confessions

lavinia

1. nesil Yazar - Yazar

  1. toplam entry 1362
  2. takipçi 45
  3. puan 72169

türkiye

ileleualatyr
Hukukun h'sinin bile kalmadığı ülke.
Cumhuriyet, egemenlik, geçmiş dönemde kazandığımız her şey bir bir elimizden kayıp giderken akıl sağlığını korumanın bir yolu yok. Çok üzücü ve çok yazık.

aklımı kurcalayan düşünceler

rona
bariz bi şekilde ortada/yerde olan çöp tarzı şeyleri genelde yakında çöp varsa atarım yoksa da kenara çekerim, bunu yaparken de aslında sosyal deneydeymisim ve ben o anda bunu yaptığım için ödüllendirilecekmisim gibi hissederim ve evet bunu gece 2de kyk koridorında yerden su sisesini kaldırırken de hissediyorum

avuntu

fihtheinfpt
fakültemizdeki bir grup öğrencinin tamamen kendi imkanlarıyla kendi fikirlerini ve duygularını ifade etmek için yayımladıkları bir fanzin. instagram'da kendilerini takip edebilirsiniz(:

dekanlık asansörleri

gri
bir rivayete göre birbirine küs asansörlerdir. birinin durduğu katta diğeri durmaz. ikisi de aynı anda kullanıma açık değildir, bir taraf seçmeniz gerekir. kapıları bile birbirine zıt yönlere bakar. oldu da bir taraf seçtiniz ve o asansöre sığmadınız diyelim... geçmiş olsun. küs olan diğer asansör sizi cezalandırır ve çoktan 5. kata doğru yola çıkmıştır.

milliyetçilik

ruhsuz
Ülke kurulurken Türk üst kimliğinde toplanmış olan vatandaşlar hariç hiç kimsenin hüviyeti hak ettiğini düşünmüyorum.
Ben size söyleyeyim;bizden başkasının bu ülkeye zihnî katma değeri olmaz.

Milliyetçilik,sanılanın aksine üst kimliğin altında toplanmış diğer insanları dışlamak değildir.
Milliyetçilik başından beri bu hüviyetle yaşama hakkına sahip olanların 'bir'likte yaşaması ve ülkeyi her manada ileri taşımasıdır.

erkekler

schlimazl
Ne yalan söyleyeyim bazen sizi kıskanıyorum sayın erkekler. özellikle kendi aranızdaki arkadaşlık ilişkilerini çok eğlenceli buluyorum. Hani şu erkekler neden az yaşar adlı kısa videolar varya beni çok eğlendiriyor.Arada bir erkek kafasını yaşamak isterdim :)

ilk entry

poyrazkarayel
Ben belli bir planlama doğrultusunda sn laviniayı tavlamak için giriş yapmıştım sözlüğe. Onun beğeneceği türden kendi içimde ayrıştırılmış damıtma sonucu 3-4 entry yazmıştım. Bazı kadınlar vardır aşık usandırır, bazıları aşık uyandırıyor demek ki.

çalışanı aşağı gören işletme

poyrazkarayel
Sayın @dr oetker' in entrysini görünce yazmak istedim. Bin küsür kişiye hizmet veren oldukça büyük bir otelde garsonluk yaptığım zaman benim gibi 25-30 arkadaşıma reva görülen yemek alanı ve yemekler aklıma geldi. Hizmet ettiğin dahası kendi ürettiğin ürüne yabancılaşman arada bir ah ulan Marx dedirtir bana. Malum ırkın açık büfeyi her allahın günü talan edip kendi ellerimle çöpe attığım binbir türlü çeşitten birisinin bile bize hak görülmemesi senden kâr ettiği 1 tabak yemeğin patronunun içini rahatlattığı saçma sapan insanlık ayıbına çanak tutan işletmeler yazık olsun..

şükrü erbaş

deli dumrul
Köylüleri niçin öldürmeliyiz şiirini bugün bir kez daha okudum.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar ağır kanlı adamlardır
Değişen bir dünyaya karşı
Kerpiç duvarlar gibi katı
Çakır dikenleri gibi susuz
Kayıtsızca direnerek yaşarlar.
Aptal, kaba ve kurnazdırlar.
İnanarak ve kolayca yalan söylerler.
Paraları olsa da
Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
Her şeyi hafife alır ve herkese söverler.
Yağmuru, rüzgarı ve güneşi
Bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
Düşünemezler…
Ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
Topraklarını büyütmeye çalışırlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar karılarını döverler
Seslerinin tonu yumuşak değildir
Dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
Gazete okumaz ve haksızlığa
Ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
Adım başı pınar olsa da köylerinde
Temiz giyinmez ve her zaman
Bir karış sakalla gezerler.
Çocuklarını iyi yetiştiremezler
Evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur.
Bir gün olsun dişlerini fırçalamaz
Ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler.
Birbirlerinin evlerine ancak
Ölümlerde ve düğünlerde giderler.
Şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
Gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
Ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
Binlerce yılın kalın kabuğu altında
Yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
Aldanmak korkusu içinde
Sürekli birbirlerini aldatırlar.
Bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
Karılarından en az on adım önde yürürler
Ve bir erkeklik işareti olarak
Onları herkesin ortasında döverler.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
Kendilerinden olanlarla alay edip
Tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
Devlet, tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir
Devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
Yiğittirler askerde subay dövecek kadar
Ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
Ezim ezim ezilirler.
Enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler
Cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp
On bir ay gökyüzünden bereket beklerler.
Dindardırlar ahret korkusu içinde
Ama bir kadının topuklarından
Memelerini görecek kadar bıçkındırlar
Harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
Şehre giderler!

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar
Ayak ve ağız kokusu içinde kurulup koltuklara
Herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
Kızlarının talihsizliğini
ve hayırsız oğullarını anlatırlar.
Yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
Bunun, Tanrının bir lutfu olduğuna inanırlar.
Ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
Gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
Zengin bir akrabalarından söz ederler.
Kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
Ama sokağa çıkar çıkmaz sümküre sümküre
Yollara tükürürler…
Ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
Şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.
Yarı gecelerde yıldızlara bakarak
Başka dünyaları düşünmek gibi bir tutkuları yoktur.
Gökyüzünü baharda yağmur yağarsa
Ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.
Hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
-Bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-
Sonuçlarını görmeden inanmazlar.
Dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.
Mülk düşkünüdürler amansız derecede
Bir ülkenin geleceği
Küçücük topraklarının ipoteği altındadır.
Ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden
Zamanın derin ırmakları önünde…

KÖYLÜLERİ, SÖYLEYİN NASIL
NASIL KURTARALIM?
2
mehlika mehlika
yedirmeyi içirmeyi köylüden oturmayı kalkmayı şehirliden öğren diye bir söz vardır. Köylünün öldürülmesi kadar öldürülmemesi gerken irfani meziyetleri de çok lakin ben Bu şiirde köylüyü öldürmekten kast edilen mananın düşük bilinç seviyesinden kurtulmak olduğunu düşündüğüm için bu şiiri seviyorum ama ilk okuyuşta bu kapalı anlamı fark edemeyenler kırılıp hatta şiirdeki kibirli ifadelere sinir olup infial yaratabilirler sn deli dumrul...
longislandmedyumu longislandmedyumu
Kapalı anlamı anlasam da bunun "köylü" kelimesiyle ifade edilişi hoş değil bence. "Köylü milletin efendisidir"

2023 mezuniyet

mdblue
Bu yıl mezun olan her arkadaşımdan veda konuşması bekliyorummm. Ben yazdım gitti.


Öğrencilik hayatımı noktalandırdığıma göre işe en başından başlayabilirim.
Hayatıma önce imkansızlıkları nedensizce yerleştirmiş olan ben, ilkin okuma yazmayı öğrenemeyeceğime emin bir şekilde ilkokula adımımı attım. Arkadaşlarım annelerinden ayrıldığı için ağlarken ben acaba öğrenebilecek miyim bu çizgileri diye hüzünle baktım. İşler beklediğim gibi gitmedi.
Şaşırmıştım.

Sonra matematikle karşılaştım diyemeyeceğim çünkü matematikle, soyutluklarla aram hep iyiydi. Bu sefer de Türkçede zayıf kalacağım korkusuyla devam ettim. Sonra fen lisesini kazanamam dedim. YGS'de 13.478 sıralamamla tıp fakültesi ya olmazsa dedim. Anatominin ilk dersinde yok ben hayatta bunları aklımda tutamam dedim. Şu farmakoloji nedir yahu dedim… Sözlülerden ben nasıl geçeceğim dedim.

İşte gelin görün ki bugün hepiniz benim Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oluşuma birer şahitsiniz. Ben mutluyum elbette ama daha çok da hüzünlüyüm. Sebebini bilmediğimi sandığım hüzün vedanın gelişindenmiş şimdi fark ediyorum. Hayat vedalarla güzel. Bu zamanki serüvenimde yanımda olan herkes kıymetliydi. Çoğu geçti, gitti.
Yanımdan asla geçip gitmeyen, kendilerini kendim seçmediğim ama seçsem yine de onları seçeceğim bir ailem vardı. Her derdimde yanımda, her ağrımda gözlerimin içine bakan, derman bulan ya da olan…
Her türlü sıfatların, ünvanların ötesinde ben en çok bu ailenin küçük, pembe yanaklı kızı olduğum için gurur duyuyorum. Size layık olmak için karşıma çıkan tüm olumsuzlukları, önce de aklımdaki tüm kötü düşünceleri atacağım.

Bizi bizden çok seven anneme; her gün atıştığım ama en çok benzediğim kişi olan babama; ses tonumuzdan, gülüşümüze kadar herkesin ayırt etmekte zorlandığı, güzeller güzeli ablama; yorgun argın da olsa scrubslarıyla beni yalnız bırakmayan canım abime teşekkürlerimi sunuyorum.

Yanımda olamayan ama her zorluğumu göğüsleten, uzakları yakın eden ablama, abime ve boncuğuma da kalbimde en güzel yerde olduğunuzu bildiğimi hatırlatmak isterim.

Sizi çok seviyorum iyi ki varsınız, hep olun.
Mezuniyet bahaneydi, ben sevdiklerime sevdiğimi söylemek istedim. 💘

soul

poyrazkarayel
Mahvetti beni bu animasyon. Salya sümük ağlıyorum belki sizlere sıradan bir film olarak gelecek ama hayatı ıskaladığını düşünen biri olarak beni mahvetti. Sürekli bir hedef peşinde olmak, sürekli bir yere varmaya çalışmak gerçekten ama gerçekten anlamsız ve zavallı işi.. okulu bitirmek, doktor olmak, zengin olmak, güzel görünmek, şurada yemek yemek şurada da yemek, intikam aramak, soğuk yapmak.. bomboşum vallahi inanarak söylüyorum bomboşum. Sürekli hayatı yaşayamadığını söylemek ama bir ley yapmamak ne biliyim. İnşallah vaktinin kıymetini bilen para, mal mülk, "amaç", "hedef" gibi kalbe yük vitrinlerde fazla takılı kalmadan yaşayabilen akranlarım; umarım iyi bir hayat yaşıyorsunuzdur.

Bir balıkla ilgili bu hikayeyi duydum, daha yaşlı bir balığa doğru yüzüyor ve hayal kırıklığıyla harmanlanmış bir öfkeyle soruyor "Okyanus dedikleri bu şeyi bulmaya çalışıyorum" diyor. "okyanus?" yaşlı balık, "şu anda içinde olduğun şey bu" der.
"Bu!" der genç balık, "Bu su. Benim istediğim okyanus!"

pediatri

privileged of medic
İlk stajım. dönem üçten bütle ucundan geçmişim bu aşamaya zor gelmişim yAni.neyse okul başladı önlüğümüzü giyiyoruz havalı havalı (!) hastaneye gidip geliyoruz.steteskopu kullanmak İçin an kolluyoruz,ailedeki çocuklara denk gelirsek bilmişlik yapıp muayene etmeye çalışıyoruz falan. Hatta ben hızımı alamıyorum ders olmadığı zamanlarda pole gidip asistan abinin izin verdiği kadarıyla bebişleri çocukları muayene ediyorum öyle bi heves.neyse çalıştık ettik kendimce düzenli de çalışmıştım güya.(kareliyi düzgün okumadığımı itiraf edeyim:) teorik pratik levellerini hallettim bi şekilde. Sonra sözlüye geldi sıra. çocuk kardiyo katındayız önümdekiler girip çıkıyor işte sıram geldi bana.girdim odaya üç hoca karşımda oturttular beni sandalyeye ne yapacağımı bilmiyorum onlar kendi aralarında konuşuyor ben de gülmeye çalışıyorum. Neyse sıra sorulara geldi. en son odada hocaların benimle eğlendiğini birbirleri aralarında soru(!) ile beni pasladıklarını hatırlıyorum.sona geldim tabi sözlüyle kapanış yapılıyor. O gün o koridordan bi ben ağlayarak çıktım. Tabi Hasta yakınları şok.ben daha da şok.hevesim boğazımda kaldı öyle. O gün bu kadar sürelik öğrencilik hayatımda ilk kez bir ders için ağlamıştım.
Velhasıl bende birazcık travma olan bi bölümdür. Bu travmamla bütte ne yapacağım da kendi içimde merak konusudur. Bu başlığı görünce tetiklenen travmamı yazayım dedim :)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol