Kişinin sahip olduğu hayatı idame ettirecek para kazanamadığı durumlarda yararlanıldığı düşünülen doğal ödenektir. Böyle bir gerçek vardır. Ancak kimse doğduğu evi, aileyi seçemez. Baba parası yiyor dediğiniz biri varsa da siz de aynı suçtan yargılanabilirsiniz. Haksız rekabetin temeli bir ailenin varlıklı olması değil ötekinin yeterince varlıklı olmadan ve henüz kendi geleceğine dair yeterli maddi adımlar atmadan dünyaya bir çocuk getirmesidir. Hatta bazen birden fazla çocuk dünyaya getirmesidir. Çin'in tek çocuk politikasıyla birlikte ailenin vergisini ödeyeceği birden fazla sayıda çocuğu da yapma hakkına sahip olmasının benim görüşüme çok yakın olduğunu belirtmek isterim.
Ve eklemek istiyorum. Kimse bakmayacağı çocuğu doğurmamalı. O çocuk dünyaya gelip başkalarınının parlak yaşantısını gördüğünde kendini her koşulda eksik ve ezik hissedecekse, yeterli eğitimi alamayacağı için kendi de bakamayacağı çocuklarının olacağı bir aile kuracaksa şayet bu döngü kırılmalı diye düşünüyorum.
bakış açılarına saygısızlıktır. benim gibi düşünmeyen kişinin neden aksi fikri savunduğunu öğrenmek isterim. hiç ummadığım insanlardan gelen hiç ummadığım fikirler beni kendi fikrimden daha çok tatmin edebilir. ya da yanlış düşündüğüne emin olduğum birini basitçe düzeltmek isteyebilirim. insanların düşünme ve düşünce açısından daima yardıma ihtiyacı vardır. yaşadığımız süre boyunca bildiğimiz tüm doğrulara bir yanlış bulacak insanlarla karşılaşacağız. farklı bir düşünce duymadığımız sürece eline verilen basit doğrulara inanan basit insanlar olmaktan fazlası olmayacağız. biz konuşuruz bizim fikrimizi öğrenirler. başkası konuşur biz öğreniriz. ama öğrenmeye ya da duymaya tahammül edemeyip kendi doğrularından öteye gidemeyen insanlar var ya... bilmeyen hem de öğrenme tenezzülünde bulunmayanlar... işte o insanların konuşmalarına bütünüyle tahammülsüzlüğüm var.
Bim. Aktüel ürünleri daha kaliteli. Büyük şehirlerde bulunabilecek kaliteli ve markalı atıştırmalıkları salı günü satışa sunuyor. Bu sayede çok güzel tatlar keşfetmemi sağladı. A101 ise internet sitesinden aktüel ürün erişimi sağladığı için elektronik ürün alımında avantaj sağlıyor. Ayrıca A101'in süt ürünleri Bim'den daha iyidir.
yalnız kalmayı hiç sevmiyorum. tercihimin bu olduğunu söylesem de... asosyal olmaya ve yalnız zaman geçirmeye meyilliyim. ama yalnızlığım bazen öyle bir hal alıyor ki artık yalnızlık benim tercihim değil rutinim oluyor. yalnız kalma korkum yüzünden beni kırsalar da bir sürü insanı kendi içimde affedip onlarla olan ilişkime her şey normalmiş gibi devam ediyorum. ne onlara küstüğümden haberleri oluyor ne de affettiğimden... ben hep dağlara karşı yaşayan bir tavşan oluyorum.
aklımdan çıkmayan bir cümledir. her ne kadar başkasının ihtiyaç duyduğu şey olsa da eklemek istedim. yoksa ben hala ve hala yaşamayı seviyorum. öykünün enayisi olayını twitter üzerinden rahatlıkla bulabilirsiniz.
13 ocak 2021 aynı zamanda gazi öğrencilerinin aşılanamaması. talep edilmesi ama başka tıplara öncelik verilmesi. edit: tabi bu bir iddiadır. detaylara hakim olan yorum yapabilir hepimiz aydınlanırız.
bizim okulda da stajyerler çalışma yeri sorguladıklarında Gazi Hastanesi'nde kayıtları çıkıyor o nedenle aşı önceliği var. olasılıkla intörnlerin arkasından sıra gelecek.
Eş kelimesi sözlükte "ikişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu" olarak ifade edilir. Bu durumda gönül ilişkilerini ikili oynanan oyunlar olarak düşünürsek ruh eşi ruhumuza denk düşen oyun arkadaşımızdır. Bir grubu oluşturacak ikinci parçadır. Herkes için bir tane kesin ruh eşi vardır. Kesin olan eşi bulana kadar provaya geç kalanlar için yanlış eşleştirmeler söz konusu olabilir.
Hastalığa dönüşen erteleme işi kişinin amaçsızca boş kalacak zaman yaratma isteği ile seyreder. Kısıtlı zaman aralığında var olduğumuz düşünülürse insanın kendi ömründen bir zaman aralığı çalmasıdır diyebiliriz.
stres anında plan yapabilmek ya da en azından denemek. komiteye kalan süreye göre hangi dersi ne zaman ve ne kadar sürede çalışmam gerektiğini bu özelliğimle güncelliyorum.
ikinci olan elinde bile içine giremeyeceğim piyasadır. 2019 senesinde mezun olan, tanıdığım bir doktor ilk tusunu kazanıp yetkili bayiden taksit imkanıyla sıfır bir araba almıştı. Oldukça heves ettim, ben de mezun olursam aynı şekilde taksitle aynı model arabadan almaya karar verdim. arabayla ilgili özelliklere ve arabanın fiyatına uzun uzun bakmıştım hatta. aradan yaklaşık 1.5 sene geçti. muhtemelen önümüzdeki aylarda arabasının borcu bitecek. aynı model 2.el araba şu an sıfır fiyatına göre %75 fiyat artışına uğramış. mezun olacağım kesin tarih belirsiz ama en az birkaç senem daha var. ne araba ile ilgili hevesim kaldı ne de parayla... mezun olduğum sene atandığım şehirde yaşarken ulaşıma ve barınmaya maaşım yeter umarım diyorum.
ifşa olmadığım sürece planlamadığım eylemdir. konuşmak konusunda ayarsız tutumlarım nedeniyle ifşa olma süremin beklediğimden kısa olacağına da eminim.
normal sanılandan farklı bir duruma karşı ifade edilen, şaşırmayı bildiren ve genel olarak olumsuz anlamda kullanılan kelimedir. kötü veya çirkin demenin ağır geldiğini hissettiğimizde kullanabiliriz.
büyük bir burna ve ilginç bir çeneye sahip sakalsız bir oyuncunun canlandırdığı karakter. fiziksel olarak bahsedilğinde beklenen güzellik standartlarının dışında kalmış gibi hissettirse de gördüğüm en sempatik oyuncudur. güzellik standartlarının ne kadar dandik standartlar olduğunu bir kere daha kanıtlar.
Anadoluda kadın cinsiyete sahip olmak. Sayın muamma gibi bir Anadolu şehrinde doğdum. Doğduğum günden beri cinsiyetim dolayısıyla ben hep ayıplı ve yanlış biri gibi hissettirilerek büyüdüm. Ailem, akrabalarım, sokaktaki teyzeler, okulda öğretmenler... Henüz ortaokuldayken şehrin sokaklarında tacize uğramaya başladım. Aileme söyleyemedim. Ailemin tacize uğrayan bir kadına karşı "sen naptın adama" benzeri tavır sergileyecek olma ihtimalinden korktum. Çünkü ben bu şehirde bunu diyen anne babalar gördüm. İnsanların büyük şehirlerde var olmadığını sandığı pek çok şeye şahit oldum büyürken: çocuk gelinlere, hem seven hem döven kocalara, ayıp olur diye çocuğunu sevmeyen babalara, kızının kıyafetini beğenmedi diye öldüresiye döven (belki de öldüren) babalara, kızının erkek arkadaşı var diye öldüresiye döven babalara.... hep kapalı kapılar arkasında yaşandı gerçekler. Siz hepsini televizyonda göremediniz. Ama ben duydum. Peki kadına şiddet varken anneler neredeydi? Anneler babalara destek verdiler. Kızlarını aşağılayan bir isim de anneler oldular. Kendi annelerinden gördüklerini hakikat belleyip geleneği ahlak olarak direttiler. Çünkü cahil kaldılar. Cahil bırakıldılar, okumaya layık görülmediler. Okuyanlar da zihniyete yenik düştüler çoğu kez. Bir çocuk olarak saçma bulsam da kabullendiğim her şeye bugün karşı çıksam bile ailem ve sevdiklerim bu şehirdeyken hiçbir zaman buradan vazgeçemeyeceğim. Ve korkarım yine ezilen kadın figürü olarak hayatıma devam edeceğim. Tıpkı kadın olan herkesten beklenen gibi. Çünkü ben bir kadının evin içindeki rolünü hep bu olarak gördüm. Ben bundan başka kaç tane aile gördüm bilemiyorum. Evde hizmetçi gibi çalışan mutsuz ve cahil kadınların kendi çocuklarını büyüttüğü bu şehirde mahkum kaldım ben. Kaçsam bile köklerimin bir kısmı bu şehirde kalacak. Bana da haddimi bildirdiler.
Kadın olmak hiçbir zaman beni üzen bir şey olmadı. Sadece bu coğrafyada bir şekilde bunların olduğunu unutan herkese karşı sinirli ve kırgınım. Ağlanacak olsa çok daha fazlası çıkacaktır ama eminim...
Söylenecek çok söz var burada. Ancak sana en yakınımdan örnek vereceğim. Ailem her ne kadar nisbeten modern ailelerden olsa da onların ailesi öyle değil:) babaannem halamın okumasına izin vermemiş. Halam bana baktı. Halam bana kitaplar okudu,halam sayesinde ben kitaplara aşık oldum. Erkek torun bekleyen,erkek çocukları kutsayan bir zihniyetteydi babaannem. Belki de ben yanlış tanıdım. O kısmını bilemiyorum. Ve bizim ailemizde bir sürü erkek kuzen vardı. Kızlar çok ama çok azdı. Kızların hepsi lisans düzeyinde eğitim alıyor bugün. Erkekleri ise ona küçük torunlar getiriyor:))
bir kız çocuğu için babanın her dediği her davranışı çok kıymetlidir ama anneler tamamen örnek oluyor, böyle durumlarda beni en çok annenin de çevre gibi düşünmesi kızlarını korumaması üzüyor
Çok haklısınız ansia. Belki şimdiye kadar fark etmese de pek çok kız çocuğu ailesinde benzer şeyler görüyor. Umarım yıllar içinde tüm anne aday adayları bunları görerek kendi kızını her zaman daha fazla korur sayın ansia
Sayın ruhsuz benim babaannem bu şehirde tanıdığım en modern babaannelerden biridir. Yine de erkek torun beklentisine girmiş ve kız çocuklarının okuması konusunda hiç de ısrarcı olmamış. Ne kadar modern de olsa eski zamanda ne gördüyse onu yapmış. Oysa şimdi bu konuda çok pişman. Erkekler bir şekilde iş buluyor diyor. Kızlarını okutmayarak kötü bir kadere onları itmiş olabileceğini düşünüyor. Bazen insanlar keşkeleri çok zaman geçtikten sonra görebiliyor. Umarım bizim yaşlı halimiz böyle keşkeleri hiç görmesin sayın ruhsuz :)
Sığ düşünce, at gözlüğü, kötü gelenek sonuç erkek olmanın avantajlı olduğu bir dünya. Lakin benim burada anlamadığım sevgili armut hani bu Anadolu'da herkes bu kadar namuslu ya herkes bu kadar pür pak mükemmel bi insan ya hani bu yüzden kızlarını bu kadar baskılıyorlar bu yüzden kadınları bu kadar baskılıyorlar. O zaman bu kadınları taciz eden gençleri, adamları, amcaları kimler yetiştiriyor diye düşünüyor insan. Kimse lütfen üstüne alınmasın ama kişi kendinden bilir işi. Ahlak bekçiliği yapan insanlar ahlakı en çok yozlaştıran insanlarla aynı kişilerdir. Doğrudan yapmasalar da dolaylı yoldan gerektiği yerde seslerini çıkarmayarak yaparlar bunu.
Erkekler sokaktan geçen herhangi bir kadına malı gibi davranabilir ama kadınlar ses edemez çünkü ayıplanırlar. Kadınlar ses etmemelidir çünkü kadın adamı tahrik etmese adam böyle bir şey yapmazdı. Ben de buna inandırılmıştım. Ortaokulda tamamen giyinik bir kız çocuğu olarak tek başıma yürüdüğüm yolda tacize uğrayana dek. Sanırım ahlak bekçiliği yapmaktan önce tacizin taciz eden tarafa ait bir suç olduğunu kabul etmeyi bilmeliler. Bazı şeyler çok geri kafalı, onlar kadar geriye gidip müdahale etmek imkansız.
Bir şey yapamam, üzülürüm. İstediğim bazı şeyleri yapmamın tek yolu yeterli paramın olması ve bunun için yıllardır okuyorum. Gençliğim ve çocukluğum okul sıralarında heba oldu.
Kahkaha atarak gülmek. Eski zamanlarda gülüşüm ile ilgili negatif yorum alıyordum. O zamanlar ergenliğin verdiği güçle kafaya çok takmışım. Şimdi umrumda değil ama alışkanlık olmuş. Rahat hissetmezsem yeterince gülemiyorum.
Sorunun cevabı ikisi de değildir. Benim için cevap her zaman bana bir şeyler katabilecek erkektir. Bir insan okudukça, öğrendikçe,yaşadıkça maço erkek olmanın ne kadar ilkel bir dürtü olduğunu kendisi de görür. Yine aynı şekilde bir insan okudukça, öğrendikçe, yaşadıkça romantik olmanın ve ilişkiyi sadece ilişki gibi yaşamanın ilişkinin ömrünü kısalttığını bilir. Fazla romantik olmak ilişkide arkadaşlık içeren tüm ögeler için bariyer oluşturur. Ama size bir şeyler katabilecek sizinle sırlarını, dertlerini paylaşabilecek; hayat görüşünüze değer katabilecek bir insanla birlikte olursanız kötü bir ayrılık bile yaşasanız sizin için "iyi ki" olarak kalabilir.
Ben de birçok kitabını okudum. Ama özellikle diyet kitabını ve kitaptaki resimleri çok rahatsız edici bulduğumu söylemek isterim. İleride ebeveyn olursam çocuğumdan sakınacağım
Sene 2009 henüz küçük bir çocuğum. Televizyonda haberleri izliyoruz. Kanalı da hatırlıyorum Show tv. Güzel bir kızın resmi geçiyor ekrandan: Münevver Karabulut. Aklımın almayacağı kadar korkunç bir ölüm şekli duyuyorum muhabirden. Gitar kutusunun içinde bedeni bulunmuş ve bedeni kutuya sığması için parçalara ayrılmış. Sonra katilini gösteriyorlar. Yakışıklı bir genç görüyorum. Birini öldürdüyse aklı fikri yerinde olmamalı herhalde bir nedeni olmalı diyorum çocuk aklımla. Bir nedeni bile yok. Öldürmek istemiş. Haftalarca bununla ilgili yeni gelişmeleri takip ettim ardından. O zamanlar birinin 17 yaşında olması çok büyük olduğu anlamına gelirdi gözümde. Oysa şimdi anlıyorum. Münevver daha annesinin kuzusuymuş. Çocukmuş daha. Ben daha çocuktum Münevver'den bilemedim o zaman.
anafartalar patlamasında aynı duyguları yaşamıştım ben de, ankarada diye ne kadar korkmuştum bir de gece yarısı son dakika girmişlerdi herkes uyuyordu evde gizlice açmıştım televizyonu sonra gidip herkesi uyandırmıştım
Ankara'daki patlamalar beni de oldukça etkiledi. Bir intihar bombacısı olsam ölmeden önce en çok kişiyi öldürmek isterdim herhalde diye düşünüp Kızılay'a gitmem gerekirse güvenpark'tan uzak yerlerde dolanmaya çalışırım. Haberler gerçekleri gösterdiği mühletçe korkutmaya devam edecekler sanırım.