confessions

fihtheinfpt

1. nesil Yazar - Yazar

  1. toplam entry 232
  2. takipçi 15
  3. puan 14066

türkiye cumhuriyeti'nin 100.yılı

ileleualatyr
Bugün tamamlanmıştır.
bugün bu fakültede orta sınıf bir aileden gelip öğrenim görebiliyorsam bunu borçlu olduğum tek şey cumhuriyettir ve en çok borçlu olduğum kişi de Atatürk'tür.
Ne yazık ki bu kadar büyük ve önemli bir şeyin yüzüncü yılını hakkıyla kutlayamadık ama umarım bundan sonraki senelerde gerçekten bize verilen haklara layık olabiliriz ve daha coşkulu kutlarız.

psikiyatri topluluğu tanışma kahvesi

kaleidoscope
Üç yıldır -ilk ikisinde topluluğa girme planım olmamasına rağmen- düzenli gittiğim tanışma kahvesi (yemek değil de kahve olması beni ilk tavlayan hareketleri olmuştu:). Oyunları ve sohbetleriyle saat çok hızlı akıyor. Online dönemde yaşadığım travmalardan sonra 2. Sınıfın başında tanışma kahvelerinde geçirdiğim 4-5 saat gerçekten ilaç gibi gelmişti. Tıp fakültesi sürecinde yapmak istediklerimi, birlikte olmak istediğim insanları, sahip olmak istediğim ortamı ve hayatımı nasıl yönetmek istediğimi fark ettiğim bir atmosferi vardı. Abartı yok... o gün eve gittiğimde tüm hücrelerimde mutluluk vardı. Üzerinden iki yıl geçti ama hâlâ hayatımın en güzel ilk 5 günü içerisinde. O gün bana çok iyi gelse de sonradan o hissi tekrar bulmak için çabalamak ve bulamamak hayal kırıklığı yaşamak daha çok çabalamak ucundan yakalamak döngüsü beni oldukça yormuştu. Şu anda istediğimde o hissi oluşturacak ortamı sağlayabiliyorum (çok çok çok şükür). Geçen senekinde soğuk bir sokaktan sıcak bir ortama girip yumuşak bir battaniye ile sarılmışsın hissi vardı. Zaten iyi hissedeceğini bildiğin bir ortama gidip hayal kırıklığına uğramamayı yaşamıştım. Bu sene toplulukta olduğum için benim için inanılmaz hareketli geçti, gün sonunda heyecanla hızlı hızlı konuşmaktan karnım ağrımıştı. Psikiyatri ile ilgilenen veya psikiyatri ile ilgilenenlerle arkadaş olmak isteyen dönemdaşlarımla tanışmak bu okulun ve topluluğun bana sağladığı en güzel şeylerden oldu.

Ben... teşekkür ederim ya :')

bir şey itiraf et

ileleualatyr
Kafamda bir huzur tasarısı var. Huzur bir his mi, olay mı, olgu mu tam bilemiyorum ama kafamda huzurun tanımını yaptığım çok basit bir an var. Gece tam yatacakken kar yağmaya başlıyor ve ben o an bulunduğum evde sevdiğim insan(lar) varken evin önündeki yokuşa bakıyorum. Kendimi böyle bir ânın içine oturtunca 5 yaşımda ıhlamur ağaçlarının olduğu yokuştan yukarı çıkarken ve bir yandan da meyveli yoğurt yerken hissettiğim o hisse benzer şeyin bir benzerini, huzuru, hissedeceğimi tahmin edebiliyorum.

komik biseyler

gri
bu, grinin sigortasız çalışan olma hikayesi



benim babam biraz katı bir adamdır. bu sene mayısta, sınıfta kalacağım kesinleşince, adama hem FF hem 5000 lira kredi kartı borcu götürmemek için aksiyon aldım. gerçi bu da hoşuna gitmedi, günde 10 saat ders çalışarak finalden 112 almamın mümkün olacağına kendini bir şekilde inandırdı ve beni isyancı ilan etti. yine de burnumun dikine gittim ve kadın anamın onayını almayı başardım (bkz sokratesin savunması) ("anne bak 3. köprüyü satıyolar, hisse alalım 2050'ye zengin oluruz")

her yere başvuru verdim, sokak sokak esnaf gezdim. biraz abartmışım gerçi, hâlâ arayıp "merbalar gri hanım, nasılsınız, haftada 70 saat çalışıp 100 lira kazanmaya ne dersiniz" dedikleri oluyor. tövbeler eşliğinde bir bardak soğuk su içiyorum. çünkü ben mayısta öyle bir b** yedim ki bırakın yoğurdu üfleyerek yemeyi, yoğurdun üstüne yangın tüpü sıkıyorum.

en son bir ev yemekleri dükkanı buldum. girdim tanıştım falan, patron kadın baya sevecendi, muhabbeti hoştu. benim de kanım kaynadı. annemin de içine sinecek bir yerdi hem, alkol yok meze yok dansöz yok. anlaştım, yemekleri patron yapacak, ben bulaşık yıkacağım, bir de sabah dükkanı açacağım. ne kadar basit ve masum dimi

meğer ben suç yuvasına girmişim ***, kerhaneye girsem daha iyiymiş. ertesi gün bi geldi yanında afgan kaçak. çocuğu camide bulmuş, adını zeki koymuş, her işini yaptırıyor, para mara da vermiyor. bildiğiniz köle, bi kırbaçlamadığı kalıyor çocuğu.
her akşam it gibi içiyor dükkanda; sabah viski, rakı şişesi topluyorum. sonra takım elbiseli adamlar geliyor, yurtdışına adam kaçırıyorlar, rüşvet al ver yapıyor. el altından gırla içki satıyor, geceleri pavyona gidiyor. 1'e 1000 kâr koyup araba ev satıyor.
mesela bir evi vardı türk öğrencilerin kaldığı, kirayı arttırdı. "abla ödeyemeyiz" dediler. "******** gidin" dedi, onların yerine 10 tane suriyeli aldı. abi neler neler, her şeyi anlatsam tüm sözlük tutuklanırız. polise ihbar edilecek gibi değil, zaten etsem de faydasız 3 tane polisle aynı anda sevgili. yetmiyormuş gibi kendi kızı kokainman, dükkana her gün pilav yemeye gelen bir sapık var ve yan dükkandaki adam yobaz. her sabah arabesk şarkıları eşliğinde kepenk açıyorum, kolları sıyırıp masa taşıyorum, çay may koyarken "gri kardaş günaydın" diye kafasını kapıdan uzatıyor, sabah sabah siyasetten giriyor bitcoinden çıkıyor velhasıl iyi kafa şişiriyor*

neyse benim iş tanımım giderek genişledi, bulaşık yıka diye aldıkları yerde fellah köftesi, arnavut ciğeri, her türlü bakliyat pişiriyor paketliyorum. olmaz ben bilmiyorum diyorum dinlemiyorlar googledan tarifine bak yap diyorlar, trendyolda getirde başımıza taş gibi yorumlar yağıyor. ben de 2002'de askere gitmiş gibi şafak sayıyorum. şafağa en son 7 gün kalmıştı.

bir öğleden sonra... işten çıkacaktım ama patron yoktu, aradım. dedi ki gri ben çok uzaklardayım dükkan senin olsun :D. kaçmış gitmiş kadın, bi daha da dönmicem dedi (ıtır ruslar peşimizde ilişkimiz açığa çıkmış) ben de kepengi indirdim, afgan kölemizi yan dükkana emanet ettim gittim. 15 sayfalık sigortasız çalışan hikayemin sadeleştirilmiş versiyonu bu, şimdi size dükkanın bazı trendyol yorumlarını göstermek istiyorum dfhksjdfhkjds



evet, çünkü elle bölünmüştü. zekiye bi türlü bıçak kullanmayı öğretemedim



makarna 3 gün öncesine aitti, göndermeyelim dedim, şifa şifa dediler yanında baklavayla gönderdiler


11
gri gri
bu da böyle bi anı
shogun shogun
Ahahahaa bir ömür boyu anlatılacak ve sağlam tecrübe getiren olaylar silsilesi olmuş efendim.Puanım 10/10
gluteusmaximus gluteusmaximus
Abooovv bu ne böyle sn gri nxnxnxm
gri gri
korkumdan iki haftada bir bahane bulup paramı istiyodum, kesin bu bana parayı vermeden kaçar diye ahzbsvavav
deli dumrul deli dumrul
Olası diyalog:
Anne: gri işler nasıl seni çog yoruyolar mı -baba araya girer- ya bırak alt tarafı masa siliyo ne düşüncelisin hanım ben onun gibiyken tek kolumla 20 kilo kalas taşıyodum
Gri: babam doğru diyo anne tabak çanak yıkıyorum alt tarafı sjsjsj -arkadan ses- zeki kaç defa dedim toleti iyi temizle diye boşuna mı besliyom seni, gri sipariş gelmiş yap bi lahmacun çabuk bakimm
Anne: yoğunsunuz galiba kızım kolay gelsin ben seni sonra yine ararım
Gri: evet bi tık öyle ihih, teşekkürler anneehh.. swh -o sınıfta kalmayacaktık-
shogun shogun
Kolpaçino tadında olaylar silsilesi olmuş :)
gluteusmaximus gluteusmaximus
Yemeklere yorum yapanlara cevap olarak bu entryi atmak nasıl olurdu acaba ndndnsm
ruhsuz ruhsuz
Ay gri bu kadın sana kek mek bi şey yapmıstı da sen buraya atmıştın kalple filan. O geldi aklıma şimdi fjfdbf
ruhsuz ruhsuz
Kalple olmayabilir ama iyi insanlar var gibi bi şey demistin fjdbd
gri gri
Evet ya sevildiğinizi hissettiğiniz anlar başlığı.. hdbsbabdh o entrynin ertesi gününde de ben benim kafamı s diye entry girmiştim ahxbsva
ruhsuz ruhsuz
:/

cezvesiz

ileleualatyr
Dekorasyonu kare'nin diğer kısmına göre daha iyi ve daha az hasta yoğunluğuna sahip olduğu için oturulası yer.
Duvardaki saat fikri kiminse derhal bundan vazgeçsin çünkü kötü. Onun dışında raflara koyulan objeler hoşuma gitti; hatta fotoğraf makinesini bir arkadaşım çalmak istedi, zor engel olduk kendisine.
Kahvelerine gelirsek bence kahve yoğunluğu az. Mesela latte alırsanız sütten farkı yok. Bu “latte” istenildiğinde dümdüz sıcak süt vermek bir İtalya'da bir de burada var sanırım. Hadi İtalya'da İtalyanca konuşulduğu ve lattenin kelime anlamı süt olduğu için böyle de burada niye öyle anlayamadım. Geçen gün toffee nut latte içtim onun da kahve yoğunluğu diğer kahvecilerinkinden azdı açıkçası. Filtre kahveye de kötü demişler, doğrudur ama filtreyi iyi yapan bir yer var mı? Tartışılır. En iyisi kendiniz evde demleyin. Hem kahveyi hem de cebinizi yakmazsınız.

dr ekrem karakaya

ileleualatyr
Konya şehir hastanesi'nde kardiyoloji uzmanı olarak çalışan, bugün dünya'ya zerre kadar faydasının dokunmadığına emin olduğum biri tarafından katledilmiş hekim.
Bakın bu sözlükte bile ki henüz iki sene bile olmadı kurulalı, birçok hekime şiddet başlığı bulabilirsiniz. Sözlükte fikir ayrımı yaşadığımız konular var fakat bu konuda farklı düşünen birini bulamazsınız. Neden biliyor musunuz? Çünkü emek verip bizim geçtiğimiz yollardan geçip kardiyoloji uzmanı olmuş birini görevi başında korumamanın, ona zarar vermenin bir bahanesi olamaz. Hâlâ buna izin veriliyorsa, hâlâ göz yumuluyorsa, hâlâ tweet atmaktan başka bir şey yapılmıyorsa bu sizin bu vatana ihanet ettiğinizi gösterir. Halkı eğitemiyorsan o hastaneye herkesi sokmayacaksın. Bu kadar basit. Bu doktor sabah evinden sabahın köründe çıktı, başını kaşıyacak vakit bulamadı bile muhtemelen. Sonra bir vasıfsız geldi, onu hayattan sevdiklerinden kopardı gitti. Bu son olmayacak, buna adım gibi eminim. O yüzden umarım bu son olur demeyeceğim, keşke olsa ama olmayacak. Tek diyebileceğim gerçekten umarım her hekim bir bir gider bu topraklardan. Böylece biraz da olsun akıllanırlar.

oversharing sorunsalları

gri
Hikayeyi anlatırken öyle bir dallandırırsınız ki karşınızdakine tuvalet eğitiminizi sürpriz yumurta ödül sistemiyle aldığınızı neden anlattığınızı sorgularsınız ama çoktan başka absürt detaylara geçilmiştir
1
gri gri
Tüm kartlarım açık herkese ya, biraz gizemli ol kızım ya

şafak

gri
Arapça "şfk" kökünden gelir, dolayısıyla "şefkat" ile aynı temeli paylaşır. Yumuşaklık, zayıflık anlamlarına gelir. 20. yüzyılda gün batımına nazaran tan yeri ağarmasını temsil eden anlamı öne çıkmaya başlar.

Ayrıca şafak kelimesine Yunanca karşılığı olan "εο" şeklinde memelilerin erken atası εομαία (Eomaia) türünde de rastlarız. Tam karşılığı "şafak annesi"dir ve bir tırmanıcıdır. Gececidir, şafak vaktinde ağaçlara tırmanarak saklanır. Şafak ve şefkat kelimelerinin burada kesişmesini çok hoş buluyorum çünkü yavrularını sırtına alarak ağaca çıkar. Kendisi ata türümüz olarak net bir şekilde belirlenemese de Juramaia'dan sonra bilinen en eski eutharian (plasentalı) memeli diye bilinmektedir.

Kaynakça:
bir
ki
üç
dört
beş

hekim birliği

ruhdoc
Efenim geldim yine bu başlığa uzun bir aradan sonra.

Hali hazırda intörlüğü bitenler ve yeni intörn olacak çokça yazarımız var. Burada sormak istediğim önemli bir soru var. Hekimlik için son dönemeçlere giriyoruz. Peki haklarımızdan haberdar mıyız? Ya da haklarımızdan ne kadar haberdarız? Gelin bazı sorularla kafamızda soru işaretleri koyup bunlar üzerine kafa yoralım. Tabiki sorular sadece aşağıya yazacaklarımla sınırlı değil. İlk etapta aklıma gelenler diyelim 😁

İş tanımlarını bilmeseniz bile en azından bunları düzenleyen yönetmelik ve mevzuatlardan haberdar mısınız? Tutanak nedir? Hangi durumlarda tutanak tutabilirsiniz? Sizin hakkınızda hangi sebeplerle tutanak tutulabilir? Tutanağın bir yaptırımı var mıdır? Tutanağın amacı nedir? Görevlendirmeler hakkında bilgileriniz nelerdir? İl içi, il dışı ve sözde il dışı olup aslen sınır ötesi olan görevlendirmeler hakkında neler biliyorsunuz? Hangi durumlarda il dışı görevlendirme verilemez? Yılda en fazla kaçar ay görevlendirme verilebilir? Hangi görevlendirmeler mobbing içine girebilir? Mobbing nedir? Mobbingin kanıtlanma süreci nasıldır? Sendikaların vasfı nedir? Sendikalı olmanın artı ve eksisi nedir? Neden sendikalı olunmalı? Hekim sendikaları neden kuruldu? "hekim sendikaları" kimlerdir? İş bırakma eylemi ve grev nedir? Kamu personeli iş bırakma eylemi yapabilir mi? İş bırakma eylemleri ve grev temel kökte nerede ayrılıyor? TTB kimdir ve nedir? TTB'nin anayasal güvencesi var mıdır? TTB'ye nasıl üye olunur? TTB'li olmak neden önemlidir? TTB'nin asıl amacı ne olmalıdır? TTB hangi sıklıkla seçime gider? Seçim sistemi nasıldır? TTB de nasıl söz sahibi olunur?

Soruların amacı sadece farkındalığı arttırmaktır. Benimde daha cevaplarına tam hakim olamadığım alanlar var ancak oturup araştırmak lazım :) bazı soruların cevaplarını ise kişisel görüş nezdinde değişebileceğini düşünüyorum. Cevaplar üzerine kafa yoracak herkese şimdiden teşekkürler 😇.

Asıl konumuz hekimlerin birliği olduğu için hekim sendikalarına ve TTB'ye üyeliğin her hekimin, hekimlik mesleğine karşı bir borcu olduğunu düşünüyorum. Seçimlere katılmak ve gerçek manada doğru temsil edilmek için bu ikisinin gerekliliğine sonuna kadar inanıyorum.
5
objector objector
Çok güzel paylaşım, teşekkürler, gerçekten tüm bu sorduğunuz soruların cevabını bilmeliyiz, yoksa çok çaresiz duruma düşeriz, çook haklı bir entry.
ruhdoc ruhdoc
Teşekkürler 😇
shogun shogun
Tüm yazarlara ben de burdan hem kendileri hem de meslekleri için 3 hekim sendikasından birine üye olma çağrısı yapıyorum.Calışmaya başladığınız an ilk iş üye olun.İkinci olarak malpraktis sigortanızı mutlaka yaptırın.
shogun shogun
Eğer dhy ile ilgili bilgilendirme isteyen yazarlarımız olursa uzunca bir yazı yazabilirim bu konuda
ruhdoc ruhdoc
Harikasın 👍🏽 mesleki sigortayı arada unutmuşum
Dhy mevzusu da derin mevzu

Hayatta kalma kılavuzu çıkarılsa yeridir... 🥲

pubmed

ruhdoc
Sayın (yazar: ruhsuz)'un sorusunu bu entry ile cevaplayalım. Meraklılar toplansın yamacıma. Bu sistem kütüphane bilgi sistemi proxy erişimi diye geçmektedir. Normalde benzer erişim sistemlerinde vpn ile erişim daha yaygın kullanılırken Gazi bu konuda da farklı davranıp proxy erişimi oluşturmayı tercih etmiş.

https://proxy2.gazi.edu.tr adresinden ilk baş kendimize proxy için şifre oluşturacağız. Daha önceden şifre oluşturmuş ama oluşturduğu şifreyi unutanlar varsa da aynı şekilde işlem yapacaklar sistemde. öğrenci bilgi sisteminde kullandığınız öğrenci numarası, şifresi ve aşağıda yazan güvenlik koduyla sisteme giriş yapın. Sizi şifre oluşturmak için bir ekran karşılayacak. Bu ekranda kendi proxy şifrenizi oluşturun. Buraya kadar geldiyseniz bir yol ayrımı sizi karşılayacak.

Proxy erişimi için 2 tane ana yöntem mevcut. Benim tercih ettiğim ve sürekli anlattığım yöntemi ilk yöntem olarak anlatacağım. Bu yöntemin diğerine göre oldukça kolay olduğuna inanıyorum ve gayet pratik bir işleyişi var.

İlk yöntemi anlatmaya başlamadan önce bu yöntem sadece Windows cihazlarda çalışmaktadır. Macbook kullanıcıları direkt kendini 2.yönteme atsınlar. Bu yöntemde Windows cihazımıza "kütüphane araç çubuğu" uygulamasını kuracağız. https://webftp.gazi.edu.tr/lib/kac linkinde olan uygulamayı indirin ve kurulumunu yapın. Kurulumla ilgili güvenlik ya da başka uyarılar gelebilir bunları da onaylayın. (mesuliyet kabul edilmez 🤪) Masaüstüne "Kütüphane Araç Çubuğu" adı altında bir uygulama gelecek. Bu uygulamayı çalıştırın. Küçük bir pencere sizi karşılayacak. En son kontrol ettiğimde tüm başlıklar düzgün çalışmıyordu ancak bizim şu anki işlem için gerekli yerler çalışıyor 😁. Açılan pencerede en aşağıda "Internet Explorer" seçili halde bulacaksınız. Buraya tıklayın. Kendi kullandığınız İnternet tarayıcı uygulama neyse bunu seçin. ❕Önemli not: bazen buradan tarayıcı seçmeye çalışmak uygulamayı çökertebiliyor. Sorun yaşarsanız tarayıcı seçmeden devam edin.❕Örnek olarak Chrome seçmiş olalım. Chrome'a listeye ekledikten sonra listeden Chrome'un seçili olduğunu kontrol edelim. Şimdi sırada altın vuruş geliyor. "Gazi Kütüphane Araç" çubuğu uygulamasında "Gazi Proxy(aktif yap" seçeneğine basın. Ve gelen pencereden "öğrenci"yi seçin. Size açılan tarayıcıda kullanıcı adı olarak okul numarası ve şifre olarak proxy için oluşturduğunuz şifreyi girin. Artık pubmed gibi veri tabanlarına erişiminiz açılmıştır 🥳🎉🥳
❕❕Önemli not❕❕işiniz bittiğinde proxy'den kendinizi ayırmayı unutmayın. Yine "Kütüphane Araç Çubuğu" içerisinde proxy'den ayrılmak için "Gazi Proxy(Pasif Yap)" seçeneğine basın ve kendinizi proxy'den ayırın.

2. Yöntem ise sürekli uğraştırıcı olacağını düşündüğüm bir yöntem. Bu yöntemi Android üstünde ya da iOS üstünde hiç test etmedim.
Windows üstünde ve macbook üstünde kullanılabilir bir yöntem.
Chrome için -> https://lib.gazi.edu.tr/view/page/151285
Mozilla Firefox için -> https://lib.gazi.edu.tr/view/page/151528
Macbook için -> https://lib.gazi.edu.tr/view/page/153615
Bu sayfalarda olan görsellerdeki adımları kullanabilirsiniz. Ancak tavsiyem gene işiniz bittikten sonra proxy'den kendinizi ayırmanız yönünde olacaktır.

Proxy erişiminin kontrolü için https://whatismyipaddres.com adresine girin. Burada Gazi Üniversitesi ile ilgili bir ibare görüyorsanız bağlantınız başarılıdır.

Ayrıca proxy ile erişebileceğiniz https://depo.gazi.edu.tr adresinde işe yarar bir şeyler bulabilirsiniz kendinize. 🙃

Şimdiden herkese iyi kullanımlar dilerim.
3
ruhsuz ruhsuz
Çok teşekkür ederim sayın ruhdoc😊
ruhdoc ruhdoc
Rica ederim biraz uzun oldu 😁 ancak faydalı bir içerik oldu 👍🏽
ruhsuz ruhsuz
Kesinlikle👍

yorulmak

schrodingerin kedisi
ben çok yoruldum. ders çalışmaktan yoruldum çalışmayı düşünmekten yoruldum geçicem mi kalıcam mı diye düşünmekten yoruldum ezber yapmaktan yoruldum tekrar etmekten yoruldum konularımı yetiştirmeye çalışmaktan yoruldum çıkmış çözmekten yoruldum beynimi kullanmaktan yoruldum. yoruldum arkadaşlar. ben çok yoruldum
1
gluteusmaximus gluteusmaximus
Yorulduk hocam yorulduk, yorulmaktan bile yorulduk.

yazmak

clarice starling
kendimizi ifade etmek için güzel bir yoldur. konuşmaktan daha kolaydır, daha rahattır bazen. küçükken babamla tartıştığımda ya da ona bir şey anlatmak istediğimde ona mektup yazardım bazen, kendimi ifade etmek için. düşünüyorum şimdi, tam olarak neden böyle yapıyordum diye. konuşurken ağlayasım geldiği için belki, yazarken kafamı daha iyi topladığım için belki, konuşmak içimden gelmediği için belki. nedeni ne olursa olsun kendimi daha iyi ifade ettiğimi düşünüyormuşum belli ki, daha rahat hissediyormuşum yazarak anlatınca. geçen gün annemle sohbet ederken bir şey söyledi, çok şaşırdım. annem de eskiden babamla tartıştıkları zaman mektup yazarmış babama. konuşurken konu dağılıyormuş, daha da sinirleniyormuş galiba. o yüzden yazarak anlatıyormuş ne hissettiğini, ne düşündüğünü. annemin böyle bir şey yaptığından habersiz olarak benim de aynı yöntemi seçmiş olmam ilginç geldi. hoşuma gitti aynı zamanda.

sadece tartıştığımız zamanlarda ya da dert anlatmak için yazmıyordum tabi. babama çok bağlıydım küçükken, 1 haftalık bir iş seyahatine bile çıksa çok özlüyordum onu. o nedenle bazen gitmeden önce bir şeyler yazıyordum ona. bir keresinde küçük kağıtlara bir şeyler yazmıştım, muhtemelen ağlaya ağlaya. bavula koyacaktım gidince okusun diye, gizlice koymayı beceremediğim için daha evdeyken okumuştu yazdıklarımı. bir keresinde de 2 aylığına bir seyahate çıkıyordu, sevdiğim bir kitabın ilk sayfasına not yazıp onu vermiştim.
babam da yazarmış bu arada, anneme şiir yazarmış mesela. 1 tane cümle var aklımda, fena sayılmaz doğrusu. küçük clarice' in bir fotoğrafının arkasına yazı yazmış clarice daha 2 3 yaşındayken, hem de yazıyı clarice yazıyormuş gibi onun ağzından yazmış. sonra başka bir şehirde yaşayan babaanne ve dedeye gönderilmiş o mektuplu fotoğraf, ne tatlı. :)

ağlaya ağlaya neler yazdım biliyor musunuz? uzun uzun düşüne düşüne. çok şey anlattım kendi kendime. kendimizi her zaman başkalarına ifade edecek değiliz, kendimi kendime ifade etmek için de çok yazdım. kendimi anlatmak ve kendimi anlamak için. yazdığım bazı şeyleri yok etmem gerekiyor, birisinin bulup okumasını hiç istemeyeceğim şeyler yazmışım. çok his barındıran şeyler. çok fazla soru sormuşum, çok soru az cevap. bazı şeyleri sonradan tekrar okuyayım diye yazmadım ki zaten, o an ihtiyaç duyduğum için yazdım. yani yok edilmeleri sorun olmayacaktır.
güzel anıları da yazmışım. gereksiz şeyleri de yazmışım. ne yaptım, nereye gittim, ne aldım falan filan. saçma sapan şeyler bile sonradan okuyunca eğlenceli geliyor. eskiden tuttuğum günlükten 2013 2014 yılından kalma anlamsız şeyleri okumak bile keyif verici.

bir tane küçük defterim var, ortalama bir cebe sığabilecek boyutta. neredeyse her zaman çantamda taşıyorum onu. insanın ne zaman yazmak isteyeceği belli olmuyor. şiir yazmışım, dinlediğim şarkının sözlerini yazmışım, arkalara bir yerlere hasta bilgileri ve ders notları bile yazmışım. ama o defteri asıl olarak ne için kullanıyorum biliyor musunuz? yazdırmak için. sevdiğim biriyle bir yerde oturuyoruz mesela, uzatıyorum defteri bir şey yaz diye. ne isterse yazabilir, o an ne yaptığımız olur, nerde olduğumuz olur, nasıl hissettiğimiz olur, konuştuğumuz şeylerle alakalı bir şeyler olur, şiir ya da güzel bir söz olabilir vs vs. saçmalamak da serbest. bir tarih, bir de imza. anı kaydediyorum. çok özel bir şey bu benim için.
çok yazdım be sözlük, yine çok yazdım. yazmak güzel şey. kim bilir daha neler yazacağım, mutluluktan uçarken, hayal kurarken ya da ağlarken... :)

imdat

ileleualatyr
Evet, bundan ama büyük harflerle.
9
fihtheinfpt fihtheinfpt
Nasıl içimden geçen her şeyi benden daha güzel ifade ediyorsunuz ileleualatyr'cığım 🤭🤭
ileleualatyr ileleualatyr
Beyinden beyine bi yol var görünmez ✍🏻✍🏻
fihtheinfpt fihtheinfpt
Bana büyü yaptın dimi doğru söyle
ileleualatyr ileleualatyr
Söylersem bozulmaz mı ;(
fihtheinfpt fihtheinfpt
Sınıfı geçmem için yaptıysan sakın söyleme ve üç kere öksür
ileleualatyr ileleualatyr
Öhö öhö öhö
fihtheinfpt fihtheinfpt
Geçmiş olsun cnm hasta mısn
ileleualatyr ileleualatyr
Evet sana
fihtheinfpt fihtheinfpt
İmdat aşık oldum

kolay görünen ama aslında çok zor olan şeyler

ileleualatyr
Birinden vazgeçmek.
Çok kolaymış gibi aslında başkasına tavsiye verirken ama kendin yapmaya kalkınca inanılmaz zor olduğunu fark ediyorsun.
En azından benim için böyle.
1
moonlight moonlight
Benim için de çok çok fazla öyle :( başkası anlatsa ya bu ne kadar toksik bir arkadaşlık, kendine haksızlık etmiyor musun diyorum, hatta sinirleniyorum. Kendime gelince...

özgüvensiz

schlimazl
Bu konuyla ilgili bir podcast dinlemiştim. Özetle Şöyle diyordu :
"özgüven değil de öze güven olarak düşünmemiz lazım. Burda ki öz ruh, kalp, hissettiklerimiz, düşündüklerimizdir. O yüzden insan iç sesini dinlerse ve içinden geleni yaparsa işte o zaman özüne güvenen bir birey olur. Biri bir şey yapmayı reddetti diye ona özgüvensiz diyemeyiz. Özgüven performans göstermek değildir. Özgüven cesaret demek değildir. Özgüven içinden geleni yapmak, cesaret ise bunun farkında olmaktır. "
Böyle düşünmek beni biraz daha iyileştirdi. O yüzden hep diyorum ya içinizden geleni yapın. Canın istemiyorsa yapma. Elalem ne der diye yaşama. Zihninin sesini dinleme. O başkalarının dediğini dikkate alır. Önce kendine sor "ben bunu istiyor muyum? " diye. İşte o zaman farkı göreceksin.

hedefe mi sürece mi odaklanılmalı sorunsalı

moonlight
Karıncaya sormuşlar nereye gidersin böyle hiç durmadan diye, karınca demiş hacca gidiyorum, gülmüşler, demişler senin ömrün yeter mi o kadar yol gitmeye, karınca demiş gidemesem de onun yolunda ölürüm.

Yani bence hedefi içselleştirdikten sonra sürece odaklanmalı; ulaşamasak da hedefe, o yolda yürümek iyi gelecek bize.

hayvan satışı

ileleualatyr
Pet shoplarda uzun bir süredir yapılan fakat aralık 2021'de yasaklanan eylem. 7 ay süre verilmiş, temmuza kadar satış yapabilirler yani.

Bu konudaki yasal süreç bu, kendi görüşlerimi aktarmam gerekirse; iki kuşum var, ikisini satın almıştım ve bu durumdan oldukça pişmanım. Kuşlarımın benimle olmasından çok mutluyum elbette ama onların bu ülkede bile bulunmaması gerekiyordu diye düşünüyorum hep. Yaşam alanları buradan çok farklı çünkü. Onun dışında cins kedi/köpek, egzotik hayvan satışı için de aynı şeyi düşünüyorum. Bu hayvanlara bunu yapma hakkımız yok. Bir yılanı alıp evde besleme hakkımız olmamalı kesinlikle, bir noktada hayvana eziyet.

Şimdiki aklım olsa pet shopa hiç bulaşmazdım ama ilk kuşum gerçekten büyük sayılabilen bir kuş, orta boy papağan olarak geçiyor. kuşu koydukları yeri görünce içim daralmıştı, onun orada yapabilmesi çok zordu mesela. Zaten geldiği günden itibaren bir sene depresyondaydı yavrum. Onu, onların elinden kurtardığım için mutluyum; fakat başta da belirttiğim gibi, keşke bu ülkeye hiç gelmeselerdi. Kendi yaşam alanlarında olsalardı.
Bugün pazarda civciv ve ördek satılıyordu mesela, o hayvanları görünce gerçekten üzüldüm. Yazık yani. Ben bu işin tamamen bitmesi taraftarıyım açıkçası.

13 nisan 2022 d2 anatomi pratik sınavı

ileleualatyr
Belki sevgili üst dönemlerimize abartıyormuşuz gibi gelebilir ama bize göre(altını çizmek istiyorum, bize göre) zordu. Bu arada çalışmıştık ama zordu yani. Tamam belki patoloji falan daha zordur ama şu an bu, bizim için zor.
İnsanlara “bu zor değil sen bi de şunu gör” falan deyince gerçekten motivasyon kırıcı oluyor, bir şey söylemeyin, yorum yapmayın, olsun bitsin. Birazcık eski dönemlerinizi hatırlayın lütfen, teşekkürler.
7
ileleualatyr ileleualatyr
Mesela azıcık empati yapın, gelip bir derma uzmanı size “yaa bundan mı kaldınız, siz bi de şunu görün” dese nasıl olur
ileleualatyr ileleualatyr
Cidden her şeyi ekstra zorlaştırmaya gerek var mı
ileleualatyr ileleualatyr
(Tüm üstlerimden bahsetmiyorum, bugün bana pozitif şeyler söyleyenler de oldu <3)
schlimazl schlimazl
Üzerime alınıyorum asla kırmak için yazmadım. Kendi arkadaşlarım dahil herkese söylüyorum. Dersler hayatta çok önemli olan bir numaralı şey değil. Evet eski dönmelerimi de hatırlıyorum. Bende zorlandım. Bende baraj yedim. Emin ol 80 aldığım kadar bir sınavdan 40 da aldım. İyiyi bildiğim kadar kötüyü de biliyorum. Klinik için de aynı şey. Her zaman başarılı olmadım ben. Zamanında üst dönemlerim bana şu zor bu zor iyi çalış dedi. Bende ona göre çalışmayı denedim. Yani Yaşadığım şeyler üzerinden yorum yapıyorum. Ve inanın bunlar dert edilecek şeyler değil. Önünde daha Uzun yıllar var. Şimdiden motivasyon kaybetmeni istemem. Zamanı iyi kullanın diyorum. Benden istenmediği sürece bir daha yorum yapmayı da düşünmüyorum zaten. Kırıcı olduysam özür dilerim. Başarılar herkese.
ileleualatyr ileleualatyr
Aslında buradan birine yazmamıştım, twitterda gördüğüm bir şey üzerine yazdım :) yani senlik bir durum yoktu schlimazl :((( gerçekten
ileleualatyr ileleualatyr
Daha doğrusu dmleştiğim bi üst dönemden aldığım tepkiyle yazdım kdkdkdjdjdj yani gerçekten sözlükten bağımsızdı ama orada pek anonim olmadığım için buraya yazdım :/
schlimazl schlimazl
Bana da olsa farketmezdi. Birkaç sınavdır aynı yorumu yaptığım için açıklama yapmak istemiştim. Üzmüş olabilirim. Belki seni değil ama başkaları üzülmüş olabilir. Bu vesileyle özür de dilemiş oldum :)

yazarların şu anki ruh hali

ileleualatyr
Çok korkuyorum. Stresten kendimi yakasım var ama yakarsam sınava giremem diye düşünüyorum.
8
nagareboshi9 nagareboshi9
Başarılaaar
leavesfromthevine leavesfromthevine
Senin koccaman bir sevgin var, sen istediğin her şeyi başarırsın🥺🧡
clarice starling clarice starling
Ya güzelim o kadar çalıştın. Çok güzel geçecek sınavın inşallah, stres yapmaaa :))
ruhdoc ruhdoc
Başarılar kolay gelsin efenim
ileleualatyr ileleualatyr
Hepinize teşekkürler 🥺
lavinia lavinia
Aynen kanka ben de aynıyım birlikte yakalım mekan veriyorim yarin dekanlik önü saat 8.39
ileleualatyr ileleualatyr
Tam sınavdan önce yapalım 12.59'da
lavinia lavinia
Tamam

fizyoloji

inthebleakmidwinter
Fizyolojide olay ne ezber yapmak ne de hikayeleştirmek. Önemli olan, mantığını kendin anlayacağın şekilde ifade edebilmekten geçiyor. Bunu yazarak da yapabilirsiniz, özetleyerek de, tablolaştırarak da. Ya da sadece seri tekrar atarak. Herkesin kendine göre bir çalışması var neticede.

Fizyoloji komite geçmek için çalışılacak bir ders değil. Anatomi ve histoloji belki öyle geçiştirilebilir ancak fizyoloji özellikle satjlarda ve sonrasında var. Nitekim satjların temelinin patofizyolojiden geçtiğini varsayarsak dönem 2'de fizyoloji, dönem 3'te patoloji yedire yedire çalışılması gereken dersler.

Çalışmak için çalışmayın, ezberlemeyin ya da romantize etmeyin. Mümkün olduğunca çok tekrar atın ve ister kafanızda ister kağıtta anladıklarınızı ifade edin. Ya da kamera karşısında anlatıp videoya alıp ertesi günler de o videoyu izleyebilirsiniz.

Anladığınızı kendinize ifade edecek noktaya geldiğiniz sürece hangisini yaptığınızın bir anlamı yok yani.

Şu da var ki, fizyoloji bir masabaşı dersi de değil. Gündelik rutinde çalıştıklarınızı tekrar etmek ya da içinizden kendinize küçük küçük anlatmak da çok faydalı. Sadece masada çalışayım, kitabı notu kapatınca kafamdan da kapatayım demeyin, derim.

türkiyede kadın olmak

ileleualatyr
Sırf “güçsüzsünüz” diye, kanunlar da sizi korumadığından öylesine öldürülme riskinizin olması demektir.
Sokakta yalnız yürürken sürekli tetikte beklemek demektir, evde yalnızsanız ve kapı çaldıysa kapıyı korka korka açmak hatta bir yerlerde kendinizi savunmak için bir cisim tutmak demektir, belli bir saatten sonra dışarı adım atamamaktır, taksiye korka korka binmektir, minibüste tek başınıza kalmamak için normalde ineceğiniz yerden önce inmektir, trafikte yaptığınız her hatanın cinsiyetiniz yüzünden olduğunun düşünülmesidir, ne giyeceğinize nasıl giyineceğinize erkekler tarafından karar verilmesidir, kendi bedeninizle ilgili kararları-kürtaj gibi-yine bir erkeğin vermesidir, nasıl oturacağınız nasıl konuşacağınız ve hangi mesleği yapacağınızın toplum tarafından kontrol edilmesi demektir, ileride anne olduğunuzda evdeki her sorumluluğu almanız üstüne çocuklarınızla 7/24 ilgilenmenizin beklenmesidir ve bunu eksik yaptığınızda “sen ne biçim kadınsın, annesin” şeklinde ithamlara maruz kalmaktır, belli bir yaşa gelmiş ve evlenmediyseniz arkanızdan “evde kaldı” denmesidir, evlenip boşandıysanız arkanızdan size acımalarıdır-sağ olsunlar-bazen de boşanmak ya da sevgilinizden ayrılmak istediğiniz için öldürülmektir, birinin onun sözde sevgisine karşılık vermediğiniz için sizi öldürmeyi kendisine hak görmesidir, hatta bir yabancının sizi güçsüz gördüğü için öldürmesidir, en sonunda mahkemede takım elbiseyle hakimin karşısına çıktı diye iyi hal indirimi alması ve sizin ölümü hak ettiğinizi düşünen bir sürü insanın olmasıdır.
Sözün özü, bu ülkede hangi kesimden olursa olsun kadın olarak yaşamak zordur. Tüm kadınlara akıl sağlıklarını koruyabilmelerini diliyorum.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol