confessions

necdetersoz

1. nesil Yazar - Yazar -
Necdet Ersoz

  1. toplam entry 80
  2. takipçi 15
  3. puan 12216

facies leonine

necdetersoz
ya da facies leontina, mitral yüz, hipokrat yüzü, kelebek rash, adenoid yüz, cushingoid yüz... gibi tıpta inspeksiyonla tanısal özelliği olan karakteristik yüz görünümlerinden biri. lepra'da (hansen's disease, leprosy) meydâna gelen karakteristik "arslan yüz" görünümüdür. yüzde noduluslar, deride kalınlaşma, kuruma, discoloration, kaş ve lokal saç dökülmesi vardır. facial paralysis olabilir.

lepra'da karakteristik yüz görünümü (nejm'dan):



schamroth's sign

necdetersoz
kardiyolog Leo Schamroth'ın adıyla bilinen schamroth's window test'in bulgusu.

normalde karşı karşıya getirilen işâret parmakları arasında kapalı bir eşkenar dörtgen şekli oluşur. buna schamroth's window denir. sebebi, tırnak ile tırnağın proksimali arasındaki yaklaşık 160 derecelik lovibond angle'dır. bu açının, 180 dereceden fazla ve parmakta distal phalangeal distance'ın interphalangeal distance'tan fazla olduğu durumda eşkenar dörtgen kaybolur, schamroth's sign pozitiftir. clubbing (çomak parmak, hipokrat parmağı) göstergesidir. bâzı insanlarda doğuştan, herhangi bir hastalığa işâret etmeksizin yapısal olarak pozitif olmakla birlikte çok fazla hastalıkla ilişkili olabilir.

ayrıca sınavlarda, pratiklerde ve yatak başlarında hocaların sormayı çok sevdiği konular olarak,
(bkz: çomak parmak nedenleri)
(bkz: çomak parmak patofizyolojisi)


gazi tıp 2021 girişliler

necdetersoz
yârından itibâren;

üniversite sınavı beni kesmedi tus'a başlamayı düşünüyorum tus'a nasıl çalışmalıyım?, hızımı alamadım okula başlamadan anatomiyi bitirmeyi düşünüyorum da netter mi alayım sobotta mı sizce?, guyton diye bir kitap varmış şimdi onu alsam okula kadar günde 513121 sayfa okusam faydası olur mu??, beyin cerrahı ya da kalp damar cerrahı olmak istiyorum 1384685154 milyon tl maaş alıyorlarmış doğru mu acaba?, günde 185 saat çalışmak yeterli olur mu sınavlar için??, birinci sınıfta ne olduğu hakkında hiçbir fikrim olmadığı bilmemnetomy ameliyatına girebiliyor muyum?

gibi sorularla mevzûya hızlı ve heyecanlı bir giriş yapacak olan nesil. eski bizler...

birkaç ay sonra alışıyorsunuz. :))
1
ileleualatyr ileleualatyr
Bir de şey var “okulda kaç tane kadavra var?”

kötü bir his tarif edin

necdetersoz
intörnlükte arter kan gazı alırken hastanın bileğini hastanın huzursuzluğu eşliğinde milimetrik taramaya rağmen radyal artere girememek ve kıl gibi damarları olan ajite kadın hastadan kan alacak damar bulamayıp hemşireden yardım istediğinde sizin göreviniz diye bir yanıtla karşılaşmak olabilir. antidotları, ben bu işi başarırım ulan deyip anlık bir gazla belli belirsiz aldığınız nabza rağmen körleme girdiğiniz radyal arterden gelen parlak arteryel kanı enjektörde görmek ya da kelebek setle de olsa bir şekilde bulup el işçiliğiyle girdiğiniz ince damardan yeterli venöz kanı alabilmektir, bir işe yaradığınızı hissettirir.

antagonistik pleiotropizm teorisi

necdetersoz
antagonistik pleiotropi (yun. pleion=daha çok, fazla), yaşlanmanın ve yaşlılığın evrimine dâir geliştirilen birtakım evrimsel teorilerden biri.

ünlü evrimsel biyolog george williams tarafından 1957 yılında ortaya atılan antagonistik pleiotropi teorisi, temel olarak, bireyin sağlığı üzerinde belirli dönemlerde farklı farklı olmak üzere hem yararlı hem de zararlı etkileri barındıran genleri ifâde eder. daha spesifik olarak teori yaşam döngüsünün erken dönemlerinde ve/veya üreme çağında adaptivite sağlayan genlerin hayâtın ilerleyen dönemlerinde zararlı etkilere sahip olabileceğini îmâ eder. örneğin genç erkeklerdeki testosteron ikincil seksüel karakterlerin gelişimi ve rekâbetçi davranışlar üzerinde erkeğin üreme başarısını artırıcı özellikleri destekler. bununla birlikte, bu erkeklerde yaşam döngüsünün ilerleyen zamanlarında, yani olgunluk ve yaşlılık dönemlerinde testosteron birey üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. buna örnek olarak bağışık sisteminin zayıflaması ve prostat kanseri geliştirmeye yatkınlık verilebilir.

üreme sonrası tepkisizliğiyle uyumlu olarak antagonistik pleiotropi teorisi, geç dönemlerde hâlen frekansını koruyan ve artıran çeşitli genetik orijinli hastalıkların varlığına başarılı bir açıklama getirir. antagonistik pleitropi teorisi ekseninde bir yorum getirilmeye çalışılan hastalıklara örnek olarak nörodejeneratif hastalıklar (alzheimer, huntington…) ve genlerin farklı etkileri üzerinden incelenen orak-hücre anemisi ve beta-talasemi gösterilebilir.

görsel: teoriye göre üreme öncesi dönemde adaptif olan genler ve onların üretimleri, üreme sonrası dönemde, doğal seçilimin etkisinin azalmasına uygun olarak birey için zararlı hâle gelir. organizmada üreme öncesi ve sonrası dönemde evrimsel bir trade-off söz konusudur.

doktor ve hastane dizisi klişeleri

necdetersoz
doktorların ön planda olduğu hastane temalı dizilerde meydâna gelen, yarı hatâlı yarı abartılı, bâzen bu ne alâka şimdi diyebileceğiniz olay ve durumlardır.

seyircinin ilgisini çektiğinden mi bilinmez asistol'e defi ile çakmak ve arkasına hastanın asistolden bir anda geri gelmesi buna bir örnek :))
1
mdblue mdblue
Bu çok iyi bir örnek. denk geldiğimde her seferinde içimden bir “yapma!” Sesi eşlik ediyor bana. ;) ufak bir bilgilendirme gelsin: asistolde cpr yapılır, defi çakılmaz.

fat free mass index

necdetersoz
fat free mass index (ffmi) body mass index'e (bmi) benzer şekilde hesaplanan bir indextir. bedende yağsız kitlenin (kg) (kas + kemik miktârı) boyun karesine (m^2) oranıdır. kas inşâsına yönelik bir çalışması olmayan normal insanlarda bu oran sıklıkla 15-20 arası seyreder (ort 17). erkeklerde dişilere göre ortalamada daha yüksektir. 20-25 arası, genellikle vücûd geliştirme ve yakın sporlarla en azından birkaç yıl düzenli olarak uğraşmış insanların elde edeceği orandır. 24-25'ten sonrasına erişim, kas gelişimine dâir anabolik ilaçlara girişilmiyorsa, gitgide zorlaşır, imkânsız hâle gelir. natürel kas gelişiminin fiziksel bâzı sınırlamaları vardır. örneğin vücûdda kas miktarı ve bu kasların %100 verimlilik hâlinde uğrayabileceği natürel hipertrofinin genetik sınırı olabilir. yâni ffmi 25'ten belirgin yukarıda, bodybuilding'i meslek olarak icrâ eden, balon gibi şişmiş adamların %99,999'u, profesyonel (kompetitif) amaçlar gereği (fakat sporcu etiğine uygun olmayacak biçimde) anabolizan ilaç (ve berâberinde muhtemel sarms, hgh gibi kimyasalları) almıştır. natürel kalarak o ekstrem hacimlere ulaşmaya çabalamak fiziksel olarak olanaksızı zorlamaktır. ffmi 25'ten yukarısı, bedenin natürel sınırlarının çok üstünde olduğundan, anabolizan kullanımı devâm etmediği müddetçe uzun dönemde sürdürülebilir değildir ve ayrıca yüksek ffmi berâberinde steroid kullanımının devâm etmesi başta kardiyopulmoner hastalıklar olmak üzere pek çok hastalıkla ilişkili olabilir (ani kardiyak ölüm, kardiomyopatiler, aritmi, pulmoner emboli gibi.)

benim natürel olarak çıktığım en yüksek ffmi 21.5 idi. sonra düştüm yeniden toparlamaya çalışıyorum şu sıralar. tekniği mükemmelleştirerek uzun dönemde vücüt mekaniğinin elverdiği ölçüde düzenli natürel ağırlık egzersizleri, anabolik ilacın etkisi altında yapılan kompetitif ağırlık çalışmalarından çok daha faydalı.

sigara kullananların dişinin sararması

necdetersoz
tütünün yanmasıyla oluşan "tar" ya da katran ismindeki, sigara filtresi kullanıldığında filtrede biriken o kahverengimsi kanseröz madde nedeniyle olan durum. yapışkanımsı özelliği nedeniyle dişten, çevre dokulardan, inhale edildiğinde akciğerden kolay kolay temizlenemez birikir. sigaranın esas karsinojenik özelliğinden sorumlu madde olduğu için aslında verdiği zarar görünen bir diş sararmasından çok daha fazlası. bu madde sigaraya yeni başlayanlarda ilk olarak solunum yollarındaki silyalar tarafından tutulur ve orada birikmeye başlar. bir bakıma silyalar bu aşamada katranın daha derine inmesine bir ölçüde engel oluyor fakat sigara kullanımı devâm ettikçe silyadaki katran silyalara hasar vererek bu engeli aşar ve akciğer pek çok pulmoner hastalık için risk taşımaya başlar. devâmında da alveole/parankime ulaşan katran içindeki mutasyon yapıcı kimyasallar ve sigara aerosolleri burada da ilerleyen zamanlarda akciğer hücrelerinin dna'sını hedefleyerek akciğer kanserine ve uzun dönemde inflamatuvar-immün yanıta bağlı olarak koah'a yol açar.

sararan dişler, buzdağının yalnızca görünen kısmı :))

hayat kalitesini yükselten şeyler

necdetersoz
basitçe,

beslenme ve vital gereksinimler konusunda;

- damak tadına uygun ve sağlıklı karbonhidrat, protein, yağ ve mikro kaynaklarına dengeli ve yeterli beslenme açısından erişiminin olması.
- istediğin zaman istediğin kadar temiz su içebilmek. bu da mı hayat kalitesini yükseltiyor diye soracak olursanız, yeryüzünde milyonlarca insanın temiz içme suyu sıkıntısı yaşadığını ve her yıl hâlâ yüz binlerce insanın kontamine sudan bulaşan kolera, tifo, dizanteri gibi hastalıklardan hayâtını kaybettiğini hatırlamak gerekir. temiz suya sâhip olmak bu yeryüzündeki en basit ve en önemli hayat gereksinimidir.
- temiz hava. evet, bunun önemini ankara'da geçen yıl ocak şubat aylarında biraz hava alayım diye evin penceresini açtığımda her yerin kapkara kömür dumanıyla dolup evden kokusu gitmediğinde anladım. türkiye'nin havası çok kötü. özellikle sanayi kentlerinde. ara ara ormana, yaylaya vs kaçmak gerek yoksa ömründe 1 dal sigara bile içmemiş olan ben ciğerleri elime alacağım buralarda kalırsam.
- kaliteli uyku ya da uyku hijyeni. uykunun önemini sınavlar nedeniyle sabahlamak zorunda kaldığınızda, nöbet/yorucu iş/aktivite sonrasında, stres nedeniyle uyuyamadığınızda çok daha iyi anlarsınız. kendi güvenli ortamında kendine yetebilecek kadar bir kaliteli uyku, beslenme ve su kadar önemli. (bkz: kaliteli uyku ve uyku hijyeni önerileri)

fiziksel aktivite konusunda;

- düzenli egzersiz yapma alışkanlığına sâhip olmak. hem kısa hem uzun vâdede bireyin kendi hayâtına yapabileceği en güzel yatırımlardan biridir. ne kadar erken başlanırsa o kadar faydalıdır. bu natural vücût geliştirme, ağırlık kaldırma olur, crossfit olur, trekking yoga olur ya da basketbol, tenis, yüzme vb. sporlar olur fakat bir insanın kendine uygun, fiziksel açıdan meşgûl olduğu bir fiziksel aktivite olması gerektiği kanaatindeyim.

seks, ilişkiler ve sosyal ortam konusunda;

- fizikî açıdan beğendiğin ve duygusal açıdan bağlılık hissettiğin insanla romantik ve cinsel açıdan vakit geçirebilmek. kısaca sevdiğin insanın seni de sevmesi. hem özel hem arkadaşlık, komşuluk, akranlık, akrabalık, âile ilişkileri hususunda. sosyal adaptasyon...
- mobbingsiz, fizikomental açıdan yıpratmayan ya da toparlanmaya imkân sağlayabilen bir akademik/meslekî ortam. çevrende, yaptığı işi profesyonel olarak yapan ve kendi görevini başkasına kitlemeye çalışmayan dürüst, yetkin, kendini gerçekleştirebilmiş insanların olması.

diğer:
- belli konularda düzenli olarak kısa ve uzun dönemli bir şeyler hedeflemek ve onları başarabilmek. insan bedeninde sentetik ve kimyasal bağımlılık ajanlarının verdiği hazzı doğal ve sağlıklı olarak verebildiği ispatlanan az sayıdaki şeylerden biri fiziksel aktivite, diğeri ise emek verilmiş bir işin sonucunda elde edilen başarıdır. ortak yanları vücutta dopamin, serotonin, opioid ailesi/endorfin/enkefalin salgılatmasıdır. başarı hissi bağımlılık yaratır. bir şeyler başarabilen insan daha fazlasını ister ve motive olur. bu nedenle başarı başarıyı doğurur genelde. düzenli egzersiz ve birlikteliğinde kendi hayatında sosyal ortamında başarılı olan insanların depresyon gibi psikiyatrik hastalıklara daha az sahip olduğu, beslenmede daha az şeker ve bağımlılık yapan madde tüketme gereksinimi hissettiği (bunların sağladığını fiziksel aktivite ve başarı kazanmak sağlıyor) ve daha az metabolik problemler yaşadığı da bilinir. başarı da maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre yukarıda saydığım seks, su, hava, yiyecek gibi alt basamaktaki temel ihtiyaçların üstünde, kişinin hayat tatminini sağlayan üst mertebe bir ihtiyaçtır.

aslında önce sağlık. neye sâhip olursan ol geceleyin bir dişin ağrısa başka şeyi düşünemez kimse. sağlığı koruma amaçlı her şey, yaşam kalitesini doğrudan ya da dolaylı olarak artırır. bu yukarıda saydıklarım da dikkat edilirse aslında fiziksel ve psikolojik sağlığı preserve eden ihtiyaçlar...
2
mandalinasoydumbasucumakoydum mandalinasoydumbasucumakoydum
Sizin gibi bir yaşam koçum olsun elon musk'tan daha çok konuşulurum sayın necdetersoz
necdetersoz necdetersoz
:))

stanford encyclopedia of philosophy

necdetersoz
mantık, felsefe ve düşünce alanlarından yaklaşık 1600 nitelikli makâlesiyle internet üzerinden ilgili alanlarda ileri okumalar yapmaya imkân veren özgün ve değerli bir arşiv. makâlelerin hepsi son derece titiz ve ciddi bir üslûpla, akademik standartlara uygun, alanlarındaki önemli eserleri refere ederek hazırlanmış ve sürekli güncellenmekte. en sık okuduğum ve yazılarda kullandığım nonmedikal internet kaynaklarından.





içeriğine buradan ulaşılıyor:
https://plato.stanford.edu/contents.html
2
ileleualatyr ileleualatyr
İçerisi cennet gibi :) sağ olun sn necdetersoz
necdetersoz necdetersoz
ricâ ederim sayın ileleleualatyr

maranon's sign

necdetersoz
marañón's sign, substernal guatr (plonjan guatr) düşündüren bir fiziksel muayene bulgusu.

substernal guatr (tiroidin torasik kaviteye doğru büyümesi) varlığında, hasta kollarını 90 derece abdüksiyona getirdiğinde, sağ eksternal jugular ven distansiyonu olur. sağ atriuma dönen kan artar ve venöz sistemde kompresyon meydâna gelir. eksternal jugular ven şişer. buna marañón bulgusu denir. endokrinolog gregorio marañón y posadillo (1887-1960) tarafından tanımlanmış. literatürde, graves' disease varlığında tiroid üzerindeki derinin vazomotor stimülasyon sonucu kızarması ve kaşıntılı olması da marañón bulgusu olarak isimlendirilmiştir. iki bulgu da gregorio marañón'un ismiyle bilinir.

marañón bulgusu (+), substernal multinodüler guatr'ı olan bir hasta:




ayrıca;
(bkz: pemberton's sign )

yulaf ezmesi

necdetersoz
yaklaşık 5-6 yıldır mutfağımda bulunur. geçtiğimiz yıl tam 12 kg temiz kilo almama yardımcı olan, kas kütlesi koyduğum kilo aldığım yüksek kalorili dönemde yaptığım kahvaltıların en önemli öğelerinden biriydi. lezzetine garanti veremem; ancak gerek makro dağılımı gerek nitelikli protein ve lif kaynaklarıyla çabuk sıkılmadan kullanabileceğiniz kolay hazırlanan, bulk dostu kahvaltı kombinasyonumun olmazsa olmazı idi. bu vesîleyle ağırlık sporlarına ilgi duyanlar, kas hipertrofisi ya da total güç artırımı hedefleyenler, ağırlık egzersizi berâberinde kilo almak isteyenler için spora uygun dağılmış yüksek proteinli bulk kahvaltımı da paylaşmış olayım.

- 3-5 arası haşlanmış large ya da orta boy tam yumurta
- 50-75 gr yulaf ezmesi
- 200 ml yarım yağlı süt (yulaf haşlamak için)
- 1 tk kakao (yulafa)
- 1 çk tarçın (yulafa)
- 10 zeytin
- 50-75 gr az yağlı lor (yumurtanın yanında, baharat eklenerek)
- 3-4 ceviz (yulafa)

temelinde haşlanmış tam yumurta, lor, zeytinin yanında bir kâse yulaf. böyle uzun süre devâm ettim.

yaklaşık 1000-1250 kcal

makrolar:

karb: 60-70 gr
protein: 50-70 gr
yağ: 50-60 gr

ceviz sevmeyen fındık, bâdem koyabilir. yer fıstığı eklenebilir... miktarlar bünyeye ve kişinin günlük kalori gereksinimine ve hedeflerine göre değişiklik gösterebilir... süt duruma göre çıkarılabilir -ki pastörize market sütleri uzun dönem tüketimde pek iyi sayılmaz. yulafı haşlamak için süt kullanmak yerine su kullanıp tatlandırmak üzere tarçın ve kakao miktârı artırılıp bir miktar muz kullanılabilir bu sâyede karb değerleri artırılabilir. yulafa 1 ölçek protein tozu eklenebilir ve shake olarak tüketilebilir. powerlifting tarzı çalışanlar hemen her dönemde karb miktarlarını daha fazla artırabilir. keçiboynuzu tozu kullanılabilir. gram hesâbıyla tahin eklenebilir. (alternatifler)

yağ yüksekliği gözünüze çarpmıştır. popüler diyet ortamlarındaki yağ karşıtı düşüncelere rağmen; yağsız öğünler, özellikle genç ve fertil dönemde oldukça kötü. fiziksel açıdan aktif sağlıklı bir erkek bedenine günlük 1-1,5 g/kg kaliteli yağ kaynağı girmeli, riski olmayan sağlıklı popülasyon kolesterolden de kaçmamalı. doymuş yağ alımı da risk faktörleri olmayan aktif genç sağlıklı erkeklerde testosteron ve natural erkek sağlığı için mâkûl düzeylerde tüketiminde önemli görünüyor. anabolik steroid ve türevleri kullanmadığımız için beslenmemizde hormonal sağlığı yalnızca genel sağlık için değil fiziksel fitness ve ağırlık sporlarında başarı için de önemsememiz gerekiyor. tüm bunlar için yumurta, kuruyemişler, zeytinyağı, hindistancevizi yağı, avokado, çörek otu, tâhin, hayvansal ürünlerden epa-dha vb. kaynaklar tercih edilebilir...

fotoğraflarına bile bakamadığımız hastalıklar

necdetersoz
başlığı görünce aklıma ilk gelen kendim de gördüğüm için olsa gerek diyabetik ayak ileri evreleri oldu. yalnızca bakamamakla kalınmaz, hastanın bulunduğu ortama gangren ve nekroze olmuş ayağın yaydığı çürük koku nedeniyle girmekte dâhi zorlanabilirsiniz. hekim için zorlayıcı hekimlik koşullarından biri...

fıstık ezmesi

necdetersoz
fitness trendlerine bağlı olarak şu sıralar popülerliğinin arttığını düşündüğüm bir yiyecek. her yerde reklamını görüyorum. belki benim ilgi alanlarıma göre düzenlenmiş ve bana daha çok görünen reklamlar da olabilir. eskiden piyasada sürekli şekerli olanları bulunurken artık pek çok gıda markası şekersizlerini ya da farklı çeşitlerini (ballı, hurmalı, chia tohumlu vb) üretmeye başladı. ezme yerine yıllardır doğrudan fıstığın kendisini tüketen biri olarak uzun bir süre ilgimi çekmese de evde bir anda ezme yapasımın gelmesiyle berâber hârika bir lezzet de keşfetmiş oldum.

bunun üzerinden biraz gastronomi konuşalım. yiyeceğiniz kadar çiğ yer fıstığını kabuklarından soyarak ve iyice ayıklayarak bir tavaya alıp başka hiçbir malzeme eklemeden 5-10 dk kısık orta ateşte kavuruyorsunuz ve hafif kızarıp esmerleşmesini sağlıyorsunuz. yer fıstıklarını henüz çok sıcakken bir blender/rondoya hızlıca alıp 5 dk kadar krema ve ezme kıvâmına gelene kadar çekiyorsunuz. kavururken yağını hafifçe salacağı için çekmeye başladığınızda o kendi yağı yer fıstığına esas ezme kıvâmını sağlayacak ekstra yağ koymadan çünkü kendisi zâten çok yağlı. bu kadar.

ve evet fıstık ezmesi, içine başka hiçbir şey koymasanız dâhi normal fıstıktan kat kat daha lezzetli. peki içinde başka hiçbir ek malzeme olmadan yer fıstığı ezmesi, yer fıstığının kendisinden çok daha lezzetli olabiliyor? temelde iki sebebi var.

kavurma işleminde, fıstıktaki protein ve karbonhidratta yüksek sıcaklıkta meydâna gelen maillard reaction adı verilen olay. bizim esmerleşti, kavruldu, kızardı dediğimiz şey. yaklaşık 180 derece sıcaklık gereksinen bu reaksiyon, yiyecek moleküllerinin tat ve aromasını insan damak zevkine göre artırıyor ve değiştiriyor. o yüzden aslında hemen her besinin kavrulmuş, kızartılmış hâlleri, 100 santigrad derecedeki haşlama ve çiğ tüketimlere göre insanlara daha çok zevk veriyor. örneğin hammaddesi aynı olmasına rağmen kahvelerin farklı kavrulma derecelerine göre farklı tatlar vermesinde de aynı sebep yatıyor.

ikincisi ise tat tomurcuklarıyla temas ve yüzey alanının artması. fıstığı bütün hâliyle tükettiğimizde ağzımızda en fazla birkaç kez çiğner ve akabinde parçacıklar hâlinde hemen yutarız. dolayısıyla fıstık içindeki tat molekülleri yeterince dilimizle temas sağlayamadığı için fıstığın tadı olduğundan daha az algılanır. ezme hâline getirdiğimizde ise bu moleküllerin tomurcuklarla teması ciddi şekilde artar ve fıstığın tadı çok daha yoğun şekilde bizim tarafımızdan algılanır. o yüzden içine ekstradan hiçbir malzeme koymasanız dâhi tek başına bunlar lezzetini katlar.

yine de tatlandırmak isterseniz miktarca 1:10 oranında bal; veganlar de için hurma suyu ya da özütü, birlikteliğinde bir fiske tuz çok güzel sonuç verir. tadı artırmak için ekstra tatlı malzeme kullanılan târiflerde genel olarak berâberinde çok düşük miktarlarda tuz kullanılması tatlı tadın algılanmasını kolaylaştırıyor. bunun altındaki bilimsel mekanizma da çok mantıklı. dilde tat tomurcuklarında bulunan ve glukoz taşıyan SGLT1 reseptörlerinin çalışması ve şekerli tadı algılayıp beyne iletecek hücrelere taşınması, ortamda sodyum varlığında indükleniyor. sglt de zâten sodium-glucose linked transporter demek. işte bu yüzden bizim kullandığımız bir fiske tuz, gastronominin bilimle ilişkisini ortaya koyan ufak detaylardan sâdece biri...

cyanosis

necdetersoz
redükte hemoglobin'in 5 gr/dl'nin üzerine çıkmasıyla (3-5 gr/dl arası da hastanın kliniğine göre siyanoz için yeterli olabilir) deri ve mukozalarda mavimsi renk oluşması.

peripheral ve central şeklinde 2 tip siyanoz var.

central cyanosis nasıldır?

• arter kanında oksijen düşük (hypoxaemia)
• ağız içi gibi mukoza bulunan bölgelerde gözlenir, ekstremite uçlarında da olabilir. dil muayenesinde görülebilir.
• ektremiteler soğuk değildir (dolaşım sağlanıyor) ve ısıtmakla siyanoz düzelmez.
• sıklıkla polycythaemia eşlik eder (hipoksemiye yanıt). clubbing olabilir.

central cyanosis nedenleri? kanın iyi oksijenlenemediği ac hastalıkları, şantlı kalp hastalıkları, anormal hb olan hastalıklar (zehirlenmeler), yüksek rakım...

peripheral cyanosis nasıldır?

• nedeni hipoksemi değil ekstremiteye ulaşan dolaşımdaki bozukluk.
• ektremiteler soğuktur (dolaşım sağlanamıyor) ve ısıtılınca siyanoz kaybolur.
• mukozada siyanoz gözlenmez, ekstremiteler siyanotiktir.
• polycythaemia eşlik etmez.

peripheral cyanosis nedenleri? cardiac output'un düştüğü durumlar-kalp yetmezliği, şok, arteryel tıkanıklık, venöz dolaşım bozukluğu, periferik vazokonstriksiyon, soğuk hava...

notlar:
* ekstremite distallerini siyanotik gördün hemen periferik deme dil ve mukoza muayenesi de yap.
* anaemia'sı olanda siyanoz daha zor ortaya çıkar satürasyonun belirgin düşmesi lâzım (%60).
* hastaya %100 oksijen solutunca siyanoz düzelirse muhtemelen hipoksemik bir siyanozdur.




coeur en sabot

necdetersoz
göğüs grafisinde tahta pabuç ya da "bot" görünümü. tetralogy of fallot'ta tanısaldır. pulmonary stenosis nedeniyle pulmonary conus çökük görünür ve akciğerde vaskülerite azalmıştır. right ventricular hypertrophy nedeniyle apex yukarı kalkmıştır. kalp büyüklüğü normaldir ya da cardiomegaly olabilir. bu görüntüyle karşılaşılırsa echo yapılarak tanı doğrulanır.



2
mdblue mdblue
İngilizce tıp okuyanlar direkt okuyor. Türkçe okuyanlar Türkçeye çevirip okuyor. Sonunda ikisi de favlıyor. :)
necdetersoz necdetersoz
:))

jellinek's sign

necdetersoz
rasin's sign olarak da bilinir. hyperthyroidism'i ve graves' ophthalmopathy'si olan hastada daha sık üst göz kapağında belirgin olmak üzere periorbital hyperpigmentation olmasıdır. şâyet alt göz kapaklarında da pigmentasyon artışı olursa buna tellas' sign denir. hyperpigmentation jeneralize de olabilir (buccal mucosa, gingiva...). nâdir bir bulgudur doğrudan tiroid tanısı koydurmaz ama görünce tiroidi de akla getirir.

patofizyolojisi: gelişen hypocortisolemia'ya yanıt olarak pituitary gland'den acth sekresyonunda artış.






telefon bağımlılığı

necdetersoz
psikiyatride spesifik fobiler arasında Nomophobia ismiyle kendine yer bulmaya başlayan, özellikle akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte görünürlüğü artan, telefona erişimin bulunmadığı zamanlarda anksiyete, sinirlilik, korku, panik ve yalnızlık hissi gibi semptomların görülebildiği bir çeşit bağımlılık.

Nomophobia, no mobile phone phobia'nın kısaltılması şeklinde oluşturulmuş.

facies mitrale

necdetersoz
ya da facies mitralis, ileri derece mitral valve stenosis olan hastadaki karakteristik yüz görünümüdür.

yâni "al yanak mor dudak"...

ağır mitral darlık olan (hafif kliniği olan mitral darlıkta facies mitrale görülmez) hastada cardiac output düşmüştür, buna bağlı gelişen systemic vasoconstriction ile burun ve dudaklarda cyanosis tablosuna ek olarak yanaklarda vasodilation ve stasis sonucu malar flush gelişimiyle kendini gösterir. bu tip inspeksiyon bulgusu olan mitral darlık hastasında sıklıkla pulmonary hypertension da akla gelmeli. görüntü systemic lupus erythematosus rash'ı ile karıştırılabilir ama sle hastasında dudak görünümü sıklıkla siyanotik değildir (bu sle siyanoz yapmaz anlamına gelmez sle hastası siyanozla da gelebilir ama mitral darlık ilerlediğinde siyanoz âşikârdır) ve kızarıklıklar karakteristik butterfly rash görünümündedir. mitral stenoz ve sle kızarıklıkları burun civârında (nasolabial fold) farklılık gösterir. lupus rash'ı hızlı gelişir ve genellikle bir tetikleyicisi vardır, mitral darlıkta böyle bir durum yoktur. anamnezde bunlar da önemlidir.

siyanotik dudak ve yanaklarda kızarıklıkla karakterize mitral yüzü:


signe de pouce

necdetersoz
başparmak belirtisi.

diğer parmaklarla da bakılabilir fakat en geniş ve iyi görülebilen başparmak olduğu için literatürde onunla adlandırılır. aslında klinikte en sık index parmak kullanılıyor nedense... dehydration, shock, peripheral vasoconstriction, arterial thrombosis veyâ atherosclerosis gibi durumlarda ekstremiteye giden kan dolaşımı yetersiz kaldığında, hypoperfusion varlığında başparmağın uç kısmındaki pembemsi bölgeye (capillary bed'in en rahat değerlendirilebildiği bölge) basılıp (blanching) kaldırılınca rengin beyazdan tekrar pembeye dönme süresinin (crt) (capillary refill time) yaklaşık 2 sâniyeden daha uzun sürmesidir. en önemli göstergesi şok/hipoperfüzyon. normali 1-2 sâniyedir. 1 sâniyenin altına düşmesi de hyperdynamic state göstergesidir diğer şok tiplerinden (hypovolemic shock gibi) farklı olarak distributive shock da düşündürebilir... âcil bir durumda diğer bulguları da destekleyen hastada şok varlığını anlayabilmenin en kolay ve hızlı yollarından biridir. vital sign'dır. hastanın klinik seyri sırasındaki değişimi mortality göstergesi olarak kullanılabilir. yenidoğan'da parmaktan değil, sternum üstünden bakılması daha doğru sonuç verir. sternum'da geridolumun 3-4 sâniyeden uzun sürmesi anormaldir. nihâyetinde basit ama klinikte oldukça önemli bir muayenedir...

parmağa basılma süresi, basıncı artarsa süre uzar. önerilen, yaklaşık 5 sâniye ve nisbî orta şiddette bastırılması. soğuk havada da süre uzar. ideal sıcaklık 20-25 °c'dir.

bir de kapiller dolum zamânının kan basıncıyla doğrudan bir ilişkisi yoktur hipertansif hastada crt prolongation olabilir. distributif şok olan hastada hipotansiyon olsa da crt normal ve kısa olabilir.

facies hippocratica

necdetersoz
hipokrat yüzü.

özellikle kronik ve prognozu kötü hastalıkların ileri aşamalarında ortaya çıkan, hippocrates tarafından ilk kez târif edilmiş, ağır hastalık varlığını, cachexia'yı ve ölümün yaklaştığını düşündüren karakteristik yüz görünümü. hastanın alt dudağı sarkmış ve ağzı hafifçe açıktır. göz çukurları belirginleşir, gözler çukurun içine nisbî gömülmüştür. göz kapakları düşmüştür. yanaklar çökmüştür. kulaklar soğuktur ve doğal formunu kaybetmiştir. deri soluk, kuru ve serttir. alında nemlilik bulunabilir. kronik ve ağır katabolik süreçlerin sonunda (kötü prognozlu kronik hastalıklar, dehidrasyon, uzun süren açlık, ölüm orucu vb.) ölümden önce hastanın yüzü bu karakteristik görünüme yaklaşır.



2
ileleualatyr ileleualatyr
Bu saatte görmeseydim iyiydi :')
necdetersoz necdetersoz
😕

hilton's law

necdetersoz
19. yy'da cerrah john hilton tarafından dile getirilmiş, anatomide, bir çizgili kas grubunu innerve eden sinirin, aynı zamanda o kasla ilişkili eklemi ve üzerindeki deriyi de innerve ettiği kabûlüne dayanan kural.

trans-45-epoxy-e-2-decenal

necdetersoz
trans-4,5-epoxy-(e)-2-decenal.

insan ve diğer memelilerde kanın karakteristik metalik kokusunu veren kimyasal. 3-[(2r,3r)-3-pentyloxiranyl]-2e-propenal; epoxy-2-decenal şeklinde bir adlandırması da var.

o "kan kokusu" dediğimiz, metalik, kendine has kokunun esas sebebi kanda bunun yoğun olarak bulunması.

özellikle karnivor ve avcı türler, bu kimyasalın kokusuna karşı son derece hassaslar. kilometrelerce öteden kan kokusunu alabilen yırtıcı hayvanlar bu kimyasalın geldiği yeri algılayarak avlarının yerlerini belirleyebiliyorlar. insanlar da bu kokuyu yırtıcı hayvanlara benzer şekilde hissedebiliyorlar. yapılan bâzı çalışmalara göre yırtıcı ve karnivor türlerde bu kokunun alınması atraktif, yâni o canlıyı kanın bulunduğu bölgeye çeken bir tabiatta iken, herbivor ve av olan türlerde bu kokunun algılanması bölgeden uzaklaşma davranışını tetiklemiş (bölgede av olmuş bir canlının ve yine potansiyel tehdit olan yırtıcı türün civarda varlığına yönelik evrimsel bir koruma mekanizması olabilir).

insanlar da bu metalik kokuya farklı ölçülerde tepkiler gösterebiliyor. kimileri severken (ben severim) kimileri gerçekten tiksinebiliyor. bu da insan türü olarak omnivor canlılar olmamıza rağmen, bana kalırsa birey düzeyinde karnivor ya da herbivor tarafımızın hangisinin daha baskın olabileceğine dâir bir miktar fikir de verebilir. :)

molekül gösterimi:



ilginç bir bilgi; bu kimyasal bir çeşit aldehit ve omega-6 içeren yağların yüksek derecelerde ısıtılmasıyla ya da yakılmasıyla meydâna gelen reaksiyonlarda da bir basamakta oluşuyor. dikkat ettiniz mi bilmem ama bitkisel yağlar yüksek derecelerde ısıtılıp yakıldığında da ağır bir yağ yanığı kokusuna eşlik eden hafif metalik bir koku duyarsınız. örneğin bâzı otobüsler böyle yağ yakarlardı yakıt olarak. aklıma hemen o geldi, o kokuyu hatırlarsanız bünyesinde değişik, farklı bir metalik koku da barındırdığını hissetmişsinizdir. ya da tavada yağlı bir yiyecek kızartırken tavayı ocağın üstünde çevirip alevlerin yağa ulaşmasına neden olursanız tavanın içindeki yağ alev alıp yanınca da aynı koku çıkar. işte o yağda oluşan kimyasalla kana metalik kokusunu veren kimyasal, aynı.

daha da ilginç bir bilgi; bu kimyasal nârenciyelerin kabuğunun altındaki beyaz acımsı tabakada ve yeşil çaylarda da yoğun olmasa da bulunuyormuş ve bu aromaları yakalayabilmek için diğer kimyasallarla birlikte yıllarca aroma verici olarak kullanılmış; ancak kullanım dozlarında hücresel toksisiteye neden olabileceği nedeniyle kullanımı yasaklanmış...

insan kanıyla, nârenciye, çay ve bitkisel yağın böyle bir ortak noktasının olabileceği kırk yıl düşünsem aklıma gelmez. insan bâzen doğaya hayret ediyor...
2
keeker keeker
Sıkılmadan okuduğum en uzun giri , elinize sağlık
necdetersoz necdetersoz
teşekkürler :)

açılımları öğrenildiğinde aydınlanılan kısaltmalar

necdetersoz
neurocranium çalışırken kitaplarda ismi geçen scalp'in normalde muhtemelen bir kısaltma olmamasına rağmen neurocranium'u örten tabakaların sırasıyla baş harfleriyle de gösterilebiliyor olması...

s: skin
c: connective tissue
a: aponeurosis epicranialis
l: loose connective tissue
p: pericranium



1
elegantmoon elegantmoon
meltem hoca'nın slaytı geldi direkt gözümün önüne:))

14 ocak covid aşısı olmamız

necdetersoz
bugün itibâriyle gerçekleştirdiğim olay.

randevu saatinizde gittiğinizde çok beklemeden bilgilerinizi verip uygulama odasına geçiyorsunuz ve sâniyeler içinde görevli sağlık personeli tarafından sol deltoid'den aşınızı oluyorsunuz. iğne oldukça ince ve neredeyse hiç acı da yok. sonrasında yarım saate kadar akut bir durum olursa diye bekleyebilirsiniz; ancak hiç ciddi bir olaya rastlanmadı şu ana kadar sanırım.

tıp fakültesinde aşıyı reddedenler olduğunu öğrendik. elbette herkes kendi bedenî mülkîyeti hakkında kendi irâdesiyle karar alma hakkına sâhip; ancak ben yine de bir tıp hekimi adayı olarak bulunduğunuz topluma örnek ve öncü olmak açısından aşı olunuz diyorum...

will robots take my job

necdetersoz
günümüz ve gelecekteki muhtemel yapay zekâ teknolojileri, otomasyon vb. baz alarak mesleğinizi robotlara teslim edip etmeyeceğinizi hesaplayan ve bunu olasılık olarak ifâde eden site. doktorluk mesleği robotlar tarafından ele geçirilebilir mi sorunsalı başlığını görünce aklıma geldi.

siteye göre, gelecek zamanda hekimlerin ve cerrahların mesleklerini robotlara teslim etme ihtimâli %0.4 hesaplanıyor ki bu ihtimâl, sitedeki tüm meslekler arasında en düşüklerden biri. yâni robotların ve yapay zekânın, yerini alamaması muhtemel mesleklerden biri olarak görülüyor hekimlik ve cerrahlık. yine benzer şekilde diş hekimliği de.

https://willrobotstakemyjob.com/



2
darkgreen darkgreen
"Models %98" robot mankenlerin bu kadar yüksek olasılık olması ilginç geldi dnjdjdjd Paylaştığın için teşekkürler
necdetersoz necdetersoz
ha ha ricâ ederim :)
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol