acil bir durum yoksa hiç umursamadığım bir durumdur. hatta hemen cevap vermesin sohbet etmek durumunda kalmayalım isterim çoğu zaman.
gerçekten çok ilginç isimler çıkıyor arkadaşlarla yapınca, ondan dolayı bu başlığı açmayı düşündüm:) ifşa olaylarının benimle alakası olmadığından doğum günlerinden bahsettiğimizi geç fark ettim sonra dedim neyse ukde olarak dursun...
çokk sevdiğim bi ünlüyle aynı gün doğmuşum ben de (:
çokk sevdiğim bi ünlüyle aynı gün doğmuşum ben de (:
sevgili (yazar: kaira)'yı görüyor ve artırıyorum: genel olarak aynı şeyleri bıkmadan usanmadan tekrar tekrar anlatabilmeleri... misafire bile gerek kalmıyor konunun açılması yeterli oluyor ve diğer aile üyeleri babaların anlatımlarını ve mevzubahis anıları/nutukları ezbere biliyorlar genelde (bir arkadaştan duymuştum bizim aileyle ilgisi yok :))))
final yapacağını öğrendiğimde yıkıldığım dizi... başrolü andy samberg orada keşfedip hayranı olduğum biridir. diğer sitcomlardan farkı toplumsal olayları gereksiz bir şekilde dalga geçmeden işleyebilmesidir. (aynı zamanda kahkaha efekti de yoktu yanlış hatırlamıyorsam)
şimdi ruh hâlimin de etkisiyle biraz hüzünlü bir entry gireceğim: ifşa olma ihtimalim yok gibi bir şey. çünkü hiçbiriniz cidden tanımıyorsunuz beni :") (doğal olarak ben de kimseyi tanımıyorum) önceki entrylerimden birinde dönem 1 olduğumu söylemiştim zaten... bir gün okul açılır da ifşa olacak hareketler yaparsam başka. neyse zaten etliye sütlüye karıştığım pek yok, normal muhabbetlerde de doğru soru sorulursa entrylerimde yazdığım kadar kişisel şeyleri anlatıyorum zaten:))) özetle ben ifşa olmam sevgili yazarlar, siz devam edin :d
memleketim dışında bir yerde büyüdüğüm için maalesef yok. ailemde var ama. kendim memleketimin ağzıyla konuşmaya çalışınca başarısız bir taklit yapıyormuş gibi hissediyorum, keşke ait hissedebilseydim. öte yandan istanbul türkçesine yakın bir konuşma biçimine sahip olmak güzel bir duygu. bu dilimi koruyarak öbürünü de yapabilmek isterdim sanırım.
fih-dı-infpıt diye okuyorum ben. (sıfır şaka.) ama kısaltmalardan ibaret olduğu için her şekilde okunabilir :)))
Türkçe ve İngilizce iyi sayılır düzeyde olanlar. (bir testte İngilizce için upper intermediate gibi bir şey çıkmıştım) onun dışında duolingo gibi uygulamalardan dil öğrenmeye çalışmaya bayılırım. şu sıralar bir tanesinin biraz üstüne düştüm gibi, bakalım nereye kadar gidecek. + bir de liseden biraz Almanca var. a1.1 falan :d
adam fawer'ın empati kitabını okuduğumdan beri özendiğim bir durum. gerçi orada karakterlerin sahip olduğu biraz daha fantastik bir yetenekti ama büyülemişti beni. aklıma geldi hüzünlendim yine keşke bende de olsaydı yaa :")
59
bu kategoride benim için bir sürü isim olsa da ilk aklıma gelen birkaç sene önce kaybettiğimiz muzaffer izgü oldu. anneannemin akıl almaz maceraları, ökkeş, biraz daha büyüyünce gülmece kitapları; hamdolsun açız, lüp lüp makinesi... çok severim kendisini mekânı cennet olsun.
az önce "öğle" kelimesi için başıma gelen olay
"adam olana çok bile" sonra da kendi kendime gülüyorum özellikle komiteye az bir zaman kalmışsa. daha sık kullandığım cümleler vardır muhtemelen ama aklıma bu geldi :)
bana 19 yaşındayken önerilen "hep yaşın 19"un dilime dolanmasıyla bu başlığı açmak istedim. :") mfö benim için ali desidero demektir. kardeşim bayıldığı için sürekli dinleriz (:
ps: adlarını genelde yazılı gördüğüm için mefeö diye okuyordum yakın zamana kadar. emefö'ymüş :))
ps: adlarını genelde yazılı gördüğüm için mefeö diye okuyordum yakın zamana kadar. emefö'ymüş :))
gaflete düşerek uygulamaktan çekindiğim davranıştır. bu, zalimlerin zulmünden çok bugünün mazlumlarının kötü niyetli kimselere dönüşmesinden korkmamla aynı sebepten olabilir. ama bu işin kişisel boyutuydu. intihar haberinin bu başlığı açtıracak kadar dikkat çektiğine ve mobbing'in tepki topladığına sevindim. umarım kaybımız son olur... ve umarım hiçbir zaman aramızdan mobbing uygulayan kimse çıkmaz...
arabadasınız, gece geç bir vakit. hava karanlık; yol ışık etkisiyle sarı, geri kalan yerler siyah görünüyor. belki bir düğünden çıkmışsınız da haydi bir çorba içelim denmiş, çorbacıya gidiyorsunuz. arka planda insanlar gülüp konuşuyor. siz başınızı koltuğun omuz kısmına yaslamış dışarıyı seyrediyorsunuz. belki kulaklıkta, belki radyoda bu çalıyor. tam o ortamın şarkısı. (bkz: lovehappy)
not: aslında bu da öyle. https://youtu.be/iRYvuS9OxdA
not: aslında bu da öyle. https://youtu.be/iRYvuS9OxdA
sırf savunmasızlıktan hıçkıra hıçkıra ağlarken etrafımın zerre umurunda olmamıştım tabii onlar da haklı bu devirde insan tanımadıklarıyla göz göze gelmeye korkuyor birini aramaya telefon ödünç isteyemiyor ağlarken teselli edileceğim nerede görülmüş...
türkçe olarak "saf mutluluk" gibi tanımlayabileceğim ruh hâli. (bkz: biraz da mut konuşalım) hani arkadaşlarınla takılıyorsundur, genel olarak dert tasa yoktur ama bir anlığına hayatının geri kalanının varlığına kadar her şeyi unutursun. hayat güzeldir, umut ve ışık vardır. işte bu âna lovehappy diyoruz. yani en azından bence böyle.
altlığı şık duruyor diye cam bir fincanda kahve içmeye çalışmıştım... bir daha tövbe, bardak gerçekten etkiliyor.
bu aralar bu şarkıyı önermediğim yer kalmadı, buyrunuz efendim.
paul simon ve arthur "art" garfunkel ikilisi. scarborough fair, the sound of silence, mrs. robinson, i am a rock, bridge over troubled water gibi mükemmel şarkıları vardır. ara sıra iç çekip "keşke ayrılmasaydılar be" dedirtirler. ekşi'de gay couple ve yahudi olduklarına dair bir şeyler okudum ama kaynağından pek emin değilim. ayrılmalarının sebebi anlaşamamalarıymış ama.
edit: başlığa & işaretini koymamış... "ve" yerine onu kullanmamı cahilliğime verin dostlar:(
edit: başlığa & işaretini koymamış... "ve" yerine onu kullanmamı cahilliğime verin dostlar:(
ne cahilliği fihtheinfpt, elinize sağlık iyi ki açmışsınız başlığı. ben de uzun bir aradan sonra yeniden dinlemiş oldum bu güzel sesleri sayenizde:)
simon&garfunkel'i bilenler olduğuna çok sevindim sayın elegantmoon, keyifli dinlemeler :))
Ben de çok severim. Hello darkness my old friend :)
şafak yıldızı'nın yolculuğu'nu izlemiştim. türk lokumundan haberim yoktu, aslan'ı da çeviriden dolayı aslan sanıyordum. güzel bir filmdi :)
bloom dışında peri adlarını duydukça mandela etkisi mi yaşıyorum dedirten çizgi film (?) dizi (?) benzeri yapımdır.
not: miusa'yı neden inatla musa diye yazıyorlar la musa diye peri adı mı olur?
not 2: hatırladığım kadarıyla kadro bloom - flora - stella - miusa - layla - tecna idi. oyunlarda sırf bende oyuncağı var diye bloom olmak isterdim hep. kızıl saçlı diye de olabilir.
not: miusa'yı neden inatla musa diye yazıyorlar la musa diye peri adı mı olur?
not 2: hatırladığım kadarıyla kadro bloom - flora - stella - miusa - layla - tecna idi. oyunlarda sırf bende oyuncağı var diye bloom olmak isterdim hep. kızıl saçlı diye de olabilir.
uzun zamandır müptelası olduğum ve "tivitırın var mı?" sorusundan köşe bucak kaçtığımı iddia etsem de olmadık insanlarla takipleştiğim, sonra da "burda çok tanıdık var istediğimi yazamıyoom" diye ağladığım sosyal medya mecrasıdır. bu zamana kadar elimden milyon tane hesap gelip geçmiştir. aklıma sürekli harika kullanıcı adı fikirleri gelir -twitter'a özel değil- ve en başta bütün bunlara bulaşma sebebim aslında fan hesabı açıp çok sevdiğim dizinin bitmesini önlemekti. (bkz: güneşin kızları) (bkz: ergenlik)
Benim için de bu güneşi beklerken'di :)
😅😅 onu da izlemiştimm ama o zamanlar twitter için azıcık küçükmüşüm güneşin kızları tam ergenliğime denk gelmişti jsdkfjsd
sevmediğim bir sürü yiyecek var ama bizim evde yememeyi bırakın sevmediğini söylemek bile yasaktır. nimete saygısızlık - imiş...
özellikle akranlar tarafından uygulanan biçiminin türkiye'de eğitimcilerin baş edebildiği bir durum olduğunu düşünmüyorum. sen söyle sözlük, okula ebeveynin gidip rehber öğretmenle konuşmasını gerektirecek bir şeyler olmuşsa bu rehber öğretmenin sınıfa gelip üstünkörü birkaç nasihat vermesinin zorba çocuklar üzerinde etkisi olur mu hiç:(( kendi adıma, olaylarda hiçbir suçum olmadığını görüp (çirkinlik nasıl bir suç olabilir ki zaten?) karşımdakilerden nefret etme aşamasındayım uzun zamandır. acelem yok.
güzel bakan hep güzeli görüyor sevgili fihtheinfpt :) insanlar bize nasıl bakarsa bizi öyle görüyor. sorduğun soruya gelirsek de kesinlikle yanlış bir tutum. o kadar çok öyle rehber öğretmeni tanıdım ki... öğrencilerden çok kendileriyle ilgileniyorlardı.
inanmıyorum bu yorumunuzu yeni görüyorum sayın mdblue kusura bakmayın:( bana genel olarak yorum bildirimi gelmiyor sanırım. evet gerçekten, o rehber öğretmen 'zorba' çocukla konuşmalıydı özel olarak. bütün sınıfın önünde "arkadaşınız (genel konuşuyor ama kimi kastettiği bütün sınıf tarafından biliniyor) 'çirkin' (buna benzer bir şey söyledi) olabilir ne var bunda?" demesinin kime ne faydası olabilir??
Ne demek efendim :) haklısınız...
seneler önce bir trafik kazasında 70 santimetre boşluk, yani 7 desimetre, hayatımızı kurtarmış. bunu fark etmeden önce de sevdiğim sayılardan biriydi.
izmir'de yaşayan amerikalı youtuber chelsea elizabeth'in bununla ilgili bir videosu var. onu izleyip de aydınlandığım kısımlar oldu benim. mesela neden evlerimizin duvarlarında tuhaf girinti çıkıntılar var? neden normal dikdörtgen şekilli değil?
videoya bayıldım. ev içindeki kapıların pencerelerinin olması ve duvarların 4 kenarlı olmaması konusunda o kadar haklı ki.
cidden, ve öncesinde hiç farkında değildim bunların, o kadar kanıksamışız ki :)) ayrıca chelsea da çok tatlı bir kadın <3
arkadaşımın teorisini deneyebilmesi için hakkında neredeyse hiçbir şey bilmeden sadece son bölümünü bir film gibi izlediğim dizi. teori, bu dizinin son bölümünün dizinin genel olarak güzel olması bir yana ayrı bir film gibi olduğu ve tekil olarak izlenebileceğiydi. sonuç mu? bitirdikten sonra "bu neden böyle oldu, bu niye böyle dedi, bu kim, ben bunu kötü karakter sanmıştım, buraya niye geldi, peki o kimdi" gibi sorularımdan dolayı "hmm aslında benim son bölümü bu kadar başarılı bulma sebebim bu ayrıntıların önceki bölümlerde işlenmesiymiş" dedi ve ben son bölümü izlediğimle kaldım lol
agatha christie'nin mary westmacott takma adıyla yazdığı altı adet aşk romanından biri olan sevginin bağladıkları'nı (the burden) öneriyorum bu konuyla alakalı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?