hurdacıların, eskicilerin ve overlok makinesi ile mahalle mahalle dolaşan insanların çocukları kaçırmaya çalıştıklarını zannederdim. mahallede oyun oynarken anonslarını duyunca köşe bucak kaçardım:D
Dublajlı filmlerde ağızların konuşulanla aynı olmadığını görünce, oyuncuların anlamsız cümleler kurduklarını ve arkadan başkalarının kağıttan bakarak senaryoyu okuduğunu düşünürdüm. Yabancı dillerin varlığını öğrenene dek uzun süre böyle devam etti bu inancım.
annemlerin ilaçları daha iyi olmak için içtiğini biliyordum ve ben de onları içersem benim de daha sağlıklı olacağımı zannetmiştim. hatta annemin şeker ilaçlarından birkaçını alıp komşumuzun çocuğuyla içmiştik -bizimkilerde gördüğüm gibi günde 1 tane- işte bu yüzden ilaçları çocukların erişemeyeceği yerlere koymalıyız gütfsözlük.
herkesin kendine özel bi allahı var sanıyodum, yoksa herkesi aynı anda nası görebilir ?! büyüyünce doğru olmadığını anladım neyse ki :p allah sayısını 1'e kadar düşürdüğümde ise başka sanrılar başladı. "allah izin verirse" lafını duyunca gerçekten göğe doğru arabayla çıkıp allahtan izin alıcaz sanıyodum bir de allahı erkek sanıyodum. yüklenmeyin arkadaşlar 6 yaşında, ataerkil bi toplum üyesiydim
İkinci elin sadece bir kez sahip değiştirmiş şeyler için kullanıldığını. Yani a kişisi sıfır bir araç aldı, onu b kişisine sattı. B kişisi ikinci el araç almış oldu. Sonrasında B kişisi C kişisine aracı sattı. Küçük ilele'ye göre C kişisi “üçüncü” el araç almış oldu.
rüzgarlı bir havada şemsiyem uçunca annem peşine düşmüştü. panik içinde anneme boşver gitme diye bağırmıştım çünkü annem el kadar çocuk şemsiyesini yakalarsa rüzgara kapılıp uçabilir, kaybolabilir sanıyordum :)
yıllarrrr önce misafirlikteyken ev sahibi türk kahvesi yapacaktı herkese.işte soruyor:"içer misiniz?nasıl olsun kahve?orta?sade?" sonra ben " ben de içmek istiyorummmm." dedim.teyze de :"aaaa olmaz!çocuklar türk kahvesi içerse bıyıkları çıkar." demişti :/ epeyce uzun bir süre türk kahvesi içenlerin bıyığı çıkar sandım :(
Açılın, yine bir geri zekalılık örneğiyle karşınızdayım: Annem ve babam öğretmen, haliyle birkaç şehir ve ev değiştirdik. Ben küçükken tam bir samanyolu tv izleyicisiydim, hani şu en sonunda cennet/cehennemi gösterdikleri filmler vardı ya işte ben onları gözümü kırpmadan izlerdim. Oralardan mı etkilendim bilmiyorum, yeni taşındığımız her evde ilk birkaç aylık süreçte banyodaki suyun ölüleri yıkadıkları su olduğunu düşünürdüm, bu yüzden o birkaç aylık süreçte beni banyoya sokmak çok zordu. Eminim annem ve babam için de çocuklarının bu denli geri zekalı olduğunu kabullenmek çok zordu...
En başarılı öğrenciler, okul birincileri gibi kişilerin öğretmen yapıldığını zannediyordum. Çünkü şöyle bir algı vardı bende: bizim öğrendiğimiz konuları yalayıp yutmuş, bitirmiş, üstüne bir de anlatıyor. "Yok artık! bu hoca aşmış olmalı." diyordum. Tercih yapma sistemini sonradan öğrendim tabii.
Gerçek bir " trafik canavarı " olduğunu ve arabaların önüne çıkarak onların kaza yapmasına neden olduğunu zannederdim. Meğerse o canavar insanların kendisiymis.
On sekiz yaşına basan her bireye devlet tarafından imza verildiğini. Bu yüzden imza çalışmalarım biraz geç yaşlarıma kaldı, devletin bize imza vermeyeceğini öğrenmek ayrı bir travma…Daha fazla konuşamayacağım.
Filmlerdeki kötü aşağılık durumların ve karakterlerin gerçekte olmadığını, hiçbir insanın kötü olmayacağını sadece eğer mümkün olsa nasıl olur diye rol yapıldığını sanırdım meğer taklitler aslının yanından bile geçemezmiş Fark etmem 12 yıl sürdü :)
Dejavu yaşadığımda korkardım çünkü bunu bana özel bi “geleceği görme yeteneği” zannederdim. Yalnızca peygamberler geleceği görebildiğine göre bana da yüksek ihtimalle peygamberlik verilecekti ama daha yaşım tutmuyordu biraz daha beklemeliydim. Tek kadın peygamber ben olucaktım ya kesin tuvalete ekmekle girdiğim için olamadım.
Kışın sabahın erken saatlerinde uyandığımda hava hâlâ karanlık olduğundan, gece okula gittiğimi zannederdim. Bu, bana özel bir durum değil. Birçok çocuk bunu mutlaka sorgulamıştır, şimdi daha geç aydınlanıyor malum saat dilimimiz olması gerekenden farklı, artık daha çok çocuk bunu soruyordur diye düşünüyorum.
Hoşça kal'ın “hoş çakal” olduğunu. Uzun bir süre bunun üstünde kafa yordum, insanların vedalaşırken neden birbirlerine çakal dediklerine anlam veremiyordum.
allah'ın cinsiyetinin olduğunu. anneme sorup olmadığını öğrenince yalan söylüyorsun diye bağırıp kendimi odaya kapatıp "annem bana neden yalan söylüyor var işte" diye ağladığımı hatırlıyorum ahahhshahasha