Sanat, sanatını yapan kişi içindir. Bir insan tanesi içinden gelenleri somutlaştırıyor diye o insanın duygularını niye birilerine/bir şeylere mal etmek zorunda hissediyorlar bilemiyorum. Sanat sanatı yapan kişi içindir. Sanat benim içindir. Ben sanatımı icra ederken izleyicilerin bana hayran olduğunu fark edip bundan hoşlandığım takdirde sanatımı icra ederken sanat münafıklığı yapıyorsam artık benim içim değil toplum için olur.
Kitap okumayı çok sevdiğim, ancak yoğun çalıştığım bir dönemde başlayıp yarım bıraktığım bir Charles Dickens kitabı. Kitabı ilk kez kütüphanede görmüştüm. İlk sayfasını okuduğum an ise adeta büyülenmiştim. Belki de bazılarına basit bir tasvir gibi gelen, tekerleme edasıyla giden ancak aklımda hala yeri bulunan çok güzel bir ilk sayfaydı.
zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü; hem akıl çağıydı hem aptallık; hem inanç devriydi hem de kuşku; aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi; hem umut baharı hem umutsuzluk kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana…
(bkz: #14905)
Zamanların en iyisiydi(tıp kazandığımız yaz)
Zamanların en kötüsüydü(tıp okuduğumuz 6 sene)
Edit: paris ve londra
zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü; hem akıl çağıydı hem aptallık; hem inanç devriydi hem de kuşku; aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi; hem umut baharı hem umutsuzluk kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana…
(bkz: #14905)
Zamanların en iyisiydi(tıp kazandığımız yaz)
Zamanların en kötüsüydü(tıp okuduğumuz 6 sene)
Edit: paris ve londra
Temsilcileri ilettikten sonra gelen açıklamanın açıklaması ile birlikte gelecek açıklamayı beklemek
Muhafazakar bir aile yapım olması nedeniyle hayatımın hiçbir döneminde istediğim eğlenceli düğünü yapamayacak biri olduğumu fark ettiğim günden beri içerisine dahil olduğum topluluk
Armut'un sosyal hayatı yolunda gidiyordur ya da sınavları vardır.
İyi niyet, karşı tarafın beklentisi doğrultusunda oluşmadığı takdirde her zaman kötü niyettir. Örneğin sizi düşündüğünü ve samimi bulduğunu söyleyerek size "burnun büyük, kıyafetin çok kötü, çok kilo almışsın biraz kendine bak, çok bakımsızsın..." gibi şeyler söyleyen birisi %99.8 ihtimalle size karşı kıskançlık besliyordur. Ya da sizin iyiliğiniz için yemek yaptığını , hediye aldığını vs... iddia eden birisi büyük ihtimalle karşılığını beklemek isteği doğrultusunda kendi isteklerinden önce sizi kendine zorunlu kılacak bir iyilik yapmıştır. Beklenmeden yapıldığı iddia edilen iyilikler bile çoğu zaman vefa nedenli bağlılık içindir.
"Benim neremi kıskanıyorlar" demeyin. Bazı insanlar kibir ve bencillik konusunda o kadar çirkin yerdeler ki kendisinden 1 fazla olan her şeyi kıskanarak bitirmek istiyorlar.
Ben bu nedenle kimsenin niyetinin iyi olması gerektiğini düşünmem. İnsanın bir niyeti bile olmak zorunda değil hatta. Herkes nasıl olmak istiyorsa onu eyleme döksün. Böylece karşımızda gördüğümüz her insanın kalbine inip niyetini sorgulamak zorunda da kalmayız.
(bkz: #8200)
"Benim neremi kıskanıyorlar" demeyin. Bazı insanlar kibir ve bencillik konusunda o kadar çirkin yerdeler ki kendisinden 1 fazla olan her şeyi kıskanarak bitirmek istiyorlar.
Ben bu nedenle kimsenin niyetinin iyi olması gerektiğini düşünmem. İnsanın bir niyeti bile olmak zorunda değil hatta. Herkes nasıl olmak istiyorsa onu eyleme döksün. Böylece karşımızda gördüğümüz her insanın kalbine inip niyetini sorgulamak zorunda da kalmayız.
(bkz: #8200)
Herkes farklı evlerden gelecek ve tanımadığınız insanlarla aynı odada kalacaksınız. Hiçbiri sizin küçük çevrenizde rastladığımız insanlara benzemeyecek. Çok kötü kişilerle de karşılaşacaksınız. Kimseyi sevmek zorunda ya da kimseyle iyi anlaşmak zorunda olmayacaksınız. Bunu aklınızdan hiç çıkartmayın.
