iniş çıkışları olsa da çok uzun süredir ihtiyacım olan şey buymuş meğer, hayatımın altın günlerini yaşıyorum
O kadar zevk alıyorum ki yaşamaktan anlatamam arkadaşlar, bunda tabii ki birkaç dostumun yardımı çok büyük ama 2 yıllık terapi sonunda sanırım yalnız kalmayı öğrendim ve nadir anlar dışında artık yalnızlıktan ve ölmekten korkmuyorum 🌈🐝
Tanım: pratiği yapıldıkça insanın en zevk aldığı durumlardan birine dönüşendir.
en ufak bir kürtçe tabela asıldığında ortalığı ayağa kaldırıp her yer arapça tabelalarla dolu olunca görmezden gelmektir.
Bence girmeyin. Yaptınız bir hata girdiyseniz de çıkmak için 6 yıl beklemenize gerek yok. hatırlatmakta fayda var.
daha önce hiç koklamadım ama mutfaktaki sarı bezden daha kötü kokamaz
ahasjdhıushdıausd gafil avlandım
Sıklıkla naif ile karıştırılan; ince, hassas, duygulu anlamlarına gelen kelime.
Naifse saf, deneyimsiz anlamlarına gelir; çoğu zaman olumsuzu kasteder.
Genelde insanlar naif kelimesini kullandığında “nahif”i kastetmektedir. Neticede bir harf Türkçede çok şeyi değiştirmektedir.
Bilgilendirme servisi bitti.
Naifse saf, deneyimsiz anlamlarına gelir; çoğu zaman olumsuzu kasteder.
Genelde insanlar naif kelimesini kullandığında “nahif”i kastetmektedir. Neticede bir harf Türkçede çok şeyi değiştirmektedir.
Bilgilendirme servisi bitti.
İngilizce'yi de, türkçe'ye yakın bir hakimiyetle kullanıyorum, ana dil seviyesinde bir ingilizcem var. ancak ne olursa olsun ana dilim değil. bazen gerçeklerin ağırlığından kaçmak için söyleyeceğim şeyleri ingilizce söylüyorum. türkçe duymazsam kalbime o kadar etkimiyor, ağırlığı altında ezilmiyorum çünkü. "i screwed up" demek " her şeyi batırdım, mahvettim" demekten daha kolay benim için. bir gerçeklerden kaçış mekanizması olarak dil değiştiriyorum yani işin 'türkçesi'.
hayatım "ya şunu yapsaydım" "ya söyleseydim" "ya ısrar etseydim" cümleleriyle o kadar dolu ki. "keşke yapmasaydım" pişmanlığı daha iyi, daha katlanılır. aklınızı kurcalayanı yapın gitsin.
(ne kadar klişe oldu ya bu da.)
edit: (benim bu yazıyı paylaşsam mı ikileminde kalıp atayım gitsin ya demem gibi.)
(ne kadar klişe oldu ya bu da.)
edit: (benim bu yazıyı paylaşsam mı ikileminde kalıp atayım gitsin ya demem gibi.)
kararlarımız bizi biz yapan şey ya onu yapsaydın ya söyleseydin farklı bi sen olurdun. şu anki olduğun halinden memnunsan eğer düşünme derim. hayat hatalarla da güzel
bu benim de kendime hatırlatıp durduğum bir gerçek ama işte çoğu zaman lafta kalıyor. umarım bir gün tamamen memnun olurum geçmişimden :)
umarım sevgili fihtheinfpt hayat keşkeleri düşünmek için çok kısa
Dışarıdaki karanlıkta usul usul yağan yağmura imrendim bu gece.Karanlığa rağmen parıldayabilen damlalara,onları oldukları gibi gösterip ışıldatan sokak lambalarına,damlaları tenlerinde hisseden insanlara,gözyaşlarını onlarla paylaşanlara imrendim bu gece.
Yağmurun bereketini sahiplenen toprağa imrendim ben bu gece.Onu kana kana içen ağaçların köklerine,onunla yapraklarını temizleyen çiçeklere,kaldırımda oluşturduğu sesi duyabilen herkese imrendim.
Ama Ben bu gece en çok,karanlıkla kaplı göğün içinde parlayan aya imrendim.Işığını onun karanlığına zarar vermeden yansıtmasına imrendim.Bomboş gibi görünen gökte bir yer edinebilmesine ve orayı göğün hak ettiği gibi doldurabilmesine imrendim…
Yağmurun bereketini sahiplenen toprağa imrendim ben bu gece.Onu kana kana içen ağaçların köklerine,onunla yapraklarını temizleyen çiçeklere,kaldırımda oluşturduğu sesi duyabilen herkese imrendim.
Ama Ben bu gece en çok,karanlıkla kaplı göğün içinde parlayan aya imrendim.Işığını onun karanlığına zarar vermeden yansıtmasına imrendim.Bomboş gibi görünen gökte bir yer edinebilmesine ve orayı göğün hak ettiği gibi doldurabilmesine imrendim…
3 gecedir izlemeye doyamadığım keşke bi hapı olsa da içip hissettirdiği duyguları vakit kaybetmeden alsam dediğim 94 yapımı hong kong filmi. post-ayrılma sendromu yaşayan iki ayrı polisin iki birbirinden bağımsız hikayesi. izlerken camdan dışarı çok güzel bi film izlediğimi bağırasım geldi
hayatı bi fotoğraf olarak düşünürsek, o fotoğrafta ilk başta göze çarpan ilgi çekici kısımlara değil de fotoğrafı iyice büyüttükçe ortaya çıkan sıradan insanlara odaklanıp aslında sıradanın detaylarının büyük resimden daha ilgi çekici olabildiğini gösterdi bu film bana. ağlayan havlu, kilo alan sabun, dışarıyı özleyen gömlek... uzaktan bakınca maskülinitenin ve gücün simgesi gibi görüp geçeceğim bir polis memurunun eşyalarına yaptığı yakıştırmaları bunlar. faye'nin aşkını ufak jestlerle, kendi kendine triplenmelerle yaşaması da gerçeğe ne kadar yakın. bunları anlatırken dış ses olarak karakterlerin iç sesinin kullanılması da filmi sempatikleştirmiş.
renkli sinematografisi, akan dünya içinde karakterlerin ufak hareketlerine odaklanan çekimler ve california dreamin' şarkısıyla kafamda uzun süre dönüp duracak
hayatı bi fotoğraf olarak düşünürsek, o fotoğrafta ilk başta göze çarpan ilgi çekici kısımlara değil de fotoğrafı iyice büyüttükçe ortaya çıkan sıradan insanlara odaklanıp aslında sıradanın detaylarının büyük resimden daha ilgi çekici olabildiğini gösterdi bu film bana. ağlayan havlu, kilo alan sabun, dışarıyı özleyen gömlek... uzaktan bakınca maskülinitenin ve gücün simgesi gibi görüp geçeceğim bir polis memurunun eşyalarına yaptığı yakıştırmaları bunlar. faye'nin aşkını ufak jestlerle, kendi kendine triplenmelerle yaşaması da gerçeğe ne kadar yakın. bunları anlatırken dış ses olarak karakterlerin iç sesinin kullanılması da filmi sempatikleştirmiş.
renkli sinematografisi, akan dünya içinde karakterlerin ufak hareketlerine odaklanan çekimler ve california dreamin' şarkısıyla kafamda uzun süre dönüp duracak
ay ama o kadar güzel anlatmışsınız ki mest oldum.. ben de izledim ama böyle anlatamazdım
teşekkür ederim :))
Sonucuna göre ya tus dershanesine ya almanca kursuna yazılacağım seçim.
Hemen kamu spotu da geçelim: Ne olursa olsun oyumuzu kullanalım sayın yazarlar.
Hemen kamu spotu da geçelim: Ne olursa olsun oyumuzu kullanalım sayın yazarlar.
burada siyaset falan konuşmayacağım sevgili okurlar/yazarlar. diyeceğim tek şey şu, 14 mayıs günü alarm kurmanıza gerek yok çünkü sabah saat 9.15 dolaylarında öyle bir basıcam ki mührü türkiyenin her yerinde hissedilecek, bu sese uyanır sizler de oylarınızı kullanırsınız.
2022 yapımı Charlotte Wells filmi.
Film bir baba ve kızının Türkiye'de yaptıkları tatili konu alıyor gibi görünse de bir babanın kızına tatlı bir veda etme çabası aslında.
Buradan sonrası spoiler, izlemeyenler için dikkat!
Son olarak filmin otobiyografik bir film olduğunu söyleyenler var. Ben de biraz katıldım buna çünkü yönetmen ve babasının Türkiye tatilinden şöyle bir fotoğrafı var:
Film bir baba ve kızının Türkiye'de yaptıkları tatili konu alıyor gibi görünse de bir babanın kızına tatlı bir veda etme çabası aslında.
Buradan sonrası spoiler, izlemeyenler için dikkat!
Son olarak filmin otobiyografik bir film olduğunu söyleyenler var. Ben de biraz katıldım buna çünkü yönetmen ve babasının Türkiye tatilinden şöyle bir fotoğrafı var:
Nesrin çobanoğlu. Büyüyünce nesrin çobanoğlu olmak istiyorum.
Ben noktalı kısımları sansür sanıp başlığı "fuck it" olarak yorumlamıştım ama evet haklısınız tıpçıyız, onu demek istemedik, pardon:)
Bakınız #5709
Ahhh ahhh sayın elegantmoon 🥲 bir türlü aynı dilden konuşamadık 🤣
Ahhh ahhh sayın elegantmoon 🥲 bir türlü aynı dilden konuşamadık 🤣
üniye gitmeden önce böyle düşünüyorken insan ölümün ne kadar beklenmedik, ne kadar alışılmadık bir kavram olduğunu anlayınca eve gelmek için can atıyor. isterseniz ailenizle 100 yıl yaşayın. ailenizle geçireceğiniz vakit her zaman kısa olacaktır, hiçbir zaman yetmeyecektir. bence yitirmeden kıymetini bilin.
o kadar haklısınız ki sayın prime...
umarım bu entry haklı olmanın yanında insanlara ulaşır da insanlara bi anlamda dokunmuş oluruz sayın highwaytohell :)
öyle olacaktır mutlaka sayın prime :))
Radial arterden alırken: distalden proksimale doğru yaklaşık 45 derece açı ile nabız hissettiğim yerin 0.5-1 cm ilerisinden girmeyi tercih ederim. Enjektörün pistonlu kısmından tutuyorum. Derinin altına girdikten sonra pistonu hafif çekip negatif basınç oluşturarak giriyorum. Bu yöntemle damara girer girmezn enjektör kanla dolmaya başlıyor.
1)yatay bir açıdan damara girildiği için damar içinde daha uzun bir yol izliyor. Damardan girip çıkma ihtimali daha düşük.
2)proksimalden distale doğru damar genişliği azaldığı için başarı şansınız düşebilir. Hastanın ve kendinizin konumunu ona göre ayarlayın.
3)deri altındayken negatif basınç uygulanmadığında damara girmiş olsanız bile kanın enjektöre dolduğunu her zaman göremeyebilirsiniz. Bu sefer damarı aramak için yaptığınız manevralar ile damardan geri çıkabilirsiniz.
En önemlisi:
İğneyi batırdıktan sonra nabzı hisseden elinizi asla yerinden kaldırmayın(pistonu çekmek için bile(kesinlikle damarın içinde olduğundan emin değilseniz)). Damarı görmediğimiz için yeri hakkındaki tek bilgi kaynağı ile bağı kopardıktan sonra körlemesine iğneyi saplamanın hastaya gereksiz yere acı çektirmekten başka hiçbir manası yok.
*işlem bittikten sonra uzun bir süre enjeksiyon yerine kuvvetlice bastırın. Özellikle ybü hastalarında sık sık kan gazı ölçümü yapıldığı için o bölgede hematom oluşumuna neden oluyor. Ve sonraki işlemlerde sorun oluşturuyor (nabzı alamamak gibi)
Buraya kadar okuduysanız ilginiz için teşekkür ederim. bir yıldızınızı esirgemeyin xd
1)yatay bir açıdan damara girildiği için damar içinde daha uzun bir yol izliyor. Damardan girip çıkma ihtimali daha düşük.
2)proksimalden distale doğru damar genişliği azaldığı için başarı şansınız düşebilir. Hastanın ve kendinizin konumunu ona göre ayarlayın.
3)deri altındayken negatif basınç uygulanmadığında damara girmiş olsanız bile kanın enjektöre dolduğunu her zaman göremeyebilirsiniz. Bu sefer damarı aramak için yaptığınız manevralar ile damardan geri çıkabilirsiniz.
En önemlisi:
İğneyi batırdıktan sonra nabzı hisseden elinizi asla yerinden kaldırmayın(pistonu çekmek için bile(kesinlikle damarın içinde olduğundan emin değilseniz)). Damarı görmediğimiz için yeri hakkındaki tek bilgi kaynağı ile bağı kopardıktan sonra körlemesine iğneyi saplamanın hastaya gereksiz yere acı çektirmekten başka hiçbir manası yok.
*işlem bittikten sonra uzun bir süre enjeksiyon yerine kuvvetlice bastırın. Özellikle ybü hastalarında sık sık kan gazı ölçümü yapıldığı için o bölgede hematom oluşumuna neden oluyor. Ve sonraki işlemlerde sorun oluşturuyor (nabzı alamamak gibi)
Buraya kadar okuduysanız ilginiz için teşekkür ederim. bir yıldızınızı esirgemeyin xd
gutfblog'da artık entelektüel yönü zayıf hekimler yetiştiğine dair bir yazı vardı.Bahsedilen entel ve saygı duymamız gereken hocalar kişisel gelişimini tamamlayamamış,mobbing yaparak asistanlarına zulmeden,seksist ve mizojinist hekimler galiba?Zira bu son olaya ses çıkaran gördüğüm kadarıyla yalnızca asistan hekimler ve öğrenciler.
saçmalıktır, limbic sistemin aktivitesini yönlendirmek o kadar kolay değildir. onun yerine, ağlayan kişinin başı, occipital bone civarından tutularak frontal kemiği, teselli edecek kişinin clavicle'ı civarına gelecek şekilde oturtulur. nefes almasına engel olmadan ağlayan kişinin başı biceps brachii ile desteklenebilir. kişi dehidrasyona uğramasın diye yakınlarda bir yerlerde su bulundurmak mantıklıdır. mantıklı iş yapalım.
mükemmel sayın elegantmoon :))
ahahaha sağ olun ackerman:)
yaşamakta bir türlü uzmanlaşamadım, hem de bunca yıl günün 24 saati yapmama rağmen..
Liseden bir arkadaşım "armut beraber yürüyelim mi müsaitsen?" diye mesaj atmıştı. Pazartesi günü aldığım İlk mesajından sonraki her gün " beraber yürüyelim mi?" diye mesaj atmaya devam etti. Kendisi ile bir önceki buluşmamızda 2020 yılının beni çok fazla kez yalnız kalmaya ittiğini anlatmıştım. Normalde konuşmayı, kafa ütülemeyi seven birisiyim. Lakin geçtiğimiz yıl iyice içime kapanmıştım sevgili yazarlar. Beni böyle gören arkadaşımın, ona tek bir mesaj atmasam dahi her gün aynı saatte beni dışarıya çağırması beni inanılmaz mutlu etti. 2020'de üzülmemi sağlayan herkese karşılık beni çok mutlu eden herkesin farkına vardım.
kesinlikle stop kodonları içindir. yani:
UAA - uy anam anam
UGA - uy gadın anam
UAG - uy anam gadın
sizinkileri de çok merak ediyorum. buyrun efenim
UAA - uy anam anam
UGA - uy gadın anam
UAG - uy anam gadın
sizinkileri de çok merak ediyorum. buyrun efenim
lise zamanlarında şu şekilde ezberlemiştik -kaba tabir affoluna-
uaa - ulan almazsan alma
uag - ulan almazsan gelme
uga - ulan gel al
uaa - ulan almazsan alma
uag - ulan almazsan gelme
uga - ulan gel al
ben ugg bot hariç hepsi var diye aklımda tutmuştum hala gözümde o demode tarçın rengi ugg botları canlanır...
şöyle bir versiyonu da var:
uaa-urfa'dan altın aldım
uga-urfa'dan gelin aldım
uag-urfa'dan aldım gelin :))
uaa-urfa'dan altın aldım
uga-urfa'dan gelin aldım
uag-urfa'dan aldım gelin :))
Uyan ali al
Uyan gel ali
Uyan ali gel :) bendeki versiyonu
Uyan gel ali
Uyan ali gel :) bendeki versiyonu
hakan günday bir kitabında şöyle diyor: "Seni anlıyorum demek büyük bir yalandır. Kocaman bir yalan. Kimse kimseyi anlayamaz ve tanıyamaz dünyada... Var olan en sağlam zırh insan vücududur. İçindekileri en iyi saklayan kasa odur. Koridorlarında birikenlerin kokusunu bile yaymaz dışarıya."
Hangi kitap sayın red? Bugün alıntılardan kitap avlama günüm ;)
kinyas ve kayra sanırım mdblue ama sayın red de doğrulasın:) emin olamadım..
Tamamdır teşekkür ederim ;))
ne demek :))
Kinyas ve kayra sayfa 179
Teşekkür ederim ;)
rica ederimm
Girdiğiniz son entryde bir payım olduğunu düşünmek iyi geldi sayın wenatordet :)
Haklısınız var.. güzel bir olaya vesile oldunuz sayın mdblue teşekkür ederim
Ne demek iyi geceler :)
muz severim hatta küçükken çürük muzları çikolatalı muz zannettiğim için hep çürük muz yerdim
kendileri en sevdiğim ressamdır. eserlerinde göze çarpan bir deniz teması vardır. 1817-1900 yılları arasında yaşamış rus ressam çeşitli ülkelerde çeşitli resimler yapmıştır ve bunların arasında Türkiye'den şaheserler bulmak da mümkündür: Ağrı Dağı, Ortaköy Camii, Kız Kulesı, İstanbul Manzarası, Sinop...
Dönemi romantizm olan ressama ''fırtınalı denizlerin romantik ressamı'' da denir. ben resimlerine baktıkça içinde hisseder ve o yılları yaşamışçasına anımsarım sanki. kendi gözlerimle gördüğüm anılarmış gibi gözümde canlanırlar. güneşin batışı, denizin dalgalanması ve sokakta gezen insanlar ben o tabloyu izlerken nefes alırlar sanki. Bu ressamın dolmabahçe sarayında, milli saraylar resim müzesinde vb. yerlerde birkaç eserini görmek mümkündür. farklı kaynaklardan bazı alıntılar yapayım:
''30 kadar eseri Türkiye'de Dolmabahçe Sarayı, Deniz Müzesi, Askeri Müze, Fener Rum Patrikhanesi ve İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesi'nin koleksiyonlarında bulunmaktadır.'' https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
''ayvazovski resimlerinde öyle bir aydınlık olma efekti kullanmıştır ki, yaşarken açtığı sergilerinde, insanlar tuvallerin arkalarında mum var mı diye kontrol etmişlerdir.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482
''1844'te Rusya'ya dönüşünde Rus Donanması'nın resmi ressamlığı görevine atandı. Bu görevi dolayısıyla yaşamı boyunca çok sayıda deniz ve gemi resmi yaptı.'' https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0van_Ayvazovski
''raduga tablosu dostoyevskinin en sevdiği eserdir. hatta bu tabloyu görünce benzeri olmayan bir üstat benzetmesi yapmıştır kendisine.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482?p=6
1845'te geldiği İstanbul'da Sultan Abdülmecit tarafından Beylerbeyi Sarayı'nda kabul edildi. 1845-1890 arasında İstanbul'a toplam dört ziyaret yaptı. 1874'teki ziyaretinde Mimarbaşı Sarkis Balyan'ın Kuruçeşme Adası üzerinde bulunan ikametgâhında bir ay kadar misafir olarak Sultan Abdülaziz'in Dolmabahçe Sarayı için sipariş ettiği tabloları hazırladı. 1890'daki son ziyaretinde Sultan II. Abdülhamid'in huzuruna kabul edilerek padişaha iki tablosunu hediye etti. https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
her alıntısını yapmamak adına okunmaya değer bir link daha bırakıyorum: https://www.istanbulsanatevi.com/sanatcilar/soyadi-a/aivazovsky-ayvazovski-ivan-konstantinovich/ivan-konstantinovich-aivazovsky-biyografi/
ve bu ressamın öğretmeni için: https://en.wikipedia.org/wiki/Maksim_Vorobyov_(painter)
eserleri için: https://www.wikiart.org/en/ivan-aivazovsky/all-works#!#filterName:all-paintings-chronologically,resultType:masonry
Dönemi romantizm olan ressama ''fırtınalı denizlerin romantik ressamı'' da denir. ben resimlerine baktıkça içinde hisseder ve o yılları yaşamışçasına anımsarım sanki. kendi gözlerimle gördüğüm anılarmış gibi gözümde canlanırlar. güneşin batışı, denizin dalgalanması ve sokakta gezen insanlar ben o tabloyu izlerken nefes alırlar sanki. Bu ressamın dolmabahçe sarayında, milli saraylar resim müzesinde vb. yerlerde birkaç eserini görmek mümkündür. farklı kaynaklardan bazı alıntılar yapayım:
''30 kadar eseri Türkiye'de Dolmabahçe Sarayı, Deniz Müzesi, Askeri Müze, Fener Rum Patrikhanesi ve İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesi'nin koleksiyonlarında bulunmaktadır.'' https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
''ayvazovski resimlerinde öyle bir aydınlık olma efekti kullanmıştır ki, yaşarken açtığı sergilerinde, insanlar tuvallerin arkalarında mum var mı diye kontrol etmişlerdir.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482
''1844'te Rusya'ya dönüşünde Rus Donanması'nın resmi ressamlığı görevine atandı. Bu görevi dolayısıyla yaşamı boyunca çok sayıda deniz ve gemi resmi yaptı.'' https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0van_Ayvazovski
''raduga tablosu dostoyevskinin en sevdiği eserdir. hatta bu tabloyu görünce benzeri olmayan bir üstat benzetmesi yapmıştır kendisine.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482?p=6
1845'te geldiği İstanbul'da Sultan Abdülmecit tarafından Beylerbeyi Sarayı'nda kabul edildi. 1845-1890 arasında İstanbul'a toplam dört ziyaret yaptı. 1874'teki ziyaretinde Mimarbaşı Sarkis Balyan'ın Kuruçeşme Adası üzerinde bulunan ikametgâhında bir ay kadar misafir olarak Sultan Abdülaziz'in Dolmabahçe Sarayı için sipariş ettiği tabloları hazırladı. 1890'daki son ziyaretinde Sultan II. Abdülhamid'in huzuruna kabul edilerek padişaha iki tablosunu hediye etti. https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
her alıntısını yapmamak adına okunmaya değer bir link daha bırakıyorum: https://www.istanbulsanatevi.com/sanatcilar/soyadi-a/aivazovsky-ayvazovski-ivan-konstantinovich/ivan-konstantinovich-aivazovsky-biyografi/
ve bu ressamın öğretmeni için: https://en.wikipedia.org/wiki/Maksim_Vorobyov_(painter)
eserleri için: https://www.wikiart.org/en/ivan-aivazovsky/all-works#!#filterName:all-paintings-chronologically,resultType:masonry
günümüz ve gelecekteki muhtemel yapay zekâ teknolojileri, otomasyon vb. baz alarak mesleğinizi robotlara teslim edip etmeyeceğinizi hesaplayan ve bunu olasılık olarak ifâde eden site. doktorluk mesleği robotlar tarafından ele geçirilebilir mi sorunsalı başlığını görünce aklıma geldi.
siteye göre, gelecek zamanda hekimlerin ve cerrahların mesleklerini robotlara teslim etme ihtimâli %0.4 hesaplanıyor ki bu ihtimâl, sitedeki tüm meslekler arasında en düşüklerden biri. yâni robotların ve yapay zekânın, yerini alamaması muhtemel mesleklerden biri olarak görülüyor hekimlik ve cerrahlık. yine benzer şekilde diş hekimliği de.
https://willrobotstakemyjob.com/
siteye göre, gelecek zamanda hekimlerin ve cerrahların mesleklerini robotlara teslim etme ihtimâli %0.4 hesaplanıyor ki bu ihtimâl, sitedeki tüm meslekler arasında en düşüklerden biri. yâni robotların ve yapay zekânın, yerini alamaması muhtemel mesleklerden biri olarak görülüyor hekimlik ve cerrahlık. yine benzer şekilde diş hekimliği de.
https://willrobotstakemyjob.com/
"Models %98" robot mankenlerin bu kadar yüksek olasılık olması ilginç geldi dnjdjdjd Paylaştığın için teşekkürler
ha ha ricâ ederim :)
yapay zekâ teknolojileri kullanarak yeryüzünde hiç yaşamamış, aslında var olmayan gerçekçi insan yüzleri oluşturan web-sitesi. sayfayı her yenilediğinizde, yalnızca sizin sayfanız için üretilmiş unique ve gerçekçi yüzler görüyorsunuz ve kapattığınızda o yüz bir daha var olmamak üzere kayboluyor. yüzlerdeki gerçeklik, o insanın var olmadığını düşündüğünüzde biraz ürkütücü gelebilir.
https://www.thispersondoesnotexist.com/
https://www.thispersondoesnotexist.com/
bir psikoloğun şöyle bir açıklaması vardı: ilk yaşımız hayatımızın o zamana kadarki sürecinin tamamı, ikinci yaşımız o zamana kadarki sürecin yarısı ve üçüncü yaşımız o yaşa kadarki hayatımızın üçte biri şeklinde ilerlediği için, 20 li yaşları geçtikten sonra günlerin haftaların yılların hızlanması çok olağandır. ki bakınız bu yüzdendir ki çocuklukta zaman geçmek bilmez, büyüyünce de durmak..
Aklıma Cemil Meriç'in bir sözü geldi:' Kitap zekayı kibarlaştırır'
babamın, gütfsözlük'ün adı için önermiş olduğu alternatif.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?