü türlü konularda fikrine başvurdum arada şakavari azarlamalar ve en nihayetinde kahkahalarla beraber güzel bir kritik gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum, kendisi de pek memnun kalmış olacak ki beni soruyormuş ustaya :) Fikirlerini çoğu zaman beğendiğim bir abim olası bir karar durumunda çocuklarla şakavari danışmayı önerirdi. kendisine bazı konularda hiç aklına gelmeyecek ihtimalleri düşündürttüğünü söylerdi ruhu şad olsun...
Kendini kandırandır, biraz da inat etmeyi sever ve belki de en önemlisi net olduğunu söyler de durur. Halbuki kararlı kişi bahis dahi açmaz, dediğini ardına takar o hariç herkesler görür...
mutlaka gezip görülmesi gereken bir yer bence memleketim diye demiyorum🤭yolunuz düşerse uğrayabilirsiniz eski çarşıda gezin herkes size lokum ikram edecektir şaşırmayın,Hıdırlık tepesine çıkın orada bağlar gazoz için,yükseklikten korkmazsaniz cam teras var oraya gidebilirsiniz daha çok yer var da gitmeden araştırın benden bu kadar😅
Kâinatta ne varsa hepsi insanda da mevcut,ayrılık yok.insanda her varlıktan bir nüve mi var diyorsunuz?tüm kainat insandır.öyleyse her şey de de insandan bir parça var.insan parçacığı..
Bir sefer bekleye bekleye her gün ben Enginlerden bir rüzgâr esmez mi serin serin Pul pul ürperişler geçer içimden Bırak beni sahil, bırak beni kum İnsaniyetinize sığınıyorum!
“Çok karışığım. Bir yanım olabildiğince huzursuz ve yorgun. Diğer yanım mucizelere ve düşlerin gerçek olabileceğine hala inanıyor ve heyecanını koruyor. Bu iki yan arasında ben, eziliyorum.” Frida kahlo
Göğe bakınca Ne güneşinden mutlu olalım ne yağmuruna boynumuzu bükelim . Ne fırtınasına bakıp ümidi keselim ne de bulutunun güzelliğine aldanıp kendimizi kandıralım.güneşin sıcaklığı yaksa da rüzgarın soğuğu ürpertse de ruhumuzu,gün sonunda göğe bakmayı unutmayalım sayın yazarlar.grisinde hüzün dursa da güneşi gözümüzü alsa da kararınca umudumuz yok olsa da biz ne yapıp edip her zaman mavisini bulup onun içindeki sevgiye sığınalım.gökten kaçmak yerine içindeki sonsuzluğa yol almaya çabalayalım.belki o zaman baktığımız gördüğümüzle bir olur,tamamlanır…
Yeni intörn maaşının duyurulması ile yine ve yeniden bir grup çalışanın "son sınıf" adı altında hak talep etmelerine sebep veren maaştır.
Be güzel kardeşim derdin ne de her türlü hak arayışını hekim ve hekim öğrencileri üzerinden yapıyorsunuz. Beraber çalışabiliriz, denk değiliz ancak insan olarak birbirimize saygımızı da korumalıyız. Denk değiliz demek ego değildir. Dünyanın düzeninde bir ast-üst ilişkisi her daim olacaktır. Ve bu ücret olarak da kendini gösterecektir. Burada karşılıklı saygı iş barışına yardımcıdır. Bu kesinlikle ego değildir.
Sendikal mücadelelerin başlangıcı olan Aralık ayından beri tüm hekim sendikalarının sürekli talep listelerinde olan intörn hekime asgari maaş sonunda cevap buldu olay budur. Sadece düzenleme de kendi görüşüm olarak eksik önemli bir yer kalmış. Veteriner Hekimler. Bilmeyenler için son seneleri intörn senesidir. Ayrıca yine diş hekimi, tıp hekimi ve veteriner hekimlerde yüksek lisans seviyesinde bir diplomaya sahiplerdir. Konu hakkında bildiklerim bu şekilde eksik ya da hatalı yerim varsa tabiki ekleyin öğrenelim hep beraber.