Hocalardan korkmasınlar. Bilmedikleri her şeyi sormaya çalışsınlar. Hocalar kızabilir, azarlayabilir. Ama eleştirenlerin bile tatlı-sert eleştirerek kızdığını gördüm. Sizin meslektaşınız olacağının bilinciyle size yardımcı olmaya çalışıyorlar. Bunun dışında bağırarak sizi korkutan olursa jürinize gelmesin diye dua edin. Yine de jürinize gelirse de karşısına geçip korkmuş gibi durmayın. Hocalar sadece bilginizi ölçmek için sözlü yapmıyor. Büte kalırsanız da korkmayın. Güzel bir deneyim değil belki ama büte kalmadan okulu kapatan kişiler azınlık gruptalar. Büt, sık rastlanan bir doğa olayıdır.
Kanayan yaram. Bu zihniyet nedeniyle küçük bir kız iken ölüp erkek olarak dirilmek isterdim. İstediğim her şeyin önündeki engellerden biri de kız olarak doğmaktı. Var olduğum için istediğim şeylere erişemiyordum.
Bunu eksileyenlerin eril zihniyet içerisinde yaşayan kadın insanlar olmadığına eminim.
Öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Yakın zamanda bir açıklama haberi gelebilir. Bu haber sonucunda bir açıklama olabilir. Beklemede kalın :)
Edit: çok önemli bir açıklama. Mutlaka dinleyin
Edit: çok önemli bir açıklama. Mutlaka dinleyin
Ahmet Şerif İzgören'in ikonik olduğunu hatırladığım konuşması. Uzun yıllar önce dinlemiştim. Bir zamanlar kendisine ait kitapları alıp okumama neden olmuştu. Şimdi hatırlayamadığım bir açığını bulduğum için kendisinden hızla soğumuştum. Bir daha da kendisine ait bir şey görmemiştim. Tekrar unutmak istiyorum ama aklıma kendisine ait başka bir eser geliyor pembe fili düşünme
Utanmasa altın suyuna dalıp yaşayacak bir insan olan armutun, gözünden kanlı gözyaşları akmasına neden olan terlik. Ayrıca uzun saatler içinde kalan ayağın terleme ihtimali yok mudur? Terlememe teknolojisine sahip midir? Böyle şeyleri merak ediyorum. Arkası açık önü delikli bir terlik sonuçta. Çevre kirliliğine sebep olmayalım.
Ben kuzeniminkini giymiştim,vıcık his oluşmuştu ayağımda. Tabi çorap yoktu ama sanırım terletiyor.
Ama yumuşacık
Ben denediğimde çok yumuşak gelmemişti bilemiyorum ruhsuz. Belki zamanla ayağa uyum sağlıyordur. Terletmesi kötü bir yönü bence😅
Ya ben sıfırını giymemiştim kullanılmıştı baya belki yumuşamıştır😅 ama terletmesi kötü olur çünkü rahatlık ve terlememek için alınıyor bence o terlik
Anneme özel günlerde aldığım çiçekler haricinde kimse için yapmadığım şeydir. Bir gül olmuş kaç tl, çiçek alınmaz bu zamanda...
Artık yaşamayan birisini özlemek
Geride ben kaldım
Elimde çocuk kalbim...
Elimde çocuk kalbim...
🥺
Hayatımızdan eksileterek kazandığımız öğreti
Günümizde tek tiplemeşmenin iki temel kaynağı olduğunu düşünüyorum
1.si online alışverişin pandemiye vurmasıyla iyice artan tüketim çılgınlığı
İnsanların bilinçsizce, anlamsızca alışveriş yapması ve bunun başkaları tarafından (mesela bir infılunsır) kolaylaştırıyor olması nedeniyle başkalarının hazırladığı ortak linkler üzerinden alışveriş yapması
2.artan sosyal medya kullanımı
Kıskanma, özenme, gıpta etme... sizin için hangi tabir uygunsa o olsun. İsmi çok da önemli değil. Sosyal medya kullanıcılarının bir kısmı, bahsettiğim bu duyguları uyandırmak için bazen evini bazen arabasını bazen altınlarını/takılarını bazen tatilini bazen mutlu ya da huzurlu düşüncelerini (?) çekerek sanki bizimle paylaşmıyor da adeta bizimle yaşıyormuş gibi hissettiriyorlar. Görüyoruz ki bir infılunsır neyi paylaşırsa birkaç gün içerisinde bir reklam olmaksızın diğerleri de aynı şeyi paylaşmaya başlıyor. "Onda varsa benim de olmalı", "onda varsa bende daha iyisi olmalı" gibi çirkin zihniyetlerin ürünü olan düşünceler zincirleme etkileşime girerek birbirini körüklüyor. Sadece infılunsırların değil; takip ettiğim, maddi durumu iyi olan ve birbirini tanıyan bazı normal insanları görüyorum da sürekli olarak birbirleriyle aynı şeyi yapıyorlar. İnsanlar para yarışına girmiş gibiler. Bu durum da karşıdaki ile yarış halindeyken aslında zamanla aynı şeyleri yapmayı tetikliyor.
1.si online alışverişin pandemiye vurmasıyla iyice artan tüketim çılgınlığı
İnsanların bilinçsizce, anlamsızca alışveriş yapması ve bunun başkaları tarafından (mesela bir infılunsır) kolaylaştırıyor olması nedeniyle başkalarının hazırladığı ortak linkler üzerinden alışveriş yapması
2.artan sosyal medya kullanımı
Kıskanma, özenme, gıpta etme... sizin için hangi tabir uygunsa o olsun. İsmi çok da önemli değil. Sosyal medya kullanıcılarının bir kısmı, bahsettiğim bu duyguları uyandırmak için bazen evini bazen arabasını bazen altınlarını/takılarını bazen tatilini bazen mutlu ya da huzurlu düşüncelerini (?) çekerek sanki bizimle paylaşmıyor da adeta bizimle yaşıyormuş gibi hissettiriyorlar. Görüyoruz ki bir infılunsır neyi paylaşırsa birkaç gün içerisinde bir reklam olmaksızın diğerleri de aynı şeyi paylaşmaya başlıyor. "Onda varsa benim de olmalı", "onda varsa bende daha iyisi olmalı" gibi çirkin zihniyetlerin ürünü olan düşünceler zincirleme etkileşime girerek birbirini körüklüyor. Sadece infılunsırların değil; takip ettiğim, maddi durumu iyi olan ve birbirini tanıyan bazı normal insanları görüyorum da sürekli olarak birbirleriyle aynı şeyi yapıyorlar. İnsanlar para yarışına girmiş gibiler. Bu durum da karşıdaki ile yarış halindeyken aslında zamanla aynı şeyleri yapmayı tetikliyor.
Ailem ve bazı arkadaşlarımın beni anlatırken kullandıkları, benzerim olan böcek. Pek çok yönden benziyoruz.
kare çarşı. Tanıdığınız insanları bir arada bulabileceğiniz, ücretsiz ve halka açık oturma alanı. Oldukça talep gören bir mekan olduğu için yer bulması zor oluyor.
Sosyokültürel ve sosyoekonomik (sadece ekonomik demiyorum) denklik. Türkiye gibi bir ülkede doğu'dan alınan gelin batı'nın adetleriyle gelin edilirken bile sıkıntı çıkıyor. ( takılacak altın miktarı, evin hangi odasını kimin alacağı, beyaz eşyalar...) Halbuki ülke aynı ülke. Ama insanlar hayali sınırlar çizmişler hep.
Ekonomik denklik ise dünyanın her yanında olduğuna inandığım bir durum. Çünkü maddi sorunlar ve bunların beraberinde getirdiği tartışmalar oldukça sorunlu oluyor. Her iki taraf da evlilik boyunca yüksek maaşlar alsa dahi insanın kendi evinde alışmadığı harcamalar başkası tarafından yapılınca gözüne batabiliyor. Para kolay kazanılan bir şey değil. Ancak paraya zor erişen biri için bu zorluk herkesinkinden daha fazla olabiliyor. Dolayısıyla gündelik hayatta yapılan öylesine bir alışveriş, yenilen bir çikolatanın markası, evde değil de dışarıda zaman geçirmenin sevilmesi gibi basit ama harcama yapmayı gerektirecek şeyler çiftlerin cebini rahatsız etmese dahi aile içi huzursuzluğa neden olabiliyor.
Ekonomik denklik ise dünyanın her yanında olduğuna inandığım bir durum. Çünkü maddi sorunlar ve bunların beraberinde getirdiği tartışmalar oldukça sorunlu oluyor. Her iki taraf da evlilik boyunca yüksek maaşlar alsa dahi insanın kendi evinde alışmadığı harcamalar başkası tarafından yapılınca gözüne batabiliyor. Para kolay kazanılan bir şey değil. Ancak paraya zor erişen biri için bu zorluk herkesinkinden daha fazla olabiliyor. Dolayısıyla gündelik hayatta yapılan öylesine bir alışveriş, yenilen bir çikolatanın markası, evde değil de dışarıda zaman geçirmenin sevilmesi gibi basit ama harcama yapmayı gerektirecek şeyler çiftlerin cebini rahatsız etmese dahi aile içi huzursuzluğa neden olabiliyor.
Sadece Lamia Pınar'a ait olan nöro kitabını alıp okuyan herkesin 60 alacağına inandığım komite. Çok abartılıyor inanmayın.
Sezai Karakoçan tarafından yazılan ikonik bir şiirdir. İmkansız aşkın eseridir. Türkçe öğretmenim tarafından bana aktarılan hikayeye göre bu şiir şöyle ortaya çıkmıştır:
Muazzez Akkaya şairimizin üniversite yıllarında gönül verdiği bir sınıf arkadaşıdır. Sezai Karakoç kendisine olan aşkını itiraf eder ancak karşılık bulamaz. Karşılıksız aşkın verdiği ümitsizlik de vardır ama şairimiz biraz da içine kapanık birisidir. Bir şiir bunun üstüne. Ve bu şiiri herkes duysun diye çok çalışıp derece ile okulunu bitirir; sırf herkesin önünde bunu okuyabilmek için. Diplomasını almak için sahneye çağrıldığında konuşma yapmak üzere aldığı mikrofona bu şiiri okur. Bir üstteki entrydeki sayın yazarın bahsettiği gibi şiirin her bir kıtasındaki ilk harfler birleştiği zaman bunun bir akrostiş olduğu görülür. Akrostiş "muazzez akkayam" şeklindedir. Sezai Karakoç şiirini bitirir ve henüz sahneden inmeden şiiri dinleyenler arasında bulununan Muazzez Akkaya ayağa kalkar, teklifini kabul ettiğini söyler. Sezai Karakoç ise şöyle cevap verir "Monna Roza bir kere yazılır"
Bu hikayenin gerçeğe uygunluğu nedir bilemiyorum. Ancak hikayenin buna benzeyen çeşitlerinin olduğunu biliyorum. Ve tüm çeşitler aynı yere varıyor: Monna Roza bir şiirdi, bir kere yazıldı. Pek çok kez okundu.
Muazzez Akkaya şairimizin üniversite yıllarında gönül verdiği bir sınıf arkadaşıdır. Sezai Karakoç kendisine olan aşkını itiraf eder ancak karşılık bulamaz. Karşılıksız aşkın verdiği ümitsizlik de vardır ama şairimiz biraz da içine kapanık birisidir. Bir şiir bunun üstüne. Ve bu şiiri herkes duysun diye çok çalışıp derece ile okulunu bitirir; sırf herkesin önünde bunu okuyabilmek için. Diplomasını almak için sahneye çağrıldığında konuşma yapmak üzere aldığı mikrofona bu şiiri okur. Bir üstteki entrydeki sayın yazarın bahsettiği gibi şiirin her bir kıtasındaki ilk harfler birleştiği zaman bunun bir akrostiş olduğu görülür. Akrostiş "muazzez akkayam" şeklindedir. Sezai Karakoç şiirini bitirir ve henüz sahneden inmeden şiiri dinleyenler arasında bulununan Muazzez Akkaya ayağa kalkar, teklifini kabul ettiğini söyler. Sezai Karakoç ise şöyle cevap verir "Monna Roza bir kere yazılır"
Bu hikayenin gerçeğe uygunluğu nedir bilemiyorum. Ancak hikayenin buna benzeyen çeşitlerinin olduğunu biliyorum. Ve tüm çeşitler aynı yere varıyor: Monna Roza bir şiirdi, bir kere yazıldı. Pek çok kez okundu.
Birkaç tane insan var. Bir arada bulundukları anlardan birinde aralarından birisinin benim mutluluğuma karşı olduğunu düşünmeme sebep olabilecek şeyler konuşmuşlar. Belki de konuşmamışlar. Ama neden ama nasıl ama kim konuştu bilemiyorum. Aslında tek bir suçlu var. Fakat bir kişi yüzünden hepsine olan inancımdan birazını kaybettim. İçine dahil olmadığım bir konuşmada kim haklı kim değil onu da bilemiyorum. İftira kötü bir his. Kimin adına değdiyse o ismin üstünden bir kısmı yakıp kül ediyor.
Birisinin doğum günü. Artık eskisi gibi değiliz diye kutlayamadım. Mutlu yıllar kendisine :)
8 mart kadınlar günü'nde polis bir hanımefendi tarafından tarafıma hediye edilen çiçektir
Piranha Cafe. Sadece üst katını gördüğünüzde tekinsiz bir yerde gibi hissettiren ama alt katına indiğinizde nostaljik ve tarihi değeri olan bir sürü ürünle donatılmış kafe. İçinde yiyip içebileceğiniz özel bir şey yok. Ancak fiyatlar uygun. Kafe sahibi beyefendi de öğrencilere karşı güzel bir tutum sergiliyor.
Dönem 5'teki ve 6'daki erkeklerin tercih edilmesinde ani bir artış yaşanmasına neden olacak durum.
Çok efsane bir bakış açısı olmuş bu sayın armut:)))
Bu bakış açısını tek başıma düşünmedim sayın elegantmoon. Bana katılan pek çok arkadaşım vardı :,)
İkimiz de birbirimizi kazanamadık. Başından sonuna kadar bir başarısızlık hikayesi
Çikolata şelalesi makinesi. Evimde en çok ihtiyaç duyduğum küçük ev aletidir.
E ben buna çok güldüm. ;)))
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?