her bir sabah, bir adım daha atmak kaçınılmaz sona. dillerin çoktan lâl olduğu bir dünyada evrenin her gün bizlere tekrardan merhaba demesi gibi. bir günün daha müjdecisi ve bir kahraman olmamızın bir başlangıcı. her ayrılık ve kavuşma sahnelerine kucak açan, tüm sevinçlere ve dertlere ortak olan bir dost. umutsuzluğu defalarca yenmenin simgesi, tüm coşkuların kaynağı...
o zaman sabaha ulaşana selam, ulaştırana da sonsuz şükürler olsun!
insanların aşkı sürdürememesinin nedeni her iki tarafın da kendini aşık zannetmesidir. oysa iki kişi de birbirine aşık olamaz çünkü aynı oranda bir aşkı tarih yazmamıştır henüz ve hiç kimse maşuk olmayı kabullenemez süregelen aşkına ağlarken. iki taraf sevgili değildir mesela, biri sevgiliyse, diğeri sevdiğidir. yani anlatmak istediğim sen hangi taraf olduğunu bilirsen, bu aşk sürecektir. sen sevgili değil sevdiği isen, derhal bırak sevmeyi ve sevilmenin tadını çıkar. karşılıksız sevmek değil, karşılıksız sevilmek de lazımdır çoğu vakit. gül bunu bildiği ve bülbülün sevdiği olduğu için aşkları sonsuzdur. ne zaman ki “ben seni seviyorum” cümlesinin karşılığı “ben de sana seviliyorum” olursa sert kayalara benzeyecektir aşk, karmaşaya karmış dünyanın nice meşk bağlarında...
a1 türkçeye sahip yabancı insanların türkçe konuşmaya çalışmaları ve çok farklı anlamlar ifade ede ede, yanlış telaffuzlar ede ede konuşmalarını izlemeye bayılıyorum internette ve kahkahalar atıyorum :) size de oluyor mu sayın sözlük ?
şahsi görüşüm, burçlara ciddi bir şekilde inanan kişilerin hayatlarındaki inanç duygusunu yitirmiş veya yeterince tamamlayamamış ve bir benlik arayan insanlar olduğu. tabii ki şimdilik böyle bir durumda olmadığım için inanmamayı gülüp geçmeyi tercih ediyorum gibi :)
instagram'da kesinlikle takip edilmesi gereken sayfalardan. okulumuzdan bir öğrencinin okuduğu kitapları anlatması ve alıntılamasıyla başlayan bu serüven, zaman zaman kitap okumaya çok vakit ayıramayan insanlar için geniş bir yelpazeden okuma keyfi sunuyor. edebiyat paylaşıldıkça güçlenecek 🎞
kimse bilmez fakat nazım hikmet'in de dediği gibi, sana söylediğim en güzel söz, henüz söylemediğim sözdür ve en beğendiğim entry, henüz yazmadığım entrydir.
arap inancına göre cehennem inancı, kaynar kazanlar ve ateşlerle dolu bir yer iken iskandinav inancında niflheim denilen cehennem tasviri, soğuk yeraltı dünyasıdır ve her şey donmuş halde insanları beklemektedir. çünkü toplumlar en çok eziyetini çektikleri figürleri inançlarına yansıtırlar ve bunların ışığında dostoyevski: “cehennem, insanın kalbinde sevginin bittiği yerdir” dese de şahsi inancım, insan cenneti de cehennemi de ölürken kendisiyle birlikte götürür. kalbinin temizliği kadar huzur duyarken günahları kadar da hicap duyar.
babaannem ve onun gün arkadaşlarını buluşturan, mutfaktan ve salondan enfes mercimek köftesine karışmış yoğun ıslak kek kokusu. mazi oluyor işte en küçük anılar bile. şimdi pandemiden ne altın günleri kaldı, ne babaannemin arkadaşları, ne babaannem... heyhat!
bu kişi genellikle ben olmaktayım. zaten insanların oyun havası ve göbek atma kavramlarını icat ettikten sonra nasıl mutsuz olduklarını merak ediyorum hala.
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allah'ın adını, Günahkâr da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendi'ye.
Mesele falan değildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi. Aldılar, götürdüler. Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü. Duysalar öldüğünü alacaklılar Haklarını helal ederler elbet. Alacağına gelince... Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
Tüfeğini deppoya koydular, Esvabını başkasına verdiler. Artık ne torbasında ekmek kırıntısı, Ne matarasında dudaklarının izi; Öyle bir ruzigar ki, Kendi gitti, İsmi bile kalmadı yadigâr. Yalnız şu beyit kaldı, Kahve ocağında, el yazısıyla: "Ölüm Allah'ın emri, "Ayrılık olmasaydı."
kesinlikle faydalı bir sonuç vereceğini düşünmediğim eylem. insanların en küçük davranışları, alışkanlıkları ve dünya görüşleri bizim bakış açımızdan çok yanlış görünse bile aynı çok faydasız görünen hayvanların çok kritik öneme sahip olması gibi her daim bir faydası olduğunu düşünüyorum. misal siyah olmadan beyazın, kötülük olmadan iyiliğin değerini anlayamamamız gibi. ha diyelim bu kişi yakınımızdan ve değer verdiğimiz biri, bu konuda da kaderin ve evrenin ona çizeceği güzel yola olan inancım tam :)
gerçekten de böyle adlandırılan bilimsel bir olay var sayın sözlük. beynimiz düşüncelerimizi oluştuğu çevre ile birlikte anlamlandırdığından mutfakta aklımıza gelen bir şey kapı eşiğinden geçip salona girdiğimizde unutulabiliyor. bilim insanları ise kapıdan geçmeden önce düşüncenizi sesli bir şekilde birkaç defa tekrarlamanızı öneriyor.
bir kitapta okudum, çok da güzel açıklanmış aslında, sizin de görüşlerinizi beklerim. - serbest rekabet: hoşgörü yok, torpil yok, tamamen kurtlar sofrası. - bilimsel düşünce metodu: batı da sadece son yüzyıllarda bunu uygulamış olsa da dogmatik inancı değil, daima bilimi yüceltme. - hukukun üstünlüğü: sen kralsan ben de vatandaşım ve berlin'de hakimler var sözü her şeyi özetliyor gibi. - tüketim toplumu: tek bir güruh değil, herkes tüketsin ve halk refah oldukça biz de refah olalım anlayışı. - iş ahlakı: insanların toplumdaki yerlerini ve vazifelerini korkutma yoluyla dahi olsa düzgün yapmasını sağlamak.
elvedayı vedadan ayıran ön ek el-, arapçadaki karşılığıyla “the”dır. the eki ise bildiğimiz gibi kelimeye “unique”lik katar. yani demek isteyeceğim: “vedalar sıradan bir ayrılık iken, elveda çok farklı bir şey...”
Derdini seviyorsan eğer, anlaşılmayı beklemeyeceksin, Sorarlarsa sana nedir derdin diye, sadece eyvallah diyeceksin. Sessizce, Derdine hürmeten, Derin bir eyvallah...
...bir yer bulmalı insan kendine. hiçbir vakit kimsenin onu üzemeyeceğini fark edene dek. göçmeli mesela, her yeni doğan günde. ne bulanmamak ne de donmamak için. dünün dünle beraber gittiğini anlayana kadar aramalı, yeni şeyler söyleyecek kadar cesur olmalı. eski zaman hançerlerine yazılan aşk şiirlerini okumalı belki de. kays gibi aşkından delirip yüce makamlara erişene dek...
kendini kalıplara sokmak. vay efendim ben ondan önce mezun oldum sonra evlendim, biz şuraya gittik onun oğlu bu okulu kazanmış, düğünleri daha büyük olmuş biz ev kredisini ne yapacağız... gelin bir çay demleyelim karşılıklı ve ölümden önce hayat var mı onu konuşalım.
uzun zamandır düşündüğüm bir konu sayın sözlük. sizlerin de fikirlerini merak ediyorum. tanrının veya dinlerin varlığını kabul etmeyen grupların öne sürdüğü argümanlara bakıldığında, bazı söylemler günümüz toplumuyla çok bağdaşmayan fikirler içeriyor, bunu inkar edemeyiz. fakat bunların sanıldığı kadar basit olmadığı ve deşifre edilmeyi bekleyen anlamlarının olduğu kanaatindeyim.
şöyle bir örnekle açıklayayım sayın gozleriniacvebak, islamı kabul etmeyen bir insan için saçma bir ibadet gibi gelen namaz ibadetinin aslında belirli bir manyetik alan üzerinde durmadan hareket eden kalbimiz için ne kadar faydalı olduğu günümüzde kanıtlandı, fakat şu an hala açıklığa kavuşturulmamış kadın hakları, aile yaşamı gibi konularda da islam'ın -haşa huzurdan- “sığ” bir görüşe sahip olduğunu düşünmüyorum ve başka anlamının ilerleyen zamanlarda anlaşılacağını düşünüyorum.
şimdi demek istediğinizi daha iyi anladım, teşekkür ederim. Bahsettiğiniz şeye ben de katılıyorum fakat aslında birçok şeyin anlamının -anlamak isteyenlerce- anlaşıldığını, bazı şeylerin ise bazı insanlarca -belki anlamak istemedikleri için- asla anlaşılmayacağını düşünüyorum...
kesinlikle haklısınız, her toplumda olduğu gibi. fakat düşünen insanların zihinlerinde küçük bir ışık bile yakabilsek kâr. katkınız için teşekkürler sayın gozleriniacvebak.