Kardeşlerimle aynı odayı paylaşıyorduk çoook uzun zaman önce. Geceleri uyumadan önce birbirimize komik şeyler anlatıyorduk. Genellikle ben komik bir şeyler anlatıyordum onlar gülüyordu. Ama gerçekten çok eğlendiklerini hatırlıyorum. Şimdi büyüdüler, anlattığım şeyleri komik bulmuyorlar artık, "ablam yine cem yılmaz gibi maşallah" vb. cümleler kurarak alay ediyorlar esprilerimle, oysa gayet de komik biriyim. Kardeş terörü işte... Geçen gün bir entrymde daha anlatmıştım, babamın geceleri bize kitap okumasını da özlüyorum sözlük. Hikaye, masal filan dinleyerek uyumak çok güzel ve özel bir şey. Uyku saatimiz vardı ama bazen yattığımız halde uyumazdık. Çok eğlenceli bir oyunumuz vardı, sessizce kalkıp yerde sürünerek oturma odasına doğru giderdik. Gizli görev oyunu işte. Annemle babam bizi görmeden, duymadan karanlıkta dolaşıyoruz öyle, kapının kenarından onları izliyoruz filan. Birbirimize direktif veriyoruz, biri bir yeri gözetliyor, diğeri başka bir yeri vs. Arada bir kendimize hakim olamayıp gülüyorduk, çok eğleniyorduk gerçekten. Bir tane oyunumuz daha vardı. Babaannemlere gittiğimiz zaman oynuyorduk bu oyunu çünkü ana karakter babaannemdi. Babaannemin yatsı namazını bitirmesini bekliyoruz sessizce. Zaten karanlıkta kılıyordu, karanlık olması önemli. Namazı bitirince etrafını sarıp saçma sapan bir şeyler yapıyorduk. Ayin oyunu gibi. Çok çılgın bir ortam ama. Gıdıklama, mıncıklama, biraz dans, Kızılderili etkinliği gibi bir şey. Babaannem de eğleniyordu. Acayip iyi bir aktiviteydi. Kahkahalar havada uçuşurdu. Keşke yine yapsak.
Medeniyetsizliğin göstergesidir, hayal kırıklığıdır, insanlardan nefret ediyor olmamın en büyük nedenlerinden biridir, huzursuz edicidir, benim için kanayan bir yaradır, içimden de olsa çizgimi bozmama sebep olan şeylerden biridir. Üzülerek söylüyorum ki ülkemizdeki İnsanların çoğuna saygılı ve kibar davrandığınızda karşılığında size saygısızlık yaparlar. Ülkemizin insanları kendilerine nazik davranan, kolaylık sağlamaya çalışan, anlayışlı, çözüm odaklı insanlara saygı duymazlar. Alttan almayı, sakin olmayı, dinlemeyi, kırmamayı eziklik olarak görürler. Anlayışlı, kibar, sabırlı davrandıkça tepenize çıkarlar. Ama tabiri caizse kendilerine "köpek çeken", bağıran çağıran, anlayışsız, sabırsız, saygısız, kaba insanlara saygıda kusur etmezler. Çok yazık. Saygı görmek için saygısız, kaba, anlayışsız olmak gerekiyor herhalde. Birçoğunun anladığı dil bu ne yazık ki. Peki bu dilden anlıyorlar diye bu dilde mi konuşacağız? Hayır. Öyle yaparsak ne farkımız kalır? İnadına nazik olmak lazım. Tabi sınırlarımızı, mesafemizi korumayı bilerek. Yani herkese karşı kibar olmak ama insanların bizi ezik olarak görüp saygısızlık yapmalarına müsaade de etmemek lazım. Yani nazik olacağız diye Medeniyetsiz sürüsüne kendimizi ezdirecek de değiliz. :(
O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı? Sahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı. Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum, Ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı.
Yurdundan mahrum edip dolaştırdın Cem gibi. Ruhumla söndü alev,sonra ruhum da yandı. Kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut. Bülbülün küllerine konan puhum da yandı.
Böylesi bir yangını görmedi Nemrut bile. Kaktüsün gölgesinde nazlı âhım da yandı. Âhımdır zannederdim en belalı kıvılcım, Kirpiğine dokunan kanlı âhım da yandı.
Bir damla su ver bana ey çöl! Bari sen küsme. Kalmadı hiçbir şeyim bak,günahım da yandı. Yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme. Ülkem yıkıldı heyhat! Ordugâhım da yandı. Köleleri her akşam duman kıldı gözlerin, Başıma tâc ettiğim padişahım da yandı.
İlk defa böylesine tutuştu gökkuşağı. Renklerim siyah oldu ve siyahım da yandı. O'ndan başka ne varsa yandı, Yandık sen ve ben. O'nu göreyim diye,kıblegâhım da yandı.
Kimseyi üzmeyin ama sizi seven ve size değer veren insanları hiç üzmeyin. İnsanlar size olan sevgilerinden ötürü yaptıklarınızı bir süre tolere edebilir, sizi alttan alabilirler. Ama bu her zaman böyle olacağı anlamına gelmez, bir yerden sonra sabırları tükenecektir. Bu da demek oluyor ki size değer veren insanları üzmeniz onları kaybetmenizle sonuçlanabilir. Unutmayın ki yaptığımız her şeyi aslında kendimize yapıyoruz. İnsanları üzmeyin, hassas kalpli insanları hiç üzmeyin. Size ufak ve önemsiz gelen bir hareket ya da söz birilerine çok ağır gelebilir. Yapılan bir şey, söylenen bir söz karşınızdaki insanın dengesini bozabilir. Belki zaten yeterince problemi olan biridir ve sizin küçük bir davranışınız bile o kişiyi çok sarsabilir. Üzmeyin. Hayat üzmek için de üzülmek için de çok kısa. Sözler, davranışlar hep iz bırakır. İnsanlarda güzel izler bırakmaya çalışmak lazım. Üzmeyin, çünkü ne gerek var? :)
Arkadaşlar durumun vahameti, iğrençliği ve giden canımızın hepimizi ne kadar acıttığına dair daha fazla edecek bir lafım olmadığından çok ilginç başka bir noktaya parmak basmaya geldim. Rtük doktor ekrem karakaya'nın katledilişi ile alakalı yayın yasağı getirmiş. Umarım tüm ülke doktorsuz kalır da bir daha kimse artık bizden rahatsız olmaz. Okuduğumuz okul, aldığımız para, çalışma saatlerimiz, uzmanlığımız her biri ayrı ayrı rahatsız ediyor herkesi. İnsan canını iyileştiren bir mesleğin ödülü iyileştirenin kendi canı oluyor bu ülkede. Niyeyse halkın gözünde düşmanmışız gibi hissediyorum ben. Zihniyetlere ne oldu da ömründen, gençliğinden yıllarını insan iyileştirmek için feda eden bir canın katliamı yayın yasağı ile konuşulunamaz hale getirildi bilmiyorum. Doktor ekrem karakaya'nın tüm sevdiklerinin başı sağ olsun.
Erkeklerin bu diziye olan bağlılıkları çok ilginç ya. Az önce kardeşim diğer kardeşime Süleyman çakır vurulduğunda mermiler neresine isabet etti diye sordu ve sınava tabi tutulan kardeşim soruyu cevapladı gerçekten. Şaşkınlıkla izledim.
2 temmuz 1993'te, tam yirmi dokuz sene önce madımak oteli'nde gerçekleşmiş katliam. Cumhuriyet tarihinin en utanç verici olaylarından biridir. Aydın olarak nitelendirilen İnsanlar sadece mezhepleri farklı olduğu için diri diri yakıldı. Sorumlular ceza almadı, ülkeyi o zaman yönetenler hayatlarına aynı rahatlıkta devam ettiler. Hiçbir dinde bu davranışın yeri olduğunu düşünmüyorum, neye inanırsak inanalım bir insanın inandığı şey çoğunluktan farklı diye o insanın kılına bile zarar verme hakkımız yok. 29 senedir bu nefret şekil değiştiriyor fakat hâlâ yaşamaya devam ediyor. Umarım bir gün bu ülkede herkes inandığı şeyi zarar görmeden ve kimseye zarar vermeden yaşayabilir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır. katkıda bulunmak istemez misin?