kendimden uzaklaşmak için kendime yaklaşmam gerekir. müzik eşlik etmezse ne unuturum kendimi ne de hatırlarım. böyle gariptir
twilight üstüne dinlemedim ben..
Sevmemekle alakalı olduğunu düşünmüyorum. Mesele sonrasıdır. Farkında mi? Umursuyor mu? Görmezden mi geliyor? Gönlünüzü almak için çabalıyor mu? Onun için önemli olduğunuzu hissettiriyor mu? Hissettirmeye çalışıyor mu? Yoksa üzüntü olur. Bilemez o davranışın sizi üzecegini, asıl mesela üzüldüğünüzü bildikten sonra ne yaptığı olur. Bir daha üzmemek için çabalar, aynı davranışı yapmaktan kaçınır. Kırılgan yerisinizdir çünkü. Sizin üzülmenizi istemezken üzen kendisi olursa çatlar kırılır kalbi. Evet biraz edebiyat yaptım ama anlatabildim sanıyorum
spesifik bir kozmetik mağazasının -ismini hatırlayamadım- önünden geçerken kapıdan taşan şampuan kokusunu içimize çekmemiz. tek yapan ben değilimdir umuyorum
çok acımasız eleştirilere maruz kalmış tarihçi, bilge insan. yargısız infaz yapıldığını düşünüyorum. altında kötü amaç ararsanız bulamayacağınız kişi ve söz yoktur. nasıl görmek istiyorsanız öyle bakıyorsunuz. artık gündemde olmayan bir olay olduğunu biliyorum ama fikrimi belirtmek istedim. sözlüğün genel tavrı o yöndeymiş gibi görülmesin amacı da taşıyorum.
kendileri en sevdiğim ressamdır. eserlerinde göze çarpan bir deniz teması vardır. 1817-1900 yılları arasında yaşamış rus ressam çeşitli ülkelerde çeşitli resimler yapmıştır ve bunların arasında Türkiye'den şaheserler bulmak da mümkündür: Ağrı Dağı, Ortaköy Camii, Kız Kulesı, İstanbul Manzarası, Sinop...
Dönemi romantizm olan ressama ''fırtınalı denizlerin romantik ressamı'' da denir. ben resimlerine baktıkça içinde hisseder ve o yılları yaşamışçasına anımsarım sanki. kendi gözlerimle gördüğüm anılarmış gibi gözümde canlanırlar. güneşin batışı, denizin dalgalanması ve sokakta gezen insanlar ben o tabloyu izlerken nefes alırlar sanki. Bu ressamın dolmabahçe sarayında, milli saraylar resim müzesinde vb. yerlerde birkaç eserini görmek mümkündür. farklı kaynaklardan bazı alıntılar yapayım:
''30 kadar eseri Türkiye'de Dolmabahçe Sarayı, Deniz Müzesi, Askeri Müze, Fener Rum Patrikhanesi ve İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesi'nin koleksiyonlarında bulunmaktadır.'' https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
''ayvazovski resimlerinde öyle bir aydınlık olma efekti kullanmıştır ki, yaşarken açtığı sergilerinde, insanlar tuvallerin arkalarında mum var mı diye kontrol etmişlerdir.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482
''1844'te Rusya'ya dönüşünde Rus Donanması'nın resmi ressamlığı görevine atandı. Bu görevi dolayısıyla yaşamı boyunca çok sayıda deniz ve gemi resmi yaptı.'' https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0van_Ayvazovski
''raduga tablosu dostoyevskinin en sevdiği eserdir. hatta bu tabloyu görünce benzeri olmayan bir üstat benzetmesi yapmıştır kendisine.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482?p=6
1845'te geldiği İstanbul'da Sultan Abdülmecit tarafından Beylerbeyi Sarayı'nda kabul edildi. 1845-1890 arasında İstanbul'a toplam dört ziyaret yaptı. 1874'teki ziyaretinde Mimarbaşı Sarkis Balyan'ın Kuruçeşme Adası üzerinde bulunan ikametgâhında bir ay kadar misafir olarak Sultan Abdülaziz'in Dolmabahçe Sarayı için sipariş ettiği tabloları hazırladı. 1890'daki son ziyaretinde Sultan II. Abdülhamid'in huzuruna kabul edilerek padişaha iki tablosunu hediye etti. https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
her alıntısını yapmamak adına okunmaya değer bir link daha bırakıyorum: https://www.istanbulsanatevi.com/sanatcilar/soyadi-a/aivazovsky-ayvazovski-ivan-konstantinovich/ivan-konstantinovich-aivazovsky-biyografi/
ve bu ressamın öğretmeni için: https://en.wikipedia.org/wiki/Maksim_Vorobyov_(painter)
eserleri için: https://www.wikiart.org/en/ivan-aivazovsky/all-works#!#filterName:all-paintings-chronologically,resultType:masonry
Dönemi romantizm olan ressama ''fırtınalı denizlerin romantik ressamı'' da denir. ben resimlerine baktıkça içinde hisseder ve o yılları yaşamışçasına anımsarım sanki. kendi gözlerimle gördüğüm anılarmış gibi gözümde canlanırlar. güneşin batışı, denizin dalgalanması ve sokakta gezen insanlar ben o tabloyu izlerken nefes alırlar sanki. Bu ressamın dolmabahçe sarayında, milli saraylar resim müzesinde vb. yerlerde birkaç eserini görmek mümkündür. farklı kaynaklardan bazı alıntılar yapayım:
''30 kadar eseri Türkiye'de Dolmabahçe Sarayı, Deniz Müzesi, Askeri Müze, Fener Rum Patrikhanesi ve İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesi'nin koleksiyonlarında bulunmaktadır.'' https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
''ayvazovski resimlerinde öyle bir aydınlık olma efekti kullanmıştır ki, yaşarken açtığı sergilerinde, insanlar tuvallerin arkalarında mum var mı diye kontrol etmişlerdir.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482
''1844'te Rusya'ya dönüşünde Rus Donanması'nın resmi ressamlığı görevine atandı. Bu görevi dolayısıyla yaşamı boyunca çok sayıda deniz ve gemi resmi yaptı.'' https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0van_Ayvazovski
''raduga tablosu dostoyevskinin en sevdiği eserdir. hatta bu tabloyu görünce benzeri olmayan bir üstat benzetmesi yapmıştır kendisine.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482?p=6
1845'te geldiği İstanbul'da Sultan Abdülmecit tarafından Beylerbeyi Sarayı'nda kabul edildi. 1845-1890 arasında İstanbul'a toplam dört ziyaret yaptı. 1874'teki ziyaretinde Mimarbaşı Sarkis Balyan'ın Kuruçeşme Adası üzerinde bulunan ikametgâhında bir ay kadar misafir olarak Sultan Abdülaziz'in Dolmabahçe Sarayı için sipariş ettiği tabloları hazırladı. 1890'daki son ziyaretinde Sultan II. Abdülhamid'in huzuruna kabul edilerek padişaha iki tablosunu hediye etti. https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
her alıntısını yapmamak adına okunmaya değer bir link daha bırakıyorum: https://www.istanbulsanatevi.com/sanatcilar/soyadi-a/aivazovsky-ayvazovski-ivan-konstantinovich/ivan-konstantinovich-aivazovsky-biyografi/
ve bu ressamın öğretmeni için: https://en.wikipedia.org/wiki/Maksim_Vorobyov_(painter)
eserleri için: https://www.wikiart.org/en/ivan-aivazovsky/all-works#!#filterName:all-paintings-chronologically,resultType:masonry
2007 yapımı gizem, gerilim filmi. Jake Gyllenhaal, Mark Ruffalo, Robert Downey Jr. kadrosunu görünce bir heyecanla başladığım filmin yavaş ilerlemesi ve uzun olması beni bir tık üzmüş olsa da izlemeye değerdi sanıyorum. film 60'lar sonu 70'ler başı faaliyet gösteren ve hala kimliği bilinmeyen Zodiac adlı seri katili yakalamaya çalışan 3 kişiyi konu alıyor. dediğim gibi uzun bir film ve bir tık yavaş ilerlemesine rağmen arada hızlanan nabzı ile beni ekranda tuttu. kadro için bile hak verilebilir belki..
iki hafta önce izlemiştik bu filmi, başlığının açılmasına bi mutlu oldum :) fikirlerinize katılıyorum, film boyunca tartıştık katil kim diye, kendimizce türlü senaryolar da yazdık ancak şaşırmtadı sanki pek :)
ben de yakın zamanda izleyince açayım dediğim. dediğiniz gibi katil kim diye gidip geldim fakat bir yerde düşündürtmedi değil. o yüzden tam anlamıyla eksi puan veremedim
biz bir noktada -spolier olacak ama sdkfjs- iki katil mi var ki dedik, bence bu kadar sorgulatması da bir başarı
size katılıyorum, başarılı bir film diyebilirim sanırım işleyişi için
gece vurgunu olarak çevrilmiş suç dram filmi. başrolünde jake gyllenhaal'ı gördüğümüz film bana aradığım heyecanı yaşatmamış olsa da boş vakit değerlendirmek amaçlı izlenebilir sanırım. spoiler olmaması adına kısaca anlatmam gerekirse: işsiz bir hırsız şehirde meydana gelen suçları, olayları kameraya alıp bir kanala satmayı düşünüyor ve filmin ilerleyen dakikalarında bu işi fazla ciddi alarak para için görüntü için doğru yoldan çıkmaya başlıyor. Tanımı böyle yapınca artan beklentim filmle birlikte tam karşılanmamış olsa da boş zamanda izlenebilir sanırım.
keşke uykumdan biraz daha feragat edebilsem
''seni dinliyorum''
ytd: yatırım tavsiyesi değildir
yağmurdan daha yavaş olduğu için daha sakin hissettirir bana. yağmur sert vurur yere, dans etmez ışığın önünde. kar ise savrularak düşer. dışarısı soğuk iken sıcak odanda film izler gibi izlersin. yağmur daha hareketlidir. telaşlıdır yere düşemeyeceğim diye. kar süzülür, kendince ıslık da çalıyordur kesin. biz duyamıyoruzdur
müzik dinlerim ya da uyumayan birini daha bulur sohbet ederim. evet çoğunlukla ilki..
benim için boş zamanda bile izlenmeyecek olaylara sahne olan film serisi. filmlerinin sayısı arttıkça kalitesi düşmektedir.
görmeden alamayanlar kervanından doldurmaya geldiğim başlık. kitap hariç internet alışverişi yapamıyorum sanırım, tek tüktür olduysa da. bir gün kıracağım bunu ama hangi gün kim bilir
hala mırıldanırım müziğini, bir ara baştan izlemeye de başlamıştım; hangi bölümde kaldım acaba? çocuksu gelse de izletir kendini
robin williams ve robert de niro'nun izlemesi keyifli bir doktor-hasta (bu tanım da ne kadar doğru bilemedim şimdi) filmi. yazarları doktor veyahut adayı olan sözlük üyelerinin izlemesini tavsiye ediyorum. gerçek hayat öyküsü olması da filmi izlemeyi daha keyifli kılıyor.
kısaca anlatmak gerekirse yeni geldiği hastanede çocukken kaptıkları bir virüsten olduğu sanılan hastalığa (ensefalit) sahip kişiler vardır. diğer doktorların dikkate almadığı şeyler keşfeden yeni doktorumuz bu hastaları kurtarmak için ilaç denemesi de yapar ve film devam eder..
spoiler vermemek için merakı arttırayım dedim. gerisi sizde artık
kısaca anlatmak gerekirse yeni geldiği hastanede çocukken kaptıkları bir virüsten olduğu sanılan hastalığa (ensefalit) sahip kişiler vardır. diğer doktorların dikkate almadığı şeyler keşfeden yeni doktorumuz bu hastaları kurtarmak için ilaç denemesi de yapar ve film devam eder..
spoiler vermemek için merakı arttırayım dedim. gerisi sizde artık
mükemmeldir sayın richardthelionheart iyi ki yazmışsınız.
sözlüğe uygun olduğunu düşündüm ve dediğim gibi doktorların veya olacakların izlemesi gerektiğini düşünüyorum. teşekkür ederim yorumunuz için elegantmoon
bir kaza sonucu boynundan aşağısı felç kalan bir adam ile hapisten yeni çıkmış birinin ona yardımcı olmasını konu alan bir fransız filmi. komedi dram konulu sanıyorum. güzel bir arkadaşlık öyküsü izlemek isteyenlere önerimdir. empati yeteneğinizi de arttıracağını düşünüyorum.
ülke tarihinin en çok seyirci sayısına ulaşan 2. filmi imiş ve sayılarla karar verenler için imdb puanı: 8.5, top 250'de 44. sırada yer alıyor.
ülke tarihinin en çok seyirci sayısına ulaşan 2. filmi imiş ve sayılarla karar verenler için imdb puanı: 8.5, top 250'de 44. sırada yer alıyor.
(bkz: o anlama gelmeyen cümleler) başlığında da yazdım. buraya da uygun diye düşüyorum:
''Gamzedeyim deva bulmam'' cümlesinde gülünce ortaya çıkan gamze'de bulunma halinden değil kazazede kelimesi gibi kurulmuş gamzede, üzüntü ile harap olmuş olmaktan bahsedilir.
''Gamzedeyim deva bulmam'' cümlesinde gülünce ortaya çıkan gamze'de bulunma halinden değil kazazede kelimesi gibi kurulmuş gamzede, üzüntü ile harap olmuş olmaktan bahsedilir.
mütevazi / mütevazı
paralel / alçak gönüllü
paralel / alçak gönüllü
uşak tarhana çorbası ile ünlü imiş. Küçük Ege illerinde bu çorbanın hangi şehre ait olduğu, kimin daha güzel yaptığı hala tartışılırmış. ben de bir Uşak'lıdan duydum, bilgi ne kadar doğru bilemem o yüzden
Uşaktan geçerken benim de dikkatimi çekmişti, tüm marketlerde vardı. Egeli olarak da genelde Uşak diye duyarım hep
Maraş'ın tarhanasını meşhur değil miydi ? Bildiklerimin hepsi yalanmış
egede meşhur diye biliyorum ben de.. kafalar karışık:(
dediğim gibi ege şehirleri tarhana çorbasının hakları için birbirleriyle tartışırlarmış. ben bir uşaklıdan kendilerinin olduğunu duydum ve sıkı savunuyordu. kırmızı çizgisi gibi. bir daha mercimek dersem yüzüme bakmayabilir :(
hahhssh mercimekle alakası yokk haklı :d
''gamzedeyim'' kelimesi sadece gülüşle ortaya çıkan çukur anlamındaki 'gamze'de bulunmaktan bahsetmez. gam-zede de hüzünle ve üzüntü ile yıkılmış bir sıfattır. kazazede gibi. başlı başına bir kelimedir.
barış manço'nun şarkısında o anlamda kullanılmış diye bir şey okumuştum yanlış hatırlamıyorsam
Çok güzelmiş ben hiç düşünmemiştim :)
yarının da dünüdür.
Yarının garantiyse:)
kafanızın uyduğu birisi. birebirdir..
yazarlarının doktor veya doktor adayı olduğu sözlüğün fikrini merak ettiğim şey. genelde cerrahlarda olur imiş. düşününce yaptıkları işi hayat almak ve vermek arasında tanımlarlarsa böyle bir kompleksin var olması mantıksız gelmedi.
o zaman sorun yaptıkları işin hayat almak ve vermek arasında tanımlamaktır
şair dediğin aşka aşıktır. sevdiği kişiye değil sevdiği kişiyi sevmesine yazar. bu yüzden değişen kişilere, zamana ve mekanlara rağmen şiirleri kalır. yazmaya iten şey çevresinin, kişilerin kendisinde hissettirdikleridir. yaşamıdır. ruh halidir.
bu isimde bir film de bulunmaktadır (bkz: the island film)
başrollerinde Ewan McGregor ve Scarlett Johansson olan 2005 yapımı bilimkurgu filmi.
bir şeyler söylerken dinlenmemek
sayılarının hiçbir anlamı yoktur. sadece bakarım, yüksek numaralı ise iyi olabilir düşük numaralı ise kötü olabilir diye düşünürüm ama asla benim için bir yargı mekanizması olamaz. sevdiğim çoğu şeyin aldığı oy düşüktür hatta bu sitede. dalga geçer arkadaşlarım ben bir şey önerince, imdb bakalım kesin kötüdür derler.
kısacası, puanlaması asla tek başına yol gösterici olmayandır benim için
kısacası, puanlaması asla tek başına yol gösterici olmayandır benim için
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?