Ayrıca bkz: ışık sensörüyle dans
Öyle ayakkabıyı dolaba koymak, tuvalette iş üstünde bulunmak falan... Basit şeyler bunlar.
Yağmur duasına çıkan şamanlar gibi atlamak zıplamak şart. Uğraşmak istemezseniz görünmez bir sineği kovmaya veya kollarınızı açıp sensöre yalvarmaya başlayabilirsiniz.
Fakat bu aslında başlı başına bir spor, bence uluslararası turnuvaları falan olmalı: Sensei-ör
Sensei-ör. Ona ışığı ne kadar istediğinizi ispatlamalısınız. Hatta ışığın sizin içinizden geldiğini göstermelisiniz. Şişman olabilirsiniz ama ona sportif olduğunuzu yüksek bir tekme ile kanıtlayın. Sap mısınız? Yine de içinizde romantik bir dansçı yatıyor olabilir, bachata iyi bir seçenek. Ne kadar yaratıcıysanız, o kadar uzun süre aydınlanmaya hak kazanırsınız.
Sensei-ör. Aydın yüzlerin ışığı.
Yazın öğle sıcağından gece 10-11'e kadar enerjin hiç bitmeden ve büyük bir neşeyle kimin uydurduğunu bilmediğin ve şu an saçma gelen oyunların içinde kaybolursun. Şanslıysan o gün arkadaşlarından birinin annesi size marketten dondurma ısmarlamıştır. Daha da şanslıysan dondurmadan bedava çıkmıştır. Sonra eve dönersin, banyo yapıp aynı şeyi ertesi gün tekrarlamak üzere uyursun.
Böcek gibi bi şey, insanın tek lokmada yutası geliyor ama genelde sevdirmiyor, kaçıyor. İşkence resmen.
Gerçekten huzurlu bir hayatım olana kadar hep isteyeceğim ve eksikliğini hissedeceğim eylem.
Neye göre nesil atamasi yapiyoruz. Merak
Ftr seçerseniz en iyisine sahip olabilirsiniz.
Hope they spell my name right in the paper
in here lies the great impersonator
in here lies the great impersonator
Türk biriyle birlikte olup hamile olduğu dönemlerde tanıdığım, sonradan çocuğuna ender ridley adını veren ve bu Türk kişiden (bkz: alev aydın) ayrılan şarkıcı. Bence çok güzel bir kadın ve sesini de beğeniyorum. Son albümünü (bkz: the great impersonator) dahiliye çalışırken bayağı dinlemiştim.
Not: oğluna verdiği iki isim de unisex olduğu için Türk ve yabancı fanları birbirine çocuğun cinsiyetini soruyordu bir dönem
Not 2: oldukça acılar çekmiş biri. Hayatına ve gücüne hayranım açıkçası. Son birkaç yılda lupus ve t hücreli lenfoma tanısı almış. Annesi de meme kanseri tedavisi görüyordu en son.
Not: oğluna verdiği iki isim de unisex olduğu için Türk ve yabancı fanları birbirine çocuğun cinsiyetini soruyordu bir dönem
Not 2: oldukça acılar çekmiş biri. Hayatına ve gücüne hayranım açıkçası. Son birkaç yılda lupus ve t hücreli lenfoma tanısı almış. Annesi de meme kanseri tedavisi görüyordu en son.
Cevabım her ne kadar psikiyatri olsa da bugün 'topluluk' kavramını aratarak ilgili bir başlık var mı diye bakma sebebim şunu söylemekti: topluluk işleri preklinik bittiği gibi bitmeli. Stajlarda gerçekten çok yorucu oluyor
Kahveler arasında en sevdiğim Türk kahvesidir. Diğer kahveler bana pek iyi gelmiyor açıkçası. Hemen çarpıntı yapıyor ama Türk kahvesi öyle mi? Hem uykumu açıyor hem baş ağrımı geçiriyor. Mükemmel bir içecek. Hem 40 yıl hatrı da var. Neden 40 yıl olduğu aklıma takıldı geçenlerde. 5,10 değil de neden 40?
Birkaç sitede hikayeseni okudum. Gerçek mi bilemiyorum tabii ama sizinle de paylaşmak istedim:
İstanbul'da vaktiyle kahve yapan ve satan Üsküdarlı bilge bir zat varmış. Her çeşit insan kahvecinin sohbetini dinlemeye, iki çift nasihatini almaya, derdini paylaşmaya gelirmiş. Günlerden bir gün bu kahvehaneye bir yeniçeri gelmiş. Kahveciye herkese kendinden kahve ikram etmesini fakat içeride yalnız başına oturan Rum gemi kaptanına vermemesini söylemiş. Kahveci de herkese yeniçerinin kahvesini ikram ettikten sonra 2 kahve yapıp Rum kaptanın yanına oturmuş. Yeniçeri hiddetle “Ona vermeyeceksin demedim mi?” Demiş. Kahveci de “bu senin değil benim ikramım” diyerek cevap vermiş. Rum kaptana dönen kahveci, kaptanla hem sohbet etmiş hem de kahve içmiş.
Aradan 40 yıl kadar geçmiş. Sisam Adası`nda büyükçe bir isyan çıkmış. Rumlar isyan etmiş. Bizim kahvehaneci de bir şekilde Rumların eline geçmiş. O zamanlarda Rumlar eline geçirdikleri esirleri pazarda satıyorlarmış. Kahveciyi de yaşlı bir adam satın almış ve ıssız bir yere götürmüş. Adamın kendini öldüreceğini sanan kahveci korkuyla yaşlı adama bakarken adam ona kendisinin 40 yıl önce bir kahve ikram ettiğini ve o kahvenin hatırını unutmadığını söyleyerek kahveciyi serbest bırakmış.
Birkaç sitede hikayeseni okudum. Gerçek mi bilemiyorum tabii ama sizinle de paylaşmak istedim:
İstanbul'da vaktiyle kahve yapan ve satan Üsküdarlı bilge bir zat varmış. Her çeşit insan kahvecinin sohbetini dinlemeye, iki çift nasihatini almaya, derdini paylaşmaya gelirmiş. Günlerden bir gün bu kahvehaneye bir yeniçeri gelmiş. Kahveciye herkese kendinden kahve ikram etmesini fakat içeride yalnız başına oturan Rum gemi kaptanına vermemesini söylemiş. Kahveci de herkese yeniçerinin kahvesini ikram ettikten sonra 2 kahve yapıp Rum kaptanın yanına oturmuş. Yeniçeri hiddetle “Ona vermeyeceksin demedim mi?” Demiş. Kahveci de “bu senin değil benim ikramım” diyerek cevap vermiş. Rum kaptana dönen kahveci, kaptanla hem sohbet etmiş hem de kahve içmiş.
Aradan 40 yıl kadar geçmiş. Sisam Adası`nda büyükçe bir isyan çıkmış. Rumlar isyan etmiş. Bizim kahvehaneci de bir şekilde Rumların eline geçmiş. O zamanlarda Rumlar eline geçirdikleri esirleri pazarda satıyorlarmış. Kahveciyi de yaşlı bir adam satın almış ve ıssız bir yere götürmüş. Adamın kendini öldüreceğini sanan kahveci korkuyla yaşlı adama bakarken adam ona kendisinin 40 yıl önce bir kahve ikram ettiğini ve o kahvenin hatırını unutmadığını söyleyerek kahveciyi serbest bırakmış.
Kendi adıma en büyük temennim ve nihayi hedefim olan, aynı zamanda böyle bir kişiliğe sahip insanlara hayranlık duyduğum özellik. Sadece optimal şartlarda değil her türlü zorlukta düşüncelerinin ve inandıklarının arkasında durabilmek hem cesaret hem de bilgi birikimi gerektirir. Yani herkesin çok da harcı değildir.
Arkadaşlarla dün gitmiş olduğumuz ama etkisini üzerimden yeni attığım için ancak şimdi bir şeyler yazabildiğim muhteşem bir tiyatro eseri. Sefiller tiyatrosundan sonra beni tatmin eden ilk tiyatro. Hangisinin daha güzel olduğuna karar veremedim efenim. İkisini de fırsatınız olursa eğer izlemenizi öneririm. Öteki tiyatrosu hakkında birkaç şey söylemem gerekirse ise insanlığın farklı olanı ne denli dışlamasini işleyen bir şaheserdi. Yıllarca insanlık tarihinde de gözlemlediğimiz "farkli olanı yok et" zihniyetini eleştirmek amacıyla yazılmıştı. Oyuncuların her birine ayrı ayrı bayıldım. Özellikle başrol oyuncusu rolünü harika oynadı. Gidin, izleyin ve izlettirin! :)
Bilinenin aksine anlık bir durum değildir.
Olma halidir.
Kümülatiftir.
Hayatımdaki en büyük başarım hiç depresyona girmemiş olmam.
Stres bozukluğum bile yok.
Anlayacağınız delirmiyorum,delirtiyorum :)
Şaka amk şaka
Olma halidir.
Kümülatiftir.
Hayatımdaki en büyük başarım hiç depresyona girmemiş olmam.
Stres bozukluğum bile yok.
Anlayacağınız delirmiyorum,delirtiyorum :)
Şaka amk şaka
Van gölüne bakarken görüyorum.
Bütün hayaller van gölü ve çevresinde.
Kah evimin mutfağında,kah kadın sağlığı araştırma enstitüsünde,kah gölün kıyısında bir kafede.
Ama hayalin odak noktası asla değişmiyor.
Tamamen fikirsel bir mevzu.
Bütün hayaller van gölü ve çevresinde.
Kah evimin mutfağında,kah kadın sağlığı araştırma enstitüsünde,kah gölün kıyısında bir kafede.
Ama hayalin odak noktası asla değişmiyor.
Tamamen fikirsel bir mevzu.
Acil resusitasyon odası.
Oraya kavuşunca Ölmeyeceğimi anlamıştım.
Oraya kavuşunca Ölmeyeceğimi anlamıştım.
Ölümün bir nefes kadar yakın olduğu ve ölüme yalnız gidecek olmamız.
kendi gücümün,rezilyantımın,sabrımın sınırları ise hayatımda öğrendiğim en önemli ikinci şey.
kendi gücümün,rezilyantımın,sabrımın sınırları ise hayatımda öğrendiğim en önemli ikinci şey.
Öğrenilecek çok şey olması olabilir.
bu başlığa zamanında entry girmiştim ama kendimi stalklarken utanıp sildim. ilele hanımın yeri bende o zaman da ayrıydı hâlâ da ayrıdır 🥹 şu sıralar sözlükte aktif olan az sayıda kişiden biriymiş kuşlar söyledi.
genel olarak iyi ki var olan biri <3
genel olarak iyi ki var olan biri <3
Kimsenin hakikati umursadığı falan yok herkes neye inanmak istiyorsa ona inanıyor...
Hakikate inandırmaya çalışmak diye saçma bir tabir türedi, saçmalığa bakar mısın...
Aslında her şey gösterememekte de bitiyor olabilir, sen de haklısın usta, umarım göstermek vasfını şimdiye değin sonuna kadar hak edene verebilirim...
Hakikate inandırmaya çalışmak diye saçma bir tabir türedi, saçmalığa bakar mısın...
Aslında her şey gösterememekte de bitiyor olabilir, sen de haklısın usta, umarım göstermek vasfını şimdiye değin sonuna kadar hak edene verebilirim...
Converse
Son zamanlardaki favori kedilerimdendir
Bir ağaç olsam, sanki, başım değse bulutlara
*dil tengi'den, çok sevdiğim bir şarkıda geçer
https://youtu.be/TRuBp2lMiXA?si=k7J-GhNYeYcJ_f5H
*dil tengi'den, çok sevdiğim bir şarkıda geçer
https://youtu.be/TRuBp2lMiXA?si=k7J-GhNYeYcJ_f5H
Psikiyatri asistanlığına 1-2 yıl kalması haricinde bir hayalim yok açıkçası intornlukle ilgili
En son bir arkadaş ucu açık, yeşil bir fosforlu kalemle yer tutmuştu, kalemi bir fiskeyle yana yuvarlayıp oturmuştum. Bir daha görürsem yine otururum. Kendisine buradan selam olsun kızmadım çok güldüm çabasına saglik
Online yüzünden kaçırdığı hiçbir şey olmadığını sanan bana bu sene çeşitli mecralarda bahsi geçerek şok geçirten labdır. Ben de geliim mi sizle bi kerecik 🥲(şaka
Hele bir de sınav haftaları çakıştıysa imkansız. 😕 Ne kadar erken gidersem gideyim yer bulamıyorum. Yoğunluk yetmezmiş gibi yer tutup hiç gelmeyenler dâhi var. Belirli bir olgunluğa gelmiş insanlarız. Bu konuda kurallar konulsun demeye bile imtina ediyorum. Keşke biraz olsun hassasiyetimiz artsa…
Yer bulabilsem bile eşyalarını bırakıp evine gidenleri görünce çıldırıyorum. Lütfen yapmayın ya kaç yaşına gelmişiz, akıllı insanlarız lütfen şu şark kurnazlığını yapmayın.
Umursanmadığını fark ettiğin ilk an.
Geçmişte böyle değildi diye düşünüp geçmişte de öyle olduğunu fark ettiğin ilk an.
Geçmişte böyle değildi diye düşünüp geçmişte de öyle olduğunu fark ettiğin ilk an.
“Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.”
"Babamın beynini bozdun!"
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?