Lisedeki yemekhanemizde yemekleri kendimiz döküyorduk. Boş tabakları da görevliye teslim ediyorduk. Bir gün tam yemeğimi dökerken arkadaşım bir espri yaptı. Gülerken dalgınlıkla tabakların yarısını ve çatal kaşığı da yemek çöpüne döktüm. Yemek dökme görevlisi sinirli biriydi. Arkadaşım bundan dolayı "çabuk kaçalım" dedi. Korktuğum için görevliye söyleyemedim ve kaçtım. Hala pişmanım, benim yüzümden tabak ve çatal-kaşık takımları bozuldu.
Hala emin olamadığım niceliktir. Markadan markaya, ayakkabı türünden türüne değişiklik göstermektedir. Ama her türlü haliyle ortalamanın biraz üstünde olduğunu düşünüyorum.
Geçen sene karenin arkada kalan masalarında oturuyorken başımıza gelmişti. Arkadaşlarımla konuşurken önümde duran masaya gözüm takıldı. Onlar da bizim gibi konuşmalar içerisindeydiler. Birden o masadaki öğrencilerden birisi ayağa kalkıp ciddi ve dik bir duruşa geçti. Ben daha ne olduğunu anlayamadan aynı öğrenci hiç de alçak olmayan bir sesle şarkı söylemeye başladı. Masada benimle oturan arkadaşlarım da dahil olmak üzere yakın çevresindeki herkes susup öğrenciyi dinlemeye başladı. Şarkısı bitti. Öğrenci oturdu ve hiçbir şey yokmuş gibi muhabbete devam etti.
İkisini de tercih etmem. Belki o an için beni kırmayıp güler ama acı hemen kaybolup gidecek bir his değildir. Üzülecekse üzülsün, ağlayacaksa ağlasın. Ben de yanında dururum. Acı içinde olan biri için hiçbir şey yapmasa dahi birinin varlığını bilmek asıl destektir zaten. Gerekirse sarılırım ya da çıkar yolları düşünüp ona sunarım. Beraber yeni bir yol çizebiliriz. Ama mümkün olduğu kadar dirayetli ve ayakta duruşumu ona gösteririm. Hiç yoktan birimizin aklı başında kararlar verebileceğini bilir.
(bkz: #5715)
(bkz: #5715)
çok haklısınız. yanında birisinin olduğunu bilmek bile yetiyor insana.
Gütfsözlük'teki ilk eksiyi ben aldım
Güzel bilgi. Atan kim acaba?
O zamanlar sözlükte entry az olduğu için mevcut entryleri tarayıp bu kanıya varmıştım. Eğer ilk eksiyi ben attım diyecek birisi çıkarsa muhtemelen benim eksim o kişidendir sayın parçalıbulutlu.
Hangi entryinize atılmıştı ilk eksi acaba sayın armut
İnanın hatırlamıyorum sayın alpagumrnky. Bakarsam bulabilirim ama
Müziğin bile parayla olmasi basligindaki entrynize atmislar tamam ben değilim. Ben digerlerine attım falan diyormuşum
Atın gitsin eksileri. Sonuna kadar eksi oy destekçisiyim :)
Benim de bazı postlar linçlendi ama olsun frmek ki digerlerinden farklı düşünüyorum(kötü değil). Siz de boşverin sayın armut
Bugün başıma gelen talihsiz olaydır. Jelibon yemeyi sevmem ancak kolalı olanı bana maziyi hatırlatıyor. Eski zamanların hatrına bazı günler kolalı olanı yiyebiliyorum. Bugün de o günlerden biriydi. Paketini ucundan açtığım kolalı jelibonumu masama koyup dışarı çıktım. Geldiğimde masamda jelibonunum yoktu. Evdeki herkese tek tek masamdaki jelibon ile ilgili düşüncelerini sordum. Bazıları jelibon görmediklerini söylediler. Birisi ise evde olmadığını söyledi(bu gerçekten doğru. Sanık olay saatinde işteydi). Bu talihsiz olay için hala aile üyelerimden şüpheleniyorum.
eksilere gaspanek 50 fav alır gelir mi?????
3 eksiye de şükür diyorum şimdilik :) 50 fav gelmese de olur
BU JELİBON HALA BULUNAMADI
Herkesin birkaç problemi belirleyip onlara sallaması, kalan şeyler için de kafa yormaması.
Armut
yahu sayın armut, ben sizi sözlükte her gördüğümde mutlu oluyorum.
Teşekkürler elegantmoon. Ben de sizi ve yazdıklarınızı görünce mutlu oluyorum :)
Binlerce insanın olduğu bir konserde sahneye çıkıp 2000'ler Türkçe pop şarkılardan saçma bir şarkıyı seslendirmek istiyorum. Şarkıyı söylediğim süre boyunca dinleyenler sadece sesime maruz kalmayacak. aynı zamanda da yıldız tilbe dansı yapacağım.
Böyle bir konsere gitmeyi çok isterdim sayın armut :D
İlk konserimde benden size bedava 2 kişilik bilet sayın shapeshifter. Bulmanız kolay olsun diye sahne adımı armut yapacağım.
Çok sevindim sayın armut ilk konserinizi iple çekiyorum
Komitelere birkaç hafta kala kendime içtenlikle sorduğum sorudur. "Bir sürü öğrenci varken gençliğini okumaya adayan cengaver neden ben oldum?" diye de düşünürüm. Bu süreçte evlenmek de oldukça caziptir. Tüm günümü evde geçirsem bile kocamın her şeyi halletmesi fikri zihnimin bir köşesini tırmalar.
Sonra sınav biter. Ben sınavdan iyi ya da kötü bir not almışımdır. Okuyan bir kadın olduğum için kendimle gurur duyarım. İçimde dönen düşüncelerden kimseye bahsetmem.
Sonra sınav biter. Ben sınavdan iyi ya da kötü bir not almışımdır. Okuyan bir kadın olduğum için kendimle gurur duyarım. İçimde dönen düşüncelerden kimseye bahsetmem.
Ancak iki ay sonra fark edebildiğim başlık. Geçen iki ayda sözlüğü kullanma şeklim ve başlık açma yüzdem maalesef ki değişti. Bu nedenle artık %30 değildir diye düşünüyorum. Ocak ayında olsaydık %30 olması mümkündü :)
Kiminle konuştuğuma göre değişkenlik göstermekle birlikte var. ailemden biriyle telefonla dahi konuşuyor olsam konuşmam değişiyor. Uzun süre evde kaldığımda başkaları ile konuşurken de bulunduğum yerin ağzıyla konuşuyorum.
Mansur yavaş ile rekora koşmakta olan Twitch programı
1 kere yaptığım şeydir. İnsanlar beni kıracak bir hamle yaptığında "ya bilmeden yaptıysa" diye beni kırdıklarını onlara söyleyemem. Fakat onu hayatımdan çıkardığım gün çok huzurlu hissediyordum. Kendisi onu tamamen hayatımdan çıkardığımı fark edememiş, yanıma gelip benimle konuşmak istediğini söylemişti. Ben de ona "ama ben seninle konuşmak istemiyorum" deyip suratına bakmadan okuduğum kitaba geri dönmüştüm. O gün, kız ara ara ağlamıştı. Birkaç kişi yanıma gelip bana ağladığını söyledi. içim sızlasa da yanına gidip azıcık teselli etmek bile içimden gelmedi.
Manasız bir çabadır. Hepimiz insanların geçmişini, acılarını ve travmaları bilmeden hayatlarına dahil oluruz. Problemler doğumun gerçekleştiği aile ortamında başlar. Fakat biz o ortamı hiç görmeden, yalnızca tanıştığımız insanın ağzından duyduğumuz kadarıyla değerlendirebiliriz. Kişiyle tanışıklığımızın süresi uzadıkça geçmişine dair bilgimiz artar. Bu durumda dahi kişi kendini nasıl ve ne kadar göstermek isterse onu bilebiliriz. Bir de daha tehlikelisi vardır: Kişinin geçmişini ikinci, 3. Hatta 4. Ve 5. Kişilerin ağzından duymak. Bu kaynak daha da güvensizdir. Asla emin olamayacağımız ve tamamını bilemeyeceğimiz bir süreç için insanların iç dünyası ile duygusal bağ kurabileceğimizi sanmak da oldukça güvensizdir. İnsanların içini görmek için onunla vakit geçirmek, kişiyi şimdiki zamanda değerlendirmek gerekir. Hayvanlara, insanlara nasıl davrandığını gözlemlemek gerekir. Mimiklerini takip etmek gerekir; kişi kendi düşüncelerini ne kadar gizlese de bazen ufacık bir yüz hareketi gerçeği ele verir. İnsanlar toplumca tasvip edilmeyen, kötü bir durumda bulunduğu an çevreden bir sürü kişi içini de bilmek/görmek gerektiğini söyler. Kalp kıran herkesin esasında kırık kalpli insanlar olduğuna inanmak bana çok masumca geliyor. Neticede her gün hepimiz dışarı çıkıp birileri ile iletişim halinde bulunabiliyoruz. Bir mağaza çalışanı sizi tersleyip size aksi hareketler yaptığında, biri yolda yürürken size çarpıp hem de bunun üstüne hakaret ettiğinde, arkadaşınız size asla duymak istemediğiniz kalp kırıcı bir söz söylediğinde, bir hırsız eşyanızı çalıp gittiğinde.... ucu bize dokunan olaylarda dönüp de içini görmek ister miyiz bilemiyorum. Bazı yollar zorunlu olarak seçilmiş olsalar da çoğu insan tercihlerini kendi yapar. Kişinin hür iradesi ile seçtiği yol çoğunluk tarafından kötü gidişatli olarak görülen bir yol olabilir. Ama kişi o hayatı seçmiştir. Dışarıdan göremediğimiz iç kısmı ile yaptığı seçimler onu bu yola getirmiştir. Birileri beğenmese de durum bundan ibarettir. İnsan insandır. Seçer, onu yaşar ve ölür. Fakat birileri seçimlerini yaşarken insanların içini görmek adı altına onların en kötüsünü yaşamış olduğunu düşünmek ve insanlara buna göre yaklaşmak ancak hayatımız için bir yük olur. Ne Herkesin derinine inecek kadar bilgimiz var ne de o kadar zamanımız var dünyada. Bildiğimiz kişisel bilgiler ışığında empati yapmak ne kadar güzel ve doğruysa, insanların içini görmek isteği de bir o kadar yanlış ve fazla geliyor bana.
Suçu ispat edilene kadar tüm sanıklar masumdur. Ancak suçu ispat edildiyse suçludur, evet. Suç din, dil, ırk, ailevi yaşantı, kötü geçen çocukluk gibi altta yatan nedenleri araştırmaya gidilmeyecek bir unsurdur. Benzer kaderleri yaşayıp suçlu ve suçsuz olma yolunu seçmiş insanlar mevcuttur. Kötü yolu seçen herkesin altta yatan travmasını bulup vicdani suçunu hafifletmeye çalışmak bencilliktir. Suçlunun suçunu küçültmeye gidecek her türlü iş potansiyel suçlular için sığınacak liman sebebidir. Ve ancak bencil birisi gelecek potansiyel suçları öngörmeksizin sırf kendi affetme dürtüsünü sevindirmek adına bir suçluyu küçültür. Suçlu suçludur.
Artık olmasa dahi başlık sahibine bildirim gitmesini engellemeyen durumdur. Başlık sahibi bildirimi görür ve bildirime bastığında artık olmayan bir entry olduğunu fark eder. Acaba kim ne yazmıştı diye derin düşüncelere dalar.
Yanımda olsun isterdim
Yıllarca neden 5 sene dendiğini anlamadığım süreçtir. Kanserden ölen, orta yaşlı bir yakınımı hastalığının 5.senesinde kaybettiğimizde fark ettim; Babaannem kaybettiğimiz yakınımız için bana "kanser hastaları iyi olmazsa 5 sene yaşar zaten." demişti. Başlığa yazdığım ve tıp derslerinde sıkça bahsi geçen tanım aklıma ilk kez o zaman geldi. Kanser tedavilerinde 5 yıllık sağ kalım süresine göre hastalık başarısından bahsedilirdi hep. Babaannem sadece bir sene okula gitmiş bir kadındır. Açıkçası bu bilgiyi bilmesi beni oldukça şaşırttı. Neden böyle söylediğini sordum. bana "kanserden ölen kim varsa 5 sene yaşadı da öyle öldü hep" dedi. Sonrasında da bana tanıdıklarının ölmeden önceki 5 senesinde nasıl bir hayat sürdürdüğünden bahsetti. Duyduklarım beni üzdü sayın yazarlar. Bahsi geçen kişiler son senelerini sandığım gibi az acılı geçirmemişlerdi. Tıpta vicdan ve üzüntü azalsın diye sanırım, bazı şeylerin üstü kapalı anlatılıyor. 5 yıllık sağ kalım diyerek bu süreci iyileştirmek de bu üstü kapalı olanlardan bence. Kanser tedavisinin zorlu bir süreç olduğunu biliyorum. Mutlaka sancıları ve zorlukları olacak. Ancak yataklara düşüp bakıma muhtaç kalan bir insanın yaşadığı seneleri başarı kriteri olarak değerlendirmek ne kadar doğru bilemiyorum.
Edit: 5 sene sağ kalım olayına tabi olan tanıdıkları muhtemelen 2000'ler öncesinde hastalığa yakalanmış olan hastalar. Çünkü bahsedilen insanları bir kere bile görmedim. Fotoğrafları yok. Kanser hastalığına ait veriler ve sistematik eski zamanda yapılmış olabilir diye düşünüyorum. Artık tedavi ve prognoz 2000'lerdeki gibi karanlık değil. Pek çok alternatif var.
Edit: 5 sene sağ kalım olayına tabi olan tanıdıkları muhtemelen 2000'ler öncesinde hastalığa yakalanmış olan hastalar. Çünkü bahsedilen insanları bir kere bile görmedim. Fotoğrafları yok. Kanser hastalığına ait veriler ve sistematik eski zamanda yapılmış olabilir diye düşünüyorum. Artık tedavi ve prognoz 2000'lerdeki gibi karanlık değil. Pek çok alternatif var.
Mümkün olduğu her an ders çalışmayan bir öğrenciyim. Baskıcı karakterli hocalara denk gelmem ve yardımsever arkadaşlar bulmam sayesinde akademik olarak buraya kadar geldim. Tus için de güzel insanlara denk gelirim umarım.
19.03, 19.05 ve 19.07 saatleri beni çok mutlu eder, Herhangi bir takım tutmamama rağmen.
Momo. En yakın arkadaşım üniversiteyi kazandığım yaz hediye etmişti. Kitap okumaya çok düşkün biriydi ve o zamanlar üstüne konuştuğumuz, bizi düşündüren şeyleri barındıran bir kitaptı momo. Onun yokluğunda ona ait bir fikri okumak bana çok değerli gelmişti.
Aura dışa yaydığımız bir hissiyat olduğu için bunu kendimin bilmesinin imkansız olduğu kanaatindeyim.
Edit: insanlar benimle tanıştıktan sonra dışarıdan göründüğüm gibi olmadığımı ve tanıştıktan sonra bunu fark ettiklerini söylüyorlardı. Bunu uzun süre soğuk bir görünüm vermeme bağladım. Fakat düşününce günlük hayatta oldukça enerjik ve gülen biriyimdir. Sonrasında soğuk olmanın ötesinde çekinilecek bir enerjim olduğunu düşünmeye başladım. Neyden ve nasıl bir çekince duyduklarını tam olarak anlayamıyorum. Ama arkadaşlarımın da yargılarım diye bazı şeyleri bana söylemekten çekindiklerini fark etmiştim. Beklediklerinin aksine yargılamayan, çözüm üreten biriyim. Onlar da bunu çok iyi biliyorlar. Yine de bir şekilde bana karşı çekingen oluyorlar.
Edit: insanlar benimle tanıştıktan sonra dışarıdan göründüğüm gibi olmadığımı ve tanıştıktan sonra bunu fark ettiklerini söylüyorlardı. Bunu uzun süre soğuk bir görünüm vermeme bağladım. Fakat düşününce günlük hayatta oldukça enerjik ve gülen biriyimdir. Sonrasında soğuk olmanın ötesinde çekinilecek bir enerjim olduğunu düşünmeye başladım. Neyden ve nasıl bir çekince duyduklarını tam olarak anlayamıyorum. Ama arkadaşlarımın da yargılarım diye bazı şeyleri bana söylemekten çekindiklerini fark etmiştim. Beklediklerinin aksine yargılamayan, çözüm üreten biriyim. Onlar da bunu çok iyi biliyorlar. Yine de bir şekilde bana karşı çekingen oluyorlar.
Sayın armutcuğum hiç mi geri dönüş olmadı size?
Mutlaka söyleyen olmuştur. Ama söylenen şeyleri çok yakınım olan biri demediyse genelde ciddiye alıp üstüne düşünmem. Örnek veren olursa hatırladıklarımı zamanla editlerim sayın ruhsuz :)
Tabi efendim,ruhsuz dinlemekten çok büyük zevk alır:)
Verilen bir haktır. Üstelik kimseye somut bir zararı yoktur. Dileyen dilediğince kullanabilir. Fakat sözlükte bu kullanımın tam olarak anlaşılmadığını düşünüyorum. Nasıl eksi almadığına şaşırdığım bir sürü entry okudum. Nispeten fazla eksilere sahip entryler farklı ifade edilmiş ya da bir grup insanı rahatsız edebilecek düşüncelerdi. Her ne kadar anonim olsak da esasen yıllarca bir arada yaşayıp her gün birbirini görme ihtimali olan insanlar olduğumuz için sanırım, hala eksi oy kullanımı yaygın değil. Katılmadığınız düşüncelere karşıt görüş sunmak ya da o düşünceyi söyleyen yazarın düşünce yapısını öğrenmek zorunda değilsiniz. Hayat böyle bir yer. Herkesin düşünce derinliğine inme şansımız olmuyor maalesef. O kadar çok yaşamıyoruz. Beğenmediğiniz düşünceye eksi atmazsanız kişi düşünce yapısında topluma aykırı (aykırı olmak kötü değildir) ya da yanlış ifade edilmiş şeyler olduğunu bilemeyecek. Negatif geri dönüş yapmak aynı zamanda eskilediğiniz kişi için de bir anlam ve değişim oluşturabilecektir. Bizim için küçük bir eksi ama belki de karşı taraf için büyük bir adım olabilir.
Eksi alan kişiden 1 yazar puanı eksiltirken aynı zamanda eksi veren kişiden de 1 yazar puanı eksilten durumdur.
1 tane o da Türkçe. Bazen keşke kürt olsam diyorum. 2.dilim olurdu. Pratikte kullanmasam bile en azından doktor olduğum ülkedeki hastalarla daha iyi anlaşırdım.
Gerekli olmasa da imkanı olanın imkanı el verdiğince gitmesinin iyi olabileceğini düşündüğüm kırumlar. Tus defalarca tekrar edilmesi gereken ve mükemmele yakın tıp bilgisine sahip olmamızı bekleyen bir sınavdır. Bizim hocalarımızdan bizzat Tus için soru hazırlayanlar da var bazen derslerde söylüyorlar ben şunu sorarım diye. Lakin benim not aldığım soruya ait konu 4 5 yıl içinde pek tabi zihnimden uçup gidecektir. Hocalarımıza ait slaytları taramak istesek belki de 2 senelik tıp notumuz herhangi bir dershanenin klinik+temel tus kitaplarından daha kalın olur. Defalarca tekrar edilmesi için basitleştirilmiş, hızlı ama bir o kadar gerekli yerlerin anlatıldığı bir düzen ihtiyacı burada açığa çıkıyor. Ben bir konuyu unuttukça gerek canlı dersten gerek ise offline dersten tekrar tekrar açabilme be eksik olduğum yeri öğrenebilme lüksüne sahip olacağım. Hem de bir kere kayıt olduğum ve 6 sene gitme hakkına sahip olabileceğim dershane sayesinde. Üstelik mesleki yeterliliğime de faydası olacak. Neden böyle bir kurum varken yararlanmayım? Tus dershaneleri sanıldığı kadar faydasız ve sömürücü kurumlar değillerdir.
Not1-ben 2 sene önce kendim para vererek kaydoldum. Ben kayıt olurken Ankara için olan fiyat şu ankinin yarısı kadardı.
Not2 -lise ya da ortaokul zamanı gittiğimiz kursların tek senesine verilen para düşünülürse mesleki eğitim alınan bir kurumun birkaç senelik toplu ücretinin şu anki sayı olması da normal sayılabilir.
Not3 -yine de sırf parası için bile ben bu kurumlara gitmem diyen olursa son derece haklıdır. Ülkece ayçiçek yağı ne kadar pahalanmış diye dert yazdığımız şu günlerde zavallı geleceğin doktorlarının üzerine çok gidiliyor.
Not4- gidecek olmayı düşünen varsa d1 ya da d2'de hemen kaydolsun derim.
Not1-ben 2 sene önce kendim para vererek kaydoldum. Ben kayıt olurken Ankara için olan fiyat şu ankinin yarısı kadardı.
Not2 -lise ya da ortaokul zamanı gittiğimiz kursların tek senesine verilen para düşünülürse mesleki eğitim alınan bir kurumun birkaç senelik toplu ücretinin şu anki sayı olması da normal sayılabilir.
Not3 -yine de sırf parası için bile ben bu kurumlara gitmem diyen olursa son derece haklıdır. Ülkece ayçiçek yağı ne kadar pahalanmış diye dert yazdığımız şu günlerde zavallı geleceğin doktorlarının üzerine çok gidiliyor.
Not4- gidecek olmayı düşünen varsa d1 ya da d2'de hemen kaydolsun derim.
(not4'e ithafen) dönem birde üst dönemlerin <<temsilci ol temsilci>> tavsiyeleri akla geldi:o
Sayın fıstıkgibiri kim dediyse güzel demiş. Keşke bu bilgiyi önceden bilsem ben de ona göre davranırdım :)
Eski tip, dikdörtgen okul servisinde tekerlek üstüne oturmak ve tam o anda arka camdan gelen rüzgarla saçlarımın uçuşması
o gün cuma, eve gidip üstümü değiştirip aşağı arkadaşlarımla oynamaya gidiyorum :')
Hayatı idame ettirmek için gereken ağız alışkanlığım. Düzeltilmesi gereken bir şey varsa ve bazı şeyler fazla karışık ise ansızın inandırıcı yalanlar söyleyebiliyorum. İşin garip yanı, kendim için değil de başkaları için dilimi kirletiyorum çoğu kez.
Sevdiğim kimse yok. Ama birini seviyormuşum gibi üstü kapalı şeyler yazınca daha keyifli oluyor. Tüm kırgınlıklarım ve üzüldüğüm tüm şeyler, hayatımdan verdiğim örnekler... Hepsini artık arkadaşım olmayan insanları düşünerek yazdım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?