farklı ülkelerdeyiz, sen ağaçsan ben deniz..
Aynı hallere girip farklı şeyler beklemek anlamsız. Yolu bilip yoldan çıkmak, farkında olup devam etmek ve en uzak mesafenin ne olduğunu bilmek kaale almamak..
Hepsi bir anda olamayacak elbette ama yazayım bana not olarak burada dursun. Yazar arkadaşlarıma da kendi hedefleri açısından motivasyon olur belki.
- hanımla uzun zamandır konuşuyorduk, ocağın ilk haftası vurmalı bir çalgı kursuna başlayacağım haftada 2 saat olacağından dolayı fazla yıpratmaz diye düşünüyorum.
- param eğer birikmiş olursa şöyle afillisinden bir daktilo alacağım Şubat ortası gibi. Hikayeler yazmayı daha doğrusu yazmayı çok severim. Bu hobi de benim için ayrı bir güzellik olacak. Göl kenarı veya orman içi bir yerde sözsüz müzikler, ben ve daktilom ayda bir iki buluşuruz inşallah.
- bahar başında kampçılığa uzun bir aradan sonra giriş yapacağım. Yurtdışından bir arkadaşım aksilik olmazsa çadırı alıp gelecek ben de geri kalan malzemeleri tamamlayacağım olduğu kadarıyla. Yine ayda bir böyle bi ara ruhu dinlendirir ve rutinden çıkmış olurum..
- hanımla uzun zamandır konuşuyorduk, ocağın ilk haftası vurmalı bir çalgı kursuna başlayacağım haftada 2 saat olacağından dolayı fazla yıpratmaz diye düşünüyorum.
- param eğer birikmiş olursa şöyle afillisinden bir daktilo alacağım Şubat ortası gibi. Hikayeler yazmayı daha doğrusu yazmayı çok severim. Bu hobi de benim için ayrı bir güzellik olacak. Göl kenarı veya orman içi bir yerde sözsüz müzikler, ben ve daktilom ayda bir iki buluşuruz inşallah.
- bahar başında kampçılığa uzun bir aradan sonra giriş yapacağım. Yurtdışından bir arkadaşım aksilik olmazsa çadırı alıp gelecek ben de geri kalan malzemeleri tamamlayacağım olduğu kadarıyla. Yine ayda bir böyle bi ara ruhu dinlendirir ve rutinden çıkmış olurum..
İnşallah süper güç oluruz yoksa ağlarım.
Sevgilimle bir çok kez yaptığım aşırı zevkli olay. Neden aşırı zevkli anlatacağım. Dümdüz bir mekan olsun ortalama fiyat bellidir değil mi? Gidiyoruz menü nerde abi menü yok karekod var e tamam. İki saat karekodu arıyoruz, neyse giriyoruz bakıyoruz fiyatlar normale göre pahalı. Başınızda bazen garson dikilir bekler sipraiş verin diye o daha saçmadır. Neyse beğenmedik kalkıyoruz adamların yüzünde bir nefret bir şaşkınlık. Ulan sanki dükkana ortak olduk neye şaşırıyosun beğenmedik geldiğimiz gibi gidiyoruz. Senin yan tarafındaki dükkan ne güzel dışarıya menünün bir örneğini koymuş, diğeri brandaya yazmış tüm listeyi ki girecek insan hesabını bilip girsin uğraşmasın.
Sevgiliniz sizi yesin o zaman?
Tövbe estağfurullah noluyo
hani yiyecek yemek bulamamışsınız ya ondan dolayı demiştim sayın pyorazkarayel
Hee haklısınız
Kafamı nereye çevirsem kızıl-kırmızı saç. Arkadaşlar kim bu kadar yüceltti bilmiyorum ama yeterli.
mutluluk diye bir şey yok kendimden biliyorum. Farklı sekanslara bölünmüş bir zaman çizelgem var. Ve bu çizelgeye attığım her çentik; benim ileride dertten gamdan dem vuracağım pişmanlıklarımı temsil ediyor.
bedenim ve zihnim en verimli çağını yaşıyor şu an ama bu beden işbilmez bir karakter tarafından hiç ediliyor. Amacım öyle afili cümlelerle kurulmuş 'romantik' entry girmek değil. İçini dök demişsiniz ya ondan..
İnsan ilişkilerimde olsun, ne bileyim yolda yürürken karşılaştığım bir olay olsun hatta uzanırken kendimle baş başayken olsun bir şekilde mutsuz olmak zorundayım. Yani kötü düşüncelerimle veya ham karakterimin tercihleriyle illa ama illa kendime zehir ediyorum günlerimi. Kendim mutlu olmam ve kimseyi mutlu da etmem açıkçası samimiyim beceremeyeceğim biliyorum. Benim yanımda yöremdeyseniz bu işten muhtemelen en ağır şekilde etkilenirsiniz. Takıntılarım size de musallat olur. Gençliğini yaşayamamış yaşlılar mutlu gençleri görünce zulmeder ve geçmiş yıllarını pişmanlıkla anar ya.. anlıyorum ben şu an onları.
Bazı insanlara, defolu demeyelim de yine de toplum dışında yaşaması iki taraf için de gayet hoş ve kazançlı bir hal olabilir. Bunu diyorum öyle vahim bir hayatım yok ama hissiyat bu. Ben insanlar yokken var oluyorum sanki. Aslında yanlış. İnsanlar varken yanlış yaşıyorum daha doğru. Son zamanlarda bir tembellik hakim hep bir uyku hali, isteksizlik çok şey yapmak istiyorum hiç kımıldamak istemiyorum. Her gün geç yatıp geç kalkıyorum, geç kalıyorum. hakikaten yaşamıyorum.
bedenim ve zihnim en verimli çağını yaşıyor şu an ama bu beden işbilmez bir karakter tarafından hiç ediliyor. Amacım öyle afili cümlelerle kurulmuş 'romantik' entry girmek değil. İçini dök demişsiniz ya ondan..
İnsan ilişkilerimde olsun, ne bileyim yolda yürürken karşılaştığım bir olay olsun hatta uzanırken kendimle baş başayken olsun bir şekilde mutsuz olmak zorundayım. Yani kötü düşüncelerimle veya ham karakterimin tercihleriyle illa ama illa kendime zehir ediyorum günlerimi. Kendim mutlu olmam ve kimseyi mutlu da etmem açıkçası samimiyim beceremeyeceğim biliyorum. Benim yanımda yöremdeyseniz bu işten muhtemelen en ağır şekilde etkilenirsiniz. Takıntılarım size de musallat olur. Gençliğini yaşayamamış yaşlılar mutlu gençleri görünce zulmeder ve geçmiş yıllarını pişmanlıkla anar ya.. anlıyorum ben şu an onları.
Bazı insanlara, defolu demeyelim de yine de toplum dışında yaşaması iki taraf için de gayet hoş ve kazançlı bir hal olabilir. Bunu diyorum öyle vahim bir hayatım yok ama hissiyat bu. Ben insanlar yokken var oluyorum sanki. Aslında yanlış. İnsanlar varken yanlış yaşıyorum daha doğru. Son zamanlarda bir tembellik hakim hep bir uyku hali, isteksizlik çok şey yapmak istiyorum hiç kımıldamak istemiyorum. Her gün geç yatıp geç kalkıyorum, geç kalıyorum. hakikaten yaşamıyorum.
Açıldığı günün sabahı gidip denemek istedim. Vasat bir tadı vardı. Açıkçası okulun içine açılan bir kafenin nispeten daha uygun olmasını beklerdim. Aynı paraya gider keyifle içerim bahçelide.
Artı yönü gördüğüm kadarıyla öğrencilerin çoğunluğu sağladığı bir ortam.
Artı yönü gördüğüm kadarıyla öğrencilerin çoğunluğu sağladığı bir ortam.
Bu başlığa çocukluk travmamı yazmak istemezdim ama artık içimde taşıyamıyorum. Bu günah benle içimde büyüdükçe delirecek gibi oluyorum. En azından tanımadığım görmediğim insanlar okusun da şu dünyada bir yerlerde bu günahım farklı zihinlere de paylanarak benim yükümü hafifletsin.
Sanırım 8-10 yıl evveldi. Ablamın o zamana kadar sevdiği ve her daim yanında taşıdığı bir müzik kutusu, ders yaparken çalışma arkadaşı, dertlenince de dert ortağı olmuştu bu güzide kauçuk kutu. Ablam o zamanlar liseye giriş sınavına girmiştim sanırım. Okuldan da mp4 yani bu aletin ekranlısını hediye etmişlerdi. İçerisine resim falan da yükleniyordu keratanın. Öyle de fiyakalıydı ki.. ben de heves ederdim zaten hep kulaklık takıp şarkı dinlemeye. Çok havalı gelirdi gözüme ki öyle bence..
Ablamın yanına gittim ve kendisinin yeni bir müzik çaları olduğunu eskisini bana hediye etmesini rica ettiğimi söyledim. O kadar da heyecanlı ve mutluyum ki ablamın yanına giderken bitti bu iş gözüyle bakıyorum niye vermesin ki? Niye? Lan niye vermiyon. Ya oğğvf abla zaten senin var bir tane. Anneeeğ ya ooof.. ufak çaplı bir şokun ardından ablam üzülmüş olcak ki bana gelip MP3' ü sana satayım poyraz, dedi. Satayım derken. Ama ben 9 yaşındayım param yok. 10 TL'ye satacağını söyledi. Ben de icralık olmuş dar gelirli memur telaşıyla para derdine düştüm. Almalıydım bu müzik kutusunu. İşte benim şeytanım burda devreye girdi. Ablandan al dedi. Ablanın çantasından al ve MP3 senin olsun. Yok yok, MP3 ü almayacağız çantadan dostlar. Çantadan 10 TL alacağız ablaya vereceğiz. Ve öyle de oldu ablam olayı çakmadı. Ama ben aletten hayır da görmedim bozuldu birkaç aya.
Her Spotify açtığımda aklıma geliyor geriliyorum, ablamın olduğu yerde değil şarkı dinlemek, mırıldanmıyorum bile vicdan azabı çekmeyeyim diye. Beni affet abla çok küçüktüm..
Sanırım 8-10 yıl evveldi. Ablamın o zamana kadar sevdiği ve her daim yanında taşıdığı bir müzik kutusu, ders yaparken çalışma arkadaşı, dertlenince de dert ortağı olmuştu bu güzide kauçuk kutu. Ablam o zamanlar liseye giriş sınavına girmiştim sanırım. Okuldan da mp4 yani bu aletin ekranlısını hediye etmişlerdi. İçerisine resim falan da yükleniyordu keratanın. Öyle de fiyakalıydı ki.. ben de heves ederdim zaten hep kulaklık takıp şarkı dinlemeye. Çok havalı gelirdi gözüme ki öyle bence..
Ablamın yanına gittim ve kendisinin yeni bir müzik çaları olduğunu eskisini bana hediye etmesini rica ettiğimi söyledim. O kadar da heyecanlı ve mutluyum ki ablamın yanına giderken bitti bu iş gözüyle bakıyorum niye vermesin ki? Niye? Lan niye vermiyon. Ya oğğvf abla zaten senin var bir tane. Anneeeğ ya ooof.. ufak çaplı bir şokun ardından ablam üzülmüş olcak ki bana gelip MP3' ü sana satayım poyraz, dedi. Satayım derken. Ama ben 9 yaşındayım param yok. 10 TL'ye satacağını söyledi. Ben de icralık olmuş dar gelirli memur telaşıyla para derdine düştüm. Almalıydım bu müzik kutusunu. İşte benim şeytanım burda devreye girdi. Ablandan al dedi. Ablanın çantasından al ve MP3 senin olsun. Yok yok, MP3 ü almayacağız çantadan dostlar. Çantadan 10 TL alacağız ablaya vereceğiz. Ve öyle de oldu ablam olayı çakmadı. Ama ben aletten hayır da görmedim bozuldu birkaç aya.
Her Spotify açtığımda aklıma geliyor geriliyorum, ablamın olduğu yerde değil şarkı dinlemek, mırıldanmıyorum bile vicdan azabı çekmeyeyim diye. Beni affet abla çok küçüktüm..
Ahbxhwbajankxndjwnalamalmzkcjcj
Ablanız da az değilmiş he
Kendisi dolandırıcılar veziri oldu artık
Mesut süre, Fazlı Polat ve anlatan adam üçlüsünün gülmekten kırıp geçiren podcastidir efendim.
Birbirine tamamen zıt 3 karakterin, günlük hayatta karşılaşabileceğimiz ilginç olaylara farklı pencerelerden bakmasıyla hayat bulmuş bir format.
Bir kere deneyin, beğenmezseniz zamanınız iade.
Birbirine tamamen zıt 3 karakterin, günlük hayatta karşılaşabileceğimiz ilginç olaylara farklı pencerelerden bakmasıyla hayat bulmuş bir format.
Bir kere deneyin, beğenmezseniz zamanınız iade.
Bence sn poyrazkarayelin burcu malıktır.
Bir anım var benim dostlar bu başlığa hem uyuyor hem uymuyor. Ona artık siz karar verin. İllaki hatırlarsınız yks zamanı okul çıkışı kurslar olurdu dersliklerde, hani yalandan duran olurdu dersaneye gitmeyip takviye ders olarak giden olurdu. Heh işte ben ne oluyor diye bakmak için ilk derse girmiştim. Dersimiz biyolojiydi ve anlatan hoca okulda şanı olan ama benim de hiç muhabbetimin olmadığı bir hoca.
Hocam başladı anlatmaya işte kromatin,DNA , kromatid... Velhasıl hocam anlatıyor anlatmasına da hocam Lazca anlatıyor, yani ben şiveli Latince-ingilizce karışımı bir şeye maruz kaldım. Hele bir de ilk ders; benim temelim yok öğrenmeye gelmişim kafam allak bullak oldu. Belki inanmazsınız ben dersten çıktığımda bildiğim şeyleri artık bilmiyordum. Kromatin neydi, peki ya kromatid? Kromatik iplik, kromozom? Bu dersten çıktım aynı hafta sonu en azından kaybettiğim bilgileri fazla uzaklaşmadan yakalayayım diye dersaneye yazıldım.
Gökten üç elma düşmüş biri bana, biri zeki hocama, biri de sevgili okuyucuya..
Hocam başladı anlatmaya işte kromatin,DNA , kromatid... Velhasıl hocam anlatıyor anlatmasına da hocam Lazca anlatıyor, yani ben şiveli Latince-ingilizce karışımı bir şeye maruz kaldım. Hele bir de ilk ders; benim temelim yok öğrenmeye gelmişim kafam allak bullak oldu. Belki inanmazsınız ben dersten çıktığımda bildiğim şeyleri artık bilmiyordum. Kromatin neydi, peki ya kromatid? Kromatik iplik, kromozom? Bu dersten çıktım aynı hafta sonu en azından kaybettiğim bilgileri fazla uzaklaşmadan yakalayayım diye dersaneye yazıldım.
Gökten üç elma düşmüş biri bana, biri zeki hocama, biri de sevgili okuyucuya..
Kanıtlayamayız. Gerek inançlı gerek inançsız bakış açısından baktığımızda da böyle olması elzem. Şimdi kanıt kelimesinin anlamına bakalım "bir şeyin doğruluğunu ispatlayan belge".
Mantığımızı bir kenara koymadan devam edecek olursak eğer imtihan yani bir sınanmanın söz konusu olduğu bir olgunun içerisinde olduğumuz varsayıyoruz. Ki adı üstünde biz buna inanç diyoruz kelime kökü inanmak. İnanmak "bir düşünceye çok sağlam bir biçimde, içten, gönülden bağlı bulunma, güvenle doğru sayma" doğru sayma, bağlanma demek. Ki Kuran'da' da inananlar iman edenler diye hitap edilir.
Metafora dökecek olursak: karşı kaldırımdaki arabanın varlığına inanmayız varlığını biliriz. Sokakta yürürken kulağınıza çalınan ezgi elbet bir enstrümandan çıkar kimseyi buna inandırmaya çalışmayız, biliriz.
Ezcümle tanrının varlığı kanıtlanabilir bir durum olsaydı insanların tabi tutulduğu şeyin adı imtihan olmazdı. Ve bu kanıt elbet peygamberlerin elinde bulunurdu onlar da yaşamları boyu mücadele edip, dini anlatıp, zorlu bir yaşam sürmezlerdi var olan kanıtı sunmak gayet yeterli olurdu hatta peygamberlere gerek bile kalmazdı ama durum bu değil. Konu inanmak.
Mantığımızı bir kenara koymadan devam edecek olursak eğer imtihan yani bir sınanmanın söz konusu olduğu bir olgunun içerisinde olduğumuz varsayıyoruz. Ki adı üstünde biz buna inanç diyoruz kelime kökü inanmak. İnanmak "bir düşünceye çok sağlam bir biçimde, içten, gönülden bağlı bulunma, güvenle doğru sayma" doğru sayma, bağlanma demek. Ki Kuran'da' da inananlar iman edenler diye hitap edilir.
Metafora dökecek olursak: karşı kaldırımdaki arabanın varlığına inanmayız varlığını biliriz. Sokakta yürürken kulağınıza çalınan ezgi elbet bir enstrümandan çıkar kimseyi buna inandırmaya çalışmayız, biliriz.
Ezcümle tanrının varlığı kanıtlanabilir bir durum olsaydı insanların tabi tutulduğu şeyin adı imtihan olmazdı. Ve bu kanıt elbet peygamberlerin elinde bulunurdu onlar da yaşamları boyu mücadele edip, dini anlatıp, zorlu bir yaşam sürmezlerdi var olan kanıtı sunmak gayet yeterli olurdu hatta peygamberlere gerek bile kalmazdı ama durum bu değil. Konu inanmak.
Spor hekimliği. İdealler, hayaller elbet hoş güzel fakat insan kendi akıl ve ruh sağlığını hatta arttırıyorum can güvenliğini dikkate alarak karar vermeli.
Çok yakın bir akrabam spor hekimliği stajındaydı. Sanki Türkiye'de yaşamıyormuşçasına güleryüzlü ve relax bir insanmış muhatap olduğu doktor ve personeller. Yemek getiriyorlar gün yapıyoruz hop ertesi gün UEFA organizasyonu için doping kontrolü.
Maaşları daha azmış sanırım ama ben kabulüm. Daha az stres, daha az efor, daha uzun yaşam. Bu şartlarda maaştan feragatle yaşam satın almış oluyorum. "Sporcunun bağlar kopmuş 4 ay sahalardan uzak kalacak" olmak istiyorum. tabi fikirler veya şartlar değişir belki o muamma.
Çok yakın bir akrabam spor hekimliği stajındaydı. Sanki Türkiye'de yaşamıyormuşçasına güleryüzlü ve relax bir insanmış muhatap olduğu doktor ve personeller. Yemek getiriyorlar gün yapıyoruz hop ertesi gün UEFA organizasyonu için doping kontrolü.
Maaşları daha azmış sanırım ama ben kabulüm. Daha az stres, daha az efor, daha uzun yaşam. Bu şartlarda maaştan feragatle yaşam satın almış oluyorum. "Sporcunun bağlar kopmuş 4 ay sahalardan uzak kalacak" olmak istiyorum. tabi fikirler veya şartlar değişir belki o muamma.
Geçen sene kaldığım yurt odam 6 kişi idi bu sene 8 olmuş sanırım ve herkesin yat kalk saati farklı. Okulun gerektirdiği tempo farklı bazı elemanlar gece 4-5 e kadar yemek yiyip kettle çalıştırır bazıları 2 de işten çıkar ışığı açar yataktan atlar sigaraya çıkar falan. Sinir hastası olmuştum 2-3'ten aşağı uyuyamıyor öğlen olmadan kalkamıyordum. Kaç kere kavga ettim adamlarla aynı tas aynı hamam.
Dedim bu sene kulak tıkacı alayım kalitelisinden istiyorlarsa vursunlar birbirlerini duymam. Abi 5-6 gün oldu paket kargoda olduğu gibi duruyor. Baktım gelmeyecek bu Ankara'ya geldim. Tanrılar beni kurban istiyor herhalde..
Dedim bu sene kulak tıkacı alayım kalitelisinden istiyorlarsa vursunlar birbirlerini duymam. Abi 5-6 gün oldu paket kargoda olduğu gibi duruyor. Baktım gelmeyecek bu Ankara'ya geldim. Tanrılar beni kurban istiyor herhalde..
Merhaba sayın yazar. Ben eczaneden almıştım 3 sene önce. Odio gibi bir markaydı ve bir sene içinde eridi,günden güne küçüldü. Bu yüzden kulak tıpacı olsa bile sesleri duyuyordum. Ancak 2 sene önce yeni bir tane aldım anakradaki bir eczaneden ve 2 senedir hijyenine dikkat ederek kullanmama rağmen erimedi ve ilk günki kadar engelliyor sesleri. Ev çok sesli olunca da kullanıyorum ders çalışirken ve dikkatimi toplamama yardımcı oluyor. Hic bir yerden ses gelmezken taktığımda ise tam tersine dikkatim dağılıyor.
Entry den genel olarak bağımsız bir yorum ancak tecrübelerimi aktarmak istedim.
Entry den genel olarak bağımsız bir yorum ancak tecrübelerimi aktarmak istedim.
Gayet faydalı bir yorum markasını öğrenebilir miyim
Eriyenin markasını buldum;otifleks
Memnun olduğum;poblex
Memnun olduğum;poblex
Teşekkür ederim
Rica ederim
Sayın yazar sonradan aklıma geldi: ben ilk zamanlar kulak tıpacı ile uyumakta zorlanıyordum,gece uyurken çıkarıyormuşum o esnada. Birkaç kere kaybettim sandım ama ya yatağımdan ya da kıyafetimin içinden çıktı.
Şu anda alıştığım için gece çıkarsam bile yatağımın yanındaki komidine ya da yastığımın altına bırakmış oluyorum. İlk kullanımlarda bir teki ya da ikisini sabah bulamazsanız kulağınızda kıyafetinizi,yatağınızı,yatağınızın çevresini arasanız bulursunuz muhtemelen
Şu anda alıştığım için gece çıkarsam bile yatağımın yanındaki komidine ya da yastığımın altına bırakmış oluyorum. İlk kullanımlarda bir teki ya da ikisini sabah bulamazsanız kulağınızda kıyafetinizi,yatağınızı,yatağınızın çevresini arasanız bulursunuz muhtemelen
Yanına gidiyorum, uyuyamadım gece boyu..
Arapça 'aşaka "sarmalamak, sıkıca sarılmak" kelimesinden gelmekteymiş. İnanan olur olmaz ama yaşayan bilir. Bilenin kalbi ruhu kısık ateşte usul usul yanar. Aşık pişer sevmeyi öğrenir, sevilmek hayali sarhoş eder bir güzel, hayaller kurdurur ilk andan beri.
Amfinin merdivenlerinde görür de "ne güzelsin sen" der aşık. Tatlı tatlı hayaller kurar. Hayallerde bile temkinli ilerler aman kırmasın, uzaklaştırmasın kendinden. Dili dönüp de diyemez kalbime bir ateş düştü, bir aşaka var ruhumda dedik ya sarıldım hayallerde sana izin verir misin, baksan bana her gün aşkla?
Senaryo yazılmış kader örmüş ağları, rast gelir de söyler aşık, ikisi beraber aylar boyu kavrulur bu ateşte, usul usul pişer iki aşık öğrenirler sanırım sevmeyi. Severken bazen incitir istemeden aşık, öğrenirler elbet.
beraber yürünecek uzun yol, anlayış özveri saygı gerektiren bir yol arkadaşlığı inşallah vardır ufukta.
Amfinin merdivenlerinde görür de "ne güzelsin sen" der aşık. Tatlı tatlı hayaller kurar. Hayallerde bile temkinli ilerler aman kırmasın, uzaklaştırmasın kendinden. Dili dönüp de diyemez kalbime bir ateş düştü, bir aşaka var ruhumda dedik ya sarıldım hayallerde sana izin verir misin, baksan bana her gün aşkla?
Senaryo yazılmış kader örmüş ağları, rast gelir de söyler aşık, ikisi beraber aylar boyu kavrulur bu ateşte, usul usul pişer iki aşık öğrenirler sanırım sevmeyi. Severken bazen incitir istemeden aşık, öğrenirler elbet.
beraber yürünecek uzun yol, anlayış özveri saygı gerektiren bir yol arkadaşlığı inşallah vardır ufukta.
bu meret öyle bir şey ki bir anda sizi delirecek kıvama getirebilir. Düşüncenin biri parlar sen dersin ki tamam ben bunu çözdüm artık önüme koyup durma. Sürekli getirir koyar önüne bu, ya çözemeseydin. Bakın ya çözmediysen de değil.. ulan çözdüm işte yürü git kafamdan. Bunu yenene kadar her gün defalarca gelir aynı yargı tekrarlanır zihinde. Bende ırsi bu yaşamayı öğreneceğiz artık napalım.
Star wars'ın s'sini bilmeyen beni hayran bırakmış dizidir. Anca izleyebildim hemen bitirdim. Bilim kurguyu severiz efendim. Din djarin abime selamlar.
Sınıfta kalma işi şaka değilmiş.
Adım başı aşağılık kompleksine sahip bireyimsi barındıran ülkemde maalesef görülen durum. bu tip insanlarla hemen hemen her yerde karşılaşabilirsiniz. Mesela markette bir ürünün olup olmadığını sordunuz.
- pardon, krep tavası kaldı mı elinizde acaba ?
+ Yoook.
Ama gidip şöyle derseniz :
- ya bugün tava mı ne gelmiş bulamadım nerde bu?
+ Efendim şu bakliyat reyonun hemen arkasında.
Her an ya her an karşılaşabilirsiniz. Mağazaya gittiniz baktı siz çok kibarsınız hemen senli benli yılışık konuşurlar ama biraz odun olsanız aman efendim aman paşam. Yahu seni insan yerine koyup sanki Avrupada yaşıyormuşsun gibi muamele gösteriyoruz tepemize binmeye çalışıyorsun. Bu gibi medeniyetsizliğin beşiği ülkelerde, yerine göre hayvan gibi davranacaksınız ki neticede üzülen siz olmayın.
Edit: sadece çalışanlar üzerinden değil genel insan skalası kastedilmiştir. Örnekler kendi yaşadıklarımdır. Saygılar.
- pardon, krep tavası kaldı mı elinizde acaba ?
+ Yoook.
Ama gidip şöyle derseniz :
- ya bugün tava mı ne gelmiş bulamadım nerde bu?
+ Efendim şu bakliyat reyonun hemen arkasında.
Her an ya her an karşılaşabilirsiniz. Mağazaya gittiniz baktı siz çok kibarsınız hemen senli benli yılışık konuşurlar ama biraz odun olsanız aman efendim aman paşam. Yahu seni insan yerine koyup sanki Avrupada yaşıyormuşsun gibi muamele gösteriyoruz tepemize binmeye çalışıyorsun. Bu gibi medeniyetsizliğin beşiği ülkelerde, yerine göre hayvan gibi davranacaksınız ki neticede üzülen siz olmayın.
Edit: sadece çalışanlar üzerinden değil genel insan skalası kastedilmiştir. Örnekler kendi yaşadıklarımdır. Saygılar.
(bkz: yaşamamak)
Bugün 27. Yıldönümü olan insanlığın kara lekesi. Din, dil, ırk, siyasi görüş gözetmeden sanıyorum herkesin ortak görüşü bir insanı değil öldürmek bunu düşünmek bile aşağılık bir zihniyettir. Hele bir de içlerinde suçsuz günahsız çocuklar, kadınlar, eli silah tutamayan yaşlılar varken. 27 yıl önce bugün binlerce insan ağır silahlarla "etnik temizlik" adı altında vahşi şekilde can verdi tüm dünyanın gözü önünde.
"Yugoslavya'nın çöküşü üzerine 1992 yılında Sırpların Bosna'da başlattıkları soykırımın ardından bölgeye zoraki olarak müdahale eden Birleşmiş Milletler'in güvenli bölge ilan edilen 6 bölge arasında Srebrenitsa da bulunmaktaydı.
Savaştan önce nüfusu 24 bin civarı olan kentin nüfusu diğer bölgelerden gelen mülteci göçleriyle 60 bin civarına gelmişti. Artık Srebrenitsa 'açlık' ve 'hastalıklar' ile mücadele eden bir 'toplama kampı'na dönüşmüştü. Müslümanların elindeki silahlar BM Barış Gücü tarafından koruma gerekçesiyle toplanmıştı.
"Yugoslavya'nın çöküşü üzerine 1992 yılında Sırpların Bosna'da başlattıkları soykırımın ardından bölgeye zoraki olarak müdahale eden Birleşmiş Milletler'in güvenli bölge ilan edilen 6 bölge arasında Srebrenitsa da bulunmaktaydı.
Savaştan önce nüfusu 24 bin civarı olan kentin nüfusu diğer bölgelerden gelen mülteci göçleriyle 60 bin civarına gelmişti. Artık Srebrenitsa 'açlık' ve 'hastalıklar' ile mücadele eden bir 'toplama kampı'na dönüşmüştü. Müslümanların elindeki silahlar BM Barış Gücü tarafından koruma gerekçesiyle toplanmıştı.
Elinde bıçakla kıytırık bir avm'ye giremiyorsun, havaalanına yaklaşamıyorsun ama silahla elini kolunu sallayarak hastaneye girip doktoru öldürebiliyorsun.
Bu insanların derdi para veya daha az çalışmak değil. Ulan bunları geçtik en temel şey bu insanların can güvenliğini sağlayın. Terörist mi bunlar düşman mı ne istiyorsunuz tek amacı can kurtarmak olan insandan.
Bu insanların derdi para veya daha az çalışmak değil. Ulan bunları geçtik en temel şey bu insanların can güvenliğini sağlayın. Terörist mi bunlar düşman mı ne istiyorsunuz tek amacı can kurtarmak olan insandan.
"...bir kadını ağlatırken çok dikkat edin, çünkü tanrı gözyaşlarını sayar! kadın erkeğin kaburgasından yaratıldı, ayaklarından yaratılmadı, öyle olsaydı ezilirdi; üstün olmasın diye başından da yaratılmadı. ama göğsünden yaratıldı, eşit olsun diye kolun biraz altından korunsun diye; kalp hizasından sevilsin diye..."
Ağlatmayı alışkanlık haline getirmeyin her bir damla bir kırgınlık, olmaz ama belki dönülmez yolların çakıl taşı olur. Kalbi güzel olanı, sanki bir sevap işlemişsin de imtiyaz olarak sana tanınmış olan meleği üzmeyin. Çünkü melek kötülük bilmez kırılır kanatları, bilmeden de yaptığın bir kötülükle. Sen kırsan da döner o yumuşak huylu davranır sana ki bi dahakine insan gibi davran az biraz törpüle kendini.
Kırgın kadın belki affeder, yine yinelenir belki sevgiler. Binbir özenle söylenir güzel cümleler ve yine bakar birbirine aşkla dolu o gözler..
Ama onulmaz açılan hiçbir yara, unuttum dese de kadın boş yere gönlünü ferah tutma. Ona yapılmış her kötülük, kalbine açtığın her yara aradaki bağı usul usul koparır. Belki bir gün o son şans da kalmaz elinde. kanatlarını kırmadan uçup gider de melek, o pişmanlık oturur zihnine.
Kafan bi dünya olur düşünceler bir deniz, dalga dalga vurur vurur pişmanlık da alır götürür seni kendinden. O sele kapılmamak o ipe koparmamak, o kanadı kırmamak asıl mesele kırdıktan sonra pişman olmak değil.
Asıl sevgi bilmeden de olsa incitmemek meleği..
çünkü tanrı gözyaşlarını sayar!
Ağlatmayı alışkanlık haline getirmeyin her bir damla bir kırgınlık, olmaz ama belki dönülmez yolların çakıl taşı olur. Kalbi güzel olanı, sanki bir sevap işlemişsin de imtiyaz olarak sana tanınmış olan meleği üzmeyin. Çünkü melek kötülük bilmez kırılır kanatları, bilmeden de yaptığın bir kötülükle. Sen kırsan da döner o yumuşak huylu davranır sana ki bi dahakine insan gibi davran az biraz törpüle kendini.
Kırgın kadın belki affeder, yine yinelenir belki sevgiler. Binbir özenle söylenir güzel cümleler ve yine bakar birbirine aşkla dolu o gözler..
Ama onulmaz açılan hiçbir yara, unuttum dese de kadın boş yere gönlünü ferah tutma. Ona yapılmış her kötülük, kalbine açtığın her yara aradaki bağı usul usul koparır. Belki bir gün o son şans da kalmaz elinde. kanatlarını kırmadan uçup gider de melek, o pişmanlık oturur zihnine.
Kafan bi dünya olur düşünceler bir deniz, dalga dalga vurur vurur pişmanlık da alır götürür seni kendinden. O sele kapılmamak o ipe koparmamak, o kanadı kırmamak asıl mesele kırdıktan sonra pişman olmak değil.
Asıl sevgi bilmeden de olsa incitmemek meleği..
çünkü tanrı gözyaşlarını sayar!
yüzü ay ışığı kadar parlak ve güzel olan kadın demektir. Shakespeare'in Titus Andronicus isimli eserinde, Roma imparatorluğunun başkomutanı olan Titus'un güzeller güzeli kızıdır Lavinia. Ölünce (Allah gecinden versin) şehrin uzağında bir tepeye gömülür güzeller güzeli Lavinia. Aylar sonra mezarının üzerinde bir çiçek çıkar. O çiçeğe de bölgede yaşayanlar “Lavinia” ismini verirler.
Bu çiçek genellikle mutlu huzurlu diyarlarda yetişebildiği gibi fırtınalı ve bol yağmurlu coğrafyalara da güzellik ve dinginlik getirebilir.
Güzel bakıldığında ve ilgisiz bırakılmadığında tahmini 1.70 boylarına kadar uzayabilir. Mayısın 3. Haftası gibi çiçeklerini açar ve gören gözlere yeryüzünde cenneti yaşatır.
Bu çiçek genellikle mutlu huzurlu diyarlarda yetişebildiği gibi fırtınalı ve bol yağmurlu coğrafyalara da güzellik ve dinginlik getirebilir.
Güzel bakıldığında ve ilgisiz bırakılmadığında tahmini 1.70 boylarına kadar uzayabilir. Mayısın 3. Haftası gibi çiçeklerini açar ve gören gözlere yeryüzünde cenneti yaşatır.
burası dünya! ne çok kıymetlendirdik. oysa bir tarlaydı; ekip biçip gidecektik.
Do you think of me
When you look to the sea?
I know it's hard to grow
When you're pushed to your knees
I know our time will pass
Your love it will last
Darling, we will never break
Never break, darling
When you look to the sea?
I know it's hard to grow
When you're pushed to your knees
I know our time will pass
Your love it will last
Darling, we will never break
Never break, darling
Çalışsam geçebileceğim bir sınavdı en azından pratik için. Bari finalde zor sorun da dert sahibi olmayayım.
Ahvxvdvwbxb
Sözlükte bir ara bol bol yorumlaşma olurdu noldu o insanlara.
O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler mi yoksa?
O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler mi yoksa?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?