-amme hizmeti-
yazın kavruk güneşinin altında, ağzınız diliniz kuruyarak, çöldeki serapı arzulayacak kadar bitap halde misiniz? O zaman beri gelin.
arkadaşlar ben karpuz seçme konusunda alaylılardanım yani bizzat işin mutfağından geliyorum. gerçeği farkettiğimde yaşım 12 falandı. Babamla iki kere üst üste karpuz almaya gitmiştik. İkisinde de aynı bölgeye aynı şiddetle iki şaplak attı ve:
- bu güzel, alalım dedi.
ama eve gittiğimizde geçen hafta aldığımız güzelken bu kelekti. Evet, evet bembeyazdı karpuz. Kelek ne kelime kepkelek. iyi değil buranın karpuzları dedi.
Formülü sorduğumdaysa yalandan iki üç patlatıyoruz karpuza iyiyse ne ala. Kendimizi övüyoruz. Ha yok kelekse, buranın karpuzları iyi değil ;).
Not : iyi karpuzun bir bölgesi ezilmiş gibi ve düz olur, sapı yeşildir. Şiddete gerek yok.
kolpadandır efendim. Anneye aşık bebekler, onun sadece kendilerine aşık olmasını ister. Bundan mütevellit anne, babayla aynı havayı dahi solusa senfoni başlar. İlk aşklarına fazla bağlılar anlayış gösterin canım siz de.
Sizi buraya hangi rüzgar attı ya
ne ölmesi kardeşim bayılmışım kdnss
Valla siz böyle buluşma da yapmazsınız bi kapatıp bi açıyosunuz
Siz çok tatlısınız sayın poyrazkarayel. Umarım anne olmak size de nasip olur💕
Hahahah inşallah sn lavinia
Sn ilele bizde söz senettir ( laz müteahhit) komiteden sonra bir buluşma yapalım
Yapmayın dostlar sonu kötü bitiyor. Mutfağa daldım birkaç espri falan yapıp tezgaha oturayım dedim. Hayalimde planladığım elma falan yiyecektim tezgahın üstünde. Tezgaha oturdum sonrasını hatırlamıyorum. Komple alçıya almışlar.
Mezara girmek. Bu ülkede sizi son raddeye kadar kullanmadan rahat bırakmazlar.
Bendeki değil de insanlardaki yan etkisi suratsızlık sanırım. efendim yolcu otobüsüne bindik gidiyoruz ama tıka basa dolu. Tıka basa olmasa da bi tıka dolu yani, 3-5 kişilik yer var. Bildiğiniz gibi bahar geldiği için bitki bireyler polen molen oynaşma derdindeler. Otobüs giderken beni bi hapşırma tutti. Çıt yok bana bakıyorlar. Allah'tan korkun, çok yaşa falan yok bir de zorbalık yapıyorlar. Öleyim ben çok yaşamayım. Ne var yani su içerken maskesiz kalmışım oluvermiş. Utancımdan en arka koltukların oraya gittim dizlerimin üstünde utandım biraz, sonra geri geldim. Bu.
O çalardı ben söylerdim, o söylerdi ben izlerdim..
İnstagram'da fotoğraf paylaştığında milletin beğeni butonunu kıskanmak bendeki tezahürü.
Ulan zaruriyetten saat 5'de uyandım vakit geçmiyor. Benim normal bir günüm bu kadar sürüyor. Erken kalkan arkadaşlar 2 insan ömrü kadar yaşıyorsunuz haberiniz olsun.
Filmi James Cameron yazdı yani bir erkek yazdı ve yönetti. Değiştirseymiş!!!!!
biz James camerona bir günde küsmedik dlsnnsdje
reşit olmuş insanlar bile bir eylemi yapmadan önce ya ailem öğrenirse diye düşünüyor. 30 yaşındaki adam babasından sigara içtiğini saklıyor, evleneceği kişiyi seçerken aileme uygun mu ne derler diye düşünüyor. Üniversite seçerken kendinden önce onlar geliyor çoğu zaman. Hele ki alt-orta ekonomik tabakadansa her zaman. Çünkü ailesine bir borcu olduğunu iş sahibi olduğunda onlara ev-araba alacağı hayalini kuruyor.
Ama bu insanların çoğu kendini bulamadan, istediğini yaşayamadan ölüyor. Çocukluk travmalarından, saplantılarından kurtulabilenin yaşı belki 35'i buluyor. 80 milyon nüfus var belki ama yaşanan senaryolar yani hayatlar hep aynı.
Ama bu insanların çoğu kendini bulamadan, istediğini yaşayamadan ölüyor. Çocukluk travmalarından, saplantılarından kurtulabilenin yaşı belki 35'i buluyor. 80 milyon nüfus var belki ama yaşanan senaryolar yani hayatlar hep aynı.
Akıl kârı değil şu an yaşanan şey. Bu ülkeden bir cacık olmayacağını her mecrada gösteriyoruz kendim de dahil. neden siyasi görüşe veya dini inanca göre iki tarafa ayrılıyoruz arkadaşlar? taraf olmak zorunda hissettiğimiz alan neden bunlar. Biz ve siz, diğerleri bu sınıfları neden inanca göre ayırıyoruz. Ayrıca geçen haftaya kadar sizli bizli, sayınlı konuşulan ve gayet orijinal bir alan olan sözlüğü köy kıraathanesine çevirmeye gerek yok "kardeşim", sürekli eleştirdiğimiz 60-70 kuşağı siyasetçiler gibi olmayalım. fikrimiz negatif etki alınca köpürmeyelim ;).
Sözlükten ayrılmamın bir diğer sebebini de sayın poyrazkarayel özetlemiş oldu. Teşekkür ederim şahsen.
Rica ederim sn mdblue.
hoşluk, güzellik, incelik kelime bazında bakacak olursak. Ama zarafet sahibi birisini gördüğümde ne kadar da zarif bir insan demiyorum yani aklıma gelmiyor sanki doğalı bu gibi. Ama bu sıfattan yoksun birisini görünce parlıyor aklımda ne eksik bu insanda? Zarafet. Mesela bir konu üzerinde çok bilgilisiniz yahut tartışıyorsunuz birisiyle ve üstün olduğunuzu "düşünüyorsunuz".. bu gibi durumlarda dahi kişiyi parçalamaya çalışan, kelimelerle boğmak isteyen, üstten bakan pekbilmiş kişide diyorum ki bu insanda zariflik yok fazlasıyla hoyrat ve pekbilmiş. ya da bir duruş, oturuş, insanlarla muhatap olurkenki hali hatırlatır eksikliğini. Bir bakış, nahoş bir gülüş. altın değil belki zarafet ama üzerindeki işçilik insanı güzel yapan.
- ben çoğu zaman içerim.
+ Ya içmediğin zaman ?
- o zaman ararım. tutamak sorunu. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır... Kimi zenginliğine tutunur, kimi müdürlüğüne; kimi işine kimi sanatına...
Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!
+ Ya içmediğin zaman ?
- o zaman ararım. tutamak sorunu. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır... Kimi zenginliğine tutunur, kimi müdürlüğüne; kimi işine kimi sanatına...
Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!
Özgür bir atsınız diyelim. Dağ bayır geziyorsunuz. Gün geliyor ağzınıza yuları takıyorsunuz, kendi ayaklarınızla birisine gidip dizginleri veriyorsunuz. Aptalca değil mi ? Böyle düşünen insandır. Bana ait olan dert, sıkıntı veya zayıflık benden çıktığı anda kendimi rahatsız hissediyorum. Çok sevdiğim birisi dahi olsa içten içe güvenemiyorum. Lanet bir duygu güven. Derdimi paylaştığım an o kişiyle sürekli iyi olmak zorundayım çünkü onda bana ait bir şey var artık. Ve tek sahibi değilim şimdi.
üzüntüden ne zaman ağladığımı hatırlamıyorum ve bu beni çok yoruyor. Ben hep sinirden ağlarım. Gururuma yediremem ağlarım. İnsan içinde ağlamayı bir normalleştirsem kendime rahatlayacağım ama ben en son ne zaman ağladım hatırlamıyorum. Saçma sapan bir cenderedeyim. Bir ağlasam rahatlayacağım ama sadece kafaya takmakla kalıyor. Gerisi gelmiyor. Huzur var şimdi ama mutlu değilim. Kendime kişisel gelişim olarak hep frenlemeyi, dingin kalmayı telkin ettim bu zamana kadar fevrilik tahribat yapıyor. Ama gözyaşlarım küstü galiba. Duygusal film izler kimi ağlar rahatlar o da yok. Deşarj olmanın denemediğim beceremediğim tek yolu. Bir ağlasam rahatlayacağım. umarım.
Durduramıyoruz efendim. Birkaç yüz liralık yükün altına gireceğim gibi duruyor. İnsan gider üst baş, yiyecek ne bileyim fuzuli bir şey alır. Hepsini bu ay okuyacağımdan değil yatırım yapıyorum. Ankara'da ödünç kitap alacağım pek kütüphane yok gibi. Olanlarda istenilen yayınevi olmuyor.
Ben deli değilim.
henüz.
Sanırım :).
tahammülümüz yok. her karşılaştığımız insanı geçmiş tecrübelerimize dayanarak yaftalıyoruz ve belli bir kalıba koyuyoruz. belli bir dini görüşe mi sahipsin sevemezsin kardeşim Atatürk'ü. Atatürk'ü mü seviyorsun o zaman benim gibi inançlı olamazsın sen. neden dostum bu değerlerin inançların bir yerde tapusu dağıtıldı da ben mi kaçırdım tarihini.
Giyiminden tanırım ben seni. Anlarım hemen modern misin yoksa kafanda örümcek ağları mı var. Hele bir de kalıplaşmış laflar, kiralık cümleler varsa dilinde işte o zaman uzaklaşırım senden anlarım milleti soyup soğana mı çeviriyorsun yoksa karşısında mısın sen bu insanların, istemiyor musun?
Etiketi direkt yapıştırırım alnına. Okursan taraf kişileri. Hayır canım ne münasebet sadece bir tarafı okuyabilirsin. İkisini sentezleyemezsin beğenemezsin ikisini de. İkisi de benim doğrusuyla yanlışıyla. Farklılığıyla var olur millet, senin düşünceni savunmuyorum ama düşünceni söylemen için canımı veririm diyemezsin. Tip olursun anca karakter olamazsın. Belirli bloklara ayırdım seni birine dahil olmak zorundasın. Sen, sen olamazsın...
Giyiminden tanırım ben seni. Anlarım hemen modern misin yoksa kafanda örümcek ağları mı var. Hele bir de kalıplaşmış laflar, kiralık cümleler varsa dilinde işte o zaman uzaklaşırım senden anlarım milleti soyup soğana mı çeviriyorsun yoksa karşısında mısın sen bu insanların, istemiyor musun?
Etiketi direkt yapıştırırım alnına. Okursan taraf kişileri. Hayır canım ne münasebet sadece bir tarafı okuyabilirsin. İkisini sentezleyemezsin beğenemezsin ikisini de. İkisi de benim doğrusuyla yanlışıyla. Farklılığıyla var olur millet, senin düşünceni savunmuyorum ama düşünceni söylemen için canımı veririm diyemezsin. Tip olursun anca karakter olamazsın. Belirli bloklara ayırdım seni birine dahil olmak zorundasın. Sen, sen olamazsın...
sevginin hoşlanmanın en saf hali. masumsun bir kere, karşı cinsin sende bir merak uyandırabildiğini keşfediyorsun. ilk defa yaşadığın için bu heyecanı bir garipsin ve gidip söyleyemiyorsun da.. hem gitsen ne diyeceksin küçücük bir şeysin ben senden hoşlanıyorum aklına gelmez ki.. hem ya baban kızarsa ya da onun annesi seni azarlarsa.. aman olmaz olsun. Bu gestapo öğretmen de kesin fırça atar bacak kadar boyuna dokundurur.
O yüzden bu yoldan devam ufaklık. duyguların sahteleşmeden, fikirlerin kirlenmeden ve en önemlisi menfaat derdine düşmeden önce güzelce as montunu üstüne. Şöyle bir de bastır askının kancasına ki o görmeden sakın ha düşmesin sevginin nişanı.
O yüzden bu yoldan devam ufaklık. duyguların sahteleşmeden, fikirlerin kirlenmeden ve en önemlisi menfaat derdine düşmeden önce güzelce as montunu üstüne. Şöyle bir de bastır askının kancasına ki o görmeden sakın ha düşmesin sevginin nişanı.
dert edinin, bir daha uyuyamıyorsunuz ama.
Benim annem değildir. Küçük kardeşim bu 9 büyük günahtan biri olan duvar boyamayı bir kere yapmıştı. annem sinirden ufak bir baygınlık geçirmişti. Sonra yüze kolonya çarpmalar, ayakları kaldırmalar falan. şimdilerde alıştı duvarlar sanat eseri gibi. gelecek yıllarda nepalde keşişlik falan düşünüyoruz bakalım.
Öz Türkçede demir demek Tarihteki ilk kadın hükümdar ve kendisi türk. benim için özel olan yanı ise kızım olursa isminin Tomris olmasını istiyorum.
Ayrıca çok değerli bir kadın yazarımızın da ismidir.
" cemal süreya'nın sevdiceği, Turgut uyar'ın karısı, edip Cansever'in yarasıydı Tomris uyar."
Ayrıca çok değerli bir kadın yazarımızın da ismidir.
" cemal süreya'nın sevdiceği, Turgut uyar'ın karısı, edip Cansever'in yarasıydı Tomris uyar."
Ülkü Tameri unutmayalım 😶
Eveeet evladının ismini burayan yazan bilinçsiz ebeveyn…Çalınacak çocuğun ismi şimdi :p ben asla yazmam canım yavrumun ismini buraya. Niye başkasına kaptırayım???
haklısınız, inşallah unutur tüm yazarlar sizin çocuğun ismi neydi bu arada
Sn nagareboshi ülkü tameri atlamışız haklısınız
benim kızın ismi mavi mira ellerinizden öper ^^
Anladım ksje
Süper olduğum ender kulvarlardan birisidir kaldırımda yürümek. efendim dalgın dalgın yürüyor musunuz "çaat" diğerlerinden yüksek bir parke taşı size gününüzü gösterir. o gün moraliniz bozuk ve alık alık dolanıyor musunuz demek ki mahşere açılan rögar kapakları hatrınızdan çıkmış olacak, Mario olduğunuzu anında size hatırlatır.
Hele bir de Türkiye'de yaşadığınızı unutup sabah koşusu falan yapayım derseniz o en kötüsü. İnşaat demirleri, yığın dolusu kum sizi yola atar. Kırmızı şapkanızı takmayı, mavi tulumunuzu giymeyi unutmayın. Prenses Peach kurtarılmayı bekliyor.
Hele bir de Türkiye'de yaşadığınızı unutup sabah koşusu falan yapayım derseniz o en kötüsü. İnşaat demirleri, yığın dolusu kum sizi yola atar. Kırmızı şapkanızı takmayı, mavi tulumunuzu giymeyi unutmayın. Prenses Peach kurtarılmayı bekliyor.
Şapkanız da biraz benziyordu zaten mario'nunkine :p
yemin ediyorum ben yazacaktım siz yapın espriyi diye pasladım
Poyraz 🤝 ilele
Sözü geçen devlet ütopyadır arkadaşlar.
- vergileri maaşlardan, faturalardan kesmek yerine, elden alırım. Bayağı vezneye gidip o ayki maaşınızın yarısını ellerinizle saya saya vermenizi isterim. Çünkü şu an da öyle yapıyorsunuz ama direkt olarak kendiniz vermediğiniz için olayın farkında değilsiniz. Hem böyle yaparsam belki ulan bu para bana nasıl dönecek acaba diye düşünürsünüz.
- ötv denen saçmalığa düzen getiririm. Her aile, her yetişkin istediği zaman eli yüzü düzgün bir araba alabilmeli. Hayat yaşıyoruz sonuçta kölelik değil. Arabasız insan nasıl gezecek nasıl işlerini halledecek el insaf.
- şiddete karşı ağır yaptırımların olması için düzenlemeler getiririm. Hekime şiddet, kadına şiddet,çocuğa şiddet, ekonomik şiddet, psikolojik şiddet, hayvana şiddet, bitkiye doğaya cansıza alayına şiddet var bu millette. caydırıcılık ve ibret en önemli kıstasım olacak burada.
saygılar...
- vergileri maaşlardan, faturalardan kesmek yerine, elden alırım. Bayağı vezneye gidip o ayki maaşınızın yarısını ellerinizle saya saya vermenizi isterim. Çünkü şu an da öyle yapıyorsunuz ama direkt olarak kendiniz vermediğiniz için olayın farkında değilsiniz. Hem böyle yaparsam belki ulan bu para bana nasıl dönecek acaba diye düşünürsünüz.
- ötv denen saçmalığa düzen getiririm. Her aile, her yetişkin istediği zaman eli yüzü düzgün bir araba alabilmeli. Hayat yaşıyoruz sonuçta kölelik değil. Arabasız insan nasıl gezecek nasıl işlerini halledecek el insaf.
- şiddete karşı ağır yaptırımların olması için düzenlemeler getiririm. Hekime şiddet, kadına şiddet,çocuğa şiddet, ekonomik şiddet, psikolojik şiddet, hayvana şiddet, bitkiye doğaya cansıza alayına şiddet var bu millette. caydırıcılık ve ibret en önemli kıstasım olacak burada.
saygılar...
Ütopyalar gerçekleştirilemediğinden distopyaların ortaya çıktığını biliyor muydunuz shrhdhhshs
bugün kendisiyle ilgili çok güzel bir anıyı öğrendim. Bu vesileyle bir bilinç tazelemiş olalım.
yakutistan..Rusya'nın kuzeydoğusunda bulunan federasyona bağlı bir Türk cumhuriyeti. Öyle ki çoğu kişinin bilmemesi gayet olağan. çünkü bu anıyı anlatan elçimiz bile Moskova'ya gittiğinde böyle bir bölgenin varlığından haberdar oluyor. Rusya'ya gidiyor ve oradaki yakut yetkililer bir an evvel Anıtkabir'i ziyaret etmeleri gerektiğini söylüyorlar. neden efendim bir sorun mu var.. bir sorun yok Atatürk'ün kütüphanesinde el yazması ve tek nüsha bir yakut Türkçesi lügat var onu görmek istiyoruz. elçi şaşkın derhal anıtkabir komutanını arıyor ve böyle bir eserin olup olmadığını soruyor.
komutan kütüphaneye baktırıyor ve evet böyle bir eser var hem de 12 koca cilt bir lügat. Hatta bir değil iki lügat var büyük olan 12 cilt küçük olan 3 veya 6 cilt. tamam diyorlar ve izin veriliyor heyet Anıtkabir'e gelip eseri görüyor. bu vakitten 2 sene kadar sonra aynı heyet tekrar Anıtkabir'e gelmek istiyor. Bu sefer noldu efendiler, sorun nedir. sorun yok fakat bizim o eserin fotokopisine ihtiyacımız var. Elçi Anıtkabir komutanına söylüyor. komutan esere ulaşıyor amaa..
-bu eseri veremeyiz efendim.
+Nedenmiş o ?
- 12 ciltlik bu eserin her sayfasında gazi Paşa'nın el yazısıyla alınmış notlar var. Bu eserin fotokopiye girmesi demek kendisine saygısızlık olur..
1920'lerden bahsediyoruz sayın yazarlar. kendisinden 10 yıllar sonra dahi elçimiz yakutistan adında bir bölgenin olduğunu bilmezken, kütüphanesinde yakut türkçesiyle yazılmış bir lügatın olduğu bilinmezken o daha o yıllarda bu dili öğrenmiş, 12 cilt dile kolay 12 koca cilt lügat okumuş ve çıkarımlarda bulunup not almış her sayfaya.. bu gibi bilinç tazelemeler bize sık sık lazım oluyor. Bazen kimi, hangi devleti, hangi ataları devam ettirdiğimizi ve temsil ettiğimizi unutuyoruz.
edit: üstelik o kadar uzak mesafeden, harp zamanında bu kadar soğuk ve ulaşım sıkıntısının olduğu bir memleketten bu eseri getirtmesi ya da ulaşması ayrı bir çaba.
yakutistan..Rusya'nın kuzeydoğusunda bulunan federasyona bağlı bir Türk cumhuriyeti. Öyle ki çoğu kişinin bilmemesi gayet olağan. çünkü bu anıyı anlatan elçimiz bile Moskova'ya gittiğinde böyle bir bölgenin varlığından haberdar oluyor. Rusya'ya gidiyor ve oradaki yakut yetkililer bir an evvel Anıtkabir'i ziyaret etmeleri gerektiğini söylüyorlar. neden efendim bir sorun mu var.. bir sorun yok Atatürk'ün kütüphanesinde el yazması ve tek nüsha bir yakut Türkçesi lügat var onu görmek istiyoruz. elçi şaşkın derhal anıtkabir komutanını arıyor ve böyle bir eserin olup olmadığını soruyor.
komutan kütüphaneye baktırıyor ve evet böyle bir eser var hem de 12 koca cilt bir lügat. Hatta bir değil iki lügat var büyük olan 12 cilt küçük olan 3 veya 6 cilt. tamam diyorlar ve izin veriliyor heyet Anıtkabir'e gelip eseri görüyor. bu vakitten 2 sene kadar sonra aynı heyet tekrar Anıtkabir'e gelmek istiyor. Bu sefer noldu efendiler, sorun nedir. sorun yok fakat bizim o eserin fotokopisine ihtiyacımız var. Elçi Anıtkabir komutanına söylüyor. komutan esere ulaşıyor amaa..
-bu eseri veremeyiz efendim.
+Nedenmiş o ?
- 12 ciltlik bu eserin her sayfasında gazi Paşa'nın el yazısıyla alınmış notlar var. Bu eserin fotokopiye girmesi demek kendisine saygısızlık olur..
1920'lerden bahsediyoruz sayın yazarlar. kendisinden 10 yıllar sonra dahi elçimiz yakutistan adında bir bölgenin olduğunu bilmezken, kütüphanesinde yakut türkçesiyle yazılmış bir lügatın olduğu bilinmezken o daha o yıllarda bu dili öğrenmiş, 12 cilt dile kolay 12 koca cilt lügat okumuş ve çıkarımlarda bulunup not almış her sayfaya.. bu gibi bilinç tazelemeler bize sık sık lazım oluyor. Bazen kimi, hangi devleti, hangi ataları devam ettirdiğimizi ve temsil ettiğimizi unutuyoruz.
edit: üstelik o kadar uzak mesafeden, harp zamanında bu kadar soğuk ve ulaşım sıkıntısının olduğu bir memleketten bu eseri getirtmesi ya da ulaşması ayrı bir çaba.
elbet her yaşın güzelliği size kattıkları farklıdır. sizin ilerideki karakter yapınıza, fikirsel altyapınıza, duygu durumunuza birer tuğla ekler ve sizi bina eder. ama 25 yaşına gelmiş bir insan hayatının en güzel yıllarını geride bırakmış sözü vardır ya bu söze katılanlardanım ben.
evet belki her yaşta her zaman ve istediğiniz insanlarla bu anları yaratabilir en güzel anıları biriktirebilirsiniz. ama bu yaşlardaki kadar gözükara, nispeten hayata karşı az sorumlu, bu kadar duygu yüklü ve tutkulu, bu kadar delidolu, bu kadar toy ve bazı anları ilk defa yaşamanın sersemleğini bir daha asla bulamazsınız bu yüzdendir "en" güzel oluşu.
Korkuyorum bu 20'li yaşlarımı heba edip sıradan yaşayacağım diye. Umarım bol maceralı, duygu yüklü , delidolu iyi ki denebilecek bir serüvenim olur.
evet belki her yaşta her zaman ve istediğiniz insanlarla bu anları yaratabilir en güzel anıları biriktirebilirsiniz. ama bu yaşlardaki kadar gözükara, nispeten hayata karşı az sorumlu, bu kadar duygu yüklü ve tutkulu, bu kadar delidolu, bu kadar toy ve bazı anları ilk defa yaşamanın sersemleğini bir daha asla bulamazsınız bu yüzdendir "en" güzel oluşu.
Korkuyorum bu 20'li yaşlarımı heba edip sıradan yaşayacağım diye. Umarım bol maceralı, duygu yüklü , delidolu iyi ki denebilecek bir serüvenim olur.
bazı başhekimler tarafından yasal hakları olan grevleri bile yapamaz hale gelmiş ülkenin cefakar takımı. elbet bir gün değerleri anlaşılacak ama korkarım bu insanlar çoktan göçüp gitmiş olacak. buradaki mesele onca laf edip bir parmak bal çalmak değil ağızlarına.
"Yetiş doktor!! demesi kolay, bir doktorun yetişmesi 30 yıl.."
"Yetiş doktor!! demesi kolay, bir doktorun yetişmesi 30 yıl.."
anlaşılmamak... Öyle çok kompleks birisi olduğumdan değil yanlış anlamayın. anlatmak dil dökmek bazı müşkül durumlar hakkında, dert yanmak rahatsızlıklarından, duyguları tam kaçarken tutmak ensesinden de dile dökmek ama muhatap tarafından anlaşılmamak korkutur beni.
kimse değilse bile birine umut bağlamak da sen dinle, beni anlayacaksın demek dinletememek. Bağırmak da duyuramamak en yakınındakine, Üzülmek dinlenmemeye hatta kızmak belki de bir şansa daha layık görülmemeye ama en çok da kırılmak anlaşılmamaya çok korkutur beni..
kimse değilse bile birine umut bağlamak da sen dinle, beni anlayacaksın demek dinletememek. Bağırmak da duyuramamak en yakınındakine, Üzülmek dinlenmemeye hatta kızmak belki de bir şansa daha layık görülmemeye ama en çok da kırılmak anlaşılmamaya çok korkutur beni..
Lisede vardı bu modelden. pansiyonda el yapımı bomba yapıyordu. Çok az konuşuyordu. E ne var bunda diyeceksiniz. Az konuşuyor dediysem kotalı konuşuyordu adam. günlük cümle sayısı belirlemiş o kadar konuşuyordu. birisi bunun nasıl bir tip olduğunu merak edip konuşmak isterse süre tutuyordu. Üç dakikan var konuşmak için diye odndjs.
yeni bir hayata başlanılacak. Böyle sürüp gitmez o kadar gelişigüzel ve plansız yaşıyorum ki moralim ruh halim yerlerde. Güzel bir sebepten dolayı huzurluyum ama mutlu değilim. günlük hayatımı kontrol altına alacağım. Belli bir düzene oturması lazım çünkü zaman çok çabuk geçiyor. telefondan notlarıma bakıyorum 2 ay önce birçok plan yapmışım ama hayata geçirilmemiş hiçbiri.. bugün başlamak lazım, bir yerden başlamak lazım..
Diyip gün boyu spontane takilmaniz düşündürücü
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?