bir kitapta okumuştum, şöyle bir önerisi vardı bir düşünürün:
kendi benliğinizi, en yakın arkadaşınız olarak görün ve en yakın arkadaşınızla her zaman en çok vakit geçirin. insanlar gerçekten kendi benlikleriyle vakit geçiremedikleri için, keşfedemedikleri için mutsuzlar. yoksa hangi farklı ruh, bir başka ruhtan daha üstün olabilir ki?
Söyleyeceklerim kesinlikle spesifik hiçbir öğrenciyi kast etmemekle beraber, gördüğüm, dinlediğim, izlediğim ve yaşadıklarım kadarıyla genel olarak mühendis adaylarının tıp öğrencilerinden fersah fersah ötede olduğu acı gerçeğidir. Neden?
Bu ataletin en birincil sebebi mühendis adaylarının kesin bir iş garantisinin olmamasına karşılık her diplomalı tıp öğrencisinin kesin olarak iş bulacağı hakikatidir ki, mühendis öğrencileri özellikle bu sebepten ötürü kendilerini her alanda geliştiriyor ve mesleki gündemlerini sıkı sıkıya takip ediyorlar. Hemen hemen hepsi linkedin hesaplarına sahip ve faal kullanıyorlar, mutlaka staj kovalıyor ve para almasalar bile sırf tecrübe için ellerine geçen her fırsatı değerlendiriyorlar. Bununla beraber gerek Udemy gibi online eğitim platformları gerekse teknofest gibi yarışmalar olsun her bir yerde kendilerini gösteriyor ve yeterli CV adına gerekli olan hiçbir şeyi kaçırmıyorlar.
Bir diğer sebebini görece daha az etkili olsa da öğrenci toplulukları arasındaki farka bağlıyorum ki bizde öğrenci toplulukları genel olarak kendi kendini tatmin etmeye ve ortada gözükmeye yararken, ieee başta olmak üzere pek çok mühendis Topluluğu kariyer ve kişisel gelişim adına özellikle özel sektör işbirliği ile imkanlarının sınırlanırını zorluyorlar. Bunun da ötesinde kovalayan için teknokentler biçilmiş kaftan.
Üçüncül olarak bunu analitik düşünmeye sadık kalmalarına bağlıyorum. Matematik doğayı ve teknolojiyi anlamanın su götürmez bir temeli ve yaptıkları her işi, eğer doğru düzgün yaparlarsa anlayarak öğreniyor ve yapıyorlar. Bizde her ne kadar parçalar arasında ilişki kurmak elzem olsa da kabul edelim ki çoğunlukla hatta neredeyse ezber üstüne ezberle gidiyoruz. Tus bile kısa süreli hafızaya atarak çalışılan ve hazırlanılan bir sınav ne yazık ki. Anlamak bizde neredeyse lüks sayılan bir iş.
Bütün Bunlar bir tıp öğrencisi olarak beni çok üzüyor. Henüz öğrenciyken uygulama geliştiren, büyük şirketlerin ceo'larıyla oturup kalkan, yarışmalarda roket uçuran ve teknokentlerde start-uplar inşa eden yaşıtlarımı görünce kendim ve bölümüm adına çok üzülüyorum. Bizim en önemli görevimiz teşhis koymak veya cerrahlık olmamalı. Teknoloji gelişiyor ve kim olursak olalım bu dünya doğal seçilimin olduğu bir dünya. Kendimizi her alanda güncellemediğimiz sürece er ya da geç bu sistemden silineceğiz. Yurtdışındaki meslektaşlarımıza nazaran pek çok açıdan gerideyiz ve başarılı bir kalp ya da beyin ameliyatının akabinde kendini tanrı sananların bulunduğu bir akademideyiz. Bunlar benim açımdan tam bir hüsran ve kesinlikle çözülemeyecek meseleler değil. Tabi öğrenciye ne kadar düşüyorsa hocalarımıza en az bir o kadar görev düşmekte. Online derste ekran paylaşmayı beceremeyen hocaların okulumuzda hiç de az olmadıklarını düşünürsek durum biraz vahim ne yazık ki.
Söylemiş olduğum her şey yıkıcı bir eleştiriden uzak olmakla birlikte bizatihi içinde olduğum bir akademinin ulusal bir özeleştirisi hükmündedir. Amacım kimseyi kırmak ve incitmek değil, yalnızca bu gerçeğin perdesini şahsım ve okuyan herkes için bir nebze de olsa aralayabilmektir.
Bu ataletin en birincil sebebi mühendis adaylarının kesin bir iş garantisinin olmamasına karşılık her diplomalı tıp öğrencisinin kesin olarak iş bulacağı hakikatidir ki, mühendis öğrencileri özellikle bu sebepten ötürü kendilerini her alanda geliştiriyor ve mesleki gündemlerini sıkı sıkıya takip ediyorlar. Hemen hemen hepsi linkedin hesaplarına sahip ve faal kullanıyorlar, mutlaka staj kovalıyor ve para almasalar bile sırf tecrübe için ellerine geçen her fırsatı değerlendiriyorlar. Bununla beraber gerek Udemy gibi online eğitim platformları gerekse teknofest gibi yarışmalar olsun her bir yerde kendilerini gösteriyor ve yeterli CV adına gerekli olan hiçbir şeyi kaçırmıyorlar.
Bir diğer sebebini görece daha az etkili olsa da öğrenci toplulukları arasındaki farka bağlıyorum ki bizde öğrenci toplulukları genel olarak kendi kendini tatmin etmeye ve ortada gözükmeye yararken, ieee başta olmak üzere pek çok mühendis Topluluğu kariyer ve kişisel gelişim adına özellikle özel sektör işbirliği ile imkanlarının sınırlanırını zorluyorlar. Bunun da ötesinde kovalayan için teknokentler biçilmiş kaftan.
Üçüncül olarak bunu analitik düşünmeye sadık kalmalarına bağlıyorum. Matematik doğayı ve teknolojiyi anlamanın su götürmez bir temeli ve yaptıkları her işi, eğer doğru düzgün yaparlarsa anlayarak öğreniyor ve yapıyorlar. Bizde her ne kadar parçalar arasında ilişki kurmak elzem olsa da kabul edelim ki çoğunlukla hatta neredeyse ezber üstüne ezberle gidiyoruz. Tus bile kısa süreli hafızaya atarak çalışılan ve hazırlanılan bir sınav ne yazık ki. Anlamak bizde neredeyse lüks sayılan bir iş.
Bütün Bunlar bir tıp öğrencisi olarak beni çok üzüyor. Henüz öğrenciyken uygulama geliştiren, büyük şirketlerin ceo'larıyla oturup kalkan, yarışmalarda roket uçuran ve teknokentlerde start-uplar inşa eden yaşıtlarımı görünce kendim ve bölümüm adına çok üzülüyorum. Bizim en önemli görevimiz teşhis koymak veya cerrahlık olmamalı. Teknoloji gelişiyor ve kim olursak olalım bu dünya doğal seçilimin olduğu bir dünya. Kendimizi her alanda güncellemediğimiz sürece er ya da geç bu sistemden silineceğiz. Yurtdışındaki meslektaşlarımıza nazaran pek çok açıdan gerideyiz ve başarılı bir kalp ya da beyin ameliyatının akabinde kendini tanrı sananların bulunduğu bir akademideyiz. Bunlar benim açımdan tam bir hüsran ve kesinlikle çözülemeyecek meseleler değil. Tabi öğrenciye ne kadar düşüyorsa hocalarımıza en az bir o kadar görev düşmekte. Online derste ekran paylaşmayı beceremeyen hocaların okulumuzda hiç de az olmadıklarını düşünürsek durum biraz vahim ne yazık ki.
Söylemiş olduğum her şey yıkıcı bir eleştiriden uzak olmakla birlikte bizatihi içinde olduğum bir akademinin ulusal bir özeleştirisi hükmündedir. Amacım kimseyi kırmak ve incitmek değil, yalnızca bu gerçeğin perdesini şahsım ve okuyan herkes için bir nebze de olsa aralayabilmektir.
J. Fenimore Cooper'ın yazdığı aynı isimli kitaptan uyarlanan ve 2004-2007 yılları arasında yayımlanan İtalyan yapımı çizgi dizidir. Şahsi fikrim çizgi dizinin hem kitaptan hem de yine aynı ismi taşıyan 1992 yapımı filmden daha iyi ve başarılı olduğu yönünde.
Cora Munro en sevdiğim karakterdi. Kadının güçlü ve özgür duruşuna hala hayranım. Ve Uncas... Küçük bir kız olarak kalbimi çelmiş ve bir kulağa bir milyon tane küpe takma isteği uyandırmıştı. Nedense benim için Hawkeye hep sinir bozucuydu.
Cora Munro en sevdiğim karakterdi. Kadının güçlü ve özgür duruşuna hala hayranım. Ve Uncas... Küçük bir kız olarak kalbimi çelmiş ve bir kulağa bir milyon tane küpe takma isteği uyandırmıştı. Nedense benim için Hawkeye hep sinir bozucuydu.
sayın kaira vaktiniz varsa çizgi filmini tekrar mı izlesek
Ben bugün son mohikanı ve jangeum'un rüyalarını bitirdim biraz😅 az önce de beyblade açtım sayın alpagumrnky
aa brnim çok vaktimyok son mohikan da 23 bölümdü diye hatırladığım için izleyelim demiştim :)
Evet, uğruna koca bir yarım günü harcadım ve uykusuz kaldım ama değdi. Boşluk bulursanız izlemeye çalışın derim
her sene izliyorum zaten bu sene de bu zamana kısmetmiş başlayacağım birazdan
İyi seyirleeer:)
teşekkür ederim sayın kaira,kritik yaparız madem siz de yeni izlediniz
Tabii
Sayın kaira ben magwa'yi da çok seviyorum ve hakli buluyorum ama ona iblis diyorlar. Siz ne dusunuyorsunuz
Magwa kendi küçük dünyasında yaşamaya devam eden, çıkarcı, kendi kurallarını koyan bir despot ve zorba bence. Kitap ve filmin de bu konuda beni etkilediğini düşünüyorum. İlk izlediğim dönemlerdeyse deli gibi Magwa'dan korkuyordum ve iblis yakıştırması en iyi tercih olmasa da kesinlikle ona çok iyi uyuyor.
İngilizler de melek değil ama Magwa kafayı obsesif bir şekilde Cora'ya taktı ve masumlara zarar verdi. Ben sadece Mohikan takımını ve kızları tutuyorum zaten, diğerleri midemi bulandırıyor.
Yani bütün ailemi ve köyümü yakip yiksalar ben de bu koyu yakip yikan adamin kizlarini veya ogullarini bu kadar umursamazdim,savas bu
Geçenlerde rastlayıp okuduğum bir şiirdi. Çok etkilenmiştim. Böyle bir başlık görünce paylaşmadan edemezdim :)
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
"Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernuş
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun ..."
Bedri Rahmi Eyüboğlu
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
"Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernuş
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun ..."
Bedri Rahmi Eyüboğlu
gariban tesellisi bu nerde görsem tanırım.
Yakışıklı, güzel gibi sıfatların subjektifliği yüksektir; herkesin ortak bir paydada buluşabileceği bir insan yoktur. Bendenizin kulakları "Adriana Lima güzel bir kadın değil bence?" Gibi cümleler duyduğundan bu düşüncemde baya ısrarcıyım. Spesifik olarak benim o insan hakkında ne düşündüğümü soruyorsanız eğer yakışıklı olmasından çok çekici olması önemlidir: beyefendiyle ilgili fiziksel ve ruhsal ayrıntıları çekici bulmam gerektiğine inanıyorum. Surattaki altın oran değil mesele. İki insan arasında olan, beden ve kafa uyumuyla pekiştirilmiş bir fiziksel çekim aradığımız:)
Bizi her şey üzer çünkü paramız yok
sessiz,sakin bir deniz kenarında olmak isterdim.dalgaları izlemek,dalga sesiyle huzur bulmak ve denizin misss kokusunu içime çekmek isterdim. :))
çok iyi tasvir etmişsiniz aklımda canlanan yeri sayın highwaytohell :) entry girmeme gerek kalmadı...
çok teşekkür ederim sayın moriarty :)) mutlu ettiniz beni..
Öncelikle intihar denen şey asla basit bir şey değil Hem de hiç. küçük küçük biriken şeylerin neticesi olarak görürüm ben onu. En sonda dayanamaz kurban insan. onu istediğinden ziyade karşıtlıklara karşı gücü yetmediği ve tükendiği için gerçekleşir. Veronica ölmek istiyor'da geçtiği gibi "Herkesin ne olursa olsun hayatta kalmak için savaşım verdiği bu dünyada,ölmeye karar verenleri anlamak kolay mı ?" pek çok nedeni vardır intiharın. Anlaşılmama, yabancılaşma, yaşamak için bir amacının tutunacak dalın olmaması, ümitsizlik gibi vs. Biz yaşayanlara düşen onları yargılamak değil, onları anlamaya çalışmak ibret almak diğer meyyal kişilere el uzatmak onları sevdiğimizi anladığımızı hissettirmek olmalıdır. Unutmayın ki onlar da bizim gibiydi. Aynı sokakta oyun oynadığımız aynı sofradan yemek yediğimiz insanlardı...
İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de. - 1984
Dünya güzel bir yer ve de uğruna savaşmaya değer. - Ernest hemingway
Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim. - Aylak adam
İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de. - 1984
Dünya güzel bir yer ve de uğruna savaşmaya değer. - Ernest hemingway
Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim. - Aylak adam
Çok farklı ve hoş yorumlar var. Ama ben yüksekten bakacağım ya da en derinden. ;) aslında tepe ya da dip değil. Önemli olan uçlardan bakabilmek.
İnsanlar ikiye ayrılır: farkında olanlar ve farkında olmayanlar. Peki neyin farkındalığı bu? Aslında çok da derin düşünmemek gerek bu farkındalık konusunda ya da derin düşünebilirsiniz. Söz konusu farkındalık olunca boyutların pek de bir önemi kalmıyor zira. Geriye tek bir nokta kalıyor: işte farkındalık bu noktadadır. Noktayı fark edebilmek mi? Hayır. O noktanın aslında olmadığını fark edebilmek.
İnsanlar ikiye ayrılır: bir noktaya varabilmek uğruna yolda olanlar ve yalnızca yolun kendisi için yolda olanlar. Peki yola çıkmayanlar? Var mıdır böyleleri? Yaşamak bir yolda olma durumu değil mi?
Ödül, yolculuğun kendisidir. Yolun sonuna geldiğinizde önemli olan tek şey ne kadar yol gittiğimiz mi yoksa ne kadar yer değiştirdiğimiz mi? Ya da unutun, yolun sonu var mı yoksa biz yolda olmaktan istifa mı ederiz? Yaşamdan pes mi ederiz?
İnsanlar ikiye ayrılır: yaşayanlar ve ölüler. Peki hayatta olmak yaşamak mıdır, yoksa ölenler de yaşar mı? Hayat var olmak mı yoksa zamandan bağımsız var olmuş olmak mı? Dün, bugün veya yarın...
Demek insanlar ikiye ayrılır: şimdidekiler ve şimdide olmayanlar. Ya da insan zamanı aşamaz mı? Yok mudur her zamanda yaşayabilen. Her zaman yaşayanlar çıkar da her zamanda yaşayan çıkar mı? Yoksa yalnızca tek bir seçenek var da biz hep ikinciyi farz mı ederiz?
Sahi insanlar ikiye ayrılır mı?
;)
İnsanlar ikiye ayrılır: farkında olanlar ve farkında olmayanlar. Peki neyin farkındalığı bu? Aslında çok da derin düşünmemek gerek bu farkındalık konusunda ya da derin düşünebilirsiniz. Söz konusu farkındalık olunca boyutların pek de bir önemi kalmıyor zira. Geriye tek bir nokta kalıyor: işte farkındalık bu noktadadır. Noktayı fark edebilmek mi? Hayır. O noktanın aslında olmadığını fark edebilmek.
İnsanlar ikiye ayrılır: bir noktaya varabilmek uğruna yolda olanlar ve yalnızca yolun kendisi için yolda olanlar. Peki yola çıkmayanlar? Var mıdır böyleleri? Yaşamak bir yolda olma durumu değil mi?
Ödül, yolculuğun kendisidir. Yolun sonuna geldiğinizde önemli olan tek şey ne kadar yol gittiğimiz mi yoksa ne kadar yer değiştirdiğimiz mi? Ya da unutun, yolun sonu var mı yoksa biz yolda olmaktan istifa mı ederiz? Yaşamdan pes mi ederiz?
İnsanlar ikiye ayrılır: yaşayanlar ve ölüler. Peki hayatta olmak yaşamak mıdır, yoksa ölenler de yaşar mı? Hayat var olmak mı yoksa zamandan bağımsız var olmuş olmak mı? Dün, bugün veya yarın...
Demek insanlar ikiye ayrılır: şimdidekiler ve şimdide olmayanlar. Ya da insan zamanı aşamaz mı? Yok mudur her zamanda yaşayabilen. Her zaman yaşayanlar çıkar da her zamanda yaşayan çıkar mı? Yoksa yalnızca tek bir seçenek var da biz hep ikinciyi farz mı ederiz?
Sahi insanlar ikiye ayrılır mı?
;)
isfp-t çıktım. yazanlar doğru gelmedi pek ya da kendimi bu şekilde düşünmediğimden kabul edemedim... gerçi zaten önceden de yapmaya kalkışıp farklı cevaplar verdiğim olmuştu fakat sekmeler arasında gezerken unutup bitirememiştim, durumdan duruma değişebilir bence (????) bilemiyorum bir tek bana mı öyle geliyor ama ruh halime göre kendimi çok çok farklı hissedebiliyorum :/
Birden fazla kişilik tipin olduğunu gösterir bu. (Ki bence hiçkimsenin yalnızca bir tanecik kişiliği yok) ben de kendiminkilerden birini yazmıştım ve asıl merak ettiğim insanlar bu tiplerden kaçını bulacaktı. İlk tatmin edici cevap senden geldi sayın kaboom. Teşekkür ederim yanılmadığımı gösterdiğin için 🤞🏻🤞🏻
ahahaha asıl ben teşekkür ederim sayın moriarty, artık kendi kendimi yiyordum bu tarz şeylerde düzgün bir sonuç alamadığımdan. hayır yani düşününce zaten hayatımda yarı yarıya çok enerjik olduğum zamanlar da oluyor sakin içime kapanık olduğum zamanlar da, ikisi de tam zıt sorularda arada kalıyorum zaten... herkes sıkıntısız çözünce sıkıntı bende sanıyordum 🥲
benimkiler de zıt merak etme ;)
iyi niyet göstergesi, romantizm, estetik zevk gibi muhtelif sebeplerle her zaman kadınlara alınan canlı çiçeklerin, erkeklere alınma durumunda olayın lojistiğini ve sonuçlarını merak ettiğimden açtığım başlıktır. hayatımda sadece iki erkeğe çiçek aldığım için data havuzum bir karara varabilmek için yeterli seviyede değildir (biri babam olmaktadır). erkekler kendilerine çiçek alınmasından hoşlanır mı? neden sadece kadınlara alıyoruz? bunun arkasında da tektaş yüzüklerin kültürel olarak dayatılması gibi saçma bir hikaye mi var? ne düşünüyorsunuz sayın yazarlar?
dipnot (tektaş meselesi): https://seyler.eksisozluk.com/son-derece-akillica-dizayn-edilmis-bir-ikna-operasyonunun-psikolojik-bir-sonucu-tek-tas-yuzuk
Edit: başlığı açtıktan sonra beyefendiye çiçek aldım. Küçük bir afallama gözlemledim ama böyle bir hadiseyi bir daha unutacağını sanmıyorum:) güzel bir anı oldu.
dipnot (tektaş meselesi): https://seyler.eksisozluk.com/son-derece-akillica-dizayn-edilmis-bir-ikna-operasyonunun-psikolojik-bir-sonucu-tek-tas-yuzuk
Edit: başlığı açtıktan sonra beyefendiye çiçek aldım. Küçük bir afallama gözlemledim ama böyle bir hadiseyi bir daha unutacağını sanmıyorum:) güzel bir anı oldu.
yaşamakta bir türlü uzmanlaşamadım, hem de bunca yıl günün 24 saati yapmama rağmen..
We don't need no education!
Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam bitirmek değil de,
Sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
Özdemir Asaf
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam bitirmek değil de,
Sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
Özdemir Asaf
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
1957 Özdemir Asaf
❤️
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
1957 Özdemir Asaf
❤️
sevdiğin bir yakınını kaybetmek.ilk yaşadığımda ne olduğunu anlayamamıştım.hatırlıyorum şöyle böyle.ama kısa bir süre önce her kayıpta bir değişim yaşadığımı fark ettim.nedense bu kayıplar bana acı verdikten belli bir süre sonra durup hayatı sorgulamamı da sağlıyor.düşünüyorum birçok şey üstüne.ve büyük değişim yaşadığım zamanlar maalesef ki bu zamanlar oluyor.
başınız sağ olsun sayın highwaytohell :(
sağ olun çok mdblue :/
ölüm ölüm dediğin nedir gülüm ben senin için yaşamayı göze almışım
Kitaplarını okuduktan sonra diziyi izlemeye karar vermiştim. Bu güzelliği daha uzun süre izleyebilmek için günde bir bölümden fazla izlememe sınırı koymuştum kendime. Hâlâ belki de hiç gelmeyecek olan yeni sezonu bekliyoruz :')
Son olarak
“Did you miss me?” :)
Son olarak
“Did you miss me?” :)
Scaphoideum=samsun
Lunatum=limanında
Triquetrum=top
Pisiforme=patladı
Trapezium=trabzon
Trapezoideum=treninde
Capitatum=cin
Hamatum=hopladı
el bilek kemiklerini bize böyle öğreten tüm anatomi hocalarını burdan sf'le kınıyorum:/
Lunatum=limanında
Triquetrum=top
Pisiforme=patladı
Trapezium=trabzon
Trapezoideum=treninde
Capitatum=cin
Hamatum=hopladı
el bilek kemiklerini bize böyle öğreten tüm anatomi hocalarını burdan sf'le kınıyorum:/
Kara mizah sevenlerin Daniel Sloss stand uplarına göz atmasını tavsiye ederim. Özellikle Jigsaw'daki hipotezi sayesinde seçtiğim yalnızlığımla gurur duydurtmuş insandır.
Aynı zamanda "The worst thing you can do with your life is spend it with the wrong human being. There are 7.5 billion people on this planet, and you found your soul mate 20 miles from where you live.🤔 Seems like a bit of a cowinkydink to me." cümleleriyle yarmıştır.
Aynı zamanda "The worst thing you can do with your life is spend it with the wrong human being. There are 7.5 billion people on this planet, and you found your soul mate 20 miles from where you live.🤔 Seems like a bit of a cowinkydink to me." cümleleriyle yarmıştır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